SOSYOEKONOMİK OLGU GÖÇÜN SİNEMAYA TEVFİK BAŞER AKTARIMI

upa-admin 01 Ocak 2024 1.200 Okunma 0
SOSYOEKONOMİK OLGU GÖÇÜN SİNEMAYA TEVFİK BAŞER AKTARIMI

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi çatısı altında farkındalıklar yaratan pek çok akademik ve sosyokültürel çalışmaya imza atan Adnan Menderes Üniversitesi Sinema Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Turan Akkoyun’un himayelerinde düzenlenen ve Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Ece Akça’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen çevrimiçi toplantı etkinliği, usta Yönetmen Tevfik Başer’in konuşmacı olarak katılımlarıyla, iletişim bilimi düzleminde, sosyoekonomik bir olgu olarak; göçe ve kültür-sanat öğelerine disiplinlerarası kazanımlar yaratmıştır. Bilimsel, akademik, iletişimsel ve sanatsal açılardan yüksek derecede verimlilik arz eden bu anlamlı çevrimiçi toplantıya, ADÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özgür Seçim ile birlikte, ADÜ öğrencileri de, katılmışlardır.

Bu etkinlikte “aslen Afyon-Emirdağlı bir Yörük” olduğunu belirten Tevfik Başer’in otobiyografisi detaylı bir şekilde ele alınırken, Türk Sineması’nda, özellikle 1970 ve 1990’lı yıllar arasında özgün yapımlarıyla izleyicilerin beğenilerini kazanan usta yönetmenin, filmleri ile birlikte, sanat anlayışını dinleyicilere aktarımı ise, öğrencilerin feyiz almalarını sağlamıştır.

Etkinlikte bu bağlamda Türk sosyokültürel yapısında önemli bir yere sahip olan göç olgusu da incelenirken, göç ekonomisi, göçte kadınların sosyolojik ve psikolojik yönlerden yaşadıkları durumlar ve zorluklar, yurt dışında eğitim gibi usta yönetmenin kültür-sanat ürünleri olan nitelikli filmlerine yansıttığı hususiyetler, çevrimiçi toplantıda sosyal mercek altına alınmıştır.

Fotoğraf gerçektir, sinema ise saniyede 24 kare gerçektir” der dünyaca ünlü Film yönetmeni, Fransız ve İsviçreli Senarist ve Sinema Eleştirmeni Jean-Luc Godard. “Hiçbir şey bir insanla ilgili gerçekleri, onun yapıtları kadar iyi sergileyemez” demiştir ünlü Japon Film Yönetmeni, Film Yapımcısı, Senarist ve Kurgucu Akira Kurosawa. Bir sözünün başında “Film çekmek insanın farklı yaşlarda kendi fotoğrafını çekmesi gibi bir şey” ifadelerini kullanır. Ünlü Çinli Yönetmen, Sinemacı ve Senaryo Yazarı Wong Kar-Wai.

Çoğu sinema ve iletişim ürünü, farklı dozlarda da olsa “gerçekliklerden” beslenmektedir. Yönetmenler ise, Kurosawa ve Kar-Wai’nin ifade ettikleri gibi hayatlarında karşılaştıkları olgular üzerinden, kendi bakışları ile yaşamın sunduğu gerçeklikleri yapıtlarına yansıtırlar. Bu minvalde Afyon-Emirdağlı Yörük bir ailenin bağrından çıkan Tevfik Başer de, Avrupa’ya uzanan hayat hikâyesi ile birlikte, ancak bundan ziyade insanların yaşanmışlıkları üzerinde duran bir sanatçı portresi çizerek, çok başarılı filmlerin yönetmenliğini üstlenmiştir. Çevrimiçi oturumda da, bu doğrultuda geniş perspektifli ve ufuk açıcı bir sohbet gerçekleştirilmiştir.

Göç ise, Türklüğün sosyokültürel hafızasında hep canlı tutulan bir olgusal çağrışım barındırır. Bu durum tarihsel perspektifte incelendiğinde“Türklüğün göç zindeliği” ivedilikle görülebilir. Her ne kadar zorlu şartlarla karşılaşsa da, Türklük nice göç ve fetihler ile zindeliğini korumuş, karanlık mahfillerce hazırlanan sayısız hain pusulara ve çetrefilli tuzaklara düşmemiş, bütün dönemlerde birliğini muhafaza etmiş, daima itidalli davranmayı seçmiş, ilahi güçle kaderini yazan, asla tutsak olmayan, zincirleri kıran, kendine dayatılan kara senaryoları yırtıp atan bir Millet olarak, varlığını hep, bağımsızlık ve özgürlük hedefleri doğrultusunda sürdüregelmiştir.

Türklük göçebe yaşamda, farklı bölgelere adaptasyon sağlamada da, mahir bir yapıya sahiptir. Dünyada bulunan 7 kıtada, nefes alınıp verilebilen neredeyse her coğrafyada yoğunlaşması ve yaygınlaşması ise milletimizin bizzat ne denli uyumlu ve medeni bir duruşu olduğunu gösterir. Ancak elbette ki; yeryüzünde bulunan bütün milletler için göç, zorluklar da barındırmaktadır. Özellikle yabancı ülkelere uyumsal süreçler, oldukça sancılı geçebilir ve uzun süreler alabilir. Bu tür dış göçlerin, göçen toplumları veya bireyleri genellikle olumsuz şekilde etkileyebilen, sosyokültürel, ekonomik ve psikolojik yönlerden birçok güçlükleri bulunduğu ifade edilebilir.

Belirtildiği üzere; göç zindeliği Türk milletimizin sosyokültürel birikimlerini de geliştirmiştir. 20. Asrın ikinci yarısından (1961) itibaren başlayan ve Türkiye’den Avrupa’ya uzanan eğitim ve istihdam kaynaklı dış göçler, önemli iktisadi iyileşmeler sağlamış olsa da, “yaban ellerde” getirdiği sosyal zorluklara karşı, milletimiz cefakârca göğüs germek mecburiyetinde kalmıştır.

Bu doğrultuda Türklerin göç zindeliğinin, 20. asırdan başlayarak, 21. asra uzanan en güncel örnekleri ise başta; Almanya’ya ve Avrupa ülkelerine gerçekleştirdikleri iktisadi iş göçleridir. 1960 ile 2000’li yıllar arasında yaygınlaşan bu göçler, özellikle ekonomik boyut başta olmak üzere, siyasal, sosyokültürel, uluslararası ilişkiler, demografik yapı boyutlarında da, iki ülke (Almanya ve Türkiye) perspektifinde pek çok tarihsel değişime ve dönüşüme sebep olmuştur.

Almanya’ya yapılan özellikle de ilk göçler, travmaları, sosyokültürel bunalımları, kapitalist ve endüstriyel düzenin, Türk Kültürü ile olan keskin çarpışmalarını yansıtır. Çevrimiçi panelde konuşmacı olarak yer alan Tevfik Başer de, yönetmenliğini üstlendiği “40 Metrekare Almanya” (1986) filminde,  çevresel ve sosyal açılardan gelişmiş bir ülke olan Almanya’da, kocasının ataerkil baskıları sonucunda 40 metrekarelik bir apartman dairesinin içinde hayatını sürdürmek durumunda bırakılan bir Türk kadınının, hazin ve sancılı hikâyesini ele almaktadır.

Günümüz sosyolojisinden bakıldığında sıra dışılığı, sanatsal açıdan bakıldığında melodramı, dönemsel açıdan bakıldığında ise, sosyokültürel ve ekonomik göç gerçekliğini yansıtan film, bütüncül olarak çaresizliği, umutsuzluğu, gelenekselliği ve uyum sorununu canlandırmaktadır. Bununla birlikte, “40 Metrekare Almanya” filmi göç gerçekliğinden, sıra dışılığa bir geçişi, kadın temsiliyetinde ise, “hem bir toplumsal kader yazgısını, hem de bir başkaldırıyı” yansıtır. Sosyokültürel ve sosyoekonomik bağlamda göç realitesini geleneksel ve karamsar açılardan açığa vuran film, kadın temsiliyetinde de cinsiyet eşitliği ibretliğiyle tebrikleri hak etmektedir.

Başarılı yönetmen Tevfik Başer’in, “40 Metrekare Almanya” (1986) filminin yanı sıra yine göç olgusunun yarattığı çeşitli problemleri ve göç olgusunu ele alarak, Berlin Film Festivali, Cannes Film Festivali gibi Avrupa’nın önde gelen film festivallerine katıldığı, çeşitli ödüllere layık görüldüğü “Sahte Cennete Veda” (1989) ve “Elveda Yabancı” (1991) adlı yapıtları da Türk Sineması ve Türk-Avrupa kültürüne engin katkıları arasında yer almaktadır.

Ayrıca başarılı yönetmenin senaristliğini üstlendiği “Dilekler Zamanı“ (2005) adlı film, Almanya’da en prestijli kültür-sanat ödülleri arasında ilk sıralarda yer alan ve Prusya Bilim, Eğitim ve Kültür Eski Bakanı Adolf Grimme anısına verilmekte olan Adolf Grimme Ödülü’ne layık görülmüştür. Yönetmen ve Senarist Sn. Tevfik Başer’in yönettiği filmlerden aldığı önemli ödüllerinden bazıları ise şunlardır; “40 Metrekare Almanya” (1986) Gümüş Leopar-Locarno, Altın Sincap-Amsterdam, Altın Aslan-Rotterdam, “Sahte Cennete Veda” (1989) Civis Ödülü Köln. En İyi Film Ödülü – Strasbourg. “Elveda Yabancı” (1991) filmi ile En İyi yönetmen Ödülü-Verona.

Makale çalışmasının başında belirtildiği gibi, Avrupa ülkelerine gerçekleştirilen göç olgusu, vatandaşlarımız açısından ağırlıklı olarak ekonomik sıkıntı ve işsizlik gibi iktisadi sebeplerle ortaya çıkmış, somut olarak fiiliyat kazanmasıyla da, özellikle ilk geçiş süreci aşamalarında insanlarımızda, üst düzey sosyokültürel zorluklar ve psikolojik travmalar yaratmıştır. Ancak bu göç olgusu, yukarıdaki örnekler gibi başarılı sinema filmleri ile gerçekçilik temelinde, çok farklı perspektiflerle ele alınarak, kitle iletişim ürünlerine yansıtılmış, kültür-sanat hayatımıza farkındalıklı, önemli kazanımlar ve ders çıkarılabilecek nitelikte ibretlik katkılar sunulmuştur.

Yukarıda belirtildiği üzere; sanatın birleştirici gücü Türk-Avrupa kültür etkileşimini yaratmış, sosyoekonomik göç olgusu, iletişimsel ve sanatsal medya ürünleri ile toplumlara aktarılmıştır. Anlamlı çevrimiçi etkinlikse disiplinlerarası çalışmalara kaynaklık etme hüviyeti kazanmıştır.

Başarılı etkinlik, sosyoekonomik bir olgu olarak göç realitesi ışığında, kültür, sanat ve iletişim ürünlerinden sinema filmlerinin, ulusal kültürlerin geleneksel iz düşümlerinden yola çıkarak, evrensel değerlere, dönüşüm sürecini tüm sadeliğiyle gün yüzüne çıkarmıştır. Karakterlerin temsiliyeti, senaryolar, oyunculuklar ve sinema sanatı bu durumu açık şekilde ispatlamaktadır. Dolayısıyla Yönetmen Tevfik Başer imzalı filmler ve bu otobiyografik söyleşi etkinliği; sinemanın sıra dışılığıyla hem sanat, hem de toplumların göç olgusunda yaşadıkları sosyokültürel sorun ve güçlüklere ışık tutmak için yapılabileceği realitesini somutlaştırmış, sosyoekonomik olguların, sanat ürünlerine dönüşebileceği gerçeğini bir kez daha açıklamıştır.

Cumhur Kartal YILDIZ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.