BRİTANYALI MUHAFAZAKÂRLAR TARİHTEN DERS ÇIKARMADI

upa-admin 10 Haziran 2024 500 Okunma 0
BRİTANYALI MUHAFAZAKÂRLAR TARİHTEN DERS ÇIKARMADI

Birleşik Krallık 4 Temmuz’da genel seçimlere gidiyor; anket sonuçlarına dayanan öngörüler gerçekleşir ise, bu seçimler ile 2010 yılından bu yana süren Muhafazakâr Parti iktidarı sonlanmış olacak. Birleşik Krallık’ta iktidarın kurulu düzen partileri olan Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi arasında el değiştirmesinde şaşırtıcı bir durum yok, ancak anket çalışmalarının gösterdiği üzere Muhafazakâr Parti’nin oylarının % 25’nin altına düşmesi[1], daha önceki seçimlerle yapılacak bir kıyaslama ışığında, sürpriz bir sonuç olacak. Zira 1918  yılından itibaren yapılan genel seçimlerde Muhafazakâr Parti en düşük oy oranını % 30,7 ile 1997 seçimlerinde almıştı[2] ve Muhafazakârlar 1997 seçimlerinden sonra oylarının % 30’unun altına düşebileceğini hiç düşünmedi.

Bu koşullarda Muhafazakâr Parti ve muhafazakar seçmen 2024 seçim sonuçlarını bir “hezimet” olarak okuyacaklardır, ama tarihten ders çıkarılmış olsaydı “hezimetin böylesini” yaşamamış olacaklardı.  Özellikle  1997 ve 2001  genel seçimleri ve sonuçları muhafazakarların ders alacağı bir derslikti aslında. Nasıl mı?

1997 genel seçimlerini kaybeden Muhafazakâr Parti’de hemen lider değişti; John Major’ın koltuğuna William Hague oturdu. Bu değişim, partinin kendini yenilemeye çalıştığını göstermeye yönelik olarak  seçim başarısızlığına verdiği ilk yanıt oldu. 2001 genel seçimlerinde Muhafazakâr Parti % 31,6 oy oranı ile yine muhalefette kaldı ve tekrar lider değişimine gidildi; liderlik koltuğuna bu sefer Iain Duncan Smith oturdu. Smith’in de “parti için taze bir başlangıç” olacağı sanıldı, ama 2005 genel seçimlerinde Michael Howard liderliğindeki Muhafazakâr Parti % 32,4 oy oranıyla muhalefet partisi konumunu sürdürdü. Yani lider değişimleri partinin sorunlarını çözmediği gibi, bilakis istikrarsız bir parti görüntüsü vererek seçmenin nazarında partinin kredibilitesini zedeledi. 2005 seçimlerinden sonra partinin tekrar lider değişimine gittiği, yeni lider David Cameron’ın yönetiminde 2010 yılı genel seçimlerinden birinci parti çıkmış olduğu gerekçesiyle, lider değişiminin istikrarsız parti görüntüsü verdiği yönündeki görüşe itiraz edilmesi mümkün olsa da, bu noktada da 2010 seçimlerinin Muhafazakâr Parti tarafından kazanılmadığı, iktidardaki İşçi Partisi tarafından kaybedildiği savı kolaylıkla ileri sürülebilir. Zira İşçi Partisi, Avrupa Birliği’nin (AB) 2004 ve 2007 genişlemelerinde Britanya’nın işgücü pazarını AB’nin yeni üye devletlerine açıp, Britanya için büyük  göç problemi yaratmamış olsaydı, kuvvetle muhtemel iktidarı Muhafazakâr Parti’ye kaptırmayacaktı. Üstelik İşçi Partisi de iktidarda olduğu dönemde lider değişimi yaşadı; Tony Blair’in koltuğuna Gordon Brown oturdu. Gordon Brown liderliğindeki İşçi Partisi de  2010 seçimlerini kaybetti. Britanyalı seçmen için partinin liderinin kim olduğundan ziyade partinin ne yaptığının daha önemli olduğu gayet açıktı.

Lider değişiminin Britanya’da bir partinin düşüşüne çare olamadığı, bilakis partinin seçmen gözünde kredibilitesini azalttığı dersini alamayan Muhafazakâr Parti’nin liderlik koltuğuna 2016-2022 yılları arasında dört farklı isim oturdu: Theresa May, Boris Johnson, Liz Truss ve Rishi Sunak. Muhafazakâr Parti  lider değişimleri ile adeta “ülkeyi yönetmekten yoruldum” mesajı verdi; bu mesaj Muhafazakâr Parti’nin “parti içinde birlik” ve “yönetimde yetkinlik” açısından olumsuz değerlendirilmesine sebep oldu.

Tarihten çıkarılması gereken bir diğer ders de Avrupa Birliği’nin getirilip, siyasi gündemin en üstüne konulmasının iktidardaki partiye bir fayda sağlamayacağı idi. 1997 seçimlerinden önce John Major liderliğindeki Muhafazakâr Parti’nin AB’yi gündem dışı tutması pek mümkün değildi. Zira Avrupa Toplulukları’nı AB’ye dönüştüren Maastricht Antlaşması’nın müzakere ve onay süreci diğer üye devletlerde olduğu gibi Birleşik Krallık’ta da seçmenin dikkatini AB’ye yöneltmişti. Her ne kadar, John Major, Maastricht Antlaşması’nı referanduma sunma yönünde Muhafazakâr Parti içinden gelen taleplere karşı direnebilmişse de, parti içinde Avrupa şüphecilerinin yükselen sesi AB konusunda bölünmüş, tutarlı bir pozisyonu olmayan Muhafazakâr Parti görüntüsü yarattı. “Bölünmüş partiler seçim kazanamaz[3] dersini çıkarması gereken Muhafazakâr Parti, Cameron liderliğinde de AB referandumu kararıyla AB’yi siyasi gündemin zirvesine oturttu; ülke referanduma giderken Cameron da dahil bazı muhafazakârlar “AB’de kalalım” kampanyası yürütürken, Boris Johnson dahil bazı muhafazakârlar da “AB’den ayrılalım” kampanyası yürüterek, bir siyasi parti bir mesele üzerinde “nasıl bölünebilir” örneğini en iyi şekilde sundular.

AB referandumundan çıkan karar sadece Birleşik Krallık’ı AB’den ayırmış olmadı, referandumda seçmenin çoğunluğunun tercihini AB üyeliğinden yana kullandığı İskoçya ve Kuzey İrlanda, kendi iradelerinin aksine AB’nin dışında kalınca, Birleşik Krallık’nın birliği açısından da bu süreç bir risk yarattı. İskoçya’nın ikinci kez bağımsızlık referandumu yapılması yönündeki ısrarının gözler önüne serdiği bu risk, Muhafazakâr Parti’nin “Britanya birliğinin sadık savunucusu” imajına zarar verdi. Zaten Muhafazakâr Parti, 2014 yılında İskoçya’da bağımsızlık referandumu yapılmasına imkân tanıyarak, böylelikle de İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılması riskini göze alarak bu imajını yıpratmıştı.

Tarihten ders çıkarmayan Muhafazakâr Parti’nin 2024 seçimleri sonrası, 1997 ve 2001 seçimlerini kaybettiğinde olduğu gibi muhalefet partisi sıfatıyla önünde iki alternatif bulunmakta: Birincisi muhafazakârların İşçi Partisi’nin “muhalefet tekniği” olarak tanımlamayı tercih ettiği tekniği kullanarak, yani hükümetin yaptığı neredeyse herşeyi eleştirerek muhalefet yapmak. İkincisi ise, bir sonraki seçimleri bekleyen “sıradaki hükümet” intibası yaratmak.[4] 1979 yılından 1997 yılına kadar iktidarda kaldığından, o yıla kadar “sarsılmaz” sanılan Muhafazakâr Parti, iktidara tekrar gelebilmek için 13 yıl bekledi, 2024 seçimlerinden sonra kim bilir kaç yıl bekleyecek?

Kapak fotoğrafı: https://jacobin.com/2024/06/sunak-conservatives-pensioners-defeat-brexit

Doç. Dr. Dilek YİĞİT

 

DİPNOTLAR

[1] https://www.statista.com/statistics/985764/voting-intention-in-the-uk/.

[2] https://www.statista.com/statistics/717004/general-elections-vote-share-by-party-uk/.

[3] Ian Taylor, “The Conservatives, 1997–2001: a party in crisis?”, içinde Conservatives in Crisis, editörler:  Mark Garnett ve Philip Lynch, Manchester University Press, 2004.

[4] Philip Lynch ve Mark Garnett, “Conclusions”, içinde Conservatives in Crisis, editörler:  Mark Garnett ve Philip Lynch, Manchester University Press, 2004.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.