Giriş
Yıl 2025… Dünya bir yandan küresel iklim felaketlerinin eşiğinde, bir yandan teknolojik devrimlerin sancıları içinde; öte yandan ise siyasal fay hatlarının yeniden kırıldığı, savaşların gölgesinde bir geleceği tartışıyor. İşte böyle bir dönemde, Akdeniz’in kıyısında, turkuaz sularla çevrili Antalya, yine dünya diplomasisinin kalbinin attığı merkezlerden biri oldu.
Bu yıl beşincisi düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu (ADF), artık yalnızca Türkiye’nin dış politika vitrininde parlayan bir yıldız değil, aynı zamanda küresel tartışmaların yapıldığı ve farklı kutuplardan aktörlerin aynı çatı altında bir araya gelebildiği nadir platformlardan biri hâline geldi.
Forumun Teması: Belirsizlikler Çağında Diyalog
ADF 2025’in teması, son derece yerinde bir tespitle, “Belirsizlikler Çağında Diyalog” olarak belirlendi. Zira artık mesele sadece çatışmaları çözmek değil, hangi dünyanın içine uyanacağımızı kestirebilmek. Çok kutupluluğun arttığı, uluslararası kurumların meşruiyet krizleriyle boğuştuğu, yapay zekânın ahlaki tartışmalara yol açtığı, sınırların fiziki değil siber alanlarda ihlal edildiği bir çağdayız.
Forumun konuşmacıları arasında Avrupa Birliği temsilcileri, Orta Doğu’dan liderler, Afrika’dan yükselen diplomatlar ve Asya’nın ağır topları vardı. Ancak dikkatler, özellikle bir isim üzerinde yoğunlaştı: Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov.
Lavrov’un Konuşması: Diplomasi mi, Siyaset Tiyatrosu mu?
Sergey Lavrov, Rus dış politikasının hem teorisyeni, hem uygulayıcısı olarak yıllardır dünya sahnesinde. Keskin dili, tarihi referanslara yaslanan argümanları ve karizmatik soğukkanlılığıyla, bu forumda da sahneye çıktığında salonda bir sessizlik hâkimdi. Çünkü herkes biliyordu ki, Lavrov sadece konuşmaz; aynı zamanda sözleriyle mesaj verir, güç gösterir, zihin okur.
Konuşmasına Batı sisteminin çöküşü üzerinden başlayan Lavrov, çok geçmeden hedefi büyüttü: “Uluslararası hukuk, sadece güçlülerin silahı hâline getirildiğinde, artık hukuk değil, araçtır. Egemenlik ilkesi, sadece işinize geldiğinde savunulamaz.” Lavrov’un bu sözleri doğrudan NATO’ya, özellikle de ABD ve AB’ye bir gönderme niteliğindeydi. Rusya’nın küresel düzende yalnızlaştırılamayacağını defalarca vurgulayan Lavrov, özellikle BRICS ülkeleriyle kurdukları yeni ekonomik ve stratejik bloklara atıfta bulunarak, “tek kutuplu dünya bitti” mesajını yineledi.
Ukrayna Savaşı ve Diplomatik Satranç
Elbette ki konuşmanın en dikkat çekici bölümü, Ukrayna meselesiydi. Lavrov, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği destekle aslında bu ülkeyi bir vekalet savaşının sahasına çevirdiğini savundu: “Biz Ukrayna halkıyla değil, onu rehin alan kukla yönetimle ve onun sponsorlarıyla karşı karşıyayız” dediğinde, salondaki tansiyon bir nebze daha yükseldi.
Lavrov, barıştan söz ederken bir yandan da askeri operasyonların meşruiyetini savunmaktan geri durmadı. Bu çelişki, onun konuşmasının karakteristiğiydi: Barış çağrısı yaparken tehdit içeren bir dille konuşmak, diplomasi tarihinin en klasik Rus söylemiyle birebir örtüşüyordu.
Yeni Dünya Düzeni: Gerçekten Yeni mi?
Lavrov’un bir diğer önemli mesajı ise, küresel güney ülkelerine yönelikti. Afrika’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Orta Doğu’ya kadar birçok ülkenin artık Batı’nın vesayetinden sıyrıldığını savunan Lavrov, “Yeni dünya düzeni, ancak bu coğrafyaların ayağa kalkmasıyla mümkün olacaktır” dedi. Bu, aynı zamanda Çin ve Hindistan gibi güçlerle birlikte yürütülen stratejik ortaklıklara bir referanstı. Ancak asıl önemli olan, Lavrov’un bu söylemi yalnızca dış politikada bir yön tayini olarak değil; aynı zamanda Rusya’nın izolasyona karşı geliştirdiği psikolojik bir savunma refleksi olarak kullanmasıydı.
Yorum: Retorikten Gerçeğe, Gerçekten Algıya
Sergey Lavrov’un konuşması, klasik anlamda bir dış politika söylemi olmaktan öte, bir algı yönetim stratejisiydi. İçinde tarih, diplomasi, tehdit, çağrı ve gözdağı bir aradaydı. Ancak tüm bunların ötesinde, Lavrov’un en güçlü silahı kelimeler değil, o kelimeleri hangi atmosferde, hangi dikkat çekme anlarında kullandığıydı. Lavrov’un Antalya’da konuşma yapması bile başlı başına bir diplomatik mesajdır. Türkiye’nin hem NATO üyesi, hem de Rusya ile diplomatik bağlarını sürdüren bir ülke olarak böyle bir foruma ev sahipliği yapması, Türkiye’nin stratejik konumunun bir kez daha altını çizmektedir.
Antalya Diplomasi Forumu: Boğazlaşma Değil, Bakışma Alanı
Sonuç olarak, Antalya Diplomasi Forumu 2025, yalnızca konuşmaların yapıldığı bir organizasyon değil; aynı zamanda diplomasinin sessiz diliyle, bakışların, jestlerin ve arka kapı görüşmelerinin etkinlik alanıydı.
Sergey Lavrov bu alanı ustaca kullandı. Belki yeni bir yol haritası çizmedi ama hangi yolların artık geçerli olmadığını sert bir dille hatırlattı. Diplomasinin klasik kurallarının hızla değiştiği bu çağda, Antalya gibi platformlar, karşıtların bile aynı masada oturabildiği az sayıdaki güvenli alanlardan biri olmaya devam ediyor. Ve Lavrov’un konuşması, o masada kimin hangi eli oynadığını göstermesi açısından, dikkatle okunması gereken bir metin olarak tarihe geçti.
Oğuzhan MANİOĞLU