Giriş
Ünlü Marksist-Leninist devrimci Ernesto Che Guevara’nın tüm dünyada tartışmalı bir hayatı olmuştur. Kimi kesimler ona çok büyük sevgi besleyip fikirlerini canlı tutmaya çalışmış, kimileriyse onun dünyaya meydan okuyan bir “haydut” olduğunu düşünmüşlerdir. Hangi fikre sahip olunursa olunsun, gerçekte Arjantinli bir doktor olan Che Guevara’nın özellikle Latin Amerika coğrafyasında politik ve kültürel etkisi büyük olmuştur.
Che Guevara, herşeyden önce bir devrimcidir. Küba Devrimi’nin baş aktörlerinden olmakla beraber, önemli bir gerilla önderidir. 1959 yılındaki devrimin gerçekleşmesinden bir süre sonra 1960 yılında Gerilla Savaşı veya Gerillaların Savaşı (Orijinal ismi: La Guerra de Guerrillas) adlı kitabı yazmıştır. Bu kitapta çok özel detaylar yer almaktadır. Kendisi esasında bir tıp doktoru olmasına rağmen, Che, Meksika’da yine tıp araştırmaları yaptığı esnada Fidel Castro ile tanışmasıyla beraber, Küba halkının Batista rejiminden kurtuluşu için beraberindeki az sayıda “devrim savaşçısıyla” bu ada ülkesine hareket etmiştir. Şahsi kanaatim odur ki, Che Guevara olmasaydı, Fidel Castro’nun önderliğindeki küçük gerilla ordusu, halk desteğini de arkasına alarak Batista rejiminin askerlerine karşı aynı başarıyı göstermeyebilirdi.
“Che” lakabıyla anılan Ernesto Guevara’nın Gerilla Savaşı veya Gerillaların Savaşı adlı kitabı Küba’da 1956 ve 1961 yılları arasında bir savaşma ve siyaset yapma tecrübesinin ama onun arkasında da Che’nin Latin Amerika halkları içerisinde gördüğü eşitsizliklerin verdiği bir birikimle yazılmıştır.[1] Yine de savaş tecrübesi diğer gerilla askerleri gibi yalnızca 3 yıldır. Fidel Castro, 1959 yılındaki bir konuşmasında bu durumdan şu şekilde bahsediyordu: “Bakın, Komutan Camilo Cienfuegos savaş hakkında hiçbir şey bilmiyordu, ya da bir silahın nasıl kullanılacağı hakkında, kesinlikle hiçbir şey. Che Guevara hiçbir şey bilmiyordu; Che Guevara ile Meksika’da tanıştığımda, tavşanları dolduruyor ve tıbbi araştırmalar yapıyordu.”
Bu yüzden, bir gerilla savaşının nasıl olması gerektiğine dair verdiği ayrıntılı bilgiler oldukça etkileyici ve aynı zamanda da şaşırtıcıdır. 1950’lerde Küba’da yaşanan gerilla savaşından bu yana teknoloji büyük ölçüde ilerlemiş, özellikle devletler bu taktiklere karşı etkili kurumsal stratejiler geliştirmiştir. Bu teknik detayların değerlendirilmesi ise askeri uzmanların alanına girmektedir.
Kitabın İçeriği
Kitap, dört bölümden oluşmaktadır. Silah arkadaşları olan, ancak kitabın yazıldığı tarihte hayatını kaybetmiş Camilo Cienfuegos’a atfen yazdığı giriş yazısının ardından şöyle bir taslak üzerinden yazısını sürdürüyor: “Gerilla Mücadelesi’nin Genel Prensipleri” bölümü altında Gerilla Savaşının Özü, Gerilla Stratejisi, Gerilla Taktikleri, Elverişli Arazide Savaş, Elverişsiz Arazide Savaş, Banliyö Savaşı alt bölümleri yer almakta. Ardından “Gerilla” başlıklı bölümde Gerilla: Sosyal Reformcu, Bir Savaşçı Olarak Gerilla, Bir Gerilla Savaşının Organizasyonu, Muharebe ve Bir Gerilla Savaşının Başlangıcı, Gelişimi ve Sonu alt bölümleri yer almaktadır. Akabinde, “Gerilla Cephesinin Örgütlenmesi” başlıklı bölümde Malzemeler, Sivil Örgütlenme, Kadınların Rolü, Sağlık, Sabotaj, Savaş Endüstrisi, Propaganda, Bilgi, Eğitim ve Doktrinasyon, Devrimci Bir Hareketin Ordusunun Yapısal Örgütlenmesi alt başlıkları bulunuyor. Son bölümde ise, özellikle Küba Devrimi’nden sonra ülkedeki siyasi ve ekonomik gözlemlerine ve devlet politikalarına yer verdiği “Ekler” bölümü yer alıyor.
Che Guevara, gerilla savaşının özünün “eskinin kalıplarını kırarak bir ideale ulaşmak” ve neticesinde yeni bir toplum kurmak için mücadele etme isteği olduğunu belirtiyor. Bu yüzden de gerillanın “sosyal reformcu” olması gerektiğini düşünüyor. Tarım reformu, bu fikrin önemli bir unsuru. Öyle ki, “temelde tarıma dayalı olan ulusal devrim, işçilerin, orta sınıftan insanların coşkulu katılımıyla ve bugün bile sanayicilerin desteğiyle, halkının sarsılmaz kararlılığı ve desteğiyle kıtasal ve hatta küresel bir önem kazanmıştır”. Che’ye göre, tarım reformunun hangi koşullar altında gerçekleştirileceği mücadeleye başlamadan önceki koşullara ve mücadelenin toplumsal derinliğine bağlıdır. Bu bağlamda, halk öncüsünün bilinçli bir unsuru (elemento consciente de la vanguardia popular) olarak tanımladığı gerilla, “kendisini aradığı reformun gerçek rahibi olarak akredite edecek bir ahlaki davranışa sahip olmalıdır.”
Che Guevara, taktiksel anlamda nasıl bir gerilla mücadelesi gerçekleştirileceğini de tarif etmeye çalışıyor. Bu konuda son derece şaşırtıcı bilgi düzeyine sahip olduğu anlaşılan Guevara, örneğin anlatısının bir bölümünde özet olarak şu ifadelere yer veriyor: “Gerilla savaşının başlarında düşman birlikleri isyancı bölgelere sızar; bu aşamada iki tür saldırı uygulanır. İlki, belirli aylarda düşmanın hücum gücünü sistemli biçimde zayıflatır ve öncülük tarzında yürütülür. Elverişsiz arazi, düşman sütunlarının ilerlemesini zorlaştırır. Bu nedenle, kolonun güvenliğini sağlayan bir öncü uç gerekir. Yeterli güç yoksa ve düşman güçlü ise bu öncü hedef alınmalıdır. Sistem basit olup, biraz koordinasyon gerektirir.“
Guevara, gerilla savaşında kadınların da hem savaşçı, hem de eğitici olarak görev aldığını belirtiyor. Guevara’nın anlatımına göre, kadınlar, erkeklerle birlikte savaşabilir, ayrıca okuma-yazma ve devrimci teori öğretirler. Özellikle iletişim, mesaj ve malzeme taşıma gibi kritik görevlerde güvenilir rol üstlenirler.
Gerilla mücadelesinde “sabotaj” eylemleri çok önemli olmakla beraber, bunun terör saldırılarından net bir şekilde ayrılması gerektiğini belirtiyor. Bunun sebebi, terör saldırılarının Guevara tarafından “sonuçları açısından oldukça etkisiz bir önlem” olarak görülüyor olması. Ayrıca terör saldırılarında masum insanlar hem saldırıların kendisi, hem de onun yan etkileri bakımından kurbanı oluyorlar. Dolayısıyla, Che Guevara, terör saldırıları halkı belirli bir devrimci hareketin aleyhine çevirebileceğinden bunun maliyetinin büyük olacağı şeklinde değerlendiriyor. Guevara’nın belirttiği önemli bir nokta, halka karşı kazanılamayacağıdır. Öyle ki, sivil halka karşı davranışlarda dikkat edilmelidir. Bu, “zalim asker” üzerinde gerillanın manevi üstünlüğünü etkili bir biçimde göstermek için son derece gereklidir.
Guevara, devrim savaşını gerçekleştirirken mücadelenin “çetin ve uzun geçeceğini, aksilikler yaşanacağını, yok olmanın eşiğinde olunabileceğini ve olağanüstü bir lidere ihtiyaç duyulacağını” belirterek iradenin ve iyi bir lidere sahip olmanın önemini vurguluyor. Che Guevara, kitabın birden fazla yerinde devrim lideri Fidel Castro’ya atıfta bulunarak, onun liderlik özelliklerine de değiniyor. Devrimin ardından yazdığı satırlarda Küba’nın yeni milliyetin, Fidel Castro’nun ise kurtuluşun sembolü olduğunu belirtiyor.
Sonuç
Küba Devrimi’nin fikir babalarından ve aynı zamanda da gerilla savaşı anlamında baş aktörlerinden olan Che Guevara, uzun sayılmayacak kitabında gerilla savaşına dair çok yönlü bir anlatım sunuyor. Kitabın 1961 yılında yayınlanmasından sonra da dünyada içlerinde yasadışı grupların da bulunduğu pek çok gerilla hareketine ideolojik ve taktiksel anlamda ilham verdiği biliniyor. “Foko” (İspanyolca’da foco veya foquismo olarak biliniyor) adı verilen kurama göre, bir gerilla ordusu herhangi bir adaletsiz rejimi ortadan kaldırabilirdi. Fransız düşünür Jules Régis Debray’in ortaya attığı bu teoriyi pratiğe dökmesiyle bilinen Guevara, Küba’da devrim gerçekleştikten sonra “foko” stratejisini diğer ülkelerde de uygulamaya koymak istemiştir. Ancak Che Guevara’nın bu teşebbüsleri, 1967 yılında Bolivya’daki yine silahlı devrim mücadelesi esnasında onun hayatının sona ermesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla, koşulların farklılaştığı diğer coğrafyalarda aynı sonucun alınamayabileceği ortaya çıkmıştır.
Öte yandan, gerilla mücadelesi sonucunda elde edilen devrimin 1960’lı yıllarda ABD’deki “Yeni Sol” hareketinin doğuşunda bile etkili olduğu bilinmektedir. Komünizm karşıtlığının yoğun olduğu dönemde, bu devrim sosyal değişim için alternatif bir sosyalizm modeli olarak özellikle genç orta sınıf erkekler arasında ilgi gördü. Che Guevara’nın popülerliği de tüm dünyada arttı ve bir kültürel ikon haline geldi. Bunda elbette Che’nin fiziksel görünüşündeki karizması da etkiliydi.
Kişisel gözlemlerim, sosyalist görüşlü kimseler arasında dahi Che’nin mücadelesine çok fazla önem veriyor olmalarına rağmen, gerilla yönteminin devrim yapma konusunda yerinde olmadığı kanaatine sahip olanların varlığına işaret ediyor. Batı ülkelerinde ise Che’ye ve onun taktiklerine karşı “teröristçe” olma ithamları dahi yapılmıştır. Onun stratejileri üzerinden giden örgütlenmeler arasında bu yola başvuranlar olmuştur. Ancak yine de, Arjantinli Ernesto Che Guevara, mücadeleci ruhu, analitik düşüncesi ve astım hastalığına rağmen Latin Amerika halklarının sosyal-ekonomik anlamda eşit ve özgürce yaşama arzusunun sesi olmaya çalışmıştır.
Kitabın İspanyolca orijinal versiyonuna şu sayfada ulaşabilirsiniz: https://www.benjaminjameswaddell.com/wp-content/uploads/2011/01/Ernesto-Guevara-La-Guerra-de-Guerrillas.pdf
Kıvanç SAĞIR
KAYNAKÇA
- Chomsky, A., Smorkaloff, P. M., & Carr, B. (2004), The Cuba Reader: History, Culture, Politics, Duke University Press.
- Redacción Digital (2018, Ocak 7), “8 de Enero de 1959: Lo primero que dijo Fidel al entrar en La Habana”, Granma.cu, https://www.granma.cu/cuba/2018-01-07/8-de-enero-de-1959-fidel-al-entrar-en-la-habana-07-01-2018-20-01-25.
- Goldstone, J. A. (2014), Revolutions: A Very Short Introduction, Oxford University Press USA.
- Sağır, Kıvanç (2025), “1959 Küba Devrimi”, içinde Y. Avcı & R. Saygılı (ed.), Devrimler ve Uluslararası Siyaset, Çizgi Yayınevi.
[1] Ernesto Guevara’nın 1950’li yıllarda arkadaşı Alberto Granado ile bir motosikletin üzerinde Güney Amerika ülkelerini gezdiği zamanları anlatan “Motosiklet Günlükleri” adlı filmde, Guevara’nın gezisi boyunca gördüğü eşitsizliklere dair etkileyici bir anlatım yer almaktadır.