GÜNEY KAFKASYA: YENİ JEOPOLİTİK DENGELERİN BELİRTİLERİ

upa-admin 28 Ağustos 2014 2.845 Okunma 0
GÜNEY KAFKASYA: YENİ JEOPOLİTİK DENGELERİN BELİRTİLERİ

Dünyanın çeşitli bölgelerinde gözlenen aktif jeopolitik süreçler, küresel ölçekte de etkilerini göstermektedir. Aynı şekilde, Güney Kafkasya’da da durum değişiyor. Meydana çıkan bazı olaylar, bütün bölgenin jeopolitik dinamiğinde yenileşmelerin tezahür ettiğine işaret ediyor. Bu açıdan Türkiye’deki son Başkanlık seçimi, Ortadoğu’da terör dalgasının yeni bir kapsam kazanması ve Ukrayna krizinin devam etmesi dikkat çekiyor. Tüm bunların arkafonunda, Güney Kafkasya’nın genel jeopolitik dinamiğinde çeşitli hususlar görülmektedir. Onlar, farklı bakış açılarıyla analiz edilir.

Bölgesel Denge: Yeni Süreçler Bağlamında

Uzmanlar Türkiye’de Başkanlık seçiminin sonuçlarının Güney Kafkasya’nın jeopolitik manzarasına etkisini analiz ediyorlar. Devlet Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk ziyaretini Azerbaycan’a yapacağı hakkında resmi bildiri vermesi yanında, bu, yeterince güncel bir mesele izlenimi veriyor. Aynı zamanda ABD, Rusya ve İran’ın bölgede son dönemlerde daha da faalleşmesi dikkate alınması gereken ciddi faktörlerdendir.

Öncelikle onu belirtelim ki, Güney Kafkasya meselesi Ortadoğu ve eski Sovyet coğrafyası bağlamında ele alınır. Her iki bölgede yaşanan jeopolitik süreçlerin etkisi yüksek derecede ölçülür. Bununla birlikte, Güney Kafkasya’nın kendi dinamikleri de vardır. Burada olayların evriminin, kendine özgü siyasi ve jeopolitik mantığı vardır. Bu durumun ortaya çıkmasında bölge devletlerinin kendi çıkarlarını koruması olgusunun olduğunu belirtmeliyiz. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan bölgede yaşanan süreçlere farklı yaklaşırlar.

Ermeni uzmanların analizleri gösteriyor ki; onlar Türkiye ve Azerbaycan’ı dünyaya daima olumsuz açıdan sunuyor, büyük devletlerin Güney Kafkasya’da oluşturabilecekleri jeopolitik yapılandırmaları da bu açıdan değerlendirmeye çalışıyorlar (bkz., örn.: Игорь Мурадян. Американо-турецкие отношения и Иран / “Lragir.am “, 12 Ağustos 2014). Bu, tek taraflı ve önyargılı bir yaklaşımdır. Aynı mantıkla Güney Kafkasya’nın jeopolitik manzarasını objektif değerlendirmek de mümkün değildir.

ABD ve Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki jeopolitik faaliyetlerine Ankara’nın “ekspansiyonist siyaseti”nin önlenmesi düzleminde yanaşılması gerçeği yansıtmıyor. Üstelik, Ermeni analistlerin görüşleri çelişkilidir ve bu nedenle hiçbir siyasi konjonktüre uymuyor. Örneğin, bir yandan Türkiye’nin Ortadoğu ve Kafkasya politikası Batı devletlerinin çıkarları ile karşılaştırılmakta, diğer yandan ise “Ankara’nın dış politikası Amerika’nın dış politikasının izdüşümüdür” tezi ileri sürülmektedir (bkz.: Игорь Мурадян. Внешняя политика Турции – отражение политики США / “Lragir.am”, 16 Ağustos 2014).

Ermeni analistlerin görüşlerinin çelişkili olması doğaldır. Erivan’ın jeopolitik seçimi belirsiz olduğundan, o, bölge devletlerinin uyguladığı dış politikayı gerçekçi şekilde değerlendiremiyor. Bunun arka fonunda Gürcistan uzmanlarının görüşünde Avrupa Birliği ile ortak üyelikten sonra bir öfori hissediliyor. Bu konuda Gürcistan medyasında eleştirel makaleler yayınlananıyor (bkz.: Зураб Бежанишвили. Проблемы “ассоциативной” идентификации современной Грузии / “Грузия Online”, 30 Temmuz 2014).

Gürcü uzmanlar ülkenin Güney Kafkasya’da jeopolitik gelişmelerin merkezinde olduğunu vurguluyor, hatta sorunların çözümünde dahi Tiflis’in ciddi rol oynayabilmesinden konuşuyorlar. Bölgenin güvenliğinin temini konusunda Gürcistan’ın önemli bir rol oynayacağına dair fikirler ifade ediliyor.

Burada Tiflis’in bölgedeki süreçlere tek taraflı yaklaşımı kendini gösteriyor. Fakat onun gerçeklerden tam uzaklaşmadan Azerbaycan ve Türkiye ile işbirliğine önem vermekte olduğu da duyuluyor. Özellikle güvenlik konusunda Bakü ve Ankara ile işbirliği gelişiyor (bkz.: Министры обороны Грузии, Азербайджана и Турции встретятся в Нахичевани / “Грузия Online”, 16 Ağustos 2014).

Azerbaycan’ın bölgenin jeopolitik meselelerine yaklaşım tarzı tamamen farklıdır. Birincisi, Azerbaycan tam manasıyla lider devlet gibi davranıyor. Onun dış politikasında işbirliği ve güvenliğin temini kapsamlı düşünülmüş kavram düzleminde gözden geçiriliyor. Bakü taraflardan herhangi birine üstünlük vermiyor – onların çıkarlarının dengelenmesi doğrultusunda faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla Azerbaycan jeopolitik yapılandırma seçeneklerini karşı karşıya koymuyor (bkz.: Азербайджан выбирает и Россию, и Запад: интервью Томаса де Ваала / “Regnum”, 10 Ağustos 2014).

Thomas de Vaal, Bakü’nün Batı ve Rusya yönünde somut içeriğe sahip siyaset yürüttüğünü açıklıyor. Azerbaycan her iki jeopolitik güçle gerçek duruma uygun ilişkiler kuruyor ve burada onun kimselere tabi olması söz konusu değildir (bkz.: önceki kaynağa). Bunun yanı sıra, Azerbaycan’ın Türkiye ile özel ilişkiler kurması da gerçektir. Uzmanlar Bakü’nün bu tutumunu tam olarak haklı buluyor.

“Dış Oyuncular”: Etkiler ve Uzlaşma

Burada bir hususu vurgulamaya gerek görüyoruz. “Stratfor” merkezinin uzmanları “Türkiye’nin coğrafi iddiaları” adlı analitik bildirildi hazırladılar (bkz.: Robert D. Kaplan, Reva Bhalla. Turkey`s Geographical Ambition / “Stratfor”, 12 Ağustos 2014). Raporda Ankara’nın son yıllarda yürüttüğü dış politikanın bazı yönleri analiz edildi. Aynı şekilde, Türkiye’nin Kafkasya doğrultusunda yeni ambisiyalar sergilediği hakkında fikirler de vardır.

Yazarlar düşünüyorlar ki, Ankara imkanlarını aşan amaçlar güdüyor ve Osmanlı döneminde kontrolünde olmuş bölgelerde nüfuzunu yükseltmeye çalışıyor. Analistler ikaz ediyorlar – “Erdoğan’ı değerlendirmekte dikkatli olmak gerekir” (bkz.: önceki kaynağa).

Bu bağlamda Azerbaycan emilimine ayrıca dikkat getirildiğine şüphe yoktur. Türkiye bölgede yeni jeopolitik denge yaratabilir. Meselenin esas tarafını bu özellik oluşturuyor – Batı analistleri düşünüyorlar ki, Türkiye’nin Kafkasya’da güçlendirilmesi bölgede İslam faktörünü daha da geliştirecek. İran sorununa aynı düzlemde değer verilmesinin nedenlerinden biri de budur. Somut olarak, Tahran’ın Ankara ve Bakü ile ilişkilerinin genişlemesinden endişe ediliyor.

Bunlar Güney Kafkasya’da jeopolitik manzaranın dinamiğinin karmaşık olduğunu doğruluyor. Bölge devletlerinin yaşanan olayları farklı kriterlerle değerlendirmesi özel durum oluşturuyor. Ayrıca, büyük devletlerin bölgeye ilişkin birbirinden farklı tutum sergilemesi de belli çelişkiler yaratıyor. Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da kendisini gösteren süreçler fonunda bu, bölge için yeterince hassas bir nokta oluşturuyor.

Son zamanlar Ermenistan’ın çatışma bölgesinde yaptığı kışkırtmalar bu bağlamda belli soruları ortaya attı. Duruma hemen Washington ve Moskova müdahale ettiler. Ermenistan yönetimi riyakar tutumunu bir kez daha gözler önüne serse de, Azerbaycan yeterince kararlı tavır sergiledi. Bununla anlaşıldı ki, Bakü bölgede pozitif rol oynamakta kararlıdır. Onun askeri kudreti buna hizmet ediyor. Erivan’ın askeri provokasyonlarla durumu belirsizliğe sürüklemek olanakları hayli azaldı. Bu bağlılıkta Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan Savunma Bakanlarının Nahçıvan görüşü çok güncel görünüyor. Erivan’ın bu sürecin dışında kalması onun uzlaşmaz jeopolitik konumu ile ilgilidir.

Görüldüğü gibi, Güney Kafkasya’da iki jeopolitik yaklaşımın mücadelesi yeni bir seviyeye ulaştı. Azerbaycan bu süreçte inisiyatifi ele almaktadır. Öncelikle, Bakü çok aktif bir tutum aldı. İkincisi, bölgenin Türkiye, Rusya ve İran gibi devletleri Azerbaycan’ın yürüttüğü dış politikayı destekliyorlar. Üçüncüsü, Batı’nın da Bakü’nün konumuna sert tutumu göze çarpmıyor. Bunu Ermeni ajanın Azerbaycan’da ölmesine ABD Dışişleri’nin tepkisinden de hissetmek mümkündür.

Durum ne kadar karmaşık olsa da, Azerbaycan bölgede ciddi etkiye sahip devlet olduğunu göstermektedir. Bu sürecin gelişeceğini tahmin edebilirsiniz.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.