Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, 68 yıl aradan sonra sorunlu ilişkileri olan yakın komşusu Sırbistan’a resmi bir ziyarette bulundu. Rama’nın bu gezi sırasında gösterdiği yüksek performans, değişik kesimlerin farklı tepkilerine yol açtı. İki ülke arasındaki ilişkiler, değişik siyasi sebeplerden ötürü ezelden beri üst seviyelerde olamadı. Hatta son olarak, geçen ay 2 ülke arasında oynanan milli futbol karşılaşması sırasındaki bayrak krizi, o günlerde yapılması planlanan bu ziyaretin bir kaç hafta ertelenmesine neden oldu.
Ziyareti farklı medya ve internet dünyasında yer aldığı kadarı ile sunmak, yani biraz da perde arkasına bakmadan yazmak, işin kestirme ve kolay yolu. Fakat dünyanın bu bölgesi, yani Balkanlar, Ortadoğu hariç diğer tüm bölgelere oranla tansiyonun hep yükseklerde olduğu bir bölge. O nedenle, dünya siyasetini izleyen okuyucular için, biraz da arka plana bakmayan bir yazı hem tatminkar olmayacak, hem de sığ kalacak ve bölgedeki gelişmelerin önemine karşı gayrı ciddi bir yaklaşım olacaktı. O yüzden, bu tarihi ziyareti biraz daha etraflıca yazmak istiyorum.
Başbakan Edi Rama, ziyaretinin ilk günü, uluslararası bu tür resmi ziyaretlerde pek alışık olunmayan ve Sırp Başbakanı ve tüm üst düzey yetkililer ile Sırp halkının büyük kesiminde olumsuz tepkilere neden olan bir Kosova çıkışı yaptı. Sırbistan yetkililerine göre beklenmeyen (kötü sürpriz) bu duruma, Arnavutluk tarafının önceden hazırlandığı belli idi. Edi Rama’nın çıkışını daha sade hale getirebilmek için (Rama’nın davranış biçimi olarak), Uluslararası İlişkiler literatüründe 1950’li yıllardan bu yana yer alan “Oyun Kuramı’na” (Game Theory) başvurarak değerlendirme yapmak istiyorum.
Matematiksel modellemelerin çatışma ve işbirliğini inceleyen örnekleri, 20. yüzyıl başlarında Avrupa’da başlamıştır. I. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu korkunç yıkım, devletler arası matematiksel incelemelerinin başlamasını etkilemiştir.[1] Uluslararası İlişkiler’de ilişki tiplerini inceleyen Oyun Kuramı (Game Theory) kavramı, 1960 yılında Thomas Schelling’in The Strategy of Conflict çalışmasını yayınlaması ile ortaya çıkar. İktisadi ilimler alanında bir başyapıt özelliği taşıyan kitap, 2005 yılında Nobel İktisat Ödülü almıştır. Oyun kuramı ve bu kitap, Uluslararası İlişkiler’deki gelişmeleri ilk kez sistematik ve derin bir incelemeye tabi tutmuştu. Bugün halen kullanılan “korkak tavuk oyunu”, “mahkümlar açmazı” ve “güven oyunları”nın Uluslararası İlişkiler’de uygulanmasına bu kitap ile başlandığı varsayılır.
Global özellikli genel oyunlar, özelde kişisel ilişkileri incelemeye kadar indirgenebiliyor ise, Uluslararası İlişkiler’in bölgesel siyasi gelişmeleri de, pekala bu kuram çerçevesinde değerlendirilebilir. Elbette, bu küçük oyuncuların global politikalara yön veren büyük aktörlerin kontrolünün dışına çıkamayacakları gerçeğini de unutmadan. Yani, uluslararası gelişmeleri değerlendirirken, o küçük devletler adına alınan büyük kararların, aslında daha üst düzeylerde ve bu başrol aktörler tarafından alındığını varsayarak, dolayısıyla da olayları bir küçük, bir de büyük çerçevede değerlendirerek.
Konumuz, yakın coğrafya ve hiç kuşkusuz Ortadoğu’dan sonra dünyanın en sıcak bölgelerinden biri olan Balkanlar ve oradaki gelişmeler. Kısaca tekrarlamak gerekirse, özellikle Batı Balkanlar, çok eski tarihi ve geleneği olan, etnik, dini ve kültürel zenginlikleri ile tanınan, fakat ekonomik gelişmişlik noktasında gerilerde kalmış, demokrasi kültürünün az olduğu ve tarih boyunca olumsuz gelişmeler sebebi ile sık sık tansiyonu yükselen bir çatışma bölgesi kimliğine sahiptir. 20. yüzyıl başlarında Balkanlar, genel komplikasyonlardan dolayı “barut fıçısı” ismini almıştır. Bilindiği gibi bölgesel etkiyi aşıp, dünya ölçeğinde jeopolitik oluşumlara etki eden iki tane Balkan Harbi ve 2 tane de büyük Dünya Savaşı çıkmıştır.[2]
Yani Balkanlar’ın tarih boyunca değişmeyen gerçeği budur. 1990’lardan sonra, komünist sistemin çökmesi ile ortaya çıkan Yeni Dünya Düzeni, bildiğimiz gibi ABD ve İsrail’in baskın olduğu ve genel olarak mutsuzlukların arttığı bu düzenin, Balkanlar ayağının Avrupa coğrafyasında yer alması sebebiyle oyuna AB’nin de 3. aktör olarak dahil olmasını sağlamıştır. Rusya’nın ise, gücü orantısında ve çok da etkili olamadan bu oyunda yer aldığını söyleyebiliriz. Bu ülkeler, Balkanları elbette tamamen kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışmışlardır. Balkanlar’da oyun kurucu olmayan, fakat sonradan oyuna giren Türkiye’nin de, özellikle ekonomik ve kültürel alanlardaki etkinliğinin oldukça büyük olduğunu görüyoruz.
Bu kısa bilgi tazelemesinden sonra konumuza dönecek olursak, 1946 yılında Enver Hoca’nın ziyaretinden tam 68 yıl sonra, 10 Kasım Pazartesi günü, resmi bir ziyaret için Sırbistan’a gelen ilk Arnavut Başbakanı olan Edi Rama, Sırbistan Başbakanı Aleksander Vucic tarafından resmi törenle karşılandı. (Arnavutluk milli bayraklarının olmayıp, sadece Sırbistan bayraklarının olduğu bir alanda!) Protokol kurallarını yerine getirdikten sonra, iki Başbakan, basın toplantısı için 200’ün üzerinde gazetecinin karşısına çıktılar.
Sırbistan tarafından ziyaretin en can sıkıcı, Arnavutlar tarafından ise en can alıcı noktası, o toplantıda gelişti. Başbakan Edi Rama, daha önce titizlikle hazırlandığı belli olan önündeki notlardan ziyaretin amaçlarını, Sırbistan ile ilintili olarak açıklarken, söz Kosova’nın bağımzlığına geldi. Rama, Sırp tarafına aynen şunları söyledi; “Kosova ile ilgili, iki çok farklı duruşumuz vardır. Fakat gerçek tektir ve kesinlikle değişmezdir. Kosova, şimdiye kadar 108 farklı ülke tarafından tanınan bağımsız bir devlettir. Bu durum, bölgesel barışın ve güvenliğin yerleşmesi açısından son derece önemlidir.”[3] Bu sözlere tepki olarak, Sırbistan Başbakanı Aleksander Vuciç, kulaklarındaki çeviri kulaklığı çıkarıp, konuşmanın devamını dinlemeyeceği mesajını verdi. Fakat konuşmasına devam eden Rama, “Aramızdaki sorunları açık bir dille konuşmamız gerekiyor” diyerek, konuşmasına iki ülke arasında gelişecek işbirliğinin hem iki ülkenin, hem de bölgenin sosyal, ekonomik ve güvenliği açısından faydalı olacağına olan inancını belirterek devam etti. Hem de konuşma boyunca asla “Büyük Arnavutluk” sözü etmeden.[4] Hatta ertesi gün, Arnavut azınlığın yoğun olduğu Presheva Vadisi’nde coşkulu halka yaptığı konuşmada açık bir dille herkese aynı mesajı verdi ve “Büyük Arnavutluk” hayali kurmadıklarını, fakat tüm Arnavutların AB çatısı altında olduğu bir hayal kurduklarını söyledi.
Uluslararası İlişkiler bazında değerlendirecek olursak; Edi Rama’nın bu çıkışından sonra oluşan ve oluşacak tepkiler, Sırbistan’ı da içine alan stratejik etkileşimlerle ortaya çıkacak durumu Oyun Teorisi’ne, Edi Rama’nın sonuçlara etki edebilecek bu çıkış şeklini de, Oyun Teorisi’nin strateji modellerinden olan “Güven Oyunu” modeline oturtabiliriz diye düşünüyorum. Tabii ki sonuçlarını, diğer oyuncu Sırbistan’ın da oyuna ne kadar katılacağı ile belirleyeceği bir gelişmeden söz ediyoruz. Güven Oyunu, Jean Jacques Rousseau’nun bir öyküsünde sosyal açmazlar için kullandığı ve “Geyik Avı” (stag hunt game) hikayesine dayanır. Hikayeye göre, başka bir kişiyle ava çıktığımızı varsayalım. Bireysel hareket edersek, sadece küçük bir tavşan avlayabiliriz. Fakat diğer avcı ile işbirliğine gidersek, çok daha büyük ve değerli olan bir geyik avlayabiliriz.[5]
Toparlayacak olursak, aynı bölgede yaşayan Arnavutluk ve Sırbistan, AB’ye aday iki komşu ülke olarak, AB tarafından üyeliği özendirmek suretiyle Balkan coğrafyasındaki siyasal ihtilafların ve çatışmaların normalleşmesine katkı sağlamak için sarfedilen çabalar kapsamında, Balkan coğrafyasının kronikleşmiş sorunları, hegemonyacı ve mikro milliyetçilikten kaynaklanan yayılmacı ve irredentist eğilimleri tüm Avrupa’nın güvenliği için geri plana itmeyi hedefleyip, siyasal istikrara ve güvenliğe yönlendirilmesine çalışmalıdır.[6] Bu oluşum, her zaman global ve zaman zaman değişen duruma göre, yerel oyuncuların katkısı ile gerçekleşebilir.
Sonuç itibarı ile, direkt ya da dolaylı olarak başrol aktörlerinin çıkarlarına hizmet edip müsaade edildiği sürece, Güven Oyunu oynamaya ve tavşan yerine geyik avlamaya, halkların iyiliği açısından en faydalı seçim olarak bakabiliriz.
Esma BUNJAKU
[1] http://ozgur.bilkent.edu.tr/download/04Oyun%20Kurami.pdf.
[2] FERATI Haxhi.GJEOPOLITIKA DHE GJEOSTRATEGJIA fq.294.
[3] http://www.dw.de/koment-problemet-duhet-t%C3%AB-diskutohen-hapur/a-18055219.
[4] http://www.telegrafi.com/lajme/vizita-e-edi-rames-ne-beograd-kishte-shumecka-fotografite-flasin-vete-foto-2-53390.html.
[5] http://www.gametheory.net/dictionary/games/StagHunt.html.
[6] 42 Corina Stratulat, “EU Enlargement to the Balkans – Shaken not Stirred”, http://balkancsd.net/index.php/information-services/e-mail-alerts/1745-eu-enlargement-to-the-balkans-shaken-not-stirred.