1949 yılında Çin Cumhuriyeti hükümetinin yıkılıp, onun yerine Mao’nun önderliğinde kurulan komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nden kaçan milliyetçiler tarafından bağımsızlığı ilan edilen Tayvan adası, tam 66 yıldır siyasi çözümsüzlüğünü korumaya devam ediyor. Çin iç savaşı sonrasında yabancı güçlerin de olaylara müdahil olmasıyla, Tayvan meselesi uluslararası problem haline gelmiştir.
Çin, Tayvan’ın ABD kontrolü altına geçmesini istemiyor
Tayvan adası, coğrafi ve stratejik özellikleri bakımından Çin ve ABD için büyük önem taşımaktadır. Özellikle Çin’in Tayvan’ı ülkenin ayrılmaz toprak parçası olarak görmesinin nedenlerinden biri, adayı tarihsel mirası olarak görmesidir. Fakat esas nedenlerden birisi de, Çin’in ABD’ye karşı Asya-Pasifik politikasında anahtar konumda olan Tayvan’ın, ABD otoritesi altına geçmesinin önlenmesidir. Washington yönetiminin 2010 yılında Tayvan’a 6 milyar civarında silah satışına karar vermesi, ABD-Çin ilişkilerini bir hayli germişti. Şimdi ise ABD ile Çin arasında tansiyonu her geçen gün artarak devam eden Güney Çin Denizi üzerindeki mücadelede, Tavyan’ın hassas konumunun akıbeti son derece önemlidir.
Güney Çin Denizi’nin 4.58 trilyon Euroluk ticaret hacmi bulunuyor
Güney Çin Denizi’nin Çin ve ABD açısından önemli olmasının birçok sebebi var. Bunlardan biri, dünyadaki neredeyse tüm ticari yük gemilerinin Asya, Avrupa ve Orta Doğu’ya ulaşabilmeleri için bu güzergahı kullanıyor olmalarıdır. Reuters haber ajansına göre, burası 4.58 trilyon euroluk bir ticaret rotası olarak değerlendirilmektedir. Güney Çin Denizi’ni kritik kılan bir diğer önemli özelliği, altında önemli miktarda petrol ve doğalgaz rezervleri bulunduruyor olmasıdır. Çin’in önemli bir enerji tüketicisi ülke olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Güney Çin Denizi’nin kontrolü ve bölgedeki enerjinin yönetiminin kendi inisiyatifinde olması, bu ülke açısından hayati önem taşıyor. Keza ABD için de, Güney Çin Denizi’nde Çin’in yapay adalar inşa ederek kontrol bölgeleri tesis etmesi ve buraları silahlandırması, bu ülkenin Asya-Pasifik politikaları için büyük tehdittir. Washington yönetimi, Çin’in bu sayede hem uluslararası güvenliğe risk oluşturacağını, hem de ABD’nin bölge üzerindeki çıkarlarına tehdit teşkil edeceğini düşünerek bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir.
Tayvan’ın ABD güdümünde olması Japonya ve Güney Kore’nin güvenliği için önemli
Çin’in yanı sıra Tayvan, Brunei, Malezya, Vietnam ve Filipinler, Güney Çin Denizi üzerindeki adacıklardan hak iddia etmektedir. Denizin bilhassa petrol ve balıkçılık açısından zengin olması bölge ülkelerinin iştahını kabartıyor. İşte bu noktada, Tayvan’ın statüsü büyük önem taşımaktadır. Çünkü Tayvan’ın Çin’in istediği “bir ülke iki sistem”, yani yüksek derecede özerklik sistemiyle idare edilmesi, Pekin yönetiminin Güney Çin Denizi politikasında elini rahatlatacaktır. Tayvan’ın Çin etkisinden uzaklaşarak ABD kontrolünde olması ise, Amerika’nın Asya Pasifik politikasında hem Güney Çin denizi ile ticari taşımacılık hattının ve enerjinin kontrolünü sağlayacak, hem de dost ülkeler Güney Kore ve Japonya’nın güvenliğinde buranın “uçak gemisi” vazifesini görmesini sağlayacaktır.
Sonuç
Tam 66 yıl sonra Çin ile Tayvan’ın el sıkışması, bu ülkelerin geleceği bakımından son derece önemlidir. Çin, zamanlama olarak ABD’nin önüne geçerek, Tayvan’ın Çin’in tarihi bağlarla ayrılmaz bir parçası olduğunu duygusal anlamda da ifade etmeye çalışıyor. Tabii ki diplomaside duygulara yer olmadığını çok iyi bilen iki BM Güvenlik Konseyi üyesi ülke, bu bilek güreşinde galip gelmenin peşindedir. Tayvan’ın ise yapması gereken, iki büyük güç arasında denge politikası takip ederek uluslararası platformda tam anlamıyla tanınmanın amacında olmalıdır.
Haftanın Sözü: “Bir bilgeye sordular:
- Bir insanın zeki olduğunu nerden anlarsınız?
- Konuşmasından.
- Ya hiç konuşmazsa?
- O kadar akıllı insan yoktur ki.”
Furkan KAYA