“SON UNİCORN”: HRİSTİYAN DEMOKRAT PARTİ (CDU) VE YENİ LİDERİ ANNEGRET KRAMP-KARRENBAUER’İN GELECEĞİ

upa-admin 20 Aralık 2018 1.839 Okunma 0
“SON UNİCORN”:  HRİSTİYAN DEMOKRAT PARTİ (CDU) VE YENİ LİDERİ ANNEGRET KRAMP-KARRENBAUER’İN GELECEĞİ

Giriş

7 Aralık 2018 tarihinde Almanya’nın Hamburg eyaletinde yapılan Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Kongresi’nde, Genel Başkanlık seçimini, partinin Genel Sekreterlik görevini yürüten, Annegret Kramp-Karrenbauer (AKK)[i] kazandı. Böylelikle, Kramp-Karrenbauer, olası bir erken veya genel seçimi kazanması durumunda, hem Almanya’nın, hem de Avrupa Birliği’nin (AB) yeni lideri ve Angela Merkel’in halefi olacak.

Annegret Kramp-Karrenbauer

Merkel’den AKK Dönemine Geçiş 

Fernand Braudel, kısa vadeli çözümlerin gerçeğin üzerine örtülmüş toz olduğunu ve bunlara odaklanmamız gerektiğini işaret eder. CDU’nun Angela Merkel liderliğindeki 18 yıllık iktidar serüvenine bakıldığında; her ne kadar parti, Merkel liderliğinde girdiği tüm seçimleri ve son olarak da 2017’deki Federal Meclis seçimlerini (kardeş partisi CSU ile ittifakı sayesinde) % 32,9 oy alarak birinci parti olarak tamamlamış olsa da (Şekil 1’de görüldüğü üzere), bir önceki seçim sonucu ile karşılaştırıldığında % 8,6 gibi ciddi bir oy kaybı yaşamıştır. Özellikle Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde güçlenen aşırı sağ Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) oyunu % 4’lerden % 13’lere kadar yükseltmesi, CDU’nun hükümet ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) partisi ile arasındaki gerilim ve son olarak da Hessen ve Bavyera eyaletlerinde seçimlerde oy kaybının yaşanması ile birlikte, Angela Merkel, kısa vadeli bir çözüm formülü olarak CDU’da yenilenme adına yerini AKK’ye devretti.

Avrupa basınında geçtiğimiz günlerde bu konuda birçok şey yazılıp çizildi. Genelde AKK’nin CDU’yu Merkel dönemine kıyasla daha muhafazakâr bir çizgiye getireceği yorumunu yapılırken, diğer bir yorum olarak da halefinin Merkel’in çizgisine yakın bir yönde hareket edeceği tahmin edilmekte. Ancak söz konusu olan bu iki farklı yorum da, aslında kısa vadeli çözüm formüllerinden ileri gitmeyecektir. Zira muhafazakâr kanatta CSU/CDU başta olmak üzere merkez partiler ve sol partiler de dahil olmak üzere, Almanya’da “aşırı sağ”ın son dönemdeki yükselişine karşı herhangi bir alternatif ve çözüm önerisi bulunmamaktadır. AKK’nin Merkel dönemi için yaptığı konuşmada geçen bir söz, adaylık yarışında bir slogana da dönüştü. AKK, “Biriyle ne aynı yönde devam edilebilir, ne de reddedilebilir” sözleriyle her ne kadar selefinin çizgisini koruyacağını dile getirmiş olsa da, “die normative Kraft des Faktischen” (gerçeklerin normatif gücü) sözüyle de Merkel’e kıyasla daha aktif ve statükoya karşı olacağını dile getirmiştir. Kısacası, Alman halkının yaşam tarzını ve değerlerini daha ön planda tutacağının mesajını vermiştir. [ii]

Şekil 1: 2017 Almanya Federal Meclis seçimi sonuçları

Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41380859

Hıristiyan Demokrat Parti (CDU): Avrupa’nın Son Unicorn’u Mu?

CDU’nun yeni lideri AKK’nin parti kongresinde yaptığı konuşmalarının satır aralarında geçen belki de en önemli iddiası, CDU’yu (bilhassa Merkel döneminde) diğer sağ ve sol partilerden ayıran en önemli özelliği ve başarısının formülünün “Volkspartei” (Halkın Partisi) olarak üç unsuru birleştirdiği görüşüdür. Bu görüşe göre, CDU, işçi kesimini, ekonomik olarak liberal kanadı ve muhafazakâr kanadı birleştirebilmektedir. Bu özelliğiyle, CDU’nun, Almanya’da halkı birleştirme misyonu taşıyan tek parti olarak, adeta tüm Avrupa’daki “Last Unicorn” (Son Tek Boynuzlu At)[iii]  olarak özel ve vazgeçilmeyecek bir statüsü olduğuna işaret edilmektedir.[iv] Peki AKK’nin bu savı ne kadar doğrudur? 2017 yılında yapılan Almanya’daki son federal meclis seçimleri sonuçlarının tartışması sürerken, seçimden yaklaşık bir yıl sonra Ekim 2018’de Hessen ve Bavyera’da yapılan eyalet seçimlerinde (Şekil 2’de görüldüğü üzere), CDU/CSU ve SPD’nin ciddi oy kayıpları karşısında her iki eyalette de Yeşiller ve AfD’nin oylarının artması, CDU’nun iddia etmiş olduğu toplumu kucaklayan “Halkın Partisi” olma özelliği iddiasını çürüterek, CDU’nun bu misyonunu her geçen gün yitirdiğini göstermektedir.

Şekil 2: Bavyera eyalet seçimi sonuçları

Kaynak: http://ipahaber.com/2018/10/14/csu-yuzde-12-2-eridi-bavyerada-tek-basina-iktidar-devri-bitti/

Elbette, AKK, gerek Genel Başkanlık seçimi konuşmasında, gerekse de seçildikten sonra verdiği beyanatlarda, söz konusu bu durumun farkında olduğunu dile getirerek, yukarıda da değinildiği gibi kendi liderliğinde CDU’da daha muhafazakâr bir çizgiye doğru bir geçiş yapılacağının sinyallerini satır aralarında vermektedir. Herşeyden önce, AKK, CDU’nun göçmenlik konusundaki liberal politikalarını gözden geçirmek zorunda kalacaktır. AKK’nin, 2015 yılından bu yana Merkel’in uyguladığı liberal göçmenlik anlayışını tekrar ele alarak, AfD’ye kayan aşırı sağ ve muhafazakâr seçmeni tekrar partisine kazandırmanın bir yolunu bulması gerekecektir. AKK, Bild am Sonntag gazetesine verdiği demeçte[v], ilerleyen günlerde göçmen ve mülteci politikalarının uzmanlarıyla, göç ve güvenlik konularında bir atölye çalışması planladığını açıklamıştır. Peki, AKK, selefi Merkel’in göçmenler konusundaki liberal politikalarından kendisini ve partisini ayrıştıracak mıdır? Gerek Alman basımında, gerekse de Avrupa basınında, AKK’nin göçmen politikalarında, çifte vatandaşlık konusunda ve zorunlu askerliğinin (veya sivil hizmet) tekrar gündeme getirilmesi gibi konularda liberal politikalar yerine sağ-muhafazakâr bir duruş sergileneceği yorumları yapılmaktadır.

Sonuç Yerine

Mayıs 2019 yılında yapılacak olan Avrupa Parlamento seçimleri, en başta Almanya olmak üzere tüm AB üyesi ülkeler için kritik bir nitelik taşımaktadır. Zira Avrupa’da “aşırı sağ”ın hız kesmeyen yükselişi ve Almanya’da AfD’nin siyaset sahnesinde önemli bir aktör haline gelmeye başlaması, AKK’nin acil refleks geliştirmesi gereken konuların başında gelmektedir. Bu durum karşısında, göç ve mülteci konuları gibi “aşırı sağ”ı besleyen konularda radikal kararlar alınıp, bunların da bir an önce eyleme geçirilmesi olası gözükmektedir. Fakat yukarıda da değindiğimiz gibi, AfD’nin yükselişi ile ilgili henüz bir plan ve takvim bulunmamaktadır.

AKK, birçok Avrupalı sağcı lider gibi, AfD’ye yönelen seçmeni konsolide etmek adına “aşırı sağ”ın söylemlerini ve vaatlerini sahiplenerek, daha sağ ve muhafazakâr politikalar tercih edebilir. Bu yaklaşım, AfD’nin tehlikeli yükselişine sadece CDU’nun set olabileceği düşüncesinin oluştuğunu göstermektedir. Ancak bence, bu yaklaşım, CDU’nun Almanya’nın yeni dinamiklerini sağlıklı okuyamadığını göstermektedir. Zira Eylül 2017’deki Federal Meclis seçimlerinin ardından yazdığım “Almanya’da Seçimler Sonrası Yeni Dönem ve Yeni Dinamikler” başlıklı analizimde[vi], son seçimin sonuçlarından hareketle, Alman seçmenin klasik partilerin dışında yeni bir dil ve siyaset arayışına yöneldiğini açıklamaya çalışmıştım. Bu bağlamda yükselen partiler arasında Yeşiller Partisi’ni (Bündnis 90/Die Grünen – Birlik 90/Yeşiller) de sayabileceğimizi ifade etmiştim. Çevre konusu Yeşiller’in savundukları temel argümanı olarak gözüküyor olsa da, Alman seçmenlerin Yeşiller’i asıl tercih etmesinin nedenleri arasında; sağlıklı ve demokratik bir toplum için vatandaşların bireysel olarak güçlenmiş ve her türlü ırksal, etnik, cinsiyetçi, dini ve sosyal ayrımcılıktan kendini soyutlamış olması gerektiğine işaret eden Yeşiller’in izledikleri siyasetle yeni bir politika arayışında güçlü bir alternatif olarak görülmesi yatmaktadır.[vii]

Nitekim iki ay önce Ekim ayında muhafazakârların kalesi olarak bilinen Bavyera’da, CDU (Şekil 2’de görüldüğü üzere) ciddi bir oy kaybı yaşamış, yükselen Yeşiller ise AfD’nin de önüne geçerek ikinci parti olmayı başarmıştı. İki hafta sonra Hessen eyaletinde yapılan seçimlerde de, Yeşiller, Eyalet Meclisi’nde SPD ile arasındaki farkı kapatarak, aynı milletvekili sayısı çıkarmayı başarmıştı. Yeşiller’in, son çıkışlarıyla birlikte, Almanya’da artık toplumun merkezinde olmayı başardıkları gözlemlenmektedir. Kısacası, AKK’nin iddia etmiş olduğunun aksine, CDU, artık “unicorn” özelliğini kaybetmiş durumdadır. AKK, iç politikada sağ seçmeni konsolide etmeye çalışırken, bir yandan dış politikada da kendisini zorlu bir süreç beklemektedir. Zira CDU’nun yeni lideri, iç politikada birbirine girift olmuş sorunlara eğilirken, diğer yandan kısıtlı deneyime sahip olduğu dış politikada da sorunlar konusunda yüksek bir efor sarf etmesi gerekecektir. AKK, yakın zamanda yaptığı konuşmalarda, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Avrupa Ordusu’nun kurulması yönünde adımların atılması gerekliliğini dile getirmiştir. Birçok uzman, AKK’nin Fransa ile Merkel’den daha yakın bir işbirliği içerisine girerken, Rusya konusunda ise daha sert bir tutum takınacağını düşünmektedir. Bu konuyu daha da ayrıntılı olarak ele almak üzere, ilerleyen günlerde yine UPA’da yayınlayacağım diğer bir analiz yazısına bırakıyorum.

 

Yusuf ERTUĞRAL

 

[i] Analiz boyunca, Annegret Kramp-Karrenbauer’in ismi, kısaltmış şekliyle “AKK” olarak yazılacaktır.

[ii] “Who is Annegret Kramp-Karrenbauer, the new leader of Germany’s CDU?”, The Guardian, (7 Aralık 2018), https://www.theguardian.com/world/2018/dec/07/who-is-annegret-kramp-karrenbauer-the-new-leader-of-germanys-cdu.

[iii] Unicorn, tekboynuz, mitolojik tek boynuzlu at. Kafasının ortasından düz bir boynuz çıkar. Saf ve masum olduğuna, kanı içildiğinde kişiyi ölümsüz kıldığına, bu nedenle de öldürmenin lanet getireceğine inanılan efsanevi bir hayvandır.

[iv] Thorsten Benner, “What Merkel’s Successor Will Mean for German Politics”, Foreign Affairs, (13 Aralık 2018), https://www.foreignaffairs.com/articles/germany/2018-12-13/what-merkels-successor-will-mean-german-politics.

[v] “Das hat Kramp-Karrenbauer als neu CDU-Chefin vor, Bild”, (8 Aralık 2018), https://www.bild.de/bild-plus/politik/inland/politik-inland/akk-nach-dem-wahlsieg-mir-ist-ein-mittelgebirge-vom-herzen-gefallen-58911868,view=conversionToLogin.bild.html.

[vi] Yusuf Ertuğral (2017), “Almanya’da Seçimler Sonrası Yeni Dönem ve Yeni Dinamikler”, Uluslararası Politika Akademisi, http://politikaakademisi.org/2017/09/26/almanyada-secimler-sonrasi-yeni-donem-ve-yeni-dinamikler/.

[vii] Yusuf Ertuğral (2017), “Yeni Bir Politik Dil Arayışı: Almanya’da Yeşil Siyaset Devri”, Uluslararası Politika Akademisihttp://politikaakademisi.org/2017/09/03/yeni-bir-politik-dil-arayisi-almanyada-yesil-siyaset-devri/.

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.