17 Eylül 2019’da İsrail’de gerçekleştirilen seçimler, 2019’da ikinci kez sandığa giden İsrail seçmeni açısından kendi içinde pek çok soru işaretini barındırdı. ABD’deki Cumhuriyetçi Partisi içindeki sağ klik ile “İsrail sağı”nın siyasal işbirliği, sadece Filistinliler boyutunda değil, İsrail’deki merkez ve sol siyasetler ve ABD’de Yahudi lobisinin bir bölümünün de içinde yer aldığı liberal ve merkez kanatların bünyesinde önemli soru işaretleri yarattı.
İsrail siyasetinde son yıllarda hiç kuşkusuz en önemli siyasal figür, son seçimde oy kaybeden Likud lideri ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dur. Obama dönemindeki “yalnızlığı”nı, Trump dönemindeki “imtiyazlı ortaklık”la telafi eden “Bibi” lakaplı siyasetçi, 2019 sonbaharında yeni bir sınavla karşı karşıyadır. Üstelik Bibi, Obama döneminde gerginleşen ABD-İsrail ilişkileri döneminde bile, Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun davetiyle, o zamanki ABD Başkanı Obama’nın muhalefetine rağmen ABD Kongresi’nde konuşmuş ve Obama’yı yerden yere vurmuştu. Trump ise Bibi için adeta “can simidi” gibi oldu. Bölge ve dünya siyasetini sarsan kararlarıyla, öncelikle yıllardan beri ertelenen Kudüs’ün tamamının tek taraflı İsrail’in başkenti olmasına ABD açısından onay verdi; daha sonra da Golan tepelerindeki İsrail işgalini tek yanlı “ilhak” olarak tanıdı. 2019 Nisan’ında dilediği siyasi başarıya ulaşamayan Bibi’nin 2019 Eylül seçimlerindeki vaadi ise Batı Şeria’nın bir bölümünün İsrail tarafından ilhakı ve ABD yönetiminin bunu tanıyacağı mesajı idi. Trump-Netanyahu işbirliği, sadece sağ fanatizm açısından değerlendirilmemelidir. Trump’ın başkan olduktan sonra bölgeye yaptığı gezide, İsrail-Suudi Arabistan’ı kapsayan temaslarında, bölgesel anlamda yeni bir eksenin inşa edildiği görülmektedir. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail arasında doğalgaz zemininde görülen işbirliği, 2009’daki Davos krizinden sonra adım adım ilerleyen askeri ilişkiler, bölgede Mısır’ı da içine alan bir ittifak izlenimi vermektedir. İsrail-Suudi Arabistan işbirliği ise, bu ekseni Körfez’e bağlamaktadır.
Bibi’nin rakibi, İsrail eski Genelkurmay başkanı, Mavi-Beyaz hareketinin lideri Benny Gantz ise, 2019 Nisan seçimlerinden önce, Golan tepelerine yaptığı ziyarette, ilhak üzerine yemin etmişti. Dolayısıyla, İsrail sağı karşısında, merkez-sol partilerin öncüsü konumunda gözüken Gantz da, hızla fanatik sağ eğilimlerin güçlendiği İsrail’de, yapısal politikaları değiştirecek bir görüntü vermemektedir. Son yıllarda “Bibi’siz hükümet” olasılığının neredeyse zihinlere dahi gelmediği İsrail’de, tüm ülkenin tek seçim çevresi sayıldığı çerçevede aritmetik formüller ve siyasal beceriler ön plana çıkmaktadır. Bu meyanda, İsrail Dışişleri eski Bakanı ve İsrail Beytinu (Evimiz İsrail) partisinin lideri Avigdor Lieberman dikkat çekmektedir. İsrail’e son dönemlerde gelen, Rusya kökenli Yahudilerin partisi olarak siyasette etkin olan parti, şahin dış politikayla birlikte, seküler-milliyetçi hatta İsrail sağına mesafe koyan bir siyasal yönelim içindedir. Evimiz İsrail, bir bakıma iki blok arasında “anahtar parti” rolü üstlenmektedir. Olası bir İsrail hükümetinde yer alması zor gözüken İsrailli Arapların “Ortak Listesi” (Birleşik Arap Listesi) ise, önemli bir çıkış yakalayarak, en büyük üçüncü parti olmuştur.
Trump’ın neredeyse “koşulsuz desteklediği” Bibi’nin olası hükümet formüllerinde yer almaması, kendisi için “yolsuzluk” dosyaları ve hapis gibi olasılıklarla ele alınmaktadır. Trump ise, seçimlerden sonra, her devlet yöneticisi gibi, İsrail’de kim hükümet kurarsa onunla çalışacağını beyan etmiştir. Netanyahu dışındaki bir İsrail hükümetinin, Doğu Akdeniz, Filistin, yeni ilhaklar ve Suudi Arabistan boyutunda çok farklı bir siyaset izleyeceğini düşünmek, çok hayalci bir bakış açısını ortaya koymaktadır. Ancak böyle bir ihtimalde, belki hızda göreli bir azalma ve ekonomik siyasaların ağırlık kazanması söz konusu olabilir.
Kapak Fotoğrafı: Express.co.uk
Dr. Deniz TANSİ