Giriş
Bugün (25 Şubat 2024) gündüz saatlerinde Bilkent Üniversitesi’nde beraber eğitim aldığım bazı arkadaşlarımdan aldığım telefonlar sonucunda, bu kurumda uzun süre akademisyenlik ve idarecilik yapmış ve benim akademik gelişimimde büyük katkıları olmuş değerli Türk Siyaset Bilimi Profesörü Metin Heper’in vefat ettiğini büyük bir üzüntüyle öğrendim. Haberi doğrulamak için İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi’nin internet sitesindeki duyuru haberini kontrol edince, hakikaten de Metin hocamızın vefat ettiğini teyit ettim.
Türkiye’nin uluslararası alanda sözlerine bir dönem en çok dikkat edilen akademisyenlerinden olmuş, ama Türkiye kamuoyunca pek de tanınmayan bu kıymetli ismi, kendisinden lisans ve doktora düzeyinde defalarca ders almış ve konuşmaları ve hareketlerini yakından gözlemlemiş genç bir akademisyen olarak en doğru, nesnel ve rahmetlinin saygın mirasına yakışır şekilde yazabilecek kişi olduğumu düşünerek, yoğun işlerim arasında bu yazıyı hızlı bir şekilde kaleme almaya çalışacağım. Elbette üzgünüm ama en azından 84 yıl boyunca verimli, üretken ve onurlu bir yaşam süren ve onlarca akademik eser, yüzlerce akademisyen (Siyaset Bilimci) ve binlerce öğrenci yetiştiren hocamızın fazlasıyla güzel bir hayat geçirdiğini düşünerek, onu bu yazıda sevgi ve saygıyla anmaya çalışacağım. Bir kez daha Metin hocamıza Allah’tan rahmet, sevenlerine ve öğrencilerine de başsağlığı diliyorum. Ayrıca katılmak isteyenler olursa diye, merhumun cenazesinin 26 Şubat 2024 Pazartesi günü öğle namazını müteakip Doğramacızade Ali Paşa Camii’nden kaldırılarak Karşıyaka Mezarlığı’nda defnedileceğini de belirtmek isterim.
Prof. Dr. Metin Heper (1940-2024)
Prof. Dr. Metin Heper’in Biyografisi
Biyografya sitesinde yer aldığı kadarıyla, Metin Heper, 1940 İstanbul doğumludur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1963 yılında mezun olan Heper, Cumhuriyetçi ve vatanperver bir aileden gelmektedir. Nitekim Metin Heper’in 1945 doğumlu küçük kardeşi olan Engin Heper, çok başarılı bir askeri kariyer yaparak Tümamiralliğe kadar yükselmiş ve uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şerefle hizmet vermiştir. Heper ailesiyle ilgili yazılan-çizilen pek bir şey olmasa da, ailenin, Türkiye’de Cumhuriyetin kurucu öğesi olan orduya (TSK) ve ilerleyen yıllarda Heper’in siyasal miraslarının savunusunu yapacağı Cumhuriyetin kurucu babaları Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye gönülden bağlı olduğu ve aile bireylerinin bu iki isme büyük saygı duydukları söylenebilir. Siyasi görüşleri ve ailesi konusunda oldukça ketum bir kişi olan Metin Heper de, kendisinden bahsetmeyi sevmese de, Atatürk, İnönü ve TSK’ya olan sevgi ve saygısını çeşitli konuşmaları ve hareketleriyle öğrenciliğim dönemimde şahsıma defalarca göstermiş/ispat etmiştir.
Genç Metin Heper
Yüksek lisans (1968) ve doktorasını (1971) Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Syracuse Üniversitesi’nde tamamlayan Heper, yurda dönüşü sonrasında Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı olarak görev yapmış, o dönem Türkiye’deki bu en seçkin yükseköğretim kurumunda birçok değerli ismin yetişmesini sağlamış, sivil-asker ilişkileri ve Türkiye’de bürokrasi alanında yoğunlaşan önemli akademik yayınlarıyla da Türkiye’nin sosyal bilimler alanında uluslararası platformlarda boy gösterebilen nadir isimleri arasına girmiştir. İlginçtir ki, 1970’lerde Boğaziçi Üniversitesi’nde babam Etem Ruhi Örmeci’ye ders veren Heper, 2000’lerde Bilkent Üniversitesi’nde benim de hocam olacak ve en az iki kuşağı yetiştirmiş önemli bir akademisyen olarak sivrilecektir. 1975 yılında Doçentliğe yükselen Metin Heper, Profesörlük unvanını ise 1985 yılında almıştır.
12 Eylül sonrasında Türkiye’nin oldukça zor bir konjonktürden geçtiği sıralarda, 1985 yılında, Türkiye’de Devlet Geleneği (State Tradition in Turkey) eseriyle bir anlamda 12 Eylül rejiminin aşırılıklarına karşın Türkiye’nin Batı dünyasından dışlanmaması ve yeniden demokrasiye dönülmesi için çaba gösteren Heper, 1988 yılında Doğramacı ailesi (İhsan Doğramacı) tarafından henüz birkaç sene önce kurulmuş, ama serbest piyasa düzenine yürekten inanan dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın büyük destek verdiği Bilkent Üniversitesi ailesine katılmıştır. Büyük deneyimi, üstün başarıları, yüksek yönetici (idareci) vasıfları ve özellikle orduya yakınlığıyla kısa sürede akademisyenliği kadar yönetici kimliğiyle de ön plana çıkan Heper, bu kurumda uzun yıllar Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanlığı ve İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin Dekanlığını yapmıştır. Heper, 2010-2014 döneminde ise Bilkent Üniversitesi Akademik İşler Rektör Yardımcısı olarak görev yapmıştır. Bu yıllarda Türkiye’nin liberal dönüşümü ve görece demokratikleşme sürecine girmesiyle birlikte yükseköğretim alanında büyük ilerlemeler sağlanırken, Bilkent Üniversitesi, 1990’ların ortalarından itibaren devlet üniversitelerinin çoğundan daha iyi performans gösteren ve mezunları da hem Türkiye, hem de dünya piyasalarında başarılı olmaya başlayan ilk ve en başarılı vakıf üniversitesi olarak ünlenmiştir. Elbette, bu başarı, temelde üniversitenin kurucusu Doğramacı ailesi ve diğer paydaşların etkisiyle olsa da, uzun yıllar Dekanlık, Rektör Yardımcılığı ve Bölüm Başkanlığı yapmış Metin Heper’in de bu başarıdaki katkıları yadsınamaz. Nitekim 1999-2011 döneminde Bilkent Üniversitesi’nde Metin Heper’in yönettiği Fakülte ve bölümde lisans ve bütünleşik doktora yapan bir akademisyen olarak, bu başarıyı yakından da gözlemleme ve deneyimleme şansına erişmiştim.
Metin Heper, üstün başarıları sayesinde yıllar içerisinde Türkiye Bilimler Akademisi-TÜBA’nın kurucularından ve şeref üyesi olmuş ve ardında yüzlerce makale, birçok bilimsel kitap bırakarak, 2024 yılında vefat etmiştir. Boğaziçi Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi dışında ODTÜ ve Koç Üniversitesi gibi seçkin kurumlarda da bir süre ders veren Heper, önceki jenerasyonun en başarılı ve etkili Türk Siyaset Bilimcisi olarak kıymetlendirilmiş ve yoğun atıf alan çalışmaları nedeniyle “Dünyada Weber (Max Weber), Türkiye’de Heper” sözüne de ilham kaynağı olmuştur. Heper, kariyerinde ayrıca İngiltere’de Manchester Üniversitesi’nde, İsrail’de Kudüs Musevi Üniversitesi’nde ve ABD’de Harvard Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak ve ABD’deki Southwest Texas State, Connecticut, Brandeis ve Princeton üniversitelerinde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Prof. Dr. Metin Heper, akademide evrenselliğe inanmış ve özellikle uluslararası yayınlarıyla haklı bir şöhret kazanmıştır. Nitekim Google Scholar ve Scopus sayfaları incelendiğinde, Heper’in ne kadar üretken ve etkili bir akademisyen olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Metin Heper’in Akademik Eserlerine Dair
Onlarca seçkin akademik makalesi bulunan Prof. Dr. Metin Heper, ayrıca Islam and Politics in the Modern Middle East, The State, the Military, and Democracy in Turkey: Turkey in the 1980s, Political Parties and Democracy in Turkey, Turkey and the West: Changing Political and Cultural Identities, Politics in the Third Turkish Republic, Local Government in Turkey, The State and Public Bureaucracies: A Comparative Perspective, Strong State and Economic Interest Groups: The Post-1980 Turkish Experience, and Institutions and Democratic Statecraft, Political Leaders and Democracy in Turkey ve Political Parties in Turkey adlı kitapların editörü veya ortak editörü ve The State Tradition in Turkey, Historical Dictionary of Turkey, İsmet İnönü: The Making of a Turkish Statesman ve The State and Kurds: The Question of Assimilation adlı ciddi akademik kitapların yazarıdır. Ayrıca Heper’in onlarca çok önemli makalesi vardır ki, bu makalelerin çoğu Türkiye’deki sivil-ordu ilişkileri eksenlidir.
Metin Heper’in akademik eserlerine kısaca değinmek gerekirse, üç eserin ön plana çıktığı söylenebilir. İsmet İnönü: The Making of a Turkish Statesman veya Türkçe çevirisiyle İsmet İnönü Yeni Bir Yorum Denemesi, Heper külliyatındaki en önemli çalışmalardan birisidir. Cumhuriyetin iki numarası olmasına karşın hakkı o güne kadar pek teslim edilmemiş ve zor dönemlerde görev yapması nedeniyle her kesimce eleştirilmiş olan İsmet İnönü’ye bu eserinde şahsi bir yakınlık gösteren Heper, bence kendisiyle özdeşleştirdiği İsmet Paşa’nın Cumhuriyet ve demokrasiye bağlılığını, rasyonel demokrasi anlayışını ve özellikle birçok ulusun yıkımına neden olan İkinci Dünya Savaşı sürecinde Türkiye’yi savaşın dışında tutma ustalığını övmüş ve bu eseri sayesinde İnönü ailesinin de gönlünde taht kurmuştur.
Metin Heper’in bir diğer önemli ve çok atıf alan eseri olan State Tradition in Turkey (Türkiye’de Devlet Geleneği) ise, daha önce de belirttiğim üzere, Türkiye’nin 12 Eylül darbesi ardından Batı dünyasınca izole edilme riski taşıdığı bir dönemde, Türkiye’de ordunun tavrı ve hareketlerini tarihsel süreci de içeren belli bir kavramsal çerçeveye oturtmaya ve bir anlamda da sınırlamaya çalışan önemli bir akademik ve siyasi çaba olarak dikkat çekmiştir. İlerleyen yıllarda bazı eleştiriler alsa da, bu kitabın üzerine çıkabilen teorik çalışmaların çok nadir olduğunu belirtmek gerekir.
İlerleyen yıllarda sivil-ordu ilişkileri ve bürokrasi teorisinin yanında, Batı dünyasında akademi ve medyada 1980’lerden itibaren sıklıkla yazılan Kürt Sorunu’nu da araştıran ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hassasiyetlerine göre yorumlayan Heper, The State and Kurds in Turkey (Devlet ve Kürtler) adlı görece yakın tarihli eserinde asimilasyon tezine karşı çıkmaya çalışmış ve Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde Kürtlere yönelik politikasını ulus-devlet ve birincil üst kimlik yaratma yaklaşımıyla işlemiştir. Bu eseriyle de bazı kesimlerin şimşeklerini üzerine çeken Heper, yine de devletçi duruşunu akademik kavram ve hipotezlerle işlemeye çalışarak, farkını göstermiş ve fikri hayatımıza önemli bir katkıda bulunmuştur.
Metin Heper’in akademik çizgisini yorumlamak gerekirse; kendisinin Soğuk Savaş dönemi koşullarında yetişmiş Cumhuriyetçi, Atatürkçü, devletçi, orduya (TSK) büyük önem veren ve bu kurumu Türkiye’nin temel değeri olarak değerlendiren, ABD ve NATO müttefikliğini önde tutan ve Batıcılığı çok ağır basan bir akademisyen olduğu söylenebilir. Bu anlamda, Heper, siyasal olarak da TSK’yı önde tutan ve CHP ile MHP arasında bir yerde ve merkezde konumlanan bir kişi olarak değerlendirilebilir. Aslında aşırı sağa pek de sempati duymayan Heper, buna karşın 1970’lerdeki aşırı sağı (Türkeş ve MHP çizgisi), o dönemde demokratik yöntemler kullanmayan aşırı solun başlattığı şiddet sarmalına karşı oluşmuş doğal bir reaksiyon olarak değerlendirdiği için, bu konuda daha ılımlı olmuş ve dönemin solcularınca epey eleştirilmiştir. Heper’in, kendi kuşağı içerisinde ABD başta olmak üzere Batı dünyasındaki Türkiye algısını oluşturan en önemli akademik kişilerden biri olduğu da mutlaka söylenmelidir. Heper’e bu konuda eşlik eden diğer kendi jenerasyonundan kilit isimler ise; William Hale, Samuel Huntington, İlter Turan, Ersin Kalaycıoğlu, Feroz Ahmad ve Ergun Özbudun olarak sıralanabilir. Bu bağlamda, Metin Heper’in ordunun üst düzey komutanlarının düşüncelerini analiz ettiği makaleleri günümüzde biraz zamanın ruhuna aykırı gibi dursa da, o dönemin siyasal konjonktürü düşünüldüğünde, Türkiye’deki kritik karar alıcıların görüş ve uyarılarını yansıtan ciddi ve etkili çalışmalardır. Heper, siyasal gelenek olarak çok da sempati duymadığı Siyasal İslam hareketinden gelen ve 2000’lerde Türkiye’ye damgasını vuran Recep Tayyip Erdoğan hakkında da bazı çalışmalar yapmış ve bu çalışmalarda ılımlı ve ümitvar bir tutum takınmaya çalışmıştır. Heper’in ABD siyasetinde ise, TSK-ABD Ordusu-NATO özel bağları nedeniyle Cumhuriyetçi Parti’ye daha yakın durduğu söylenebilir. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine demokratikleşme ve kurumsallaşma adına pozitif bakan Heper, buna karşın Kıbrıs Sorunu ve daha birçok uyuşmazlık nedeniyle tam üyeliği pek de gerçekçi bulmadığını ima eden çeşitli yorumlarını zaman zaman öğrencileriyle paylaşmıştır.
Metin Hoca ile Bazı Anılarımız
Prof. Dr. Metin Heper ile birçok anımız olmasına karşın, aklımda kalan ve siyaseten tartışma yaratmayacak birkaç önemli anıyı burada paylaşmak ve değerli hocamızı bu şekilde anmak ve genç kuşaklara anlatmak isterim (İlerleyen yıllarda umuyorum siyaseten tartışma yaratabilecek olanları da anlatacağım). Hem babam, hem de benim hocam olması anlamında ailemizde ilginç bir yeri olan Metin Heper, öncelikle Boğaziçi Üniversitesi’nde meslektaşı olan İktisat Profesörü Tansu Çiller’in siyasete girmesiyle ilgili olarak espri yapmayı çok sever ve daima “Tansu’ya bu işlere girme dedik ama bizi dinlemedi” diye onun siyasi kariyerine müstehzi biçimde değinirdi.
Üniversite içerisinde oldukça mesafeli ve ciddi bir kişi olan Heper, öğrencilerle yakın ilişkiler kurmayı sevmez, hatta çoğu zaman üniversite koridorlarından selam vermeden/almadan geçmeyi tercih ederdi. Bu nedenle, Heper’in öğrencilerin çok sevdiği bir isim olmadığını, ama korkuyla karışık bir saygı yarattığını söyleyebilirim. Elbette, bu, onun, öğrencileri küçük görmesinden ziyade akademik ciddiyet ve hiyerarşiyi korumak için tercih ettiği korumacı bir yöntemdi. Buna karşın, oldukça sıcakkanlı bir kişi olmam sebebiyle, bir gün üniversite içerisindeki bir restoranda doğumgünümü kutlayan arkadaşlarımla birlikte masada otururken yan masada oturan kendisine pasta ikram ettiğimizde, Heper, beklenmedik bir şekilde çok cana yakın ve sıcak davranmış ve bana gülümseyerek teşekkür etmişti.
Metin Heper’i kendine özgü efsane akademisyenlerden biri yapan özelliği ise, derslere kendi mobil kürsüsünü getirmesiydi. Ufak tefek olan Heper, kürsünün arkasında dersini anlatır, sonra da öğrencilerin sorularını cevaplandırırdı. Makalelerini okuyarak geldiğimi anladığında ise, gerçekten mutlu olur ve bunu yapan öğrencilerini akademisyenliğe yönlendirmeye gayret ederdi.
Bunların yanı sıra, doktora eğitimim (2004-2011) sırasında daha da yakınlık kurduğum Heper, bizi geçmiş dönemlerin ünlü siyasetçileri Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit gibi isimlerle şahsen görüşmeye götürmüş ve derslerini bu tarz faaliyetlerle renklendirerek, bizi tarih ve teoriden çıkarıp pratikle de tanıştırmaya gayret etmiştir. Bu yönüyle, Heper’in çok farklı, özel ve önemli bir akademisyen olduğu söylenebilir. Hatta Güniz Sokak’taki Demirel ziyaretine Heper’in kişisel otosuyla giderken -ki yan koltukta ben oturuyordum- kaldırıma çarpmamız da ilginç bir anımız olmuştur.
Ek olarak, Metin Heper’in ABD ile yakın müttefikliği savunan bir akademisyen olarak, 2003 yılında derslerde 1 Mart tezkeresine ve Irak Savaşı’na destek verdiğini gösteren bazı cümleler kullandığını hatırlıyorum. Bu, elbette savaş karşıtı olmam sebebiyle o dönemde pek de hoşuma gitmemişti. Son olarak, Prof. Dr. Metin Heper’in iyi bir briç oyuncusu olduğu söylenirdi ki, bu konuyu başka bazı akademisyen büyüklerimizden duyduğumu da hatırlıyorum.
Sonuç
Sonuç olarak, Türkiye’de Sosyal Bilimlerin duayen isimlerinden Prof. Dr. Metin Heper’i bu yazıyla anmak ve genç kuşaklara biraz anlatmak istedim. Umuyorum, ilerleyen dönemlerde, herşeyi daha kapsamlı yazacağım bir anı kitabında da Heper’in iyi akademisyenliği ve etkin siyasi bağlantılarına değinebilirim. Metin hocamızın ruhu şad olsun, Allah rahmet eylesin…
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ