YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDE MOLDOVA: 2024 SEÇİMLERİ, AB REFERANDUMU VE RUSYA’NIN TEPKİSİ

upa-admin 11 Kasım 2024 346 Okunma 0
YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDE MOLDOVA: 2024 SEÇİMLERİ, AB REFERANDUMU VE RUSYA’NIN TEPKİSİ

Giriş

Moldova, Doğu Avrupa’da stratejik konumuyla dikkat çeken, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya arasındaki güç mücadelesinin ortasında yer alan küçük bir ülkedir. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanan Moldova, o tarihten bu yana demokratikleşme çabaları ve dış politikada denge arayışıyla dikkat çekmektedir. Ancak bu süreçte, ülke, gerek ekonomik zorluklarla, gerekse de bölgesel gerginliklerle karşı karşıya kalmıştır.

Rusya’nın bölgedeki agresif dış politikası, Moldova’nın iç ve dış politika tercihlerinde önemli bir baskı unsuru olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Transdinyester bölgesindeki ayrılıkçı hareketleri destekleyen Rusya, Moldova’nın toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı üzerinde doğrudan bir etki yaratmaktadır. Rusya’nın bu tutumu, Moldova’da Batı yanlısı ve Doğu yanlısı gruplar arasında keskin bir ayrışmaya neden olmuş ve seçim süreçlerinde halkın geleceğe dair tercihlerini belirlemesinde önemli rol oynamıştır. Moldova’nın AB ve NATO ile ilişkilerini geliştirme yönündeki çabaları da bu politik baskılarla gölgelenmektedir.

Rusya’nın Ukrayna özelinde Doğu Avrupa’da artan askeri operasyonlarına karşı kendini güvence altına almak isteyen Moldova, geçtiğimiz yıl AB’ye tam üye olma adına başvuruda bulundu. Yapılan müzakereler sonrası, AB, bu senenin Haziran ayında Moldova’yı Birliğe üye adayı kabul ederek siyasi ödevleri yerine getirme adına anayasal düzenlemelerin revize edilmesini talep etti. Moldova da Ekim ayında yapılması planlanan genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ek olarak AB üyeliği referandumunu halka sundu.

Bu bağlamda gerçekleştirilen 2024 seçimleri, ülkenin gelecekteki yönelimi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Yalnız Moldova’nın değil, bölgedeki ve uluslararası aktörleri de doğrudan ilgilendiren seçimlere ilişkin tartışmalar hâlâ devam etmekte ve sonuçlara ilişkin spekülatif iddialar sürmektedir. Bu makalede, ülkedeki seçim süreci ve sonuçları incelenecek, Moldova’nın meclis yapısı ve siyasi işleyişine yönelik bilgiler eşliğinde siyasi eğilimlerindeki değişimleri ile bölgedeki aktörlerin (AB, NATO ve Rusya) etkisi analiz edilecektir.

Moldova’nın Meclis Yapısı ve Siyasi İşleyişi

Moldova, parlamenter bir Cumhuriyet sistemiyle yönetilmektedir. Bu sistemde, yürütme yetkisi esasen Başbakan’ın liderlik ettiği hükümette, yasama yetkisi ise tek meclisli Moldova Parlamentosu’ndadır. Parlamento, 101 sandalyeden oluşur ve üyeler 4 yıllık bir süre için halk tarafından seçilir.

Meclisteki milletvekilleri, nispi temsil sistemine dayalı olarak seçilir. Bu sistem, farklı siyasi partilerin parlamentoda temsil edilmesini kolaylaştırırken, aynı zamanda koalisyon hükümetlerinin oluşmasına da olanak tanır. Moldova’da seçim barajı, partilerin parlamentoya girebilmesi için % 5, bağımsız adaylar için ise % 2 civarındadır. Bu yapısı itibariyle, Moldova Parlamentosu, küçük partilerin de sesini duyurabildiği demokratik bir platform olarak öne çıkar.

Moldova’nın siyasi arenada iki ana kutup göze çarpar: Avrupa yanlısı partiler ve Rusya yanlısı partiler. Avrupa yanlısı partiler, genellikle AB ile yakın ilişkileri desteklerken, demokratikleşme, ekonomik reformlar ve hukukun üstünlüğüne vurgu yaparlar. Rusya yanlısı partiler ise, Moldova’nın jeopolitik konumu nedeniyle Moskova ile daha yakın ilişkilerin ülkenin güvenliği ve ekonomik kalkınması için daha faydalı olduğunu savunur.

Moldova Cumhurbaşkanlığı, sembolik bir rol üstlenmekle birlikte, Devlet Başkanı olarak Cumhurbaşkanı ulusal güvenlik ve dış politikada etkili bir ses olarak öne çıkar. Parlamentonun onayıyla seçilen Başbakan ise yürütme işleyişinde temel rolü üstlenir. Bu güç dağılımı, Moldova’nın denge ve denetleme mekanizmalarının işlerliğini sağlamakla birlikte, aynı zamanda ülke siyasetinde dönem dönem ciddi kutuplaşmalara da yol açmaktadır.

Bu çerçevede, Moldova’nın siyasi yapısı, 2024 seçimlerinde halkın tercihleri ve partilerin pozisyonları açısından önemli bir analiz zemini sunmaktadır. Bu seçimlerin sonuçları, meclisin yapısını ve koalisyon dinamiklerini etkileyeceği için, Moldova’nın iç ve dış politikadaki yönelimine dair ipuçları sunacaktır.

Moldova’daki Siyasi Partiler: Avrupa Yanlısı ve Rusya Yanlısı Eğilimler

Moldova, Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından bu yana, iç ve dış politikada derin kutuplaşmalar yaşamıştır. Ülkenin siyasi yapısındaki bu kutuplaşma, özellikle AB ve Rusya arasındaki ilişkilerdeki belirsizliklerle şekillenmiştir. Moldova’daki siyasi partiler, çoğunlukla bu iki ana kutuptan birine yakın durarak ülkenin geleceği hakkında farklı vizyonlar sunmaktadır. Moldova’daki siyasi partilerin Avrupa yanlısı ve Rusya yanlısı eğilimleri, ülkenin gelecekteki yönelimini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Avrupa yanlısı partiler, Moldova’nın AB ile entegrasyonunu savunurken, Rusya yanlısı partiler, ülkenin geleneksel bağlarını sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu kutuplaşma, sadece Moldova’nın iç politikasında değil, aynı zamanda ülkenin dış ilişkilerinde de belirleyici bir rol oynamaktadır. Moldova’nın iç ve dış politikalarında yapılacak tercihler, yalnızca siyasi partiler arasında değil, aynı zamanda halkın genel eğilimleri arasında da derin bir bölünme yaratmaktadır.

Avrupa Yanlısı Partiler

Avrupa yanlısı partiler, Moldova’nın Batı ile entegrasyonunu savunarak, ülkenin ekonomik, sosyal ve politik reformlarını hedeflemektedir. Bu partiler, genellikle demokratikleşme, şeffaflık, yolsuzlukla mücadele ve hukukun üstünlüğü gibi Batılı değerleri ön planda tutarlar.

Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS): Eylem ve Dayanışma Partisi (Partidul Acțiune și Solidaritate – PAS), Moldova’nın AB ile entegrasyonunu savunan, Avrupa yanlısı bir siyasi partidir. Parti, eski Eğitim Bakanı ve mevcut Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu tarafından kurulmuştur. Parti, 2020 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Maia Sandu’nun zaferiyle büyük bir başarı elde etti. Sandu, Moldova’nın ilk kadın Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Parti, ülkenin iç politikasında köklü reformlar yapmayı ve Moldova’yı demokratikleşme yolunda daha ileri adımlar atmaya teşvik etmeyi amaçlamaktadır. PAS, Moldova’nın dış politikasında Batı yanlısı bir duruş sergileyerek, özellikle AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Parti, yolsuzlukla mücadele, ekonomik kalkınma ve Moldova’nın AB ile ticari ve diplomatik ilişkilerini derinleştirme gibi hedefler belirlemektedir. Ayrıca, Moldova’nın NATO ile daha yakın ilişkiler kurması gerektiği görüşünü de dile getirmektedir.

Demokratik Parti (PDM): Demokratik Parti (Partidul Democrat din Moldova – PDM), pragmatik bir yaklaşım benimseyerek hem Avrupa yanlısı, hem de bölgesel ekonomik çıkarları gözeten bir duruş sergilemektedir. PDM, Avrupa ile olan ilişkilerin güçlendirilmesinin yanı sıra, Moldova’nın ekonomik kalkınmasını da ön planda tutmaktadır. PDM, AB ile yakın ilişkiler kurulmasını savunurken, aynı zamanda Moldova’nın ekonomik bağımsızlığını korumak için çeşitli stratejik iş birliklerine de açık olduğunu ifade etmektedir. PDM, Avrupa Sosyalistler Partisi’nin (PES) ve Sosyalist Enternasyonal’in tam üyesidir.

Liberal Parti (PL): Liberal Parti (Partidul Libera – PL) 1993 yılında kurulan ve merkez sağda konumlanan bir siyasi partidir. Parti, liberalizm, muhafazakâr liberalizm ve Moldova-Romanya birleşmesi yanlısı bir ideolojiye sahiptir. Parti başkanı, eski Kişinev Belediye Başkanı Dorin Chirtoacă’dır. Parti, Avrupa yanlısı bir duruş sergilemekte ve Avrupa Liberaller ve Demokratlar İttifakı’na (ALDE) gözlemci üye olarak katılmaktadır.

Rusya Yanlısı Partiler

Rusya yanlısı siyasi partiler, Moldova’nın dış politikasında daha çok Moskova ile olan ilişkileri güçlendirmeyi savunur. Bu partiler, Moldova’nın jeopolitik konumunu ve Rusya ile olan tarihsel bağlarını ön planda tutarak, Batı yanlısı politikaların ülkenin ulusal çıkarlarına zarar verebileceğini iddia ederler.

Sosyalist Parti (PSRM): Sosyalist Parti (Partidul Socialiștilor din Moldova – PSRM), Moldova’da Rusya yanlısı bir tutum sergileyen en büyük partilerden biridir. Parti, Sovyetler Birliği’nin mirasını savunur ve Moldova’nın Rusya ile ekonomik, kültürel ve stratejik bağlarını derinleştirmeyi amaçlar. PSRM, Moldova’nın bağımsızlığını ve egemenliğini korurken, Rusya ile iş birliğinin artırılması gerektiğini savunur. Avrupa ile olan ilişkilerin sınırlanması ve Moldova’nın, Rusya ile daha yakın bir iş birliği içinde olması gerektiği görüşündedir.

Komünist Parti (PCRM): Komünist Parti (Partidul Comuniștilor din Moldova – PCRM), Rusya yanlısı bir ideolojiye sahip olan ve Sovyetler Birliği’nin değerlerini savunan bir diğer önemli partidir. PCRM, Moldova’nın Rusya ile ilişkilerini kuvvetlendirerek, Batı’dan uzaklaşmasının gerektiğini öne sürmektedir. Parti, Moldova’nın siyasi ve ekonomik bağımsızlığını koruyarak, ülkenin dış politikasında Rusya ile daha yakın bir iş birliği yapması gerektiği görüşünü savunur. Batı yanlısı politikaların Moldova için tehlikeli olduğunu iddia eder ve Sovyet dönemi değerlerinin geri getirilmesi gerektiğini vurgular.

Bizim Parti (PN): Bizim Parti (Partidul Nostru – PN), Moldova’da sol popülist ve Rusya yanlısı bir siyasi partidir. Parti, 2014 yılında Renato Usatîi tarafından kurulmuştur. Parti, sosyal muhafazakârlık ve Moldova’nın Rusya ile daha yakın ilişkiler kurmasını savunmaktadır.  Moldova’nın Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirmenin gerektiğini kabul eder, ancak ülkenin bağımsızlığını koruma noktasında dikkatli bir dış politika izlenmesi gerektiğine inanır. Parti, Moldova’nın AB ile entegrasyonu konusunda temkinli bir yaklaşım benimserken, aynı zamanda Rusya ile güçlü ekonomik ve kültürel bağların korunmasını savunur.

Cumhurbaşkanlığı ve Referandum Seçim ve Sonuçları

2024 Moldova genel seçimleri ve AB’ye katılım için anayasal düzenlemeyi içeren referandum, ülkenin siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyan bir dönemeçti. Seçimler, Moldova’nın Batı ile entegrasyon süreci ve Rusya ile olan ilişkileri arasındaki dengeyi belirlemek adına kritik öneme sahipti. Bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından itibaren Batı ve Rusya arasında “dengeleyici” politikalar yürüten Kişinev, ilk kez bir tercih kullanarak “Batı ile tam müttefiklik ya da Rusya’nın gölgesinde yaşama” kararını oyladı. Elbette bu kararı alma konusunda seçim dönemi boyunca tereddütler ve tartışmalar hararetli bir şekilde yaşandı. Rus yanlısı parti ve Cumhurbaşkanı adayları referanduma karşı gelip, “ülkenin bağımsızlığı yok olacak” mottosuyla seçim kampanyası yürütürken, Batı yanlıları ise “yolsuzlukla mücadele, refah devlet, istihdam ve ekonomik kazanımlar” gibi vaatlerde bulunarak ülkenin geleceğini Avrupa Birliği’ne bağlayan güçlü bir kampanya yürüttüler. Dolayısıyla, seçim sonuçları, Moldova’nın iç politikası kadar, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya ile olan ilişkiler bağlamında da önem arz etti.

Moldova’yı bu kritik karar sürecine iten temel etken, Rusya’nın bölgede giderek artan askeri müdahale ve agresif politika izleme eğilimidir. Uluslararası kamuoyunda, Rusya’nın Ukrayna’daki savaş için yürüttüğü propagandaya benzer şekilde, Transdinyester bölgesindeki Rus azınlığı gerekçe göstererek Moldova’ya askeri bir operasyon düzenleyebileceğine dair iddialar Moldova yönetimini tedirgin etmiş ve ülkenin Batı ile entegrasyonunu hızlandırma amacıyla geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunda bulunulmasına yol açmıştır. Müzakerelerin ardından, AB, Haziran 2024’te Moldova’nın başvurusunu kabul etmiştir. Bu doğrultuda, Moldova’nın anayasa değişikliğiyle AB üyeliğini resmen onaylaması gerekecekti. Moldova için hayati öneme sahip bu sürecin son halkası da bu referandumdu.

Çok büyük spekülasyonlarla ve tartışmalarla geçen referandum sürecinde halk küçük bir oy oranıyla da olsa AB’ye katılımı onayladı. Yüzde 50,4 oranında “evet” oy ile önerisi kabul edilirken, “hayır” oy oranı yüzde 49,6 olarak kaydedildi. Seçim sonuçları, Moldova’da kent ve kırsal alanlar arasındaki oy farklılıklarını ortaya koymaktadır. Özellikle başkent Kişinev gibi büyük kentlerde AB yanlısı partilerin daha yüksek oranda oy aldığı, buna karşın kırsal kesimlerde, özellikle de Transdinyester bölgesinde Rusya yanlısı partilerin güçlü bir taban oluşturduğu görülmektedir. Bu dağılım, Moldova’daki genç ve eğitimli seçmenlerin Batı yanlısı politikalara daha fazla ilgi gösterdiği, daha muhafazakâr ve yaşça büyük seçmenlerin ise Rusya’ya yakın durduğunu göstermektedir. Ayrıca, eğitim düzeyi ile siyasi eğilim arasındaki bu bağlantı, Moldova seçmenlerinin dış politika tercihlerini sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamda şekillendirdiğine işaret etmektedir. Seçim dönemi boyunca çeşitli sosyal medya platformlarında gençlerin büyük bir çoğunluğu “artık bu bizim için son şans, eğer AB’ye katılamazsak ülkeyi terk etmekten başka bir şansımız yok” şeklinde paylaşımlar yapıyorlardı. Gençlerin büyük bir çoğunluğu ülke içerisindeki yolsuzluk, liyakatsizlik, adam kayırmacılık, işsizlik, ekonomik kriz ve güvensizlik nedeniyle ülkeyi terk etmeyi düşünürlerken, kırsalda yaşayan kesim ise milliyetçi ve muhafazakâr söylemler ile AB’ye katılıma karşı bir duruş sergiliyorlardı.

Sonuç olarak, tartışmalı geçen AB’ye katılım referandumu Batılı politikacıların ve gençlerin istediği şekilde neticelendi. Şu için ülkeyi bekleyen önemli bir 6 yıl var. AB takvimine göre 2030 yılına kadar Moldova gerekli entegrasyon süreçlerini tamamlamalı ve anayasal düzenlenmeleri yerine getirmeli. Rusya’nın bu sürece tepkisi ile yakından gözlemlenecek.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Avrupa yanlısı bir politika izleyen, AB ile entegrasyon sürecini yürüterek eğitimli seçmenler tarafından desteklenen mevcut Cumhurbaşkanı Maia Sandu ve milliyetçi-muhafazakâr çizgide siyaset yapan ve Moldova’nın bağımsızlığını koruma iddiasıyla Moskova ile iyi geçinmeyi savunan, daha çok Rus azınlık bölgesindeki seçmenlerin desteğini alan başsavcı Alexandr Stoianoglo arasında büyük bir rekabet yaşandı. İlk turda iki aday da gerekli oy oranına sahip olamadı. Sandu oyların % 42’sini alırken, Rusya yanlısı eski başsavcı Alexandr Stoianoglo ise % 26 oy aldı. İkinci tura kalan seçimlerde Sandu’yu ve ekibini başarıya götüren etkenlerin başında ise sosyal medyada ve televizyon ekranlarında yürüttükleri Rusların oyları çaldığı iddiasıydı. Sandu’ya göre, referandum oylarında gerçeği yansıtmayan sapmalar vardı ve kırsal alanlardan gelen sonuçlarda Ruslar oyları çalmıştı. Sonuçların geldiği anlarda Sandu X platformunda oyların çalındığı iddia edilen görüntüleri paylaşarak “Rus ajanları ülkemizin geleceğini çalıyorlar. Şu ana kadar 300 bine yakan oy çalındı ve bu insanlar bizim geleceğimizle oynuyor.” şeklinde konuştu. Bu mesajları gönderdiği anda “hayır” oy oranı % 56’ydı. Seçim gecesi ilerleyen saatlerde kıl payı da olsa “evet” oyu öne geçti ve AB’ye katılım halk tarafından da tescillenmiş oldu. Sandu ise bu sonuçlardan da memnun olmadığını dile getirdi. Ona göre seçim öncesi yapılan anketlerde ezici bir çoğunlukla “evet” tercihi öndeydi. Bu nedenle ona göre seçimlerde büyük bir hile vardı. Bu iddialara karşılık ise muhalif politikacılarda herhangi bir açıklama ya da cevap gelmemişti. Muhalifler, AB’ye katılımı felaket olarak nitelendirip az bir farkla Moldova’nın geleceğinin değiştirilmesine karşı geliyorlardı. Stoianoglo, referandum seçimlerinin yeniden yapılmasını istiyordu. İşte bu açıklama ve iddialar üzerinden gerçekleşen ikinci turda Sandu oyların % 55’ini alarak yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.

Seçim Sonuçlarına İlişkin Rusya’dan Gelen Tepkiler: Jeopolitik Kapsam ve Endişeler

Kremlin Sözcüsü Dmity Peskov, Cumhurbaşkanı Sandu’nun seçim gecesi oyların Rus ajanlar tarafından çalındığı iddialarını yalanlayarak, “Moldova’daki seçimlerde herhangi bir dahilimiz bulunmamaktadır. Moldova özgür bir ülkedir ve başka bir ülkenin seçimlere müdahalesi kabul edilemez.” şeklinde cevap verdi. Moldova’nın Batı ile yakınlaşmasını uzun süredir bölgedeki etkisini azaltmaya yönelik bir tehdit olarak değerlendirmektedir. 2024 referandumunun ardından Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Moldova’nın AB’ye entegrasyon adımlarının “Rusya’nın çıkarlarını doğrudan tehdit ettiğini” belirterek, bu sürecin bölgede yeni güvenlik sorunlarına yol açabileceğini ifade etti. Peskov, Moldova’nın dış politika yönelimini değiştirmesi durumunda, Moskova’nın kendi güvenlik önlemlerini artıracağını da dile getirdi.

Rusya’nın resmi açıklamalarında, Moldova’nın AB’ye yönelmesinin “Transdinyester Sorunu”nu karmaşıklaştıracağı vurgulandı. Rusya, bu bölgeyi Moldova ve AB arasında bir gerilim noktası olarak kullanmakta ve AB’ye yakınlaşma girişimlerinin bölgede çatışma potansiyelini artırabileceğini öne sürmektedir. Rusya’nın Moldova’daki gelişmelere dair diplomatik tepkilerinin, önümüzdeki süreçte daha sert bir politika izlemeye evrilebileceği öngörülmektedir. Kremlin, Moldova’nın AB ile ilişkilerini geliştirmesi durumunda, Transdinyester bölgesindeki askeri varlığını artırabileceği sinyallerini vermiştir. Rusya’nın Transdinyester’deki asker sayısını arttırarak bölgeyi Moldova üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanma ihtimali, Moldova hükümeti ve AB tarafından yakından izlenmektedir. Bu durum, Moldova’nın AB üyelik sürecinin karmaşıklaşmasına yol açabileceği gibi, bölgesel güvenlik açısından da riskler doğurabilecektir.

Rusya’nın Moldova’ya yönelik dış politikası, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana sürekli bir dönüşüm içerisindedir ve büyük ölçüde Moldova’nın Batı ile yakınlaşma eğilimlerine karşı geliştirilmiştir. Bu süreçte özellikle Transdinyester bölgesi, Moldova ile Rusya arasında devam eden en önemli anlaşmazlık noktalarından biri olmuştur. Transdinyester, 1990 yılında Moldova’dan bağımsızlığını ilan etmiş, ancak uluslararası alanda tanınmamış ve Rusya tarafından desteklenen özerk bir bölge olarak varlığını sürdürmektedir. Bölgedeki etnik Rus ve Ukraynalı toplulukların varlığı, Rusya’ya Moldova iç politikasında dolaylı bir nüfuz alanı sağlamıştır.

Rusya’nın Moldova ve Transdinyester’e yönelik dış politikasını şekillendiren en önemli faktörlerden biri, Batı’nın bölgedeki artan etkisini sınırlamaktır. Rusya, Moldova’nın Avrupa Birliği ve NATO ile yakınlaşmasını bölgedeki nüfuzuna doğrudan bir tehdit olarak algılamaktadır. Bu bağlamda, Rusya’nın Transdinyester bölgesinde bulunan yaklaşık 1.500 askerlik barışı koruma misyonu, Moskova’nın Moldova üzerinde stratejik bir baskı unsuru olarak görülmektedir. Transdinyester’deki Rus askeri varlığı, Rusya’nın “yakın çevre” politikasının bir yansıması olarak yorumlanabilir.

Transdinyester’in statüsü ve bu bölgedeki Rus askeri varlığı, Moldova ile yapılan müzakerelerde Rusya’nın pazarlık gücünü arttırmaktadır. Transdinyester Sorunu çözülmediği sürece, Moldova’nın AB ve NATO gibi Batı kurumlarıyla tam entegrasyon sağlaması karmaşık bir hale gelmektedir. Kremlin, bu durumdan yararlanarak Moldova’nın Batı ile olan ilişkilerini sınırlı tutmayı ve bölgedeki kendi nüfuzunu sürdürebilmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle, referandum sonrası AB’ye katılımın resmi olarak tamamlanmasından sonra gözler Moskova’ya çevrilecektir. Rusya’nın bu karar sonrası, özellikle de Transdinyester bölgesi üzerinden Moldova’ya siyasi baskı yapması muhtemel olarak görülmektedir. Bu sebeple, önümüzdeki 6 yıl Moldova yalnızca AB’nin ev ödeviyle uğraşmakla kalmayacak, aynı zamanda Rusya’nın bölgeye yönelik olası askeri ve siyasi baskılarıyla da mücadele edecektir.

Moldova’nın Batı’ya yüzüne dönmesi seçim sürecinde olduğu gibi hiç de kolay olmayacaktır. Çünkü Rusya Moldova’nın enerji arzında büyük bir paya sahiptir. Moldova’nın elektrik ve doğalgaz ihtiyacının büyük bir kısmı Rusya’dan karşılanmaktadır. Rus yetkililere göre, Moldova’ya yönelik olarak ilk aşamada bu ekonomik bağımlılığı kullanarak Moldova üzerinde dolaylı baskı kurulabilir. Moldova ise, bu senenin başından itibaren enerji tedarikinde alternatif arama çabalarına girişmiş, AB ile ortaklaşa kurulacak enerji kaynağı temin etme konusunda işbirliği yapmıştır. Ancak bu süreç uzun vadeli bir iş birliği ve sabrı gerekmektedir. Kısa vadede Moldova’nın alternatif arayışları enerji maliyetlerini yükseltebilir ve halk üzerinde ekonomik zorluklara yol açabilir.

Rusya’nın Transdinyester bölgesindeki politikası sadece askeri ve ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal bağlar üzerinden de şekillenmektedir. Transdinyester’deki Rus okulları, medya organları ve kültürel etkinlikler, bölgedeki Rus nüfusunun kimlik bağlılığını pekiştirmek için kullanılmaktadır. Ayrıca, Transdinyester’deki siyasi yapı, Rus yanlısı bir yönetim tarafından yönlendirilmektedir ve bu yönetim, Moldova’nın AB ile olan entegrasyon çabalarına karşı yıllardır Rusya’nın çıkarlarını desteklemektedir. Transdinyester, Rusya için stratejik bir tampon bölge niteliği taşıdığı gibi, aynı zamanda bölgedeki Rus toplulukları koruma bahanesiyle Rusya’nın Moldova üzerindeki nüfuzunu artırdığı bir alan olarak işlev görmektedir. Seçimlerden sonra ortaya çıkan tabloda bu gerilim hatları daha da yükselecek ve istikrarlı bir yönetim kurulması için ciddi çalışmaya ihtiyaç duyulacaktır.

Sonuç

2024 Moldova genel seçimleri ve AB’ye katılım referandumu, ülkenin siyasi geleceği açısından kritik bir dönemeç olmuştur. Seçim sonuçları, Moldova’nın Batı ile entegrasyon sürecini hızlandırma kararlılığını ve Rusya ile olan ilişkilerde denge arayışını yansıtmaktadır. Moldova’nın bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından bu yana Batı ve Rusya arasında dengeleyici politikalar izleyen Kişinev, bu seçimlerde ilk kez net bir tercih yaparak Batı ile tam müttefiklik yolunda önemli bir adım atmıştır.

Seçim süreci boyunca yaşanan tartışmalar ve spekülasyonlar, Moldova’nın iç politikası kadar, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya ile olan ilişkiler bağlamında da büyük önem arz etmiştir. Rusya’nın bölgede artan askeri müdahale ve agresif politikaları, Moldova’nın Batı ile entegrasyonunu hızlandırma çabalarını tetiklemiştir. Bu bağlamda, Moldova’nın AB üyeliği için anayasal düzenlemeleri içeren referandum, halkın küçük bir oy oranıyla da olsa AB’ye katılımı onaylamasıyla sonuçlanmıştır.

Seçim sonuçları, Moldova’daki kent ve kırsal alanlar arasındaki oy farklılıklarını ortaya koymuş, genç ve eğitimli seçmenlerin Batı yanlısı politikalara daha fazla ilgi gösterdiği, daha muhafazakâr ve yaşça büyük seçmenlerin ise Rusya’ya yakın durduğu görülmüştür. Bu durum, Moldova seçmenlerinin dış politika tercihlerini sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamda şekillendirdiğine işaret etmektedir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise mevcut Cumhurbaşkanı Maia Sandu, Avrupa yanlısı politikaları ve AB ile entegrasyon sürecini yürüterek yeniden seçilmiştir. Sandu’nun zaferi, Moldova’nın Batı ile entegrasyon sürecinde kararlılıkla ilerlediğini göstermektedir. Ancak, seçim sürecinde yaşanan tartışmalar ve iddialar, Moldova’nın siyasi geleceği açısından belirsizlikleri de beraberinde getirmiştir.

Rusya’nın Moldova’daki seçim sonuçlarına yönelik tepkileri, ülkenin AB’ye entegrasyon sürecini karmaşıklaştırma potansiyeline sahiptir. Kremlin’in Moldova’nın AB üyeliğine karşı sert diplomatik tepkileri ve Transdinyester bölgesindeki askeri varlığını artırma sinyalleri, Moldova’nın Batı ile entegrasyon sürecinde karşılaşabileceği zorlukları göstermektedir. Moldova’nın enerji arzında Rusya’ya olan bağımlılığı da, ülkenin ekonomik ve siyasi baskılara maruz kalma riskini artırmaktadır.

Sonuç olarak, 2024 Moldova genel seçimleri ve AB’ye katılım referandumu, ülkenin siyasi geleceği açısından önemli bir dönemeç olmuştur. Moldova’nın Batı ile entegrasyon sürecinde atacağı adımlar, ülkenin iç ve dış politikadaki yönelimini belirleyecek ve bölgedeki jeopolitik dengeleri etkileyecektir. Moldova’nın AB üyelik sürecinde karşılaşacağı zorluklar ve Rusya’nın tepkileri, ülkenin gelecekteki siyasi istikrarını ve bölgesel güvenliği şekillendirecektir.

Sadık ARPACI
Rusya Uzmanı

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.