ABD’NİN GÜNEY KAFKASYA STRATEJİSİ: DİYALOG MU, ÇATIŞMA MI?

upa-admin 28 Mart 2013 3.640 Okunma 1
ABD’NİN GÜNEY KAFKASYA STRATEJİSİ: DİYALOG MU, ÇATIŞMA MI?

Büyük devletler dış politika çizgilerinde düzeltmeler yapıyor. Dünya çapındaki jeopolitik görünüm değişiklikleri unsurunu ciddi şekilde dikkate alıyorlar. Güney Kafkasya bölgesi de bu güçlerin çıkar eksenindedir. Yapılan analizler, bu bölgenin geleceğiyle ilgili hassas hususların varlığını gösteriyor.

Stratejinin Temel Savları

Güney Kafkasya gittikçe daha geniş çapta küresel jeopolitik güçlerin mücadele alanına dönüşüyor. Rusya bölgede etkinliğini bir hayli artırdı. Kremlin peş peşe verdiği mesajlarda ve resmen kabul ettiği kararlarda Güney Kafkasya’daki çıkarlarını tüm gücü ile sağlamaya çalışacağını belirtiyor. Bu süreç iki konuda daha net şekilde görülebilir. Bunların birincisi, bölge devletlerini Avrasya bütünleşme sürecine ve Gümrük Birliği’ne dâhil etme amacı taşıyan adımların atılmasıdır. İkincisi, Güney Kafkasya’nın güvenliğinin sağlanması açısından çeşitli önerilerde bulunulmasıdır. Burada, Moskova “güvenlik” terimini “Batı’dan gelen tehlike” bağlamında sunuyor.

Bunların yanında, Batı’nın bölgedeki etkinliği, doğal olarak, çok ilgi uyandırmaktadır. İlk olarak, ABD’nin hangi planları hayata geçirmek istediği önem taşıyor. Washington’un Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS)’nin uzmanları tarafından hazırlanan ABD’nin Güney Kafkasya stratejisine ilişkin rapor bu açıdan uzmanların dikkatini çekmiştir (Bkz.: US and Iranian Strategic Competition: Turkey and the South Caucasus. www.csis.org, 6 Şubat 2013). Raporu Anthony Kordesman, Michael Gibbs ve Bryan Gold hazırlamıştır.

Sunumda Washington’un bölgede oluşan jeopolitik manzaraya göre planladığı adımların analizi yer alıyor. Doğal olarak, belgede belirtilen görüşler yazarların mevcut durumu kendilerince değerlendirmelerinin sonucudur. Fakat orada, ABD’nin Güney Kafkasya’da gözetmesi gereken çıkarlar açısından önemli savlar vardır.

Öncelikle, Amerika’nın bu bölgedeki amaçları Rusya bağlamında değerlendiriliyor. Burada iki büyük devletin ortaklaşa çalışma seçeneğine nedense, çok az yer veriliyor. Sorun, Aristoteles’in düz mantığında olduğu gibi, “geleneksel mantık” açısından konuyor. Güney Kafkasya’da ya ABD egemen olmalıdır ya da Rusya! Orada İran unsurunun da göz ardı edilmediğini ve Moskova ile iş birliği düzleminde ele alındığını belirtelim.

Tüm bunlar, bölge devletlerinin güvenliğinin sağlanması ekseninde analiz ediliyor. Bunun önemli koşulları olarak ise demokratikleşme, doğal kaynaklara erişim, bunların Rusya ve İran’ı devre dışı bırakarak iletilmesi ele alınıyor. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan unsurlarına da işte bu hususlar bağlamında bakılıyor.

Raporda İran konusuna özellikle yer ayrılıyor. Washington, Güney Kafkasya’daki stratejisini büyük ölçüde Tahran’ı zararsızlaştırma temelinde kuruyor. Temel amacı, İran’ın bu bölgelere yaptırımları devre dışı bırakmak için kullanmasının önünü almaktır. Bunun için, Ermenistan’ın İran’la iş birliğine engel olmalı, Azerbaycan’ı Tahran’ın baskılarına karşı savunmalı ve Gürcistan’la ilişkilerini daha da genişletmelidir.

Türkiye’nin süreçlerin gidişat senaryosu ne olursa olsun Amerika’ya ortak ülke olarak sunulduğunu da belirtelim. Fakat burada değişmez şart Ankara’nın Washington’un çıkarlarını gerçekleştirmesidir. Bunun dışında, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki jeopolitik konumu raporda ele alınmıyor.

Çelişkilerden Çatışmalara

ABD’nin Güney Kafkasya bölgesine jeopolitik açıdan yaklaşımında çelişkili hususlar vardır; çünkü ilk olarak, baştan böyle bir konum almak büyük devletlerin karşı karşıya gelmesine zemin hazırlar. İkincisi, bölgenin büyük ülkeleri olan Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirir. İki Müslüman devletten biri ortak, diğeri ise düşman olarak değerlendiriliyor. Sonuç olarak, bu konum Müslüman dünyasını parçalamaya hizmet etmektedir.

Üçüncüsü, ABD Güney Kafkasya ülkelerine aynı pencereden bakıyor. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan jeopolitik konumu, tarihi, devlet geleneği ve dış politika çizgisinin içeriği bakımından birbirinden farklıdır. Somut olarak, Ermenistan bölgede saldırgan dış politika yürütür, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini dışarıdan destek alarak halen işgal altında tutmaktadır.

Eğer ABD oluşan duruma adaletli şekilde yaklaşsa, öncelikle, bölge devletlerinin toprak bütünlüğünün sağlanma şartını dikkate almalıdır. Ermenistan ile sadece bu şarta tam olarak uyduğunda iş birliği yapılmalıdır. Fakat aslında bunun tersini görüyoruz; Dışişleri Bakanlığı her yıl Ermenistan’a milyonlarca dolarlık yardım ayırıyor. Üstelik Dağlık Karabağ’daki ayrılıkçı Ermeni rejimine destek veriyor. Buna bahane olarak ise, Ermeni kopuntusunun ABD’de güçlü olması gösteriliyor.

Bunların yanında, Azerbaycan’a karşı belirli derecede önyargılı tutum sergileniyor. Sunumda da Ermenistan “daha ziyade demokrasisi ve şeffaf politik sistemi olan ülke” olarak sunulmasına rağmen, Azerbaycan’dan “zayıf demokrasisi olan devlet” olarak bahsediliyor. Açıkçası, ABD’nin Güney Kafkasya politikası reel duruma değil, öznel çıkarlardan kaynaklanan yapay kıstaslara dayanmaktadır. Bu nedenle, bu konum bölgesel çapta iş birliğinin gelişmesine değil, anlaşmazlıkların şiddetlenmesine götürüyor.

Stratejik açıdan, Washington’un bu tutumu Güney Kafkasya’da anlaşmazlıkların adaletli şekilde çözümüne yardım edebilir mi? Bu soruyu tamamıyla olumlu olarak yanıtlamak çok zordur. Temelinde nesnel olmayan kıstasların bulunduğu jeopolitikanın herhangi bir noktada verim getireceğine inanmak olanaksızdır. Burada büyük devletlerin birbiri ile daha karmaşık ve çetin mücadele edeceği öngörülebilir.

Bu görüş, ABD ve Rusya’nın dış politikasının temel önceliklerini kıyaslarken daha da güçleniyor. Her iki devlet Güney Kafkasya’da konumlarını güçlendirmeyi önemli görüyor. Moskova’nın geçenlerde yayımladığı yeni dış politika anlayışında bu konuya ayrıca yer verilmiştir. Orada BDT ve Avrasya coğrafyasında bütünleşmeden bahsediliyor. Aynı zamanda, Rusya Devlet Başkanı bu bütünleşme sürecine engel olanları zararsızlaştırma meselesini Federal Güvenlik Servisi’nin sorumluluğuna veriyor.

Büyük devletlerin bölge için çetin bir mücadele vermekte kararlı olduğu hissediliyor. Her biri atacağı adımı kuramsal, politik ve yöntemsel açıdan temellendirmeye çalışıyor. Sorunun bu yönü iki açıdan çok düşündürücüdür: İlk olarak, büyük devletler diyaloğa değil, kendi çıkarlarının tam olarak sağlanmasına öncelik veriyor. Bu durum, aralarındaki çekişmenin süreceğini onaylıyor. İkinci olarak, küresel çaptaki jeopolitik karşıtlıkların, Güney Kafkasya’daki çatışmaların adaletli şekilde çözümüne engel olması bekleniyor. Dolayısıyla, ABD’nin jeopolitik stratejisinin temelini oluşturan hususlardaki karşıtlıklar bölgede sorunların derinleşmesini hızlandırabilir.

Bölgesel İstikrar ve Bütünleşmenin Geleceği Var Mı?

Güney Kafkasya’nın henüz uzun süre küresel jeopolitik güçlerin savaş alanı olacağı görülüyor. Şu anda bu bölgede ABD, Rusya ve İran çıkarlarının sağlanması yönünde geniş şekilde etkinlik gösteriyor. İlk iki devlet bunu açıkça ve geniş çapta hayata geçirmesine rağmen, Tahran büyük ölçüde gizli şekilde etkinliği seçiyor. İran’ın ana savlarından biri, aşırı dini görüşleri siyaset sahnesine getirmektir. Bunun için, Şiilik’i kullanmaya kalkışıyor. Yakın ve Orta Doğu’da yıllardır denediği yöntemi Güney Kafkasya’da da uygulamaya çalışıyor.

ABD, İran’ın bölge politikasının bu zararlı yönünü elde bayrak ederek, Müslüman ülkelere karşı cephe oluşturmaya başlamıştır. Dolayısıyla bazı Müslüman devletlerin uyguladığı yanlış dış politika çizgisi, büyük devletlere kendi çıkarlarını sağlamak için ek olanaklar sağlıyor. Bu açıdan, Güney Kafkasya’daki gerçek jeopolitik duruma bakılırsa, Amerika’nın şansının az olmadığını görürüz.

Aslında, Moskova için de bölgede elverişli bir durum oluşmuştur. Rusya yüzyıllardır Kafkasya’ya egemendir ve bölgeye nüfuz etme yöntemlerini iyi bilir. Şüphesiz, Kremlin elinde bulunan araçlardan azami şekilde yararlanmaktan çekinmeyecektir. ABD’den farklı olarak Rusya, İran’ı saf dışı bırakarak değil, ondan yararlanarak bölgede nüfuzunu artırmaya çalışıyor. Birçok jeopolitik konuda Tahran ile Moskova müttefiktir.

Gerçekten de, bu taktiğin Rusya’ya ne derecede fayda getireceğini şimdiden söylemek zordur. Şimdilik İran somut meselelerde Kremlin’e yardımcı oluyor. Örneğin, askeri öngörü uzmanı olan Anatoli Tsiganok Moskova’nın, İran topraklarından geçerek Ermenistan’a asker göndereceğini öngörüyor (Bkz.: В странах ОДКБ десантные войска укрепят позиции Москвы на Кавказе. 1in.am, 6 Mart 2013). Böylece, Tahran bölgede ABD’nin jeopolitik nüfuzunun azalması için Rusya ile beraber hareket etmeye hazır olduğunu göstermektedir.

Güney Kafkasya’dan bahsederken Türkiye unsurunu dikkate almamak mümkün değildir. Ankara bölgede büyük çıkarları olan ülkelerdendir. Dolayısıyla ABD’nin müttefiki olmasının yanı sıra, kendi amaçlarına da ulaşmaya çalışıyor. Türkiye, Güney Kafkasya’da istikrarın oluşmasında gerçekten çıkarı olan devlettir; çünkü bölgede en önemli ortağı olan Azerbaycan ile birlikte hızla gelişiyor. İki kardeş ülkenin başka ülkelerin topraklarında gözü yoktur. Onlar güçlü ve geniş gelişme potansiyeline sahip olduklarından bölgede demokrasinin, serbest ekonominin ve diyaloğun sağlanmasına çalışıyor. Bütün bunlar sebebiyle, bölgesel bütünleşme süreçlerinin genişlemesi onların çok çıkarınadır.

Böylece, yukarıda bahsedilenler, Güney Kafkasya’da jeopolitik durumun her an değişebileceğini gösteriyor. Bölge uğruna mücadelede küresel güçlerin çatışmaya eğilimli olması, risk unsurunu bir hayli yükseltiyor. Ermenistan’dan bu amaçla faydalanılabilir. ABD’nin Güney Kafkasya stratejisi ile ilgili hazırlanan raporda bu görüş de yer almıştır.

Bunlar riskleri dengeleyebilen alternatif bir jeopolitik güç merkezinin oluşma gereksinimini mi ortaya atıyor? Bizce, şimdi bu soru gündemdedir. Alternatif bir jeopolitik güç olarak kimlerin gösterilebileceği meselesi şimdilik açıktır. Fakat bütünüyle, böyle bir gücün meydana gelebilme meselesine ilişkin henüz kesin bir şey söylemek zordur. Aynı zamanda, gerçek durumun ağır olduğunun herkesçe kabul edilmesinin yararlı olabileceğini düşünüyoruz.

Kaynak: Newtimes.az

One Comment »

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.