ORTA ASYA: BÜYÜK OYUNUN YENİ AŞAMASI

upa-admin 25 Eylül 2013 3.893 Okunma 0
ORTA ASYA: BÜYÜK OYUNUN YENİ AŞAMASI

Orta Doğu’da jeosiyasi gerilimin devam etmesi fonunda Orta Asya ile ilgili de düşündürücü olaylar gerçekleşiyor. Dünya medyası büyük devletlerin bu bölgeye yönelik adımlarını geniş yorumluyor. Şöyle bir izlenim oluşuyor ki, Rusya, Çin ve ABD bu bölge uğruna yeni seviyede mücadele yapıyor. Burada siyasi, ekonomik, enerjik ve askeri düzlemlerin ortaya çıktığı gözleniyor. Böylesine bir durum bölgenin jeosiyasi kaderi bağlamında bir takım zor sorular oluşturuyor.

Moskova’nın Güç Gösterisi

ABD’nin saygın “The National Interest” yayını geçtiğimiz Ağustos ayında yazıyordu ki, “Orta Asya unutulamaz” (Bkz.: James L. Jones Jr. Central Asia Can’t Be Forgotten / www.nationalinterest.org, 14 Ağustos 2013). General James Jones’un bu uyarısı rastgele değildir, çünkü şu anda bu bölge uğruna jeosiyasi mücadele yeni seviyeye yükseldi. Batı, Rusya ve Çin orada son zamanlarda daha aktif adımlar atıyorlar. Özellikle, Moskova ve Pekin’in Orta Asya siyasetlerinde yeni hususlar ilgi çekiyor.

Japonya’nın diplomatik çevrelerinde çok popüler olan “The Diplomat” dergisinin iddiasına göre, “Rusya Orta Asya’da güç sergiliyor (Bkz.: Farooq Yousaf. Russia’s Central Asia Power Play / www.thediplomat.com, 2 Eylül 2013). Moskova Kırgızistan’a 1 milyar ABD doları değerinde askeri yardım etmesine ilişkin karar aldı. Bunu Kırgızistan parlamentosu “Manas”taki Amerikan askeri üssünü kapatmaya oy verdikten sonra yaptı. Aynı zamanda, başkent Bişkek Kant’taki Rusya askeri üssünün kira süresini 2032 yılına kadar uzattı.

Rusya Tacikistan’a da 200 milyon ABD doları değerinde askeri yardımda bulunuyor. Kremlin’in Kazakistan’la yoğun siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler kurduğu sır değildir. Astana aslında Avrasya bütünleşmesinin ve Gümrük Birliği fikrinin mimarlarındandır. Kazakistan Kolektif Güvenlik Sözleşmesi Örgütü’nün (CSTO) aktif üyesidir. Bilindiği gibi, bölgesel güvenlik konularında Astana ile Moskova arasında görüş ayrılığı yoktur.

Türkmenistan tarafsız konumda duran ülkedir. Fakat onun Moskova’ya karşı herhangi bir adım atacağını düşünmek doğru olmazdı. Aksine, temel jeosiyasi konularda Aşkabat hep Rusya’nın çıkarlarını gözetti. Özbekistan meselesi ise biraz karışıktır. Buna rağmen, Taşkent Batı yanlısı konumda da değildir. Aksine, son dönemlerde onun güvenlik konularında Moskova’yla işbirliğine daha çok eğilimli olduğu gözleniyor. Genel olarak bakıldığında, Orta Asya devletlerinin savunma ve güvenlik alanlarına dış desteğe ihtiyacı açıkça görülmektedir.

Meselenin kökü, İran’ın “Iras” yayınının yazdığı gibi, genellikle, bölgede güvenlik etkeninin daha da güncellenmesiyle ilgilidir (Bkz.: Эхсан Тагаваи-Ния. Региональная интеграция как орудие влияния России в государствах Средней Азии / www.inosmi.ru, 18 Temmuz 2013). İşte bu nedenle Moskova kendi saygınlığını artırmak için öncelikle bölge devletleriyle savunma ve güvenlik düzleminde işbirliğine öncelik veriyor. Tabii ki, bunun arka fonunda enerji ve ekonomi alanlarında ilişkilerin genişletilmesi süreci de gittikçe daha da yoğunlaşıyor. Genel olarak buna “insani işbirliği” deniyor.

Uzmanlar Orta Asya’ya olan tehditleri simgesel olarak üç gruba bölerler (Bkz.: yukarıdaki makale). Birinci gruba dolaylı riskler ve devlet sınırlarının ihlali olasılığı dâhildir. İkinci grubu terör örgütlerinin bölgede etkinliğinin artırılmasını oluşturuyor. Üçüncü grup ise Orta Asya ülkeleri arasında çelişkilerin tırmanmasından ibarettir.

Bu tehditleri bertaraf etmek için Rusya’nın stratejisini iki yöne ayırabiliriz. Bunlardan biri bölge devletlerinin sınırlarının güvenliğini sağlamaktır. İkincisi ise, genellikle ulusal güvenliğe doğrudan ve dolaylı olan tehlikelere karşı durmak, terörü kontrol etmektir. Görülüyor ki, Kremlin bu bölgede kendi çıkarlarını sağlamak için çok ciddi ve geniş görevler üstleniyor. Bu bağlamda onun Orta Asya devletlerine neden yüklü miktarda askeri harcamalar ayırdığı tam anlaşılabilir.

Öte yandan, Moskova biliyor ki, bu bölgede gerçekten de stratejik amaçlarına ulaşmak için tüm güvenlik sisteminin yapısını yenilemek gerekiyor. Gözlemler göstermektedir ki, Rusya buna ulaşmak için iki faktörden yararlanmaya çalışıyor. Bunlardan birincisi CSTO’yu güçlendirmek ve onun gerçek faaliyet mekanizmalarını oluşturmaktan ibarettir. Diğeri ise bölgenin enerji kaynaklarının işletilmesi ve naklini maksimum derecede kontrol etmektir. Fakat her iki açıdan Moskova’nın ciddi rakipleri mevcuttur.

Çin’in İnce Adımları

Onlar ABD, NATO ve Çin’dir. Amerika Afganistan’dan askerlerini çıkartarak bölgeden tam olarak gitmiyor. Aksine, Washington’un daha ince ve kapsamlı yöntemlerle orada kendi nüfuzunu artırma kaygısına kaldığı hissediliyor. Bunun için ABD’nin Orta Asya ve Kafkasya stratejisine ayarlamalar yaptığını uzmanlar vurguluyorlar (Bkz.: Джошуа Кучера. США-Центральная Азия: Где обоснуются американские военные после ухода с базы Манас? / Www.russian.eurasianet.org, 17 Ağustos 2013) ve Denis Corboy, William Courtney, Richard Kauzlarich & Kenneth Yalowitz. Changing Strategic Interests in the South Caucasus / www.the – american – interest.com, 31 Mayıs 2013).

Washington Orta Asya bölgesine Rusya ve Çin’le jeosiyasi nüfuz mücadelesi bağlamında yaklaşıyor. Burada onun için temel faktör dünya önderliğini korumaktan ibarettir. Bu çerçevede Amerika kendi rakipleriyle belirli anlarda anlaşabilir de. Fakat büyük anlamda bu bölgede esas söz sahibi olma davasından vazgeçmez. Bunu Kremlin’de daha iyi anlıyorlar ve bu nedenle de ABD’yi bölgede esas rakip olarak kabul ediyorlar.

NATO’nun Orta Asya’daki misyonu bütünüyle Batı’nın jeosiyasi çıkarlarına tabidir. Dolayısıyla bu örgütün buradaki varlığı daha çok siyasi kararlara bağlıdır. Şüphe yok ki, ABD ve Avrupa gerektiğinde NATO’yu askeri baskı aracı olarak kullanacaklar. Burada bölge için askeri yönün daha uzun süre önemli olacağını dikkate almak gerekir. NATO bu anlamda Orta Asya’da kendi varlığını hissettirmeye çalışacak. Bu da CSTO ile Kuzey Atlantik Paktı arasında Orta Asya’da gizli veya açık rekabetin ortaya çıkacağını ispatlıyor.

Nihayet, Çin meselesi. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Şi Cinping Orta Asya’ya sefer etti. Öncelikle, Türkmenistan’da birkaç sözleşme imzaladı. Taraflar anlaştılar ki, 2020 yılına kadar Aşkabat Çin’e yönelik doğalgaz ihracatını üç kez artıracak! Bu, yılda 65 milyon metreküp hacminde doğalgaz anlamına geliyor! Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov beyan etti ki, Çin Türkmenistan için öncelikli ortaktır (Bkz.: Мурат Садыков. Туркменистан: Визит китайского лидера цементирует отношения в энергетической сфере / www.russian.eurasianet.org, 5 Eylül). Uzmanlar dikkati şuna çekiyorlar ki, Türkmenistan Çin’e doğalgaz ihracatını arttırdıkça Rusya’ya verilen mavi yakıtın hacmi azalıyor. Tabii ki, bu gidişat Kremlin’i ikna edemez.

Şi Cinping Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’la da ilişkileri geliştirmeyi düşünüyor. Onun bu ülkelere seferi sırasında somut işbirliği anlaşmalarının imzalanacağı bekleniyor. Bunlar gösteriyor ki, Rusya’nın Orta Asya’da başlıca rakibi gittikçe Çin oluyor. Bu süreç şu anda devam ediyor.

Bu durumda Rusya’nın Orta Asya’da daha da etkin olması gerekmektedir. Dolayısıyla Kremlin’in son zamanlarda attığı adımların mantığı vardır. Fakat görünüyor ki, onun bölgede rakipleri ciddi önlemlere başvurulmaktadır. Beklenir ki, yakın vadede Orta Asya’da Çin-ABD çatışması şiddetlenecek. Mesele şu ki, Pekin coğrafi olarak kendisine yakın yerlerde Amerika’yla daha sert mücadele ediyor.

Washington ise kendi planlarından vazgeçmek niyetinde değildir. Böyle anlaşılıyor ki, gerçekte Rusya, ABD ve Çin arasında Orta Asya uğruna mücadele hayli keskinleşebilir. Bu da gösteriyor ki, Moskova’nın orada etkin olması ve güç sergilemesi henüz zafer kazanması anlamına gelmiyor. İleride zor ve karmaşık mücadele aşaması bekliyor.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.