İRAN DEĞİŞEN JEOPOLİTİK ORTAMDA: DIŞ POLİTİKANIN ÖNEMLİ NOKTALARI

upa-admin 04 Mart 2014 4.668 Okunma 0
İRAN DEĞİŞEN JEOPOLİTİK ORTAMDA: DIŞ POLİTİKANIN ÖNEMLİ NOKTALARI

Suriye meselesi İran’ın nükleer programı ile ilgili oluşan jeopolitik durumu arka plana atamadı. Aksine, dünyanın büyük devletleri ile Tahran’ın ilişkilerini hangi yönde kurabileceği güncelleşti. Bu konuyla ilgili şu anda analitik ve uzmanların tartışmaları süregidiyor. Çeşitli senaryolar gözden geçirilir. Gerçekte hangi süreçlerin yaşanacağını zaman gösterecek. Ancak şimdiden bir dizi güncel konuyu vurgulamak mümkündür.

Washington-Tahran Hattı: Hareketlilik Artıyor

İran’ın bölgede jeopolitik statüsünün değiştiği hissedilir. Uzmanların değerlendirmesine göre, Tahran aslında tüm komşuları ile ilişkilerine yeni boyutlar getirir; ABD, Rusya, Avrupa Birliği gibi jeopolitik güçlerle ilişkilerine farklı içerik vermeye başlar. İlginçtir ki, bu süreçte İran’ın davranışları biraz asimetrik niteliktedir. Yani onun dış politikasında geleneksel olan bazı unsurlar değişir.

Burada öncelikle ABD-İran ilişkilerini vurgulamak gerekir. Başkan Hasan Ruhani Davos’taki konuşması sırasında bu yönde gerçekleştirmek istedikleri politikayı kısaca şöyle nitelemişti: “30 yıllık düşmanlığı dostluğa çevirmek istiyoruz” (Bkz.: Ambrose Evans-Pritchard. West’s 30-Year Vendetta With Iran Is Finally Buried in Davos / “The Telegraph”, 23 Ocak 2014). Bunun sadece sözde olmadığını kanıtlamak için Tahran bir dizi adım atıyor. Örneğin, İran Cumhurbaşkanı iki hususu Batı’nın dikkatine sundu: Birincisi, “İran’ın güvenlik stratejisinde nükleer silaha yer yoktur”; ikinci olarak ise o, “BP”, “Eni”, “Total” ve “Shell” gibi şirketleri ülkede çalışmaya davet etti (Bkz.: Х.Рухани: Иранская экономика войдет в десятку крупнейших / “РБК”, 23 Ocak 2014).

İlginçtir ki, Batı’nın iş ve siyaset çevreleri İran devlet başkanının bu görüşlerini hayretle karşıladı. “Eurasia Group” şirketinin başkanı Ian Bremmer (Yan Bremer) ise İslam devriminden bu yana böyle konuşan İranlı liderin olmadığını söyledi. O, H. Ruhani’nin çıkışını genel olarak “Gorbaçov gibi konuşuyor”, diye değerlendirdi. SSCB’nin son devlet başkanının, dünyada Sovyetleri yıkan adam imajı vardır. Acaba, Y. Bremmer bu karşılaştırmayı yaparak Ruhani’nin de radikal reformcu olmasını mı kastetmişti?

Bunların yanında, Batılı analistler Tahran’ın attığı adımları umut ışığı şeklinde değerlendirse de, bunlara biraz dikkatli yaklaşıyorlar. Örneğin, George Friedman iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi yönünde tehlikelerin mevcut olduğunu ayrıca vurgular (Bkz.: George Friedman. US and Iranian Realities / “Geopolitical Weekly”, 1 Ekim 2013).

Birinci tehlike her iki ülkenin iç durumundan kaynaklanıyor. Onların her birinde karşı tarafla görüşmeler ihanet olarak değerlendiriliyor. İran’ın ciddi ekonomik sorunları ortaya çıktı. ABD’de kamuoyu savaşı kabul etmiyor. Bu faktörler Amerika ile İran’ın yakınlaşmasına engel oluşturuyor.

İkinci tehlike dışarıdan gelir. İlk akla gelen İsrail’dir. Bu devlet İran’ın nükleer silahını doğrudan kendisine tehdit olarak görüyor ve bu fikrinden kesinlikle vazgeçmiyor. Ancak İsraillilerin kendi gücüyle İran’ı yenme potansiyelleri yoktur ve ABD’yi de buna ikna edemediler. Bu nedenle Tel Aviv çeşitli yöntemlerle süreci etkileyip kendi şartlarını dayatmaya çalışıyor. Suudi Arabistan ise Washington-Tahran görüşmeleri nedeniyle, tabiri caizse, “şok oldu”. Riyad her ne pahasına olursa olsun bu iki devletin yakınlaşmasını engellemeye çalışıyor. Nihayet, Rusya için İran’ı kaybetmek “stratejik yenilgi” anlamına gelir (Bkz.: önceki kaynağa).

Eğer G. Friedman’ın bu argümanlarını kabul edersek (doğrusu, oldukça inandırıcıdırlar), o zaman ABD-İran iş birliğine temkinli yaklaşmak gerekir. Mümkündür ki, uzak vadede bu ülkeler bir birlik teşkil etsin. Bu senaryoyu G. Friedman da göz ardı etmez. Ancak bugünün gerçekleri göstermektedir ki, bu “yol engebesiz olmayacak” (Bkz.: önceki kaynağa).

İran’ın Bölgesel Dengeye Etkisi

Tüm durumlarda dünya Amerika ile İran arasındaki ilişkilerin yeni içerik arz etmeye başladığını kabul eder. Bu durumda ise Tahran’ın Rusya, Avrupa ve bölge ülkeleri ile ilişkilerini hangi yönde geliştireceği merak edilir. Türkiye’de analistler hesap ediyorlar ki, “Suriye krizi, İran’ın Türkiye ile… ilişkilerinde sorunlar yaratmıştır…” (Bkz.: Arif Keskin. İran Neden ABD’ye Yakınlaşmak İstiyor? / Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM), 23 Eylül 2013).

Meselenin bu tarafına ABD-İran yakınlaşmasının Ortadoğu’daki jeopolitik dengeyi değiştirmesi açısından yaklaşıldığında, önemli noktaları görmek mümkündür. Somut olarak, Tahran ve Ankara için değişen jeopolitik dinamikte iş birliği yapmak daha yararlı görünür. Analistlerin fikrine göre, Washington’la Tahran’ın ilişkilerini geliştirmesi Türkiye’nin yararınadır. Çünkü bu, iki devlet arasında ekonomik-ticari iş birliğinin yeni bir düzeye ulaşmasına yardımcı olacaktır.

Uzman M. Yeğin bununla ilgili şunları yazıyor: “İran’ın nükleer silah üretiminin engellenmesi, Türkiye’nin yararınadır. Ayrıca kısa sürede bu anlaşma iki ülkenin ticari ilişkilerinin önündeki engelleri de ortadan kaldıracak” (Bkz.: Mehmet Yeğin. ABD-İran Yakınlaşması ve Orta Doğu’da Değişen Dengeler / Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), 26 Kasım 2013). Tesadüfi değil ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Tahran’da çok sıcak karşılanmıştı.

Bu süreçlerin arka planında İran’ın Güney Kafkasya ülkeleri yönündeki politikasında da belli değişiklikler olması muhtemeldir. Azerbaycan ile bu ülkenin ilişkileri normal düzeyde gelişir. Bazı uzmanlar Washington’un Tahran’la yakınlaşma sürecinin Azerbaycan’ın enerji politikasını olumsuz etkileyebileceğini vurguluyorlar. Ama gerçekte bu böyle değildir.

Çünkü Bakü enerji politikasını herhangi bir devlet veya devletlere yönelik yürütmüyor. O, bağımsız ve milli çıkarlara cevap veren adımlar atıyor. Dolayısıyla ABD ile İran’ın enerji alanında iş birliği yapmasının Azerbaycan’a hiçbir olumsuz etkisi olamaz. İran-Ermenistan ilişkileri hakkında ise bunu demek mümkün değildir.

Erivan şimdiden telaşa kapılıyor. ABD-İran ve Rusya-İran ilişkilerinin yenilenmesini kendine tehdit olarak kabul ediyor. Bu durumdan da çıkış yolları arıyor. Ermenistan özellikle Moskova ile Tahran’ın bölgedeki mücadelesinden çekiniyor. Yıllardır yürüttüğü istikrarsız siyasetin verim vermeyeceğini anlıyor (Bkz.: Игорь Мурадян. Новые приоритеты Ирана на Кавказе / “Lragir.am”, 12 Aralık 2013).

Şüphesiz, Tahran Moskova ile olan tarihi iş birliğini bir kenara koymaz. Bunun yanı sıra, yeni jeopolitik ortamda iki ülke arasındaki ilişkilerin içeriği değişebilir. Öyle ki, Güney Kafkasya’da İran’ın yeni önceliklerinin belirlenmesini Rusya göz ardı etmez. Özellikle, dini açıdan Kafkasya’nın Tahran’ın etkisi altına düşmesi Kremlin’in hoşuna gitmiyor. İran da Rusya’nın Ermenistan’da mutlak hakim olmasına olumlu yaklaşmıyor. Tahran, Moskova’nın doğruca sınırlarına dayanmasına kıskançlık duyuyor.

Bunlar onu tasdik ediyor ki, İran’ın Ortadoğu, Kafkasya gibi bölgelerde jeopolitik etki alanı değişiyor. Tahran daha güçlü konuma gelmeye çalışıyor. Buna Batı’yla ilişkilerini yumuşatarak ulaşmaya çalışıyor. Görünüşe göre, İran’ın aynı anda birkaç yönde aktif dış politika yürütme gücünde olmadığı ülkede anlaşılmaktadır. Öte yandan, bölgede oldukça güçlü rakipleri vardır. Onlara karşı tek başına savaşmak Tahran için felaket olabilir.

Bu nedenlerden İran ilk olarak Amerika ile 30 yıldır devam eden çatışmasına son koymaya gayret ediyor. En azından bu yöndeki gerilimi en aza indirmeye çalışıyor. Tahran Washington’la ilişkilerini yoluna koyarak, Avrupa’ya da iş birliği sinyali vermiş olur. Brüksel önceden bazı konularda İran’ı savunuyordu. Şimdi Almanya ve Fransa bu ülke ile ilişkilerine yeni içerik vermeye çalışırlar. Fakat Tahran Amerika faktörünü kenara koyamaz. Bu nedenle onun Avrupa Birliği ile ilişkilerinin dinamikleri şimdilik ABD faktörüne sıkıca bağlıdır.

Şüphe yok ki, Ortadoğu’nun güçlü devletleri ile iş birliği İran için çok önemlidir. Burada Suudi Arabistan meselesi sebebiyle, Tahran’ın Ankara ile ilişkilerine özel dikkat göstereceği tahmin edilebilir. Bu temelde bu iki devletin iş birliğinin Suriye sorununun nasıl çözümleneceğine bağlı olduğu söylenebilir.

Tüm durumlarda İran için geniş bir jeopolitik alanda önemli yeniliklere başlandı. Buradan gelişmeye de, çöküşe de geçilmesi mümkündür. Bu artık Tahran’ın hangi jeopolitik hattı seçeceğine bağlıdır. Gerçeği yansıtmayan manevralar devri geride kaldı.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.