İRAN ABD’NİN MÜTTEFİKİ OLABİLİR Mİ?

upa-admin 09 Ekim 2013 2.195 Okunma 0
İRAN ABD’NİN MÜTTEFİKİ OLABİLİR Mİ?

İran’ın yeni lideri Hasan Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması ile birlikte tüm dikkatler İran dış politikasının hangi parametreler ölçüsünde değişime uğrayacağı üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Hatırlanacağı üzere, Ahmedinejad’ın görev yaptığı iki dönem boyunca İran ile Batı arasındaki çekişme özellikle Tahran’ın nükleer politikaları üzerineydi. 2001 Afganistan ve 2003 Irak müdahaleleri sürecinde de İran mezhep temelli dış politika anlayışıyla hareket ederek, politikasının ideolojik boyutunu ön plana çıkarmıştı.

ABD Şiiliği İslam dünyasındaki anlaşmazlıklarda koz olarak oynuyor.

Bilindiği üzere İslam’da mezhep ayrılığı İslam’ın ilk yıllarına kadar dayanıyor. Son peygamber Hz. Muhammed’in vefatı sonrası yerine kimin geçeceği veya kendisine varis olarak kimi işaret ettiği tartışmaları İslam’ı siyasal zeminde ikiye bölmüştü. Sünnilik ve Şiilik mezheplerinin ortaya çıkış süreci ayrı bir yazı içeriği olacağı için burada detaylarına girmek konuyu eksik bırakacaktır. Fakat Hz. Peygamber sonrası Hz. Ali’nin halife olması gerektiğini savunan ve diğer üç halifeyi eleştirenler Şiiliği yani Ali taraftarlığını, diğer taraf Sünniliği temsil etmektedir. İslam dininin mezhepsel olarak derin ayrışma içinde olduğu o günden bu güne İran, bölgede diğer ülkelere karşı Şiiliği temsil ediyor. Hatta ABD Orta Doğu politikası çerçevesinde İran’ı şer ekseni içinde görüyor olsa da, bir yandan da Şiiliği İslam dünyasının kendi içindeki anlaşmazlıklarda koz olarak kullanıyor.

İran Arap ülkelerindeki dönüşüm sürecinde ağırlığını hissettirdi.

Yazılarımda yeri geldikçe İran’ın uluslararası sistemden izole edilmemesi gerektiğini, aksi hale daha fazla radikalleşeceğini defalarca yazmıştım. Son olarak Arap ülkelerindeki dönüşüm sürecinde İran’ın bölge liderliğini ispatlamak istercesine dış politikadaki duruşunu net bir şekilde ifade etmesi dikkatlerden kaçmadı. Özellikle Suriye’deki kaos ortamında mezhepsel kimliğini ön planda tutarak etki alanı kaybetmek istememesi, Tahran yönetimi için en önemli dış politika enstrümanı oldu. Neticede Batı da İran’ı sistemden dışlayarak ve ağır ambargolar uygulayarak politikalarına vücut veremeyeceğini anlayınca Ruhani dönemi ile birlikte İran’ı da kapsayacak bölgesel stratejiler üzerine eğilmeye başladı.

Hedef Şii tamponu oluşturarak İslam dünyasını kamplaştırmaktı.

Esasında şu hususu vurgulamak Batı için İran’ın öneminin daha net şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır. 2003 Irak müdahalesinin başlamasından sonra oluşan otorite boşluğunda en kazançlı olan Kürt grupları ve Şiilerdi. Irak savaşı boyunca Saddam yönetimine karşı ülkenin Şii nüfusuna destek veren Tahran yönetimi, bir bakıma ABD’nin “safında” savaşa müdahil olmuştur. Ardından başta ABD olmak üzere tüm Batı’da, İslam’ın bölgede yekvücut olmasını önlemede en büyük silahın mezhepsel ayrılıkların derinleştirilmesi olduğu idrak edilmiştir. Yani Şii tamponu oluşturarak İslam dünyasının kamplaştırılması meselesi ön plana çıkmıştır.

Şiilik hem ABD, hem de Rusya için en büyük kart

Diğer taraftan Rusya için de Şii Müslümanlığı Sünnilerden daha makbul olarak değerlendiriliyor. Rus stratejist Aleksandr Dugin’e göre, Rusya Sünni bir devlet olan Türkiye yerine Şii İran’la daha sıkı diyalog geliştirmeyi uygun görüyor. Çünkü Ruslar Vahabilik ve Sünni-Türk anlayışını “Atlantikçi” olarak değerlendirilirken, Şiiliği “Anti-Amerikancı” olarak görülüyor. Bu demek oluyor ki Şiilik hem Rusya, hem de ABD kanadında önemli bir siyasi enstrüman pozisyonunda.

İran’ın bölgedeki öneminin farkında olan kesimin duygularına eserlerinde tercüman olan ünlü stratejist Brzezinski ve ABD savunma eski bakanı Robert Gates, “İran’ın Zamanı Geldi” adlı çalışmalarında ABD’nin İran’a karşı sakıncalı politikalar ile mücadele ederken, ortak çıkar noktaları bularak İran’a yakınlaşmaları gerekliliğinden bahsediyorlar. Zaten ABD’nin Irak ve Afganistan’da hükümet otoritesi kurma çalışmalarında en büyük ihtiyacı, İran’ın göstereceği destek ve uyumdur. Ayrıca İran Körfezi’nden taşınacak enerjinin güvenliğinin sağlanması için ABD’nin ön ayak olması gereken şey İran ve komşularını bölgesel işbirliğini geliştirmede teşvik etmek olacak.

Eski dosttan düşman olmaz fakat eski düşmandan dost olur mu bunu zamanla göreceğiz.

Kapak fotoğrafı turkish.ruvr.ru sitesinden alınmıştır.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.