İSRAİL-TÜRKİYE-GAZ VE GAZZE

upa-admin 11 Eylül 2014 2.361 Okunma 0
İSRAİL-TÜRKİYE-GAZ VE GAZZE

Yakın zamanda İsrail’in yeni doğalgaz kaynakları ve bu kaynakların Türkiye üzerinden sevkine ve satışına yönelik çok çeşitli yorum ve haberle karşılaştık. Hatta bu haber ve yorumların yanısıra, muhataplardan söz konusu bu gaz görüşmelerinin sadece bu kadarla sınırlı kalmadığı, başlangıçta düşük seviyeli ve şirketler aracılığıyla yapılan gaz görüşmelerinin yakın zamanda devlet görevlilerince de yapılmaya başlandığı bilgisi verilmişti. Üstelik bu görüşmelerde bir hayli yol alındığı ve İsrail’in Türkiye’ye bu gazı şu an satın aldığı tüm gaz tutarlarından daha ucuz bir fiyata verebileceğini belirttiği, tarafların  kabaca bir fiyat üzerinden de anlaşmaya vardığı bilgisi gelmişti.

Bu bilgi ve yorumların paralelinde iki ülkenin Mavi Marmara’dan sonra ilişkilerin normalleşmesi açısından en yakın noktada olduğu da yine bizzat taraflarca dile getiriliyordu. Ancak tüm bu iyimser havanın İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılarla en azından şimdilik ortadan kaybolduğunu belirtebiliriz. Önceki günlerde T.C. Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’ın “Biz eğer İsrail’den veya Doğu Akdeniz’den bu şartlarda bir doğalgaz boru hattı çekersek oradan doğalgaz değil, masum yavruların ve annelerin kanı akar. O yüzden biz Doğu Akdeniz’de, İsrail orijinli bir doğalgaz projesinin şu anda söz konusu olmadığını ancak bütün bunların stabil ve yola girdikten sonra, insani bir noktaya geldikten sonra konuşulabileceğini, onun haricinde böyle bir kapımızın kapalı olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim” şeklinde yapmış olduğu son açıklamalarını da sürecin bu minvalde gittiğinin bir göstergesi olarak ele alabiliriz. İsrail ve Türkiye arasında böylesine sıcak bir tempoda yürütülen doğalgaz görüşmelerinin akabinde gerçekleşen Gazze saldırıları henüz varılan geçici bir ateşkesle durmuşken, yaşanan bu İsrail-Filistin çatışmasının biraz da enerji potasındaki yansımalarının ele alınması zannediyorum ki yerinde olacaktır.

Gazze Gazına Ambargo

Gazze sularında ciddi bir gaz rezervinin olduğu hatta bu enerji kaynağının Gazze sularının dışına da taştığı açık bir durum. Son olarak British Gas’ın küresel operasyonlardan sorumlu eski direktörü ve  merkezi Londra’da bulunan Global Resources Partnership’in yönetim kurulu başkanı olan  Mehmet Öğütçü,  bu rezervin 30-35 km açıkta, ortalama 600 metre derinlikte ve yaklaşık 280 milyar metreküp düzeyinde olduğunu belirtmişti.

Dolayısıyla Filistin Devleti de bu mevcut zenginliğinden yararlanmak istiyor. Nitekim bu durum, uluslararası hukuk açısından da en doğal hakları. Bu doğrultuda Ebu Mazen lakaplı Mahmud Abbas’ın çok ciddi girişimleri oldu. Bu girişimlerinden en önemlisi, bölgenin ve hatta dünyanın en büyük enerji devlerinden Rusya’ya yaptığı ziyarette Filistin Devleti adına Gazprom ile yaptığı anlaşmaydı. Diğer önemli adım ise, İngiliz enerji şirketi British Gas ile yapılan anlaşmaydı. Tüm bu anlaşmalar Filistin devletine ait olan Gazze gazının çıkarılması ve işletilmesine yönelikti. Böylece Filistin hükümeti ciddi bir ekonomik kaynak elde edecek, üstelik hala elektriğinin büyük bölümünü aldığı İsrail’e olan bağımlılıktan da kurutulacaktı. Gazze sularındaki bu rezervin Filistin devletine getireceği gelirin ise yıllık -yaklaşık olarak- 3 milyar dolar gibi bir rakam olacağı tahmin ediliyor.

Filistin açısından durum böyleyken, İsrail’in ise karşı bir tutum içerisinde olduğunu görüyoruz. İsrail’e göre bu kaynaklar Filistinlilerce tek bir şey için kullanılacak: Terör. Hatta yetkili ağızlardan bu gazın işletilecekse de, bunun bizzat İsrail tarafından üstlenilmesi gerektiği yönünde zaman zaman açıklamaların yapıldığına da denk gelmek mümkün. Bu amaçla da, Gazze sularında sıkı bir ambargonun olduğunu ve Filistin Devleti’ne her alanda olduğu gibi enerji alanında da yaşam hakkı verilmediğini görüyoruz. Nitekim, İsrail’in özellikle Gazze’ye yönelik saldırılarını bu gaz rezervlerinin tespit edildiği (1990) yıllardan sonra şiddetli bir şekilde arttırdığını ve ambargonun da yine aynı oranda arttığını görmekteyiz. Ayrıca belirtmekte fayda var; son yıllarda enerji alanında İsrailli kullanıcıların gittikçe artan faturalarla karşı karşıya kaldığı bir gerçek. Leviathan rezervlerinin de en erken 2017 yılından sonra üretime geçebilecek olması göz önüne alındığında, herhangi bir enerji krizinin yaşanmaması için, İsrail’in Gazze kaynaklarına olan ilgisinin son dönemde daha da güçlendiğini belirtmek yanlış olmayacaktır.

Türkiye Out!

Gazze saldırılarıyla Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden gerilimli bir sürece girdiği son demlerde, İsrail’den daha önce Türkiye ile yapmış olduğu gaz ticaretine yönelik olarak ani bir hamle geldi. Buna göre, Gazze’de çalışan İngiliz şirketiyle bu gazın likit olarak Mısır’a taşınması yönünde bir anlaşma hazırlandı. Ayrıca Akdeniz’deki enerji koridorunun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden dünyaya açılması yönünde de daha önce varılan mutabakatlar çerçevesinde yeni anlaşmaların ön hazırlığı yapılmakta. Tüm bunlar açık olarak şunu ifade ediyor: İsrail, Filistin konusunda devamlı olarak sorun yaşadığı bir Türkiye yerine, daha güvenilir ve anlaşılabilir ortaklarla enerji politikasını yürütmeyi tercih ediyor.

Şimdi Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’dan gelen açıklamaya dönecek olursak; bu açıklama, İsrail’in bölgede “Türkiye’siz de bu işi yapabilirim” seçeneğinin bir sonucu mudur, yoksa Türkiye’nin İsrail’e çektiği Gazze restinin bir sonucu mudur? İşte bunu düşünmek lazım… Zira çıkacak sonuç, kaotik Ortadoğu denkleminde Türkiye’nin reel politik konumunun ve dış politikasının artıları ve eksileriyle irdelenmesi için de önemli bir sonuç olacaktır.

           Deniz DEMİR

Akdeniz Üniversitesi/Uluslararası İlişkiler

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.