İSPANYA’NIN ERKEN SEÇİM MARATONU

upa-admin 05 Mayıs 2016 2.055 Okunma 0
İSPANYA’NIN ERKEN SEÇİM MARATONU

24 Mayıs 2015 tarihinde gerçekleşen İspanya yerel seçimlerinde, Barcelona ve Madrid gibi büyük kentlerde hiçbir parti mutlak çoğunluk elde edemeyerek yerel koalisyonları zorunlu kılmıştı.[1] 20 Aralık 2015 İspanya genel seçimleri de, yerel seçimlerin bir devamı niteliğinde oldu. Neticede İspanya’da bu genel seçimlerinde tek başına iktidar durumundaki muhafazakâr Halk Partisi (PP) İspanyol Parlamentosu’nda mutlak çoğunluğunu kaybetti. Seçimlerin önemli aktörleri olan diğer siyasal partiler de mutlak çoğunluğa ulaşamadı. Diktatör Francisco Franco sonrasındaki dönemde iktidar hep sağcı Halk Partisi (PP) ile solcu Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) arasında gidip gelirken, her iki partide toplamda % 80’lere varan oy oranlarının altına hiç düşmemişlerdi. Fakat 20 Aralık 2015 seçimleri, hem sağ, hem de sol açısından bu ezberleri altüst eden yeni alternatiflerin de ortaya çıktığını gösterdi. Özellikle Yunanistan’da Radikal Sol İttifak Syriza’nın sandıktan büyük bir zaferle çıkmasının, İspanya’daki muadili kabul edilen Podemos için ciddi bir motivasyondu. Podemos gibi mevcut ekonomik sistem karşıtı bir hareketin İspanyol parlamentosunda önemli bir aktör olarak bulunmasında, bilhassa sandığa gitmeyerek genellikle seçimleri protesto etme eğilimindeki seçmenleri kazanmasının önemli bir rolü oldu.

İktidardaki muhafazakâr Halk Partisi (PP) % 28’lik oy oranıyla ilk sırada yer almasına karşın parlamentodaki mutlak çoğunluğunu kaybederek, 350 milletvekilinin bulunduğu parlamentoda sadece 123 milletvekili çıkarabildi. İkinci sıradaki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ise % 22 oy oranıyla parlamentoda 90 milletvekiliyle temsil edildi. Üçüncü sıradaki Yapabiliriz Partisi (Podemos) ilk kez katıldığı genel seçimlerde % 20 oy oranıyla 69 milletvekili çıkarırken, seçim öncesi sermayenin etkisindeki ekonomik güçlerin büyük desteğini alan ve anketlerde hep olduğundan fazla gösterilen Ciudadanos ise yaklaşık % 14’lük bir oy oranıyla ancak 40 milletvekili çıkarabildi.  Böylece hiçbir partinin mutlak çoğunluğa ulaşamadığı bu seçimde Yapabiliriz Partisi (Podemos) ve Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) nezdinde Madrid’deki parlamentoda koalisyon sürecinde dengeleri etkileyecek iki yeni parti daha büyük oranlarla temsil edilme hakkı elde etti.[2]

Hiçbir partinin yüzde 30’lara ulaşamadığı son genel seçimlerde özellikle iktidardaki Halk Partisi (PP), yaptığı kamu kesintileri, gençlerde işsizlik oranının % 50’lerin üzerine çıkması, özgürlükleri kısıtlayan iç güvenlik yasası, işçi haklarını sınırlayan iş yasası ve partideki birçok üst düzey görevlinin yolsuzluklara bulaşmasından dolayı çok sayıda oy ve milletvekili kaybı yaşadı. Seçimler öncesinde iktidardaki Halk Partisinin bu yıpranmışlığının bir faturası olacağını görebilen ve ana-akım medyayı da önemli oranda elinde tutan sermaye çevresinin katkılarıyla, Yapabiliriz Partisi’nin (Podemos) öncülüğündeki solun yükselişine karşı yeni bir yıldız sahaya sürebilmek için liberal-sağ çizgideki Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) olduğundan fazla bir oy potansiyelinde gösterildi. Hatta buna kendisi de inanmaya başlayan Yurttaşlar Partisi’nin genç genel başkanı Albert Rivera’nın seçimler öncesinde iktidardaki Halk Partisi ile gerçekleştirmeyi düşündükleri koalisyon planlarından söz etmesi, İspanyol kamuoyunda ciddi eleştiriler aldı.

Seçim sonrasındaki koalisyon hesapları

350 sandalyeli İspanyol parlamentosunda hükümet kurabilecek bir çoğunluk için en az 176 milletvekiline ihtiyaç duyulmakta. Seçimler öncesindeki olası koalisyon alternatifleri olarak görülen; Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Yapabiliriz Partisi’nin (Podemos) milletvekillerinin toplamı 159’da, Halk Partisi (PP) ve Yurttaşlar’ın oy toplamı ise 163’te kaldı. Parlamentonun geri kalanı da az oranlarda temsil edilen birleşik sol, Katalonya, Bask Bölgesi, Kanarya Adaları ve Galiçya’dan bölgesel ve ayrılıkçı partilerden oluştu. Bir kısmı sağcı, bir kısmı solcu olan bu partilerin sandalyelerinin toplamı 26 olsa da, merkez partiler bu partilerle beraber geniş bir koalisyon kurmaya çekindiler. Bu nedenle, PSOE, Podemos’tan gelen “Birleşik Sol, Katalan ve Bask solcuları ile koalisyon kuralım” teklifine başlangıçta hiç sıcak bakmadı. Mecliste iki partili bir koalisyon için tek alternatif olan Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Halk Partisi (PP) büyük koalisyonunu ise, bunu asla düşünmediklerini söyleyen PSOE lideri Pedro Sanchez tarafından net bir şekilde reddedildi. Sanchez, “Podemos Katalonya için bir bağımsızlık referandumu yapılması talebinden vazgeçmedikçe kendileriyle koalisyon kuramayız” diyerek, bu konuda geri adım atmayacağını açıklayan Podemos’a son ana kadar kapıyı kapattı.[3]

Bu durumda, sol partilerin Katalonya’nın bağımsızlığına dair görüşleri koalisyon hesaplarının belirleyicilerinden birisi oldu.  Koalisyon görüşmelerinin belirleyicisi olan bir diğer önemli konu ise; 4 büyük partinin kemer sıkma politikalarına karşı tavrıydı. İktidardaki Halk Partisi’nin kemer sıkma politikalarına tek destek veren parti Yurttaşlar Partisi’ydi. Hem ekonomi politikası, hem de yolsuzluk suçlamalarından ötürü Yurttaşlar Partisi dışındaki partilerin hepsi Halk Partisi ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladı. Dolayısıyla, koalisyon görüşmelerinde ilk olarak hükümeti kurma görevi alan Halk Partisi’nin çabaları hiçbir işe yaramadı. Diğer partilerin de kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan ötürü bir üçlü koalisyon kurma ihtimallerinin pek yüksek olmadığını gören Başbakan Mariano Rajoy’un, “Çekimser kalıp ikinci tura katılmayarak bir azınlık hükümeti kurmama destek verin” teklifine de, Yurttaşlar Partisi hariç hiçbir parti katılmadı.[3] Rajoy, böylece son kozunu da oynamış oldu ama herhangi bir karşılık bulmayınca, hükümeti kurması için gerekli sürenin dolması üzerine bu görevi seçimden ikinci olarak çıkan Sosyalist İsçi Partisi’nin (PSOE) lideri Sanchez’e vermesi için Kral Felipe’ye iade etti.

Sanchez’in hükümeti kurma görevini alması üzerine, ikna etmesi gereken olası bir koalisyonun önemli aktörlerinden Podemos’un kemer sıkma politikalarına sahip çıkan hiçbir partiyle koalisyon kurmayacaklarını açıklaması, üçlü koalisyon hesaplarını zora soktu. Durum böyle olunca, bu konuda Halk Partisi’ne benzer bir ekonomi politikasına sahip olan Yurttaşlar Partisi, Halk Partisi’nin olmadığı üçlü koalisyon denklemlerinin tamamen dışında kaldı. Fakat eli boş dönmek istemeyen Sanchez, Halk Partisi ve Podemos’un dışarıdan destek vermeyeceklerini açıklamalarına rağmen, bu partilerden bazı vekillerden destek alabileceklerini umarak Yurttaşlar Partisi’yle beraber bir azınlık hükümeti kurmaya çalıştı. Hükümet kurmak için parlamentoda en az 176 oya ihtiyaç duyan PSOE ve Yurttaşlar, yalnızca 130 oy alabildi.[3] İkinci turda ise, evet oylarının hayır oylarından fazla çıkması yeterliydi; fakat bu turda da istediği hedefe ulaşamadı. Sanchez, en son çare olarak başlangıçta pek sıcak bakmadığı diğer küçük partilerin de olası bir koalisyonda yer alabileceklerini belirtse de, böyle bir koalisyonun gerçekleşmesi için dahil olması gereken Podemos’dan beklediği cevabı alamadı. Podemos, sosyalistlerin öne sürdüğü şartlarla asla bir koalisyon kuramayacaklarını belirtmesi üzerine geriye sadece bir erken seçim ihtimali kaldı.[4]

Sonuç olarak, 20 Aralık 2015 seçimlerinden çıkan sonuca göre parlamentodaki büyük ve küçük oranlarda temsil hakkı bulan tüm sol partiler toplamda çoğunluk elde etmelerine rağmen, kendi aralarında anlaşmaya varamadıkları için bir koalisyon hükümeti kurulamadı.  Böylece yaklaşık 5 aydır devam eden koalisyon görüşmelerinde herhangi bir sonuca varılamadı. Bu süreçte, hükümet kurulması için gereken yasal sürenin dolmasından ötürü, İspanya Kralı VI. Felipe’nin 26 Haziran 2016 tarihinde ülkenin acilen bir erken genel seçime gideceğini resmen ilan etmesiyle beraber İspanya’nın 6 ay aradan sonra yeniden bir seçim maratonuna gireceği netleşmiş oldu.[5]

Özcan ÖĞÜT

KAYNAKLAR

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.