Scott A. Snyder, Kore tarihi ve Kore Sorunu konusunda uzmanlaşmış Amerikalı bir siyasal gözlemci ve Council on Foreign Relations (CFR) uzmanıdır.[1] Snyder, geçtiğimiz gün bir CFR oturumuna katılmış ve yeni kitabı South Korea at the Crossroads: Autonomy and Alliance in an Era of Rival Powers[2] çalışmasında yer alan Güney Kore’nin geleceğiyle ilgili bazı fikirlerini açıklamıştır. Bu yazıda, kurumun (CFR) kıdemli başyardımcısı James M. Lindsay’in moderatörlüğünü yaptığı bu oturumda yer alan ve Snyder’in dile getirdiği fikirler özetlenecektir.
Oturum kaydı
Scott A. Snyder, konuşmasına, kitabına adını veren “South Korea at the Crossroads” (Dönüm Noktasında Güney Kore) ifadesini açıklayarak başlamakta ve bu ülkenin Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar kritik kararlar alması ve bölgede kiminle müttefik olacağına (temelde ABD veya Çin) karar vermesi gereken zor bir dönemde olduğunu söylemektedir. Seul’un ekonomik olarak son dönemde yükselen Çin’in etki alanına girdiğini, ancak siyasi olarak ve güvenlik ilişkileri bağlamında halen ABD’nin yoğun etkisi altında olduğunu belirten analist, ayrıca Kuzey Kore’nin nükleer programı ve yıllardır devam eden Kore Sorunu nedeniyle de bu ülkenin bir dönüm noktasında olduğunun altını çizmektedir.
Daha sonra Güney Kore’nin Çin’le olan ilişkilerine odaklanan Scott Snyder, Kore Cumhuriyeti (Güney Kore) ile Çin Halk Cumhuriyeti devletleri arasındaki diplomatik ilişkilerin yalnızca 25 yıllık bir mazisinin olduğunu (resmi ilişkiler ancak 1992’de başlıyor) hatırlatmaktadır. Bu ilişkilerin, Güney Kore’nin kendisinin düzenlediği 1988 Seul Olimpiyat Oyunları’na komünist bloğu ülkelerini katılmaya teşvik etmesiyle başladığını hatırlatan Snyder, geçen yıllar içerisinde iki ülkenin yıllık 200 milyar doların üzerinde -beklenenin çok üzerinde- bir ticaret hacmi yakaladıklarına dikkat çekmektedir. Güney Kore’nin Çin’e ağır sanayi malzemeleri, otomobil ve kozmetik ürünleri sattığını ve bu ülkede üretim merkezleri inşa ettiğini söyleyen yazar, buna karşın Çin’in hızlı ekonomik yükselişi karşısında Güney Kore halkının (Çin’in Kore Savaşı’nda Kuzey Kore’ye yardım etmesi gibi tarihsel sebeplerin de etkisiyle) son yıllarda bu ülkeyle alakalı endişelere kapılmaya başladıklarını ve bunun anketlerce de doğrulandığını söylemektedir. Son dönemde, Çin’in itirazlarına karşın, Seul rejiminin ülkesine kısaca THAAD olarak bilinen ABD yapımı Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması kurduğunu[3] ve ekonomik ilişkilerin zedelendiğini belirten Snyder, son aylarda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Güney Kore halkı nezdinde, Seul’un tarihsel husumeti bulunan Kuzey Kore’nin lideri Kim Jong-un ve yine tarihsel bazı sorunlarının olduğu Japonya’nın Başbakanı Şinzo Abe’nin bile önünde antipatik algılandığını da iddia etmektedir.
South Korea at the Crossroads: Autonomy and Alliance in an Era of Rival Powers
Bir sonraki bölümde Güney Kore’nin ABD ile olan ilişkilerini yorumlayan Scott A. Snyder, iki ülkenin 1950’lerden beri müttefiklik ilişkisi içerisinde olduklarını, ama bu ilişkilerin daha en başından -belli ölçülerde- güvensizlik temelinde kurulduğunu söylemektedir. İlişkilerin ilk yıllarında ABD’nin Güney Kore bütçesinin ve askeri harcamalarının neredeyse yarısını karşıladığını da söyleyen Snyder, Park Chung-hee döneminde Seul’un ABD’nin (Lyndon Johnson) Vietnam politikasının önemli bir merkezi haline geldiğini belirtmektedir. Bu politikanın Güney Kore’nin askeri gelişimine ve ekonomik atılımına katkı yaptığını söyleyen yazar, Vietnam Savaşı sonrasında ABD’nin bölgeden çekilmesiyle birlikte Seul’un güvenlik riskleri algılamasının derinleştiğini ve bu nedenle Güney Kore’nin gizli olarak bir nükleer program başlattığını iddia etmektedir. ABD’nin Güney Kore ile yıllardır güvenlik temelinde bir ittifak kurduğunu, ancak Kore halkının ABD’nin çeşitli gerekçelerle Chun Doo-hwan (Chun Duhwan) dönemindeki otoriter rejimle de yakın ilişkilerini devam ettirmesi nedeniyle aynı zamanda bu ülkeye karşı gücendiğini belirten Snyder, bu nedenle ABD’nin Kore soluyla olan ilişkilerinin halen sorunlu olduğuna işaret etmektedir.
Moon Jae-in
Konuşmasının sonraki bölümünde ekonomik olarak Çin’e, siyasi-güvenlik ilişkileri açısındansa Washington’a yakın olan Seul rejiminin yeni dönemdeki en temel siyasi tartışmasının ABD ve Çin’le ilişkileri nasıl kurgulaması gerektiği olacağını belirten Scott A. Snyder, Seul’un yakın geçmişte Çin’le uzlaşmak için Tayvan’la yakın ilişkilerini bir anda kestiğini hatırlatmakta, ancak günümüzde Kore’nin yeni lideri Moon Jae-in’in iç kamuoyu baskısı nedeniyle aynı şekilde davranmasının zor olabileceğini söylemektedir. Bu nedenle, Güney Kore’nin yeni yönetiminin ABD ile Çin arasında bir tür “choice avoidance” (tercih yapmaktan imtina etme) politikası takip edeceğini ve finansal işlemlerdeki “hedging” modeline benzer şekilde, her iki ülke ile de gelecekte kendi aleyhine doğabilecek herhangi bir duruma karşı korunmasını sağlayacak anlaşmalar yapma arayışında olacağını vurgulamaktadır. Güney Kore’nin, seçim kampanyası döneminde izolasyonist yaklaşımlar sergileyen, ama Başkan seçildikten sonra da Kuzey Kore’ye yönelik oldukça sert mesajlar (fire and fury) veren[4] ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump döneminde ABD’ye yönelik güven kaybı yaşayabileceğini ve bunun “choice avoidance” politikası lüksünü azaltacağını belirten Snyder, buna karşın Moon Jae-in’in son derece pragmatik ve ABD ile ilişkilerde görüş ayrılıklarını en alt düzeye indirmeye çalışan bir lider olduğunu söylemektedir. Bunun son derece doğal ve akılcı olduğunu da söyleyen Snyder, zira Seul’un güvenlik garantisi bağlamında hiçbir zaman ABD’yi Çin’le ikame edemeyeceğini dile getirmektedir. Ayrıca ABD’deki kamuoyu desteğinin tarihinin en yüksek seviyesinde olduğunu da sözlerine ekleyen yazar, bu bağlamda ABD ile müttefikliğin daha güvenilir bir seçenek olduğunu vurgulamaktadır. Buna ek olarak, ABD ile Güney Kore’nin ilişkilerini “çok güçlü” olarak değerlendiren Snyder, bugüne kadar her iki taraftan da ilişkilerin kurumsal temelini zedeleyici (deinstitutionalization) bir yaklaşım geliştirilmediğine dikkat çekmektedir.
Konuşmasının son bölümünde Güney Kore ve Kuzey Koreli Bakanların 2018 Pyeongchang Kış Olimpiyatları sebebiyle son görüşmelerini değerlendiren Snyder, Kuzey Koreli sporcuların Olimpiyatlara katılımının barış ve istikrar açısından önemli olduğunu vurgulamakta, ancak bunun uzun dönem etkileri hakkında konuşmak için erken olduğunu belirtmektedir. Yazarın konuşmasındaki en önemli vurgunun Güney Kore’nin ABD ile yakın ilişkilerini önümüzdeki yıllarda da sürdürmeye devam edeceği ve bu süreçte Çin’le ekonomik ilişkilerin bozulabileceği olduğu söylenebilir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Hakkında bilgiler için bakınız; https://www.cfr.org/experts/scott-snyder.
[2] Kitap buradan satın alınabilir; https://www.amazon.com/South-Korea-Crossroads-Autonomy-Relations/dp/0231185480.
[3] Bu konuda bir haber için bakınız; http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39778738.
[4] Bakınız; https://www.nytimes.com/video/us/politics/100000005346140/north-korea-trump-threat-fire-fury.html.