Doğu Akdeniz’de tırmanan Türkiye-Yunanistan Gerginliği
İbn-i Haldun, Mukaddime adlı eserinde “Coğrafya kaderdir” derken, aslında yüzyıllar ötesinden bir ülkenin jeopolitik ve jeostratejik konumunun adeta onun kaderini belirlediği, siyasal ve toplumsal koşullarına hükmettiği gerçeğine işaret etmiştir. Genel olarak Türk dış politikasını yönlendiren bölgesel güvenlik çemberlerini Avrupa, Kafkasya, Ortadoğu, Balkanlar ve Akdeniz/Doğu Akdeniz olarak birbirine teğet beş güvenlik boyutuyla ele aldığımızda[i], hiç kuşkusuz bunların birbiri arasında öncelik/önemlilik açısından bir sıralama yapılamayacağını da peşinen kabul etmemiz gerekir. Çünkü bu beş güvenlik çemberinin her biri, diğerlerini hem etkilemekte, hem de onlardan etkilenmektedir. Nitekim Akdeniz perspektifi; Yunanistan’la ilişkiler, Ege Adaları ve Kıbrıs Sorunu gibi kronikleşmiş kriz ve sorunlar bağlamında bir diğer güvenlik çemberi olan ve tam üyelik bağlamında bir kaygı merkezini de teşkil eden bu nedenle de daha çok siyasal boyutu öne çıkan Avrupa çemberini etkilemektedir. Gelgelelim son günlerde Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynakları arayışıyla gündeme gelen ve gittikçe tırmanan Türkiye-Yunanistan-GKRY gerilimine şahit olmaktayız.
Türkiye,Libya’nın BM’de kabul gören meşru hükümeti ile 27 Kasım 2019 tarihinde imza ettiği ve Doğu Akdeniz’de ana kıtasının getirdiği yetki alanlarını BM’ye bildirerek de jure (hukuki) hale getirdiği Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması bağlamında Doğu Akdeniz’de son aylarda hidrokarbon arama faaliyetlerine başlamıştır. Bu çerçevede, Türkiye’nin Oruç Reis gemisini yeni bir sismik araştırma için harekete geçirmesi ve 21 Temmuz da NAVTEX (bölgedeki denizcilere duyuru) ilan etmesi, hatta ilan edilen NAVTEX’in Meis ve Rodos adaları arasında kalan bölgeleri de kapsaması, Yunan medyasında ve hükümette tepkilere neden olmuştur. Yunanistan, Türkiye-Libya alaşmasına adeta bir misilleme yaparcasına Mısır ile benzeri bir deniz yetki alanları anlaşması akdetmiş, bunun üzerine Türkiye Oruç Reis gemisinin sismik araştırmaları kapsamında 10-23 Ağustos tarihleri arasında ikinci bir NAVTEX ilan etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait iki savaş gemisinin de Oruç Reis’e refakat edeceği duyurulmuş, Yunanistan ise aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan ederek Türkiye’nin duyurusunun yasadışı olduğu açıklamasını yapmış ve Oruç Reis gemisini engellemeye çalışmıştır.[ii] Tüm bu gelişmeler neticesinde, Doğu Akdeniz’de tansiyon birden yükselmiş, her iki tarafın da bölgede deniz ve hava askeri varlıklarını arttırması Akdeniz’in sıcak sularını daha da ısıtırken, bölgedeki gerginliğin çatışmaya varma riski her iki ülke ve bölge kamuoyunun dikkatlerini Doğu Akdeniz’e çekmiştir.
Almanya Arabuluculuğu ve Çavuşoğlu-Maas Görüşmesi
Esasen Yunanistan’ın öteden beri Akdeniz’de deniz yetki alanlarıyla ilgili, Rodos, Meis, Kerpe, Kasos ve Girit gibi anakarasına uzak adaları da kapsayan, maksimalist tutumuna karşı çıkan Türk Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’yi uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlayan Atina hükümetine karşı yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın “maksimalist kıta sahanlığı iddialarının uluslararası hukuka, içtihada ve mahkeme kararlarına aykırı” olduğunu belirterek, Atina hükümetinin iddialarının reddedildiği vurgulanmış ve Yunanistan’la diyalog çağrılarının yinelendiğinin altı çizilmiştir.[iii]
Savunma ve savaş gücü bakımından Doğu Akdeniz’de çıkabilecek bir sıcak savaş durumunda Türkiye’ye stratejik üstünlük sağlayamayacağı öngörülen Yunanistan’ın iki ülke arasındaki materyal kapasite farkının da etkisiyle komşusunu dengeleyecek bir büyük devletin desteğini aramaya koyulmuş, bu doğrultuda yıllardan beri yaptığı gibi Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne (AB) şikâyet etme yolunu seçmiştir. Yunanistan’ın bu seçeneği kullanarak ulaşmaya çalıştığı amaç, Birliği sorunun bir parçası haline getirerek, Türkiye üzerinde bir baskı oluşturmak ve AB’yi Türkiye’ye yönelik olarak “sopa politikası” olarak kullanmaktır.[iv] Keza Yunanistan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Militiadis Varvitsiotis, Avrupa Komisyonu’na seslenerek Türkiye’ye yaptırım çağrısında bulunmuş, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sismik faaliyetleriyle Kıbrıslı Rumların egemenlik haklarını ihlal ettiğini belirtmiştir. Varvitsiotis, ayrıca, Türkiye ile bu konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na iletmeye hazır olduklarını; ancak bunun için bir anlaşma imzalanması gerektiğini, bunun da bölgedeki tüm bu askeri gerginliği kaldırmaktan geçtiğini çünkü silah kullanma tehdidi altında müzakere dilemeyeceğini sözlerine eklemiştir.[v]
Yunanistan Başbakanı Miçotakis ise, yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerginlik yaratmaya devam etmesi halinde, AB’nin Türkiye’ye yaptırım uygulamaktan başka seçeneği olmayacak” ifadelerini kullanmıştır.[vi] Bu durum, konuyla ilgili olarak Atina’nın AB’yi bir sopa politikası aracı olarak kullanmaya devam edeceğinin göstergesidir. Yunanistan’la olan gergin ilişkilerin bir bütün olarak Doğu Akdeniz perspektifinde kriz yarattığı, bunun da Akdeniz bölgesel güvenlik çemberinin genişleyerek Avrupa boyutunu da içine alması dolayısıyla Türkiye’nin bir diğer bölgesel güvenlik çemberi olan Avrupa çemberini de etkilediği teşhis edilebilir. Böyle bir durumda, Türk dış politikası birbirini etkileyen ve teğet iken iç içe geçen gölgesel güvenlik çemberleri etkisinde bir karar verme durumunda kalacaktır. Yunanistan’ın AB’ye dayanması ve yaptırımlar yoluyla Türkiye’yi dengeleyerek Doğu Akdeniz’de bir güç dengesi yaratma girişimleri, AB’nin bu konuda izleyeceği politikalara bağlı olarak şekillenecektir.
Nitekim iki taraf arasında uzlaştırıcı bir rol oynamaya soyunan Almanya, bölgedeki krizin diplomasi ver diyalog yoluyla hallinde üzerine düşeni yapmaya hazır bir görüntü verse de, bir bütün olarak AB taraflı bir politika izlemektedir. AB, bir defa üye ülke olan Yunanistan’ın her türlü hukuksuz, dayanaksız ve irrasyonel politikalarının arkasında durmakta, bu nedenle Doğu Akdeniz’deki krizin daha da tırmanmasında etkili olmaktadır. Nitekim 21 Temmuz’da Atina’ya bir ziyaret gerçekleştiren Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın “AB-Türkiye ilişkilerinde olası bir ilerleme ancak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini durdurması halinde mümkün olur” açıklaması bu kapsamda oldukça manidardır.[vii]
Türkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de gittikçe yükselen gerginlik kapsamında tekrar harekete geçen Alman Bakan, bu defa her iki ülkeyi de kapsayan bir ziyarete çıkmıştır. Atina’yı ziyareti kapsamında Başbakan Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile görüştükten sonra, 25 Temmuz’da mevkidaşı Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirmek için Ankara’ya gelmiştir. Yükselen tansiyonun sadece Türkiye-AB ilişkilerine zarar vermekle kalmayacağını, aynı zamanda tırmanan gerginliğin her iki tarafa da zarar vereceğini ifade eden[viii] Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından Türk mevkidaşı ile bir basın toplantısı düzenleyerek objektiflerin karşısına geçmiştir. Burada gazetecilerin sorularını cevaplayan Çavuşoğlu, diyalogdan yana olduklarını, ancak bunun Yunanistan’ın maksimalist yaklaşımından vazgeçmesine bağlı olduğunu dile getirmiştir. Ziyaretin asıl amacının Doğu Akdeniz’deki gelişmeler olduğunu, ancak bunun yanında Libya ile ilgi konuların ele alındığını söyleyerek söze başlayan Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve GKRY’nin dışlayıcı tavrının uzun süredir devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca Doğu Akdeniz’de gerginliği arttıran tarafın kendilerinin değil, Yunanistan olduğunu ve Yunanistan’ın bir şımarık çocuk gibi davranmaktan vazgeçmesi gerektiğini de sözlerine eklemiştir. Çavuşoğlu, Yunanistan’ın bu şımarıklıktan vazgeçmemesi halinde gereğinin yapılacağını da söyleyerek sert bir üslup kullanmaktan çekinmemiştir. Almanya Dışişleri Bakanı Maas ise, bu konuda askeri bir çözüm beklemediklerini ve diyalogdan yana olduklarını, her iki tarafta da diyalog niyeti bulunduğunu söylemiş, diplomasiyle çözülecek bu sorunun belki zor ve ağır ilerleyeceğini, zaman alacağını ancak her iki tarın da anlaşmak için önkoşul aramamsı gerektiğini ifade etmiştir.[ix]
Türkiye-AB İlişkileri
Türkiye’nin yıllardır tam üyelik vaadiyle kapısında bekldiği AB’nin Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimde normatif bir güç olması dolayısıyla normatif bir dış politika izlediği iddia edilmektedir. Supranasyonel bir örgüt olarak sui generis bir yapıya sahip olan AB’nin soruna yönelik yapıcı bir tutum sergilemek yerine Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin irrasyonel taleplerinin destekçisi haline gelmesi, Birliğin tarafsız bir politika izlemesini güçleştirmektedir. Yunanistan ve GKRY’nin peşine takılarak Türkiye gibi birçok alanda karşılıklı bağımlılığın sürdürüldüğü bir ülke ile ilişkilerini zehirlemesi ve sorunun tarafı haline gelerek yaptırım tehdidiyle Türkiye’nin pozisyonunu değiştirebileceğini düşünmesi, Birliğin ortak bir dış politika üretirken tarafsız davranmasını zorlaştırmaktadır. Dahası, Yunanistan’ın ve Rum tarafının “sopa politikasının” bir aracı haline gelmesi, AB gibi demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan ve azınlık hakları gibi temel değerlerin bayraktarlığını yapan bir örgütün anlaşılması mümkün olmayan siyasi adımlar atmasına neden olmaktadır.[x] Neticede, Yunanistan’ın Türkiye’yi dengelemek adına her koşulda başvurduğu Avrupa, her kriz ve sorunda Yunanistan’ın avukatlığı vazifesinden yılgınlık göstermekten yerine getirirken, Türkiye-AB ilişkileri yaralar almaya devam etmektedir.
Mehmet BABACAN
[i] Uluslararası Politika Akdemisi (UPA), 16.02.2017 http://politikaakademisi.org/2017/02/16/prof-dr-baskin-orana-gore-turk-dis-politikasinin-kuramsal-cercevesi-ve-obd-kavrami/, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[ii] BBC Türkçe, “Doğu Akdeniz: Türkiye ve Yunanistan’ın Pozisyonları ne, sıcak çatışma riski var mı?”, 11.08.2020, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53727232, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[iii] Oğuz Güngörmez, “5 Soru: Doğu Akdeniz’de NAVTEX Gerginliği”, SETA, 23.07.2020 https://www.setav.org/5-soru-dogu-akdenizde-navtex-gerginligi/, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[iv] Oğuz Güngörmez, “5 Soru: Doğu Akdeniz’de NAVTEX Gerginliği”, SETA, 23.07.2020 https://www.setav.org/5-soru-dogu-akdenizde-navtex-gerginligi/, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[v] “Athens seeking tougher EU sanctions against Turkey, says deputy FM”, Ekathimerini, 26.08.2020 https://www.ekathimerini.com/256201/article/ekathimerini/news/athens-seeking-tougher-eu-sanctions-against-turkey-says-deputy-fm, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[vi] “Greek PM calls for EU sanctions against Turkey if “aggressive actions” continue”, Xinhuanet, 22.07.2020, http://www.xinhuanet.com/english/2020-07/22/c_139231476.htm, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[vii] “Statement of the Minister of Foreign Affairs, Nikos Dendias, following his meeting with his German counterpart, Heiko Maas (Athens, 21 July 2020)”, Helenic Republic, Ministry of Foreign Affairs, 21 Temmuz 2020, https://www.mfa.gr/en/current-affairs/top-story/statement-of-the-minister-of-foreign-affairs-nikos-dendias-following-his-meeting-with-his-german-counterpart-heiko-maas-athens-21-july-2020.html, Erişim Tarihi: 26.08 2020.
[viii] “Germany’s Maas calls for thaw in Turkey-Greece tensions in Mediterranean”, Daily Sabah, 25.08.2020, https://www.dailysabah.com/politics/germanys-maas-calls-for-thaw-in-turkey-greece-tensions-in-mediterranean/news, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[ix] “Bakan Çavuşoğlu’ndan sert Yunanistan açıklaması ‘Bu şımarıklıktan vazgeçin”, Hürriyet, 25.08.2020, https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bakan-cavusoglundan-sert-yunanistan-aciklamasi-bu-simarikliktan-vazgecin-41595521, Erişim Tarihi: 26.08.2020.
[x] Oğuz Güngörmez, “5 Soru: Doğu Akdeniz’de NAVTEX Gerginliği”, SETA, 23.07.2020 https://www.setav.org/5-soru-dogu-akdenizde-navtex-gerginligi/, Erişim Tarihi: 26.08.2020.