Giriş
Küresel kırılmaların yaşanmaya başladığı günümüz uluslararası sisteminde, devletlerin, çoğu zaman uluslararası konjonktürün getirdiği şekilde hareket etme davranışı içinde olduğu görülmektedir. Özellikle, bu konuda, birinci yılını dolduracak olan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkisini görmek de elzemdir. Yaşanan savaşın başta siyasi ve ekonomik olmak üzere çeşitli konularda uluslararası sistemde büyük sıkıntıların doğmasına neden olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan ve halen devam eden Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, Rusya’ya karşı tavır takınan ülkelerin ağır ekonomik imtihanlarla karşılaştığını göstermektedir. Kuzey Akım-1 ve Kuzey Akım-2 projeleri ile Avrupa’nın enerji alanındaki yaklaşık % 43’lük payıyla tekel haline gelen Rusya, yaşanan savaşın verdiği olumsuz tablonun faturasını kendisine karşı pozisyon alan ülkelere yansıtmaya başlamıştır. Bunun örneği olarak da, Rusya’nın Avrupa Birliği (AB) ülkelerine dönük doğalgaz yaptırımı gösterilebilir.
Savaşla Beraber Doğan Enerji Krizi
Uzunca yıllar boyunca Rusya’nın Avrupa kıtasında, enerji alanında tekelleşmesine karşı olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) defalarca AB’yi bu hususta uyarmıştır. Hatta Kuzey Akım-2 projesinin hayata geçmesine engel olmaya çalışmış ve Almanya’nın direnciyle de karşılaşmıştır. Hâl böyle olunca da, Avrupa’da enerji konusunda Rusya’nın eli güçlenmiştir.
Rusya ile Ukrayna arasında süren savaşa yönelik enerji konusunda belki de en ağır faturayı AB ülkeleri ödemektedir. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgalini ciddi ekonomik yaptırımlarla karşılık veren AB, Rusya’nın enerji kozunu kullanmaya başlamasıyla alternatif yollar arayışına girmişlerdir. Bu ülkelerin başında gelen İtalya, geçtiğimiz hafta Libya enerji şirketiyle doğalgaz ve elektrik enerjileri üzerine bir anlaşma imzalamıştır. Libya’dan hemen önce de benzer bir anlaşmayı Cezayir ile gerçekleştiren İtalya, AB ülkeleri içinde Rusya’nın enerji kozuna karşı önlemler üreten bir ülke haline gelmiştir.
İtalya-Libya Arasındaki Enerji Anlaşması
İtalya için oldukça kıymetli olan ve ülkenin geleceği açısından rahat nefes almasını sağlayacak olan ikili anlaşma geçtiğimiz hafta Libya’da imzalanmıştır. Anlaşma İtalyan enerji şirket ENI ile Libya enerji şirketi Noc arasında imza edilmiş ve böylelikle bölgede 8 milyar euroluk değere sahip doğalgaz alanındaki iş birliği üç yıllığına sağlanmıştır.[i] Anlaşma kapsamında, bölge ülkelerinin Akdeniz’de arama çalışmalarını yürüteceği belirtilirken, AB ülkelerinin de enerji kaynaklarına erişimi konusu garanti altına alınmıştır.[ii]
Cezayir’in ardından Libya tarafıyla böylesi bir anlaşma imzalamış olan İtalya, bölgede var olan profilinin yükseltilmesini hedeflemektedir. Dahası, bölge ülkeleriyle diyalog kanallarını açık tutarak, hem bölgenin, hem de kendisinin zenginleşmesine katkı sağlamayı da hedeflediğini söylemek mümkündür. Ayrıca, bu anlaşmayla AB’nin de rahat bir nefes alabileceği de göz ardı edilmemelidir.
İtalya-Libya Arasındaki Enerji Anlaşması’nın Türkiye’ye Olası Etkileri
İtalyan enerji şirketi ENI ile Libya enerji şirketi Noc arasında imzalanan anlaşmanın Türkiye’ye de muhtemel yansımaları olacaktır. Bunu iki hususta ele almak mümkündür: Doğu Akdeniz’deki nüfuz mücadelesi ve Türkiye’nin enerji dağıtım merkezi olma projesi.
Son yıllarda, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan nüfuzu, bu anlaşma ve sonrasında yaşanabilecek süreçle olumsuz etkilenebilir. Doğu Akdeniz’de etkinliğini artıran Türkiye, başta Kıbrıs Sorunu olmak üzere bölge ülkeleriyle de ciddi politik mücadele vermektedir. Geçmişte yürütülen tartışmalı dış politikanın telafisinin sağlanmaya başladığı günümüzde, Türkiye, bölge ülkeleriyle sorunlarını çözümlemeye ve bir dizi anlaşmalar imzalamaya başlamıştır. Bunun meyvelerini orta vadede almasını beklediğimiz Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukukun yetkisi çerçevesinde hareket ederek enerji kaynaklarına ulaşma arzusu, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın enerji alanında yarattığı olumsuz tablonun ardından başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bölge ülkelerini de ziyadesiyle rahatsız etmiştir, etmeye de devam edecektir. Bu durumu iyi okumaya çalışan Türkiye’nin, bölge ülkeleriyle sorunlarını çözüme kavuşturmaya çalışması, ikili ve çoklu iş birliklerine yönelmesi bir kazanç olarak görülebilir.
Muhakkaktır ki, bölgede sadece Türkiye’nin emelleri yatmamaktadır. Yukarıda da bahsi geçtiği üzere, Avrupa ülkelerinin bölgeye yönelik artan ilgisi, Türkiye’nin elini zayıflatabilir. Bölgesel rekabetten küresel bir rekabet alanına dönmesi muhtemel olan Doğu Akdeniz, çözümsüzlüğün merkezi halini de alabilir. Bu da, Türkiye’nin sadece bölge ülkeleriyle değil, aynı zamanda küresel aktörlerle de mücadele etmesini beraberinde getirecektir. Türk dış politikasının bu mücadeleye yönelik adımlar attığını görmek Türkiye açısından sevindirici olsa da, sürecin çözümsüzlük noktasına doğru ilerlemesi ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başından günümüze kadar geçen süreçte aktif bir diplomasi yürüten Türkiye, taraf seçmekten ziyade, arabulucu rolü üstlenerek yaşanan gerilimi dikkatli ve olumlu bir şekilde yürütmeyi başarmıştır. Nitekim bunu yakından gören bölgesel ve küresel aktörler, Türkiye’nin arabuluculuk rolünden memnuniyet duymaktadır. Rusya’nın da bunlardan biri olduğu aşikârdır. Dolayısıyla, Rusya, AB ülkelerine karşı kullandığı enerji kartını Türkiye’ye karşı kullanmamaktadır. Dahası, Rusya, Türkiye’nin Rus gazını dağıtan bir merkez haline gelmesini de istemektedir.
Sonuç
Büyük bir enerji dağıtım merkezi olma konusunda ilerleyen Türkiye’nin, Libya ve İtalya arasında imzalanan enerji anlaşmasıyla bir kırılım yaşayacağı söylenebilir. AB ülkelerine karşı dağıtım merkezi olma planları yürüten Türkiye, AB’nin alternatif güzergahlarla ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlamasından başta ekonomik olmak üzere siyasi alanda da olumsuz biçimde etkilenebilir. Türkiye’nin elini güçlendirecek olan dağıtım üssü olma projesi, hâlâ gücünü korusa da, ilerleyen senelerde azalma eğilimi de gösterebilir.
Tüm bu ihtimaller göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin enerji dağıtım merkezi olma projesine sıkıca sarılması ve Doğu Akdeniz sorununa ciddi ve kalıcı çözümler üretmesi gerekmektedir. Bunların sağlanabilmesi adına, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki tarafsız pozisyonunu sürdürmeli ve iki ülkeyle de dirsek temasını sıkı tutmalıdır. Dahası, Türkiye, arabuluculuk rolüyle de hem iki ülkenin, hem de küresel aktörlerin dikkatini çekmeye devam etmelidir. Doğu Akdeniz’deki nüfuzunu bir ivmeye kazandırması için geçmişte problemler yaşadığı ülkelerle ikili ve çoklu iş birliklerini sürdürmelidir. Kıbrıs Sorunu’nun çözümlenebilmesi için de, elindeki tüm kozları uluslararası platformlarda güçlü bir şekilde kullanarak, çözümsüzlüğün çözümünü bulmaya gayret göstermelidir.
Hüseyin YELTİN
[i] “İtalya-Libya arasında 8 milyar dolarlık enerji anlaşması”, BBC Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/articles/cnklknv947po, (Erişim Tarihi: 03.02.2023).
[ii] “Libya ile İtalya arasında ‘son 20 yılın en önemli enerji anlaşması’ imzalandı”, Euronews, https://tr.euronews.com/2023/01/28/libya-ile-italya-arasinda-son-20-yilin-en-onemli-enerji-anlasmasi-imzalandi, (Erişim Tarihi: 03.02.2023).