2024 BRICS+ KAZAN ZİRVESİ

upa-admin 25 Ekim 2024 588 Okunma 0
2024 BRICS+ KAZAN ZİRVESİ

Giriş

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in yer aldığı (BRIC) iş birliği örgütünün ismi, 2011 yılında Güney Afrika’nın katılımı sonrasında BRICS olarak değiştirilmiştir. BRICS, gelişmekte olan devletlerin çıkarlarını küresel zeminde daha fazla temsil etmek, adil ve kapsayıcı bir ekonomik düzen inşa etmek ve gelişmekte olan ülkelere uluslararası siyasette daha fazla temsil hakkı verilmesini amaçlamaktadır. 2001 yılında Goldman Sachs’ın iktisatçısı tarafından ortaya konan BRIC topluluğu, 2011 yılı Ekim ayında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eklenmesiyle BRICS ismini almıştır. Uluslararası sistemde yeni bir denge unsuru olarak farklı alanlarda iş birliğine yönelen üye devletler mevcut yapısal düzen karşısında alternatif güçler olarak tanımlanmaktadır. BRICS ülkeleri dünya yüzölçümünün dörtte birinden fazla ve aynı zamanda toplam nüfusları da dünya nüfusunun yüzde 40’ını aşmaktadır. BRICS’in yükselişi, küresel yönetişimin yeniden şekillendiğini, Asya’nın yükselişini ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik dayanışma modelini ortaya koymaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ile az gelişmiş ülkeler arasındaki düzenin daha adil bir şekilde olması yönünde artan girişimler BRICS ile karşılık bulmuştur.

Ekonomik ve Siyasi Boyutu

BRICS, hem kendi içerisinde kurumsallaşma yolunda önemli adımlar atarken, hem de uluslararası finansal sisteme daha fazla entegre olma arayışı içerisine girmektedir. BRICS, üye devletleri bölgesel barış çalışmaları, ülkeler arası diyalog arttırma ve çatışma yönetimi gibi konularda da beraber hareket etmektedir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın (WB) az gelişmiş ülkelere yönelik gerekli reformları yapmada geç kalması, yüksek faizli krediler sunması veya ülkeleri borç tuzağı içerisine çekmesi alternatif kurumların inşasını hızlandırmıştır. Özellikle IMF’nin adil olmayan kararları, tek taraflı yaklaşımı veya oy verme işleminde yürüttüğü çifte standart uygulamaları BRICS ülkelerinin değişime yönelik attığı adımların bir göstergesidir.

BRICS’in en önemli finansal ayağı olan Yeni Kalkınma Bankası’nın (NDP) 2016-2017 yılları arasında sulama, tarım ve ulaşım alanlarında 3,4 milyar dolarlık kredi kullandırması mevcut uluslararası finans örgütlerinin özellikle Dünya Bankası ve IMF’nin otoritesini sarsarken, uluslararası finans sektöründe değişim içerisinde olduğunu göstermektedir. BRICS üye devletlerinin Amerikan para birimi olan Dolar’ın yerine ikame para birimlerine yönelmesi ve özellikle Çin’in para birimi olan Yuan’ı uluslararası ticarette daha fazla kullanmaya başlaması, Batı merkezli ekonomik düzene daha az bağımlı olma yönündedir. Ekonomik gücün politik güç parametreleri üzerinde oynadığı dönüştürücü rol üye devletlerin artan bölgesel girişimleri içerisinde daha belirgin bir hale gelmiştir.

24-26 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşen  BRICS zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, kısa süre önce yaptığı bir açıklamada BRICS’in küresel ölçekte giderek artan ekonomik rolüne vurgu yaparak “Örneğin 1992’yi alalım. G7’nin payı yüzde 45,5 iken aynı yıl BRICS’in payı küresel GSYİH’nın yüzde 16,7’si idi. 2023’te bizim payımız yüzde 37,4’e yükselirken G7’ninki ise yüzde 29,3 oldu. Bu fark açılıyor ve açılmaya da devam edecek. Bu kaçınılmaz.” diye ifade etmiştir.

BRICS üyelerinin uluslararası kuruluşlar içerisinde artan reformist hamleleri veya küresel yönetişimde etkin olmaya çalışmaları realist bir politika izlediklerini göstermektedir. Batı karşıtı bir BRICS damgalamasından kaçınan topluluk, yeni dünya düzeninin temellerini derinden sarsmaktadır. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerinin ağırlıkta olduğu yeni alternatif oluşum daha adil, katılımcı, temsil edilen ve şeffaf bir yönetimi benimseyen küresel düzeni kurmayı amaçlamaktadır.  BRICS içerisinde ekonomik faktörlerden ve nüfus kaynaklı farklılıklardan dolayı Çin ve Hindistan diğer üye devletlere nazaran bir adım daha öne çıkmaktadır. Chatham House’un Direktörü Creon Butler’a göre, BRICS’i Batı gücüne meydan okuyabilecek bir blok olarak ele almakta ve Rusya’nın Batıyla olan mücadelesinde BRICS’i bir araç olarak görmektedir. BRICS zirve toplantıları sonrasındaki temel amaç dünya siyasetinde değişime yol açmak, uzun vadede gelişmekte olan ülkelerin geleceğine olumlu yönde katkı sağlayabilmek ve Batı merkezli bakış açısını kırabilmektedir.

Genişleme PolitikasıBRICS+

2023 yılında gerçekleşene 15. BRICS zirve toplantısında BRICS ülkelerin genişleme yönünde artan hamleleri, altı yeni üye devletler olan İran, Suudi Arabistan, Mısır, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Etiyopya’nın birliğe kabul edilmesi çok kültürlü, çok uluslu ve hatta çok dilli bir örgütün varlığını ortaya koymaktadır. BRICS, başka ülkelere de kapılarının açık olduğunu vurgularken, yeni üyeler nedeniyle grubun adını değiştirmeme kararı aldı. Ad olarak resmiyet kazanmasa da, bu nedenle genişlemiş BRICS’i BRICS+ olarak tanımlamalar yapılmaktadır. BRICS üyelerine yönelik talep artmaya devam etmektedir. Arjantin Javier Milei’nin devlet başkanlığına seçilmesinin ardından Aralık ayında BRICS üyeliğinden vazgeçtiğini bildirdi. Suudi Arabistan’ın ise resmi katılım süreci henüz tamamlanmadı. Üyeliğe ilgi duyan, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 40’tan fazla ülke olduğu belirtilmektedir.

2023’te Güney Afrika’da yapılan 15. zirvede BRICS’e üye olmak isteyen üyelere yönelik genel ilke, standart, kriter ve prosedürler üzerinde uzlaşıya varıldı. Rusya’nın Kazan bölgesinde düzenlenen 16. BRICS zirvesinde ise, yeni üyelere yönelik prosedürün işlemesi gerektiği vurgulandı. Karşılıklı yarara dayalı iş birliğini ön plana çıkaran örgüt, özellikle dayanışma, kapsayıcılık ve anlayış işbirliği ilkelerini öne sürmektedir.

BRICS üyelik kriterlerinde ise öne çıkan maddeler arasında,

  • BRICS’in daha güçlenmesini sağlamayı amaçlamak,
  • Tüm üye devletlerin diplomatik ilişki halinde olmak,
  • BRICS değer ve ilkeleri ile uyumlu olmak,
  • Mevcut BRICS üyelerine yönelik Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına dayanmayan yaptırımlar uygulamamak,
  • Gelişmekte olan ülkeler ve eşik ülkelerinin uluslararası sistemde daha fazla söz sahibi olmasının desteklenmesi,
  • Mevcut BRICS üyeleriyle güçlü ticari ilişkilere sahip olunması.

Bu kapsamda, gelişmekte olan ülkelerin çok kutuplu dünya düzenine geçişte kendilerine yer bulmaya çalışmaktadır. Ekonomik gelişiminin yanı sıra Mısır, Nijerya ve Etiyopya gibi büyük nüfusa sahip Afrika ülkelerinin de BRICS’e katılması, üye devletlerinin Afrika kıtasındaki gücünü arttırmasına fayda sağlayacaktır. Güney ülkelerinin BRICS çatısı altında kenetlenmesini Çin Devlet Başkanı Şi (Xi) Jinping, BRICS’in geleceğinin parlak olacağını, kalkınmada yeni bir sayfanın açılacağını ve BRICS iş birliğinin daha çok şey kazandıracağı yönünde açıklamalarda bulunmuştur.

Türkiye’nin BRICS’e üyelik için resmen başvuruda bulunduğu iddiası Eylül ayında açıklanmıştır. AK Parti/AKP sözcüsü Ömer Çelik, Türkiye’nin BRICS’e üye olma talebinin çok açık olduğunu, üyeliğe ilişkin sürecin devam ettiğini söylemiştir. Çelik, “Süreç devam ediyor, somut gelişme olursa paylaşırız” demiştir. 4 Eylül’de Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, “Türkiye tam üyelik başvurusunda bulundu. Bu başvuruyu değerlendireceğiz.” açıklamasını yaptı. Ankara’nın BRICS grubuna ilgisi ve Rusya ile enerji ve turizmin yanısıra savunma alanındaki iş birliği ve dostane ilişkileri ABD ve Avrupa’da Türkiye’nin geleneksel Batılı jeopolitik yöneliminden uzaklaşmaya başladığına ilişkin kaygıları beraberinde getirdi.

Sonuç

Liberal kurumsal anlayışı benimseyen otoriter ülkelerin ağırlıkta olduğu BRICS, küresel sorunlara tarafsız ve kolektif bir bakış açısı kazandırmayı amaçlamaktadır. BRICS topluluğunun ortak sorunlar karşısında kapsayıcı çözümler sunması, şeffaf ve kapsayıcı küresel yapının içeresinde iş birliğini arttırması yeni dünya düzeninin temellerini yeniden inşa edilmesini sağlamaktadır.

16. BRICS zirvesi yeni üye olan devletlerin katılım gösterdiği ilk zirve olması dolasıyla büyük önem taşırken, Türkiye’nin resmi üyelik başvurusu statüsüyle katılım sağlaması da dikkat çekicidir. Ayrıca, aralarında Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Belarus, Bolivya, Cezayir, Kazakistan, Küba, Myanmar, Nijerya, Pakistan, Senegal, Suriye, Tayland, Venezuela ve Vietnam’ın da bulunduğu ülkelerin üyelik için başvuruda bulundukları bildirilmiştir. Bu kapsamda, BRICS platformu aslında Batı örgütleri içerisinde yer almayan bir çok devlet için bir sığınabilecekleri bir liman gibi algılanmaktadır. 22 devlet başkanının ve 36 ülkenin heyetinin katılım göstermesi BRICS’e yönelik artan talebin bir göstergesidir. Batı medyası tarafından zirvenin yakından takip edilmesi ve özellikle Rusya’nın diplomatik üstünlüğü ve katılımcı ülkeler ile olan yakın ilişkisi göze çarpmaktadır. Yükselen güçlerin yer aldığı bu önemli iş birliği platformunun ileride G7’ye alternatif bir kuruluş olması yönünde söylemler artarken, Putin’in önderliğinde inşa edilen çok kutuplu yapısal mekanizmanın varlığı Batı için önemli meydan okuma olarak okunmaktadır. Özellikle, ülkelerin doların hegemonyasını kırmaya yönelik alternatif para birimlerine yönelmeleri, de-dolarizasyon sürecine yönelik artan girişimleri, yeni ticaret rotaları oluşturmaları ve her geçen gün genişlemeye yönelik açık kapı politikası yürütmeleri gelecek potansiyelinin olduğunu göstermektedir.

Batı’nın en önemli askeri ve savunma örgütü olan NATO’nun üyesi ve yaklaşık 40 yıldır Avrupa Birliği/AB’nin aday ülkesi olan Türkiye, BRICS ülkeleri ile ilişkilerini geliştirerek bu platformun bir parçası olmayı istemektedir. İlk defa bir NATO ülkesi, BRICS içerisinde üye olma yönünde resmi bir başvuruda bulunmuştur. Türkiye’nin üyelik başvurusu BRICS’in doğu eksenli bir ittifak olmadığı yönündeki algıyı değiştirmesine yardımcı olacaktır. Türkiye,  ticaretin BRICS ülkeleri ile geliştirilmeyi, ülkelerin avantajlı üstünlüklerinden faydalanarak yeni pazarlar açabilmeyi, jeopolitik avantajını siyasi ve ekonomik bir üstünlüğe çevirebilmeyi  amaçlamaktadır. Batı tarafından uzun yıllardır maruz kaldığı yaklaşıma  cevap niteliği taşıyan üyelik başvurusu, bir nevi gözdağı verme amacı da taşımaktadır. Zira her ne kadar BRICS ekonomik temelli bir örgüt olsa da, üye devletlerin Batı dışından olması, ekonomik gücün politik dönüşüm etkisi yaratacağı ve ülkelerin değer çıkar ikilemi arasında kaldığında ulusal çıkar ekseninde daha fazla hareket etmeye yönelik hareket ettiği aşikârdır.

Dr. Seda Gözde TOKATLI

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.