Avrupa ile Rusya arasında kritik bir bölgede kurulu küçük bir devlet olan Moldova, şu sıralar Avrupa Birliği (AB) ile Rusya Federasyonu (Rusya) arasında Rusya’nın Kırım ilhakı ve Ukrayna Savaşı ile başlayan sert mücadele döneminde jeopolitik açıdan önem kazanıyor. Ancak aynı zamanda, artan bu öneme paralel olarak, Moldova üzerinde iki güçlü tarafın güç mücadelesi de giderek keskinleşiyor.
Hatırlanacağı üzere, Moldova’da 20 Ekim ve 3 Kasım 2024 tarihlerinde iki turlu olarak düzenlenen Başkanlık seçimlerini, AB yanlısı Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS) destekli bağımsız aday Maia Sandu kazanmıştı. Sandu, Rusya yanlısı Moldova Cumhuriyeti Sosyalist Partisi (PSRM) adayı Alexandr Stoianoglo’yu ikinci turda yüzde 55,35 oyla geçmeyi başarmış ve Cumhurbaşkanı seçilmişti. Seçimin ilk turuyla eş zamanlı olarak düzenlenen AB üyeliği referandumunda da, Moldova halkı, beklentilerin altında kalsa da, yüzde 50,46 düzeyinde bir destekle AB’ye tam üyeliğe destek kararı almıştı. Seçimler, Rusya’nın sürece müdahale ettiği gerekçesiyle çeşitli polemik ve tartışmalara da neden olmuş ama bu iddialar Kremlin tarafından reddedilmişti. Referandumda Moldova’nın özellikle başkent Kişinev gibi büyük şehirlerinde AB’ye destek yüksek seviyelerde olurken, Gagavuzya ve Transdinyester gibi Rusya’nın siyasi, ekonomik ve kültürel etkisinin yüksek olduğu bölgelerde ise AB üyeliğine karşıtlık yüksek düzeye ulaşmıştı.
Moldova haritası
Bu bağlamda, Moldova’nın bölünmüş siyasi yapısı, bu ülkeyi AB-Rusya denkleminde oldukça riskli bir duruma sokmuş gibi gözükmektedir. Öyle ki, birçok gözlemci, Rusya’nın Ukrayna Savaşı sonrasında Moldova’yı da kendi etki alanına askeri bir müdahale ile alabileceğini düşünürken, ülkenin Rusya’ya sempati duyan bölgelerindeki güç mücadelesi de derinleşmektedir. İşte bu ortamda, Moldova Cumhurbaşkanı Sandu, Twitter (X) hesabından yayınladığı Türkçe ve Moldovaca (Rumence) olarak yayınladığı mesajında, Moldova Cumhuriyeti’ne bağlı Gagavuz Özerk Yeri veya Gagavuzya’nın kuruluşunun 30. yılını kutlamış ve UNESCO tarafından tehlikede olduğu belirtilen Gagavuz Türkçesi’nin kullanımının yaygınlaştırılmasının önemini belirterek, bir anlamda Rusça ve Rusya’nın bölgedeki kültürel etkisine karşı bir tür set oluşturma amacını ortaya koymuştur.
Rusya’nın sevildiği bir diğer bölge olan ayrılıkçı Transdinyester’de ise Rusya’nın askeri birlikleri bile bulunmaktadır ki, bu da durumun ilerleyen dönemde sorunun derinleşmesi halinde askerileşmesi riskini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Moskova, Moldova’nın AB ve NATO’ya üyeliğini Ukrayna örneğinde olduğu gibi şiddetle reddederken, bilhassa NATO’ya üyeliğin Rusya’nın çıkarları açısından çok riskli olacağı düşünülmektedir. Moldova’nın halen süreci devam eden AB üyeliği konusuna da hiç sıcak bakmayan Moskova için, yine de, AB, henüz askeri bir niteliği olmaması sebebiyle, NATO’ya kıyasla daha az riskli ve adeta “kötünün iyisi” bir tercih olarak görülebilir.
Her ne gelişme olursa olsun, Moldova, Rusya ile Batı arasındaki mücadelenin önemli eksenlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Bu nedenle, bundan sonra bu ülke siyasetini iyi gözlemlemek gerekmektedir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ