Giriş
2025’te gerçekleştirilen iki ülke Dışişleri Bakanları Sergey Lavrov ile Hakan Fidan arasındaki görüşme, Türk-Rus ilişkileri açısından kritik bir dönemeçte önemli bir diplomatik temas olarak öne çıkmaktadır. Bu görüşme, hem ikili ilişkilerin geleceği, hem de bölgesel güvenlik ve dünya politikasına dair önemli ipuçları sunmaktadır. Bilimdiği üzere, Lavrov Rusya Dışişleri Bakanı, Hakan Fidan da Türkiye Dışişleri Bakanı olarak her iki ülkenin dış politikasının şekillendirilmesine Devlet Başkanlarının (Putin ile Erdoğan) hemen ardından önemli ölçüde etki eden merkezi figürlerdir.
Görüşmenin Arka Planı
Lavrov ve Fidan arasındaki görüşme, Türk-Rus ilişkilerinin dönüm noktalarından birini oluşturuyor. 2020’lerin başlarında, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, çok boyutlu bir stratejik ortaklık olarak şekillenmeye başladı. Bu ilişkiler, ekonomik, askeri ve siyasi alanlarda genişlemeyi hedeflemiş, özellikle enerji, savunma sanayisi ve bölgesel meselelerde ortak çıkarlar öne çıkmıştır. Ancak iki ülke arasında zaman zaman görüş ayrılıkları ve gerilimler de yaşanmıştır. Suriye’deki çatışmalar, Azerbaycan-Ermenistan gerilimi ve Ukrayna Savaşı’nın başlaması, her iki ülkenin dış politikalarını doğrudan etkilemiş ve bu gibi temaslar bu bağlamda büyük önem taşımıştır.
Lavrov’un ve Fidan’ın görüşmesi, ikili ilişkilerdeki potansiyel kırılganlıkları ve gelecekteki yönelimi tartışmak amacıyla yapılmıştır. Özellikle Ukrayna’daki savaş ve bölgesel güvenlik meseleleri, iki ülkenin ilişkilerini yeniden şekillendiren ana faktörler arasında yer almıştır.
Enerji ve Ekonomik İlişkiler
Enerji, Türk-Rus ilişkilerinin belki de en stratejik ve önemli boyutlarından biridir. Türkiye, Rusya’nın doğalgazını ve petrolünü alması bağlamında çok önemli bir pazar (müşteri) konumundadır. TürkAkım doğalgaz hattı ve Mersin-Akkuyu Nükleer Santrali gibi projeler, iki ülke arasındaki güçlü ekonomik ve stratejik bağları simgelemekte ve ilişkileri koparmamak konusunda iradelerini ortaya koymaktadır.
Lavrov ve Fidan arasındaki görüşmede, bu projelerin geleceği ve yeni enerji iş birlikleri masaya yatırılmıştır. Özellikle Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlamak amacıyla Rusya ile olan enerji bağımlılığı, her iki taraf için de kritik bir konu olarak öne çıkmaktadır. Diğer yandan, Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma çabaları ve alternatif enerji kaynaklarına yönelme planları da Moskova’nın dikkatini çekmektedir.
Görüşmenin bir diğer önemli boyutu ise, ticaret ve ekonomik iş birliğinin arttırılmasıydı. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik uyguladığı Batı ambargoları, Türkiye’nin bu ambargoları aşmak adına ticaret hacmini arttırma yönündeki adımlarını hızlandırmıştır. Bu bağlamda, Lavrov ve Fidan’ın görüşmesinde, her iki ülkenin ekonomik entegrasyonunu derinleştirecek yeni anlaşmaların imzalanması olasılığı gündeme gelmiştir.
Bölgesel Güvenlik ve Suriye Meselesi
Bir diğer kritik başlık ise bölgesel güvenlik meseleleridir. Özellikle Suriye iç savaşı, her iki ülkenin dış politikasını doğrudan etkilemektedir. Rusya, Suriye’deki Esad rejiminin en güçlü destekçisi konumundayken, Türkiye ise muhalif gruplara verdiği destekle öne çıkmıştır. Ancak her iki ülke de Suriye’deki çatışmanın sonlandırılmasını istemiş ve bölgenin istikrarını sağlamak için çeşitli diplomatik adımlar atmışlardır.
Lavrov ve Fidan’ın görüşmesinde, Suriye’deki gelişmelerin yanı sıra, Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki askeri operasyonları ve Rusya’nın bu operasyonlara verdiği tepki de önemli bir yer tutmuştur. Rusya’nın Türkiye’nin güvenlik kaygılarına duyduğu empati gösterdiği, ancak bu kaygıların çözülmesi için daha fazla diplomatik çaba sarf edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu konuda, Türkiye’nin uzun vadede Suriye’deki siyasi çözüm sürecine daha fazla müdahil olması gerektiği düşünülmektedir.
Ukrayna Krizi ve Uluslararası Politika
2022’de patlak veren Ukrayna-Rusya Savaşı, Türkiye’nin dış politikasını önemli ölçüde etkilemiş ve Türk-Rus ilişkilerinin geleceğini şekillendiren önemli bir faktör haline gelmiştir. Türkiye, Ukrayna’ya insani yardım göndermiş ve savaşın başından itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne desteğini açıklamıştır. Diğer yandan, Türkiye, Rusya ile ekonomik ilişkilerden ve enerji bağımlılığından dolayı savaşın çok taraflı bir çözümle sonuçlanmasını savunmakta ve Batı’nın istediği gibi Moskova ile ilişkilerini kesmeye yanaşmamaktadır.
Lavrov ve Fidan arasındaki görüşmede Ukrayna meselesi de kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Lavrov, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonlarını savunmuş ve Batı’nın müdahalesinin gerilimi arttırdığını ifade etmiştir. Hakan Fidan ise, Türkiye’nin barışçıl bir çözüm arayışını sürdürdüğünü vurgulamış, ancak aynı zamanda Rusya’nın güvenlik endişelerinin de dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Türkiye’nin bu tarz denge kurma çabası, hem Rusya, hem de Batı ile olan ilişkilerini yönetmede kritik bir rol oynamaktadır. Bu, Türkiye’nin büyük bir felaketle (büyük güçler arasında çatışma) sonuçlanabilecek kritik bir konuda küresel güvenlik bağlamında da sorumlu bir aktör olduğunu ve soyut idealler yerine gerçek durumlara göre hareket ettiğini göstermektedir.
Stratejik Ortaklık ve Gelecek Perspektifi
Lavrov ve Fidan arasındaki görüşme, Türk-Rus ilişkilerinin geleceği açısından büyük bir stratejik öneme sahiptir. İki ülke arasındaki ilişkiler, çok katmanlı bir yapıya sahiptir ve bu ilişkilerin geleceği, sadece ikili bağlarla sınırlı kalmayıp, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelerle de şekillenecektir. Türkiye, NATO üyeliği ve Batı ile olan ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, Rusya ile olan ilişkilerinde denge politikası izlemeye devam edecektir. Bu, her iki ülkenin çıkarlarını ve ulusal güvenlik endişelerini dengeleme çabası anlamına gelmektedir. Ancak Türk-Rus ilişkilerinin bu şekilde hızla gelişmeye devam etmesi, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin giderek daha yoğun bir şekilde “NATO’nun güney kanadı” kimliğinden sıyrılarak bir “ara bölge” kimliği geliştirmesine neden olabilir. Bu konuda Türkiye’de son yıllarda ciddi bir istek olsa da, Rusya’nın Batılı demokratik değerlerden kopmuş bir devlet olarak algılanması, entelektüel çevreler açısından halen ciddi bir sorundur.
Sonuç olarak, Lavrov ve Fidan arasındaki görüşme, Türk-Rus ilişkilerinin daha da derinleşmesi, ancak aynı zamanda karşılıklı güven ve çıkarlar doğrultusunda dengeli bir iş birliğinin inşa edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Gelecek yıllarda, her iki ülke de küresel düzeydeki gelişmeleri göz önünde bulundurarak dış politikalarını şekillendirmeye devam edecektir.
Oğuzhan MANİOĞLU