Giriş
2025 yılı, küresel siyasal sistemde önemli kırılma noktalarının yaşandığı bir yıl olarak dikkat çekmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Donald Trump’ın ikinci başkanlık dönemine başlaması ve Almanya’da Friedrich Merz’in Şansölye olarak göreve gelmesi, Transatlantik ilişkilerin yeniden şekillenmesinde belirleyici rol oynamıştır.
Bu makale, Trump ve Merz arasında 2025 yılında Washington’da gerçekleşen ikili görüşmeyi tarihsel, diplomatik ve stratejik bağlamlarda incelemekte; NATO’nun geleceği, Ukrayna krizi, ekonomik ilişkiler ve enerji güvenliği gibi başlıklar üzerinden Transatlantik ortaklığın dönüşümünü analiz etmektedir. Liderlerin politik vizyonları ve görüşmenin uzun vadeli etkileri de karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır.
Jeopolitik Gerilimler ve Liderlik Değişimleri
2020’li yıllar, küresel sistemde güç merkezlerinin doğuya kaydığı, Batı ittifaklarının dayanıklılığının sorgulandığı ve iç siyasi dönüşümlerin dış politikaya yansıdığı bir dönem olmuştur. 2025 yılına gelindiğinde, hem Amerika Birleşik Devletleri (ABD), hem de Almanya önemli liderlik değişimleri yaşamıştır. Donald Trump’ın 2024 başkanlık seçimlerini kazanarak Beyaz Saray’a dönmesi ve Friedrich Merz’in Almanya’da Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) liderliğindeki koalisyon hükümeti sayesinde SPD desteğiyle birlikte Şansölye olması, Transatlantik ilişkilerin karakterini önemli ölçüde etkilemiştir.
Trump-Merz görüşmesi, yalnızca iki liderin kişisel ajandaları doğrultusunda değil, aynı zamanda NATO’nun yeniden tanımlanması, Avrupa Birliği’nin stratejik bağımsızlık arayışı ve küresel enerji rekabeti bağlamında da kritik öneme sahiptir.

Merz ve Trump
Trump ve Merz: Liderlik Tarzları ve Dış Politika Vizyonları
Donald Trump: Yeniden Ulusalcı Bir Dış Politika
Donald Trump, ikinci dönemine başlarken “America First” (Önce Amerika) doktrinini daha yapılandırılmış biçimde uygulamaya koymuştur. 2017-2021 dönemindeki pragmatik ve agresif dış politikasını, bu kez kurumsal mekanizmaları yeniden şekillendirerek hayata geçirmektedir. NATO’ya yönelik finansal eleştiriler, Çin karşıtlığı, göç politikaları ve ticaret savaşları bu dönemin de temelini oluşturmuştur.
Friedrich Merz: Ekonomik Liberallik ve Transatlantikçiliğin Yeni Yüzü
Friedrich Merz, Merkel döneminin pragmatizmine kıyasla daha ideolojik, piyasa yanlısı ve Transatlantik yönelimi güçlü bir lider olarak öne çıkmaktadır. Avrupa Birliği içinde Almanya’nın liderliğini pekiştirme arzusu ile ABD ile ilişkilerde dengeyi gözetme isteği arasındaki hassas çizgide ilerlemektedir. Merz, özellikle güvenlik ve enerji politikalarında ABD ile koordinasyonun kaçınılmaz olduğunu savunmaktadır.
Görüşmenin Diplomatik Arka Planı
2025 yılı itibarıyla dünya sahnesinde başlıca dinamikler şunlardır:
- Rusya-Ukrayna Savaşı halen devam etmektedir ve Batı ittifakı açısından bir dayanıklılık testi sunmaktadır.
- Çin’in yükselen ekonomik ve teknolojik gücü, ABD’nin Asya-Pasifik’e odaklanmasını gerektirirken, Avrupa’nın stratejik konumunu da yeniden düşünmesini zorunlu kılmaktadır.
- AB içinde stratejik özerklik tartışmaları, Fransa-Almanya ekseninde daha yüksek sesle dillendirilmektedir.
Trump ve Merz arasındaki görüşme bu jeopolitik tablo içinde, karşılıklı beklentilerin test edildiği stratejik bir buluşma olmuştur.
Zirve Gündemi: Temel Konular ve Tartışma Alanları
NATO’nun Geleceği ve Askeri Harcamalar
Trump, önceki döneminde olduğu gibi NATO üyelerinin yeterli savunma harcaması yapmadığını vurgulayarak, Almanya’nın % 2 GSYİH savunma harcaması hedefini karşılamaması durumunda ABD’nin Avrupa’daki askeri varlığını azaltabileceğini yinelemiştir. Merz ise, Almanya’nın savunma bütçesini % 2,1’e çıkarmayı taahhüt etmiş; ancak bu bütçenin Avrupa savunma girişimleriyle uyumlu olarak kullanılacağını belirtmiştir. Bu bağlamda, görüşme, NATO içinde “yük paylaşımı” ve “karar alma yetkisi” tartışmalarını yeniden gündeme getirmiştir.
Ukrayna Krizi ve Ortak Strateji
Zirvenin en kritik gündemlerinden biri Ukrayna’daki savaşın seyri olmuştur. Trump, ABD’nin askeri yardımının sınırlandırılması gerektiğini, Avrupa’nın daha fazla sorumluluk alması gerektiğini savunmuştur. Merz ise, Ukrayna’nın Batı’nın güvenlik cephesi olduğunu ve yardımın devamının hayati önem taşıdığını dile getirmiştir.
Sonuç olarak, taraflar şu maddeler üzerinde anlaşmaya varmıştır:
- ABD, yalnızca savunma amaçlı silah sistemleri temin edecektir.
- Almanya, AB üzerinden sivil altyapı ve ekonomik destek sağlayacaktır.
- Ortak istihbarat paylaşımı arttırılacaktır.
Transatlantik Ticaret: Gerilim mi, Yeniden İş Birliği mi?
Trump yönetimi, ticaret açığını kapatmak amacıyla Avrupa’dan ithal edilen otomobillere yönelik tarifeleri artırmayı gündeme getirmiştir. Merz, Almanya’nın dış ticaret fazlasının serbest piyasa kuralları çerçevesinde şekillendiğini vurgulamış ve Trump’ın korumacı politikalarına karşı çıkmıştır. Zirve sonunda taraflar arasında şu konuda mutabakat sağlanmıştır:
- Yeni Transatlantik Ticaret Komisyonu kurulacak.
- Dijital ekonomi ve yapay zekâ gibi alanlarda ortak regülasyon çalışmaları başlatılacak.
Enerji Güvenliği ve LNG İş Birliği
Enerji, görüşmenin stratejik önemdeki diğer bir başlığıdır. Avrupa’nın Rusya’dan doğalgaz alımını azaltma çabası, ABD’nin LNG ihracatını artırma isteği ile örtüşmektedir. Merz, Almanya’nın yeni LNG terminalleri kurma planını ve hidrojen enerjisine yönelik yatırımları paylaşmıştır.
Görüşme sonrası taraflar, “ABD-AB Enerji Dayanışma Paktı” taslağında anlaşmaya varmışlardır. Bu pakette:
- ABD, Almanya’ya yıllık 50 milyar m³ LNG ihraç edecektir.
- Ortak enerji altyapısı projeleri AB fonlarıyla desteklenecektir.
Liderlik Diplomatisi: Kişisel İlişkiler ve Siyasi Miraslar
Trump ve Merz arasındaki kişisel etkileşim, politik pozisyonlardan bağımsız olarak oldukça profesyonel ve stratejik bir çizgide ilerlemiştir. Trump’ın doğrudan ve zaman zaman kışkırtıcı üslubu ile Merz’in teknik ve kurumsal yaklaşımı arasında bir denge kurulmuştur. Bu etkileşim, 1980’lerden beri süregelen ABD-Almanya ilişkilerinde yeni bir “fonksiyonel ittifak” modelinin doğduğunu göstermektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
Trump-Merz görüşmesi, Batı dünyasının 21. yüzyılda karşılaştığı en karmaşık güvenlik ve ekonomik zorluklara yanıt aradığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu zirve, NATO’nun yük paylaşımı sorununu, Ukrayna krizinde ortak dayanıklılığı, ticari rekabetin düzenlenmesini ve enerji arz güvenliğini merkezine alarak, Transatlantik ilişkilerde “Yeni Realizm” dönemini başlatmıştır. Görüşme, stratejik uyumdan ziyade karşılıklı çıkarları optimize etmeye dayalı yeni bir modelin sinyallerini vermiştir. Bu durum, gelecekte daha özerk ama hâlâ iş birliğine açık bir Transatlantik yapı doğurabilir.
Oğuzhan MANİOĞLU
























































