Geçen hafta Arif Sağ olayına ilginç diyerek yazıma son vermiştim. Unutkan okurlarımız için toparlayayım. Davet üzerine Hollanda’ya konser vermek için gelen Arif Sağ havaalanında tam iki defa zorluklarla karşılaşıyor. Hollanda devleti tarafından davetli olmasına rağmen, hem prova için geldiği gün (Perşembe 10 Mayıs 2012), hem de konser günü (Pazar 13 Mayıs 2012) gümrük memurları tarafından durduruluyor. 10 Mayıs 2012 tarihinde ancak Lahey Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin müdahalesi ile Hollanda’ya girebilen Sağ, Pazar günü yine gümrük memurları tarafından 45 dakika boyunca büroda bekletiliyor. Daha sonra gümrük memurlarına verdiği yeşil diplomat pasaportu (Arif Sağ uzun süre milletvekilliği yapmıştır Türkiye’de) Hollandalı bir gümrük memuru tarafından yüzüne fırlatılıyor.
Hollanda Uyum Sağlama Bakanı Leers bu gümrük memurlarını savunarak “Haklılar, doğruyu yaptılar. Her zaman dikkatli olmak lazım, kaçak olarak Hollanda’ya gelmek isteyen Türk çok” diyerek ırkçı tavırlarını belli etti.[1] Zaten o aynı Leers daha önce, Hollanda’da Türkçe dilinin yasaklanmasını arzu ettiğini beyan etmişti.[2] Bu gibi olaylar, uzun süre Hollanda’yı bana karşı savunan annemin bile fikir değiştirmesine neden oldu. Türkiye’yi yetmiş ve seksen darbelerinden bilen annem, Hollanda’daki açık görüşlülüğü her zaman bana karşı savunmuştur. Ta ki bu ekonomik kriz Hollanda’nın yabancı düşmanlığını yine körüklemesine kadar. Annem de düşünmeye başladı: “Türkiye’de şimdiye kadar o kadar çok kriz yaşadık, ama hiç yabancılara veya etnik kökeni farklı olanlara suç atmadık”. Bu doğru, sağcılar gidip solculara suç attı ve tam tersi ama ideolojiye bağlandı. Etnik köken kavgası olmadı hiç, 1999 yılında bankalar iflas edince herkes Lazlara saldırmadı. Lazca’yı yasaklamak istemedi ve Laz şarkıcıları gümrükte tutuklamadı.
Böylece herşeyin tam tersine döndüğünü görüyorum. Uzun yıllar boyunca Hollanda’yı bana karşı savunan ve Türkiye’yi eleştiren annem, şimdi Türkiye’ye temelli dönme planları yapmakta. En ilginç olan da şudur ki, kendisi 4,5 yıl aranın ardından tekrar Türkiye gitti geçen ve döndüğünde küçük çocuklar gibi mutluydu. “Herşey çok güzel artık Türkiye’de!” diyerek ekonomik durumu anlatıyordu. Siyasi durumlardan o kadar mutlu olmasa da, Hollanda’yla mukayese ederek Türkiye’yi artık tercih ediyor. Yetmiş ve seksen yıllarının askeri darbelerinin geçmişte kaldığını ve azınlık sorununun artık Hollanda’da olduğunu yavaş yavaş herkes annem gibi fark ediyor.
Aslında ne kadar ilginç, şimdi ben kendimi Hollanda’yı savunurken buluyorum. Hollandalı meslektaşlarıma karşı Türkiye’yi savunurken, Türk kökenli Hollandalılara karşı da Hollanda’yı savunurken buluyorum kendimi. Neden mi? Sonuçta ben Hollanda’yı eksikleri ve hatalarından dolayı sevmiyorum; bütün eksikleri ve hatalarına rağmen seviyorum.
Armand SAĞ
[1] Marije Willems, Leers: Turkse zanger is correct behandeld, NRC Handelsblad Gazetesi, 16 Mayıs 2012. Bkz: http://www.nrc.nl/nieuws/2012/05/16/leers-turkse-zanger-is-correct-behandeld/.
[2] İris Kip, Arif Sag opent rechtszaak tegen Nederland, In Perspectief Haber Portalı, 20 Mayıs 2012. Bkz: http://www.allesinperspectief.nl/Nederland/arif-sag-opent-rechtszaak-tegen-nederland.html.