OBAMA DOKTRİNİ

upa-admin 11 Aralık 2014 3.691 Okunma 0
OBAMA DOKTRİNİ

“Düşünüyorum da, artık beni tatmin eden şey aileme ve beni seçen insanlara karşı faydalı olmak, çocuklarımızın hayatını bizimkinden daha umutlu kılacak bir miras bırakmaktır.”

Bu sözler, ABD’nin 44. Başkanı olarak koltuğa oturan Barack Hüseyin Obama’nın iktidarının ilk günlerinde dilinden dökülen cümlelerden biriydi. Başkan Obama’nın; uluslararası siyaset ateşininin yakıcılığının doruk noktasına çıktığı, bölgesel sorunların ekonomik, siyasal ve toplumsal anlamda kronikleştiği bir dönemde işbaşı yapması, siyahi ve babası Müslüman olan bir aileden gelerek “süper gücün” direksiyon koltuğuna oturması ve başta ABD siyaseti olmak üzere uluslararası konjonktürün yeniden yapılandırılacağı ve terörle mücadele başta olmak üzere coğrafi sorunların ve yerle bir olan Amerikan imajının tekrar itibar kazandırılması yönünde çalışmalar yapacak olması, hem ABD, hem de dünya için büyük bir şanstı.

Bush ve Obama’nın politik anlayışı arasındaki farklar

Siyasetin ve uluslararası ilişkilerin esasında karşılaştırma yer almaktadır. Bir başka ifade ile, “demir mi, yoksa bakır çubuk mu daha iyidir” sorusunun cevabı, uluslararası ilişkiler disiplininde hangisinin daha iyi olmasından ziyade, bu iki çubuğun birbirlerinden farklı hangi özelliklerinin olduğuyla ilgilenir. Obama’dan önce Başkanlık koltuğunda oturan George W. Bush’un dış politika stratejisi; düşmanla konuşmayan, tek taraflı eylem stratejisi benimseyen, ulusal güvenlik kavramını tek taraflı olarak sadece güç uygulama çerçevesinde tanımlayan bir profile sahipti. Obama’nın yeni dış politika stratejisi ise; tek taraflı politikalardan uzak, İran ile yakın diyalog süreci, Rusya ile yeni bir beyaz sayfa açmak, İslam dünyası ile yakın ilişki kurmak ve Irak ile Afganistan’da uluslararası güçlerle işbirliği şeklindeydi. Yani Bush’un muhafazakar “şahin” politikalarından uzak, yapıcı bir dış politika yolu benimsenmişti.

Başkan Obama’nın Doktrini her kesime umut olmuştu

Başkan Obama, ilk dönemine Müslüman dünyası nezdinde Amerikan imajını düzeltmek için hızlı bir giriş yaptı. İlk deniz aşırı resmi ziyaretini Türkiye’ye yaparken, ünlü Kahire konuşmasında ise Müslümanlara zeytin dalı uzattı. Uluslararası toplum, Amerika’nın vahşi emperyalizminin sona erdiğini ve artık “İslam” ile “terör” kelimelerinin yan yana kullanılmayacağını düşünüyorlardı. Tıpkı diğer önemli ABD Başkanlarından olan Eisenhower, Nixon, Carter gibi, Obama’nın da kendi doktrini ile Amerika’nın uzun vadeli siyasetine yön vereceği düşünülüyordu.

Bu düşünceyi sağlayan ise; Obama’nın Başkan seçildiğinde ülkesinin o dönem içinde bulunduğu siyasi buhrandan çıkarma ve Batı’ya entegre edilecek yeni bir ideolojinin bulunması çabası içerisinde olmasıydı. Gerçekten de Obama’nın, Irak ve Afganistan’dan askerlerini çekme sürecini başlatması, İran ile Ahmedinejat döneminde başlattığı diyalog denemelerini Hasan Ruhani ile birlikte somut bir zemine oturtması ve dış politikada kollektif işbirliği içinde olma gayreti ile önemli başarılar elde etti.

Bazı dosyaların yeri değişmiyor

Fakat bu hususta dikkat edilmesi gereken bir başka nokta; hangi ABD Başkanı iktidara gelirse gelsin, çantasında bazı dosyaların koşullar her ne olursa olsun yer almak zorunda olmasıdır. Örneğin İsrail’in ulusal güvenliği, ABD’nin ulusal güvenlik stratejilerinin önemli başlıklarından birisidir. Ayrıca Çin ve Rusya’nın çevrelenmesi, enerji kaynaklarının kontrolü, sağlık ve silah sektörleri gibi hususlar her Amerikan Başkanı’nın masasına konulan hayati dosyalar arasındadır.

Obama Doktrini’nin Bush Doktrini’ninden farkları

Dolayısıyla Obama’nın da bir doktrini olduğunu düşünecek olursak, bunun oğul Bush’un “önleyici vuruş” (preemptive strike) yani potansiyel tehlike ve tehdit arz eden bölgelere önceden müdahale ile bertaraf etme politikasına karşıt olarak, öncelikle diyalog mekanizmasının çalıştığı, izolasyon yerine sisteme entegrasyon ile tehdit görülen ülkelerin kontrol altına alınması ve işbirliği gibi yeni unsurlar içermekteydi.

Obama sonrası dönemde ise; Türkiye’nin sorunun değil, çözümün parçası olacak şekilde pozisyon alması büyük önem teşkil ediyor. Başkan Obama son dönemini tamamlarken, ne yazık ki hedeflediği amaçları hayata geçirememenin mutsuzluğunu yaşıyor. Kuşkusuz, Orta Doğu meselesi bu manada daha çok su kaldırmaya devam edecek.

 

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.