YEMEN: ORTADOĞU’NUN AYNASI

upa-admin 19 Ocak 2015 3.234 Okunma 0
YEMEN: ORTADOĞU’NUN AYNASI

Arap Yarımadası’nın güney ucunu oluşturan Yemen, Paris’teki Charlie Hebdo saldırısının ardından bir kez daha gündeme geldi. Nitekim saldırıyı gerçekleştiren Kuaşi kardeşlerin Yemen’deki El Kaide unsurları ile yakın ilişki içerisinde olduğu ve bu ülkede silah eğitimi aldığı ortaya çıkmış durumdadır. Ancak Fransa’daki saldırının ardından gündeme gelen Yemen’de, son dönemde neler olduğu fazlaca irdelenmemektedir. Halbuki bu ülke oldukça stratejik bir noktada bulunmasının yanı sıra, ciddi bir iç savaş gerçekliği ile de karşı karşıyadır.

Önceleri Kuzey ve Güney olmak üzere iki ayrı bağımsız devletten oluşan ve 1990 yılında tek bir devlet çatısı altında birleşen Yemen, o tarihten bu yana ciddi bir siyasal istikrarsızlık ve iç savaş gerçekliği ile yaşamaktadır. Önceleri Kuzey Yemen’in, şimdi ise tüm Yemen’in başkenti olan San’a’nın, Aden’in merkez olduğu güney toprakları ve kuzey-kuzeydoğu kesimler başta olmak üzere ülkenin büyük bir bölümü üzerinde meşru bir otoritesi yoktur. Yani üniter bir devlet olmasına karşın, San’a’daki Yemen hükümetinin gücü ve etkinliği ülke geneline yayılamamıştır. Bu bağlamda, özellikle ülkenin kuzey-kuzeydoğu kesimindeki dağlık bölgede yaşayan ve ülke nüfusunun yaklaşık % 45’ini oluşturan Şii Zeydiler ve onların en önemli operasyonel gücü konumundaki Husiler ile, Aden ve çevresinde Güney Yemen adı altında bağımsız bir devleti yeniden kurmayı amaçlayan Ali Salim El-Beyd liderliğindeki Sünni kökenli aşiretler, siyasal ayrılıkçılığa yaslanan ve Yemen hükümetinin otoritesini geçersiz kılan bir yapılanma oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu iki grubun yanı sıra, Kuaşi kardeşler de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen insanların terör eğitimi aldığı kamplar kurmuş olan ve ABD tarafından dünyanın en tehlikeli terör şebekesi olarak gösterilen Arap Yarımadası El Kaide’sinin merkezi de Yemen’dir. Öyle ki, ülkenin Kızıldeniz kıyısı ve güneyi boyunca ciddi bir El Kaide varlığından ve etkinliğinden söz edilebilir.

Yemen nüfusunun % 45’i Şiiliğin Zeydilik koluna bağlı Araplardan oluşmaktadır. Bu grup, İran’dan ciddi bir ekonomik ve askeri destek almasına karşın, esasen 12 imam öğretisine dayalı bir Şiiliği benimsemiş değildir. İmamlık kurumunu kabul etmesine karşın, uygulama itibarıyla Sünnilere oldukça benzer bir yapıya sahiptir. Nüfusun yarıdan fazlasını ise Sünniler oluşturmaktadır. Ağırlıklı olarak güney ve doğuda yaşamakta olan Sünnilerin içerisinde, El Kaide’ye sempati duyan ciddi bir kesim de bulunmaktadır. Başkent San’a ise Sünniler ve Şii Zeydilerin birlikte yaşadığı bir şehir konumundadır. Yemen’de, 1994 yılından bu yana zaman zaman şiddetlenen bir iç savaş görüntüsü egemendir. Bunun nedeni, El Kaide’nin son dönemde artan saldırılarının yanı sıra, Şii Zeydilerin San’a’da Sünnilerin kontrolünde olan hükümeti kontrol altına alıp ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda eşitliğe yaslanan bir ortaklık devleti kurmak istemeleri ve bunun yanı sıra Güney Yemen eski devlet başkanı ve birleşik Yemen’in eski devlet başkan yardımcısı olan Ali Salim El-Beyd’in liderliğini üstlendiği Güney Yemen hareketinin, ekonomik eşitsizlik, sosyal adaletsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğa bir tepki olarak ortaya koydukları bağımsızlık hedefi doğrultusunda mücadele ediyor olmalarıdır.

Yemen, Umman (Arap) Denizi ile Kızıldeniz’in kesiştiği noktada konumlanmış, Doğu Afrika kıyılarını kontrol etme imkanı sunmasının yanı sıra, Sünni Arap dünyasının lideri ve petrol zengini Suudi Arabistan’ı güneyden çevreleyen bir coğrafyaya sahiptir. Bu bakımdan, Kızıldeniz-Arap Denizi-Basra-Hürmüz çizgisi doğrultusunda işleyen enerji aktarım hattını kontrol etmekte ve Suudi Arabistan’ın güvenliğinin sağlanması hususunda çok önemli bir pozisyondadır. Bu nedenle, bu ülkede gücün kimin elinde olduğu başta Suudi Arabistan olmak üzere, tüm küresel/bölgesel güçler açısından çok önemlidir. Nitekim Suudi Arabistan, Yemen’in her daim Sünnilerin kontrolünde kalmasını ve kendisi ile işbirliği yapmasını istemektedir. Hatta Yemen Ordusu’nun Şii Zeydiler üzerine düzenlediği operasyonlara zaman zaman sınır ötesi harekat yaparak dahi destek vermektedir. Ne var ki, Riyad, aynı zamanda Güney Yemen bağımsızlık hareketini de perde gerisinden desteklemektedir. Zira Aden merkezli bu hareket, Sünni kimliğine yaslanmakta olup, Aden Körfezi ile Arap Denizi’nin kontrolü noktasında San’a’dan çok daha etkin bir rol oynama kapasitesine haizdir. San’a’daki hükümetin tamamıyla Şii Zeydilerin eline geçmesi halinde, Riyad’ın Güney Yemen’e görünür desteğini açıklaması hiç de sürpriz olmayacaktır.

Yemen, geçtiğimiz yaz ilginç gelişmelere tanıklık etmiştir. Şii Zeydilerin en önemli operasyonel gücü olarak bilinen Husiler, kuzeyden yola çıkarak başkent San’a’ya kadar gelmiş ve bütün kuzey eyaletlerinin yanı sıra başkentteki devlet kurumlarını da kontrolü altına alarak, Arap ayaklanmaları esnasında 2011’de devrilen Ali Abdullah Salih’in yerine devlet başkanlığı koltuğuna oturmuş olan Abd Rabbuh Mansur Hadi’yi baskı altına almışlardır. Husilerin hedefi, kendi kimliklerini baskılamayan, kendileri ile eşit bir iktidar paylaşımına gidecek ve Suudi Arabistan ile anlaşarak kendilerine yönelik bir eyleme girişmeyecek bir Yemen hükümeti yaratabilmektir. Ne var ki, Hutilerin başkente korku salan bir işgal gücü olarak görülüyor olması ve yeni bir anayasa ile federal anlayışı yansıtacak bir yönetim modeli üzerinde çalışan komisyona dahi zorluk çıkarıyor olması, onların neyi hedeflediği noktasında gerek bölgede, gerekse de Batı dünyasında ciddi bir kafa karışıklığının doğmasına yol açmıştır. Hiç şüphesiz, Yemen’deki siyasal istikrarsızlık en çok da rahatlıkla konuşlanabileceği güvenli bir liman bulabilmiş olan El Kaide’yi mutlu etmektedir.

Bugün itibarıyla Yemen, Şii Zeydilere destek veren İran ile Sünnilerin kontrolündeki merkezi hükümetin destekçisi olan ve perde gerisinden Güney Yemen bağımsızlık hareketi ile de temasları olan Suudi Arabistan arasında bir vekalet savaşına/mücadelesine sahne olmaktadır. Bu görüntüye Lübnan ve Irak’taki örneklerden de aşinayız. Bu vekalet savaşının yarattığı iktidar mücadelesinin yanı sıra, El Kaide’nin faaliyetlerini arttırması ve Güney Yemen hareketinin siyasal ayrılıkçılık yönündeki eğilimini güçlendiriyor olması, Yemen’deki iç karışıklığın arkasında yatan esas nedenlerdir. Yani Ortadoğu’nun çeşitli coğrafyalarında görülen Sünni-Şii çatışması (Suudi Arabistan-İran anlaşmazlığı üzerinden), Selefi radikalizmi (El Kaide) ve siyasal ayrılıkçılık gibi girişimlerin hemen hemen hepsini Yemen’e doğrulttuğumuz ayna çerçevesinde görebilmekteyiz.

Enerji zengini ya da enerji aktarım hatlarını kontrol eden bölgelerde konumlanmış ülkelerde görülen iç karışıklık ve siyasal istikrarsızlık ortamının en belirgin karşılık bulduğu aktörlerden birisi de Yemen’dir. Yemen’in hemen karşısında Doğu Afrika’da yer alan, Kızıldeniz girişini kontrol eden Somali’deki dramatik görünüm ve Etiyopya ile Eritre arasındaki mücadele de dikkate alındığında, bu coğrafyanın istikrarsızlık içerisinde olmasının tesadüf olmadığı anlaşılabilir. Bu ülkeler, uluslararası güç mücadelesinin merkezinde yer alan enerji aktarım hatları üzerinde oldukları için, küresel/bölgesel güçlerin birbirleri ile görünmez vekalet savaşlarına girdikleri alanlar haline gelmişlerdir. Bu bağlamda, Aden merkezli bir devlet kurmayı hedefleyen Güney Yemen bağımsızlık hareketine Suudilerin verdiği gizli destek, bu ülkenin yaratılması halinde Suudiler üzerinden Batı’ya eklemlenmesi ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. İran ise, Şii Zeydiler üzerinden Kızıldeniz’e, hatta belki de Arap Denizi’ne inebilmeyi hedeflemektedir.

Buna ek olarak, Çin’in de önceleri sosyalist bir karaktere sahip olan Güney Yemen hareketi ile temasa geçtiğine/geçmeye çalıştığına emin olabiliriz. Zira bu bölge, Afrika’yı arka bahçesi haline getirmiş ve Ortadoğu’dan kendisine aktarılan enerji kaynaklarına hayati önem atfeden Çin için çok önemlidir. Kızıldeniz üzerinden Batı’ya ne kadar az enerji gönderilirse, Çin için o kadar iyidir. Zira Çin, bölgedeki kaynakları tamamen kendisine çekebilmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda, Yemen’deki karışıklık nedeniyle Kızıldeniz ve Arap Denizi’nin batısında beliren güvenlik riski, Çin’i memnun ediyor olsa gerekir.

Görüldüğü üzere, Yemen, yaşadığı iç karışıklıklar ve istikrarsızlığın kapsamı ele alındığında Ortadoğu’nun aynası görünümüne haizdir. Çoklu güç mücadelelerine sahne olan 25 milyon nüfusa sahip bu büyük toprak parçası, önümüzdeki dönemde de bölgesel güç savaşımının merkezinde kalacağa benzemektedir. Anayasa ve yönetimi yeniden şekillendirmek ile görevli Ulusal Geçiş Hükümeti’nin başarısızlığa uğradığına dair haberler gündeme geldiğinde, bu arka planı göz önünde bulundurarak değerlendirmede bulunmak gerekmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.