Son günlerde “Soğuk Savaş geri mi geldi?” sorusuna cevap aranıyor. Aslında küresel manada “düşük yoğunluklu Dünya Savaşı’nın” yaşandığını ifade etmek pek yanlış olmaz. Dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan sosyolojik ve toplumsal sorunlar, beraberinde çatışmayı ve kaos ortamını getiriyor. Dahası dünyanın “şah damarı” olarak ifade edebileceğimiz Kuzey Afrika’dan Orta Doğu’ya ve Orta Asya’ya uzanan coğrafyada, 1. Dünya Savaşı’nda beri süren güç ve iktidar mücadelesi bugünde devam ediyor. ABD’nin önderliğinde Batı Bloku demokrasi vaadiyle bölge ülkelerindeki rejim muhaliflerini desteklerken, ülkelerin çok parçalı ve kontrol edilebilir bir sistem içine oturtmak için taşeron örgütleri kullanmaya devam ediyor. Diğer taraftan Rusya ise, tarihinden gelen imparatorluk stratejisine istinaden Akdeniz politikasının, yani sıcak denizlerde hükümranlık siyasetinin devam ettiğini ve ABD ile çıkar mücadelesi içinde olduğunu vurguluyor. Şimdi ise bu mücadelenin en güncel alanı Suriye’dir.
Rusya ve ABD, IŞİD ile mücadelede ortak hareket ediyor mu?
Rusya, Suriye’de Esad rejimi muhalif hedeflerine, yani IŞİD noktalarına hava operasyonları düzenleyerek Suriye meselesine resmen müdahil olmuştu. Bu ülke, Hazar Denizi’ndeki kuvvetlerinden ateşlediği 26 uzun menzilli füze ile IŞİD hedeflerini vurdu. Öncelikle Rusya’nın Suriye operasyonu ve Türk hava sahasını ihlal etmesi nedeniyle Ankara hükümetince rahatsızlık duyulmuş, NATO Türkiye’yi korumak adına Rusya’yı uyarmıştı. Fakat “Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışından hareketle, Kremlin, IŞİD’e karşı mücadelede ABD ile aynı hedefte olduklarını belirtti. ABD ise meseleye daha temkinli yaklaşmış; Rusya’nın Suriye’de kalıcı olup olmayacağı ve İran ile birlikte yeni sistemde Esad’ı nereye koyacakları konusunda şüpheye düşmüştür.
Sovyet toprakları dışında ilk askeri operasyon
Böylelikle Rusya, Sovyet Birliği yıkılmasından beri ilk defa Sovyet toprakları dışında bir bölgeye operasyon düzenleyerek bu denklemin içinde “ben de varım” dedi. Rusya’nın müdahil olmasıyla da, iki eski Soğuk Savaş aktörü bu denli sıcak çatışma alanında karşı karşıya gelmiş oldu. Yani ABD ile Rusya, coğrafyada siyasi ve ekonomik düzlem yeniden şekillenirken kimin ne kadar söz sahibi olacağına birlikte karar vermek zorunda kaldılar.
Rusya, Suriye’de kara harekatı yapar mı?
Bilindiği üzere, Rusya’nın Ukrayna’daki mücadelesi fiilen devam ediyor. Dolayısıyla Rusya’nın “Suriye’de kara harekatı da yapar mı?” sorusunu soranlar için Rusya’nın hem Ukrayna, hem de Suriye’de askeri cephe açması ülke için büyük mali buhrana sebep olacağından bunun sadece hava operasyonu şeklinde kalacaktır. Rusya’nın vermek istediği mesaj, Akdeniz politikasından vazgeçmediği ve Suriye’de Rus çıkarlarının Esadlı veya Esadsız devam etmesi gerekliliğidir.
ABD artık eskisi kadar Esad gitsin demiyor
Rusya, Akdeniz politikası üzerinden Tahran ile hareket ediyor olması ABD’yi tedirgin ediyor. Dolayısıyla bölgede tansiyonun yükselmesinin kendisine daha fazla zarar vereceğini düşünen ABD, Rusya ile ortak düşmana, yani IŞİD’e karşı savaşmak istediğini belirtmelidir. Böylece Amerika açısından Rusya daha öngörülebilir bir konuma gelebilir. Zaten Obama yönetimi de artık eskisi kadar Esad rejiminin derhal yıkılmasını istemiyor. Geçiş sürecinin olabildiğince yumuşak ve demokratik normlarla gerçekleşmesi ABD için son derece önemli çünkü Esad sonrası Suriye de siyasal mekanizma ılımlı gruplardan çok radikal örgütlerin eline geçmesi kuvvetle ihtimaldir.
Sonuç
Putin’in önderliğindeki Rusya, tarihi imparatorluk stratejisine göre hareket ediyor. Dolayısıyla tıpkı Kırım’ın ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki faaliyetleri gibi tarihten gelen dini bağlar sebebiyle Suriye üzerinde de söz sahibi olduğunu iddia ediyor. Bilindiği üzere Rusya’nın en büyük endişesi Tartus limanındaki deniz kuvvetlerinin varlığının tehlikeye düşmesidir. Neticede Moskova yönetimi Suriye’ye müdahalesini ve varlığını meşrulaştırabilmesi için Esad rejimine ihtiyacı var. Bu yüzden İran ve dolaylı olarak Çin ile birlikte hareket ederek Rusya, Suriye’nin bölünecekse bile Esad’ın da kontrol bölgesinin olduğu çok parçalı bir Suriye’nin varlığını isteyecektir. Çünkü bu Rusya için hem Kafkasya, hem Avrasya politikalarını derinden etkileyecektir. Batı’nın Transkafkasya ve Orta Asya üzerinde nüfuz kurma çalışmaları, Rusya’nın güney politikasına en büyük tehdittir. Bunun sebebi enerji kaynaklarının kontrolü ve bu kaynaklara sahip olan ülkelerin eski Sovyetler Birliği üyesi olmalarıdır. Bu yüzden Rusya’nın Avrasya Birliği projesinin yolu Suriye’den geçmektedir.
Haftanın Sözü: “Bir bulutla kış olmaz, bir çiçekle yaz gelmez.” – Aristoteles
Furkan KAYA