Suriye’deki çatışma ortamına Rusya’nın da dahil olmasıyla beraber, bölgede yıllardır devam eden sorun içinden daha da çıkılmaz bir hal almıştır. Bundan önceki süreçte ABD’nin öncülüğünü yaptığı koalisyon güçleri, hem Esad güçlerine, hem de DAEŞ’e karşı mücadele etmekteydi. Bu aşamada PYD ve muhalifler, kara savaşında ABD’nin bir gücü gibi kullanılmaktaydı.[1] Bu örgütlere, koalisyon güçleri gerekli eğitimi ve desteği vermişti. ABD’nin izlediği bazı politikaların başarısız olması, Türkiye’nin DAEŞ’e karşı aktif olarak mücadele etmeye başlaması, Esad güçlerinin her geçen gün daha da güçlenmesiyle beraber Esad’ın yönetimden indirilemeyeceğinin anlaşılmasından sonra, Rusya da bu çatışma ortamına dahil olmuştur.
Denkleme yeni dahil olan Rusya, bu süreçte muhaliflere ve DAEŞ’e karşı harekete geçmiştir. Ancak PYD’ye karşı herhangi bir harekat düzenlememiştir. Rusya’nın DAEŞ’in yanısıra muhalif grupları da vurması, uluslararası kamuoyunda tepkilere neden olurken, aynı zamanda Türk hava sahasını ihlal etmesi iki ülke arasında tansiyonun yükselmesine neden olmuştur. Rusya’nın farklı zamanlarda Türk hava sahasını ihlal etmesinin neticesinde 24 Kasım günü yaşanan ihlal sonucu Türk F-16’ları Rus savaş uçağını düşürmüştür.
Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesinin en önemli nedeni olarak, Türk hava sahasını ihlal etmesi gösterilmektedir. Ancak Rusya’nın şımarık bir çocuk gibi davranması, Türkiye’nin de desteklediği Esad karşıtı muhalifleri vurması, Türkiye’nin Esad yönetiminin devrilmesi için yaptığı yatırımların Rusya nedeniyle sonuçsuz kalması, Türkiye’nin Batı ile kötüleşen ilişkilerini tekrar düzeltme isteği, bölgedeki PYD yükselişinin önüne geçmek için çatışma ortamına daha çok dahil olma isteği, Suriye’nin geleceğinin daha da belirsiz hale gelmesi ve bu durumun Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarına zarar vermesi gibi ikinci plandaki nedenler de sayılabilir. Yukarıdaki nedenlerden denklemi karmaşık hale getirenler ise, PYD’nin varlığı ve Türkiye’nin Batı’yla olan ilişkileridir.
ABD’nin Irak işgalinin Türkiye ayağı olan 1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçmemesi sonucu, AB ve ABD’nin Türkiye’ye olan güvenleri zedelenmiş ve bu ülkelerin bölgedeki en önemli müttefiki olarak Kürtler ön plana çıkmıştır.[2] ABD’nin Irak işgali sırasında, Irak Kürtleri ABD’nin yanına yer almışlardır. Bunun neticesinde ise, Kuzey Irak’ta bir özerk bölgeyi yönetmeye başlamışlardır. Türkiye’nin de desteklediği bu yönetim merkezi Irak yönetimini yok sayarak uluslararası anlaşmalar imzalamış ve bağımsızlık yolunda ilerlediklerinin sinyalini vermiştir.[3]
Irak ile Suriye’de DAEŞ’in ortaya çıkması ve ilk dönemlerde Türkiye’nin bu örgüte karşı aktif bir mücadeleye girmemesi nedeniyle, AB ve ABD tekrar Kürtleri müttefik olarak seçmiştir. Bu ülkeler, hem Esad yönetimine karşı, hem de DAEŞ’e karşı Kürtleri silahlandırmıştır. Ancak Türkiye’deki “Barış Süreci”nin bitmesi ve PYD’nin Suriye’de Türkiye’nin bölgeyle olan coğrafi bağlantısını kesecek olan bir koridor kurma isteği, Türkiye’yi bölgede daha aktif bir rol yüklemeye itmiştir. Bu sayede Türkiye, hem Batı ile olan ilişkileri tekrar düzeltebilecek, hem DAEŞ’la aktif mücadele etmemesi nedeniyle kendisine yönelen eleştirileri bertaraf edebilecek, hem de bölgedeki Kürt yükselişinin önüne geçebilecekti. Eskiye oranla daha aktif bir şekilde DAEŞ’e karşı mücadele etmeye başlaması ve Rusya’nın izlediği politikalar sonucunda ise, yıllardır çözülemeyen Suriye denklemi daha çözülemez bir hal almıştır.
Bu denklerin çözülemeyen kısımlarını kısaca inceleyecek olursak:
- Koalisyon güçleri PYD’ye destekte verirken, Türkiye PYD’yi terörist grup olarak görmektedir. Bu durum, ABD tarafından “en karmaşık zorluk” olarak açıklanmıştır.[4]
- Türkiye, PYD’yi terörist grup olarak nitelerken, diğer yandan ise Ahmet Davutoğlu yaptığı bir açıklamada PYD’nin PKK ile ilişkisini kesmesi ve Esad’a karşı mücadele etmesi durumunda bölgedeki kazanımlarını destekleyeceğini dile getirmiştir.[5] Ancak Türkiye, PYD’nin hedeflerinden biri olan Kürt koridoruna da karşı çıkmakta ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemektedir. Ancak PYD’nin uzun vadedeki planı ise, bölgede Kürdistan kurulmasıdır. Bu aşamada, PYD’nin kazanımları Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermektedir.
- Rusya bölünmemiş bir Suriye’yi desteklerken, Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi sonrası PYD’yi destekleyebileceği iddiaları ortaya atılmıştır. Bunun yanında, koalisyon güçleri de PYD’yi desteklemektedir. Ancak PYD’nin öncelikli düşmanı DAEŞ iken, sonraki düşmanı Esad’dır.[6] Rusya yakın dönemde PYD’ye destek verirse, eğer bölgeden DAEŞ temizlendikten sonra bu gruba karşı Suriye’nin toprak bütünlüğü için mücadele mi edecek? Çünkü PYD ele geçirdiği bölgelerde Suriye bayrağını indirip kendi bayrağını asmıştı.[7]
- Koalisyon güçleri ve Türkiye Esad karşıtı muhalifleri desteklerken, Rusya bu grupları vurmaktadır. Bu da muhalifleri destekleyen ülkelerin planlarını bozmaktadır. Ayrıca Rusya’nın Esad’a verdiği destek, Esad’ın konumunu güçlendirmektedir. Koalisyon güçleri ile Rusya’nın destekledikleri grupların farklı ve çatışma halinde olması, bölgedeki tansiyonu yükseltmektedir. Ancak bölgedeki DAEŞ varlığı bu tansiyonu geri plana itmektedir. Lakin DAEŞ’in bölgeden temizlenmesi sonrası bu durum nasıl bir hal alacak? Bu yüksek tansiyon 1950-1953 Kore Savaşı’nda olduğu gibi ABD ve AB ülkeleri ile Rusya ve Çin arasındaki bir çatışmaya mı dönüşecek?
- Uluslararası konjonktürde, ABD’ye karşı rakip olarak gösterilen bir diğer ülke olan Çin’in bölgeye savaş gemisi göndermesi[8] Esad’ı konumunu güçlendirirken, diğer yandan ise denklemi daha da çıkılmaz hale getirecektir. Çünkü Çin’in PYD konusunda nasıl bir yol haritası izleyeceği belli olmamakla beraber, Rusya’nın çizdiği yol haritasını destekleyeceği söylenebilir. Bu aşamada Rusya ve Çin’den destek alan PYD’nin, koalisyon güçleri için bir güvenirliği kalacak mıdır? Yoksa Batı tekrar eski müttefiki Türkiye ile ilişkilerini mi geliştirecektir?
Yukarıda sayılan bu belirsizlikler, bölgedeki kaosun uzun süreli ve sürekli bir çatışma halde devam edeceğinin sinyalini vermektedir. Suriye denkleminde büyük ülkelerin çıkarlarının genel olarak birbirine zıt olması, ancak bazı yerel güçler bazında ise ortak çıkarların bulunması, günümüzde izlenilen politikaların ileride doğuracağı sonuçları daha karmaşık bir hal alacağının garantisidir. Ayrıca her geçen gün güçlenen Esad yönetimi, Suriye’de eski gücünü elde etse bile, bölgede muhaliflerden arta kalan grupların Türkiye-Suriye sınırını güvenlik açısından sıkıntılı hale getirecektir. Bunların yanı sıra, PYD’nin bölgedeki etkisi ve Esad yönetimiyle ileride oluşma ihtimali bulunan çatışma ortamı, Ortadoğu için yeni bir sorunun oluşmasına yol açabilir. DAEŞ’e karşı mücadele eden PYD, Saddam Hüseyin’e karşı ABD’nin yanında yer alan Irak Kürtleri gibi verdikleri mücadelenin sonucunu almak isteyecektir. Bu aşamada ise, PYD’ye karşı mücadele etme ihtimali olan Esad güçleri, bunun neticesinde bölgede büyük bir çatışma ortamının oluşmasına neden olabilir. Ayrıca burada Barzani güçlerinin izleyeceği politika da önem arz etmektedir. DAEŞ’e karşı ortak mücadele eden Peşmerge güçleri ile PYD, Esad’a karşı ortak bir cephe oluşturabilir. Ancak şu anki aşamada, PYD’nin yaptığı özerklik açıklamasına Barzani’nin karşı çıktığı unutulmamalıdır.[9] İki grup arasında ABD’nin de arabuluculuğu ile bir yakınlaşma olduğu dikkatleri çekmektedir.
Türkiye, Rusya’nın uçağını düşürdükten sonra koalisyon güçlerine sadık bir müttefik olduğunun mesajını vermesine rağmen, koalisyon güçleri hala PYD’yi desteklemeye devam etmektedir. Rusya’nın Türkiye’ye karşı PYD’yi desteklemesi aradaki gerilimden dolayı stratejik bir adım olarak görülebilir. Ancak koalisyon güçlerinin de PYD’yi desteklemesi burada koalisyon güçlerini zor durumda bırakmaktadır. Ancak Türkiye’nin izlediği politikaların ve geliştirdiği söylemlerin PYD’nin bir terörist grup olduğu konusunda koalisyon güçlerini ikna edememesi ve PYD’nin koalisyon güçleri tarafından DAEŞ karşısında kara ordusu olarak kullanılmasının yanında alternatifi olacak başka bir unsurun bulunmaması koalisyon güçlerinin işine gelmektedir. Ancak Türkiye, Rus uçağını düşürerek kendisini de bir çıkmaza sokmuştur. PYD’yi destekleyen Batı’nın karşısında ülkeler arasındaki dengeler bazında oynayacağı kozu kalmamıştır. PYD konusunda Türkiye yalnız kalmıştır. Bu noktada ya Türkiye koalisyon güçlerini PYD konusunda ikna edecek ya da iç siyasette PDY aleyhinde söylemler geliştirirken, dış politikada bu konuda sessizliğe bürünecektir.
Suriye’deki denklemin karmaşık ve çıkmazlarla dolu yapısı, hem Suriye, hem de bölge ülkeleri için sağlıklı bir gelecek vaat etmemektedir. Bu durum bir bataklık gibi bölgesel ve küresel güçleri içine çekmektedir. Ancak Suriye’nin yeni oluşacak yapısında karlı çıkacak olan grubun “Yeni Soğuk Savaş”ın da kazananı olma ihtimali yüksektir. Çünkü bu denklemi başarıyla çözen ülke uluslararası politikada önemli bir prestij kazanırken diğer yandan ise dünyadaki diğer kriz merkezlerindeki denklemleri de başarıyla çözme ihtimali artacaktır.
Emrah KAYA
[1] Can Acun, “Kuzey Suriye’de PYD Kuşağı”, http://setav.org/tr/kuzey-suriyede-pyd-kusagi/yorum/22956
[2] Micheal Todd, yazdğı Çuval! kitabında Süleymaniye’de ABD askerlerinin esir aldığı Türk askerlerine gösterdiği muameleyi açıkça ele almakta ve bu durumun Irak Kürtlerine ve Peşmergelere göstererek Türkler yerine Kürtlerin yeni ve yakın müttefik olduğunun mesajını verdiğini anlatmaktadır. Michael Todd, Çuval!, Doğan Kitap, İstanbul, 2007.
[3] “Kürt petrolü ile ‘bağımsızlık’ sinyali”, http://www.dw.com/tr/k%C3%BCrt-petrol%C3%BC-ile-ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1zl%C4%B1k-sinyali/a-18578389
[4] “Obama’nın IŞİD temsilcisinden ‘Türkiye-PYD’ açıklaması”, http://www.ntv.com.tr/dunya/obamanin-isid-temsilcisinden-turkiye-pyd-aciklamasi,-iax0lWxl0S5iP-WloqN8Q?_ref=infinite
[5] “Davutoğlu’ndan Rojava açıklaması: Kürt bölgesini destekleyebiliriz”, http://tr.sputniknews.com/turkiye/20150929/1018023861/davutoglu-pyd-rojava-isid.html
[6] “PYD lideri Müslim: Esad’dan kurtulmak istiyoruz ama asıl düşman IŞİD”, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/09/150925_salih_muslim
[7] Mahmut Hamsici, “Esad yönetimi ve Kürtler birbirine nasıl bakıyor?”, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/10/141029_suriye_esad_kurtler
[8] “Çin savaş gemileri Akdeniz yolunda…”, http://www.yenicaggazetesi.com.tr/cin-savas-gemileri-akdeniz-yolunda-125522h.htm
[9] “Barzani’den PYD’ye özerklik resti”, http://www.aljazeera.com.tr/haber/barzaniden-pydye-ozerklik-resti