SUUDİ ARABİSTAN’DA YOLSUZLUK GÖZALTILARI

upa-admin 05 Kasım 2017 2.746 Okunma 0
SUUDİ ARABİSTAN’DA YOLSUZLUK GÖZALTILARI

Suudi Arabistan, 1932 yılında kurulmuş olan ve büyük petrol rezervleri, mutlak güce dayalı yönetimi ve kadın haklarına olan duyarsızlığı ile yıllardır dünyada gündemde olan bir devlettir. Uzun süredir bu konular dış basının ilgisini çekse de, bu ülke hakkında yapılan araştırmalar daha çok haber niteliğinde kalmış olup, derinlemesine araştırmalar çok fazla yapılmamıştır. Yine de Chaudry, Hertogg, Kostiner, Jones gibi bazı önemli isimler, Suudi Arabistan’la ilgili çok değerli çalışmalar yürütmüştür. Özellikle Chaudry ve Hertogg, Suudi Arabistan devlet kurumları hakkında çok detaylı araştırmalara ve önermelere sahiptir. Bugünlerde ise, Suudi Arabistan, yolsuzluk komitesi adı altında Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın gözaltına aldırdığı Prensler, Bakanlar ve eski Bakanlarla ilintili haberlerle çalkalanıyor.

Bu çalışmalara geçmeden önce, Suudi Arabistan’la alakalı bir kaç bilgi daha vermek gerekir. Suudi Arabistan, daha önceki yazımda açıklamış olduğum “kaynak laneti teorisi”nin (resource curse theory) en başta gelen örneklerinden biri olarak gözükür. Bu doğrultuda, Suudi Arabistan’ın elindeki kaynakları verimli kullanamadığı ve petrol bağımlılığı nedeniyle gerekli ekonomik ve politik gelişimleri gösterememediği savunulur. Bu bağlamda, petrolün, yani “siyah altın”ın, politik ve ekonomik gelişmeler karşısında bir bariyer oluşturduğunu iddia edilir. Bu doğrultuda son yaşanan gelişmeler; 11 tane Prens’in, 4 tane Bakan’ın ve eski Bakanların gözaltına alınması ve Ulusal Muhafız Gücü’nün (National Guard) ve Donanma’nın başının görevinden alınması, kaynak laneti teorisiyle çelişki içinde bulunan verilerdir.

Kaynak lanetinin politik gelişmemişlik olarak adlandırdığı noktalardan en kritik rolü oynayanlardan birisi yolsuzluktur. Petrol gelirlerinin çok yüksek oluşu, bu gelirlerin ülkeyi yöneten bir azınlığın elinde toplanmasına yol açar ve doğal olarak ülkeyi yolsuzluğa karşı savunmasız bırakabilir. Yine kaynak laneti teorisinin önermelerinden biri olan, güçlü, istikrarlı ve güvenilir devlet kurumlarının bu ülkelerde gelişmemiş olması, yolsuzluğun da önüne geçilememesine neden olmaktadır. Fakat son yaşanan gelişmeler, Veliaht Prens’in (Suudi Arabistan Kralı’ndan sonra devlet yönetimindeki en önemli pozisyondur ve Kral’ın halefi olarak da bilinir) yolsuzluk karşıtı bir komite kurup, bu doğrultuda politik adımlar atması, kaynak lanetinin tedavisinde önemli bir adım gibi görünebilir. Fakat başka bir olguyu, yani “dağıtıcı devlet”i (distributive state) irdelersek, son yaşanan bu gelişmeler hakkında daha açıklayıcı olabiliriz.

“Dağıtıcı devlet” kavramı, Delacroix, Vandewalle, Luciani, Beblawi, Crystal, Okhurlik gibi yazarlar tarafından incelenmiş olan önemli bir olgudur. Bu yazarların çoğu ile ilgili bir derleme yazısı, Sune ve Özdemir (2012) tarafından yazılan ‘Rantçı Devlet Yazını Üzerine Deneme’ adlı makalede bulunabilir. Rantçı devlet olgusu, genel olarak ülkenin ekonomisine odaklanan ve bunun siyasi etkilerini inceleyen bir adlandırma örneğidir. Rantçı devlete göre, devletin temel gelir kaynağı ranttır. Ekonomi dilinde, rant, herhangi bir kaynağın tedarik edilmesinden sağlanan “fazlalık” (surplus) olarak görülür. Fakat önemli olan ayrım, her ekonomide rantın bulunduğudur. Bir devleti “rantçı devlet” olarak tanımlayabilmek için, ülkenin gelirinin çoğunluğunun ranta dayalı olması gerekmektedir. Aynı zamanda bu rantın üretimine çok az kişi katkıda bulunurken, rant, devletin elinde toplanmaktadır. Özellikle Mahdavy (1970) ve Beblawi & Luciani (1987) bu olguları daha net olarak açıklamaktadır.

“Dağıtıcı devlet” kavramı, “rantçı devlet” literatürü adı altında bulunsa da, aslında rantçı devletten farklı bir olgudur. Luciani (1987), rantçı devletten ilk farklılaştırmayı “allocation” (paylaştırıcı, bölüştürücü) devletlerle, “production” (üretici) devletler arasında farkı ortaya koyarak yapar. Önermesine göre, bir devletin daha iyi anlaşılabilmesi için, o ülkede var olan devletin temel fonksiyonuna bakılması gerekmektedir. Birçok rantçı devlet, Luciani’ye göre temel fonksiyon olarak eldeki rantı paylaştırmayı ve bölüştürmeyi temel amacı olarak benimser. Bu doğrultuda, devlet elinde toplanan rant halka dağıtılır ve bunun politik istikrarı tahsis edeceği düşünülür. Sonuç olarak, toplumda rant peşinde koşmaya (rent-seeking) başlar ve herkes pastadan pay kapmaya çalışır. Bunu devlet sağlayabildği sürece, politik açıdan çok fazla tehlike ile karşılaşmayacaktır.

Vandewalle, bu kavramı 1998’de Libya üzerine yapmış olduğu çalışmada “distributive state” yani “dağıtıcı devlet” olarak adlandır. Dağıtıcı devlet, doğal olarak üretici devletten farklılık gösterir ve oynanan politik oyunda üretici devletten çok daha farklıdır. Vandewalle’in en temel önermelerinden biri, üretici devletlerin ortaya çıkmasını sağlayan vergi ve temsil zincirinin dağıtıcı devletlerde bulunmayışıdır. Üretici devlette, devletin gelirleri vatandaşlarından topladığı vergiye dayanırken, dağıtıcı devlet, bu durumdan kendisini özgürleştirmiştir. Gelir kaynağı vergi değil, bir kaynaktan gelen rantın sonucudur. Bu geliri de halka dağıtan devlettir. Toplumun devlet gelirlerini sağladığı bir düzenden, devletin toplumdaki bireylerin gelirlerini sağladığı bir düzene kekin bir geçiş vardır. Bu da, genel olarak vatandaşların yöneticilerden hesap sormasını zorlaştırır ve toplumsal baskılardan uzaklaşarak devletin yönetilebilmesini sağlar.

Suudi Arabistan’ın oluşum sürecine baktığımız zaman, özellikle 1902 ile 1932 yılları arası dönem incelendiğinde, Suudi Arabistan’da bu dağıtım olgusunun petrol bulunmadan çok daha öncesine ve derinlere işlemiş olduğu görülebilir. Modern Suudi Arabistan devleti 1932’de kurulmadan önce, devletin gelirleri üretime dayalı değildi. En önemli gelir kaynağı Hac gelirleri olan Ibn Saud (İbni Suud), aynı zamanda savaşlardan toplanılan ganimetler ve dış güçlerin, yani özellikle Britanya’nın sağlamış olduğu dış yardımlar sayesinde önemli bir gelir sahibi oluyordu. Bu kaynakları takipçilerine dağıtarak da onların sadakatini kazanıyordu. Dağıtıcı mantığın en önemli göstergelerinden biri de, Jones’un (2010) bulduğu önermedir. Jones’a göre, 1902’den itibaren, Suudlar, ellerindeki kaynakları vatandaşlara dağıtarak onların politik bağlılığını sağlıyordu. Sahip oldukları toprakları Bedevilere teslim eden Suudlar, daha sonra yerleşik hayata geçirdikleri Bedevileri, kendi askeri gücü olan Ikhwan’a dahil ederek onlardan faydalanabildikleri bir sistem geliştirmişlerdir. Daha modern devlet kurulmadan önce inşa edilen bu sistemin başarısı, zamanla Suudi Arabistan devlet geleneğinin bir parçası haline gelmiştir. Ibn Saud, 1902’de merkezi güçken, 1932’de modern devlet kurulumunda da temel rolü oynamış olup, 1953’e kadar da ülkeyi yönetmiştir. Bu bağlamda, bu sistemin devletin karakterine yansıması sürpriz olmamıştır.

Öte yandan, Hertog’un (2010) çalışmasına göz attığımız zaman, konumuzla alakalı en önemli olgulardan birinin, devlet kurumlarının da bu tarz bir sistemde politik gücü tahsis edecek bir dağıtım olanağı olarak görüldüğünü söylemek mümkündür. Bu doğrultuda, politik gücü tahsis etmek isteyen liderler, politik sessizlik karşılığında kendilerine en yakın olan kişileri devlet kurumlarına getirir, ayrıca güçlü karşıtlarının da bu pozisyonlara getirilmesini sağlayıp, doğabilecek muhalif hareketleri engelleme amacını güder. Kısacası, devlet kurumlarındaki pozisyonlar dağıtım mekanizmasının bir parçasıdır ve yapılan değişiklikler politik oyunun bir parçası olup, dağıtım geleneğinin sürdürülmesini sağlar. Bu politik çekişmeler, özellikle 1953-1964 yılları arasında Kral Faysal bin Abdülaziz el-Suud döneminde yaşanmış olup, 1964’te Faysal’ın Kral olduktan sonra kendi kadrolarını hızlı bir şekilde devlet kurumlarına tahsis etmesi ile sonuçlanmıştır.

Günümüzde Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın yolsuzluk komitesi adı altında harekete geçmiş olması, kaynak laneti teorisinin yolsuzluk suçlamalarına cevap verir nitelikte görünse de, dağıtıcı devlet kuramı ile birlikte incelenen bir Suudi Arabistan’da çok daha farklı anlamlar içermektedir. Yine de, bu hareketin tamamen kadroları kendine yakın kişilerle doldurma amacıyla yapıldığını söylemek gibi kesin bir kanıya varmak şu an için yanlıştır. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için, görevden alınan kişilerin ve göreve getirileceklerin detaylı olarak incelenmesi ve bu adımların gerçek bir reformist hareket mi, yoksa yine dağıtıcı devlet kapsamında bir kadrolaşma çabası mı olup olmadığının araştırılması gereklidir ki, bunun için de uzunca bir süreye ve kapsamlı bir araştırmaya ihtiyaç vardır.

 

Sarp YAKUT

 

KAYNAKÇA

  • Beblawi, H., & Luciani, G. (eds) (1987). The Rentier State in the Arab World. London: Croom Helm.
  • Hertog, S. (2010). Princes, Brokers and Bureaucrats, Oil and the State in Saudi Arabia. Ithaca: Cornell University Press.
  • Jones, C. T. (2010). Desert Kingdom: How Oil and Water Forged Modern Saudi Arabia. Cambridge: Harvard University Press.
  • Mahdavy, H. (1970).  “The patterns and problems of economic development in rentier states: The case of Iran”. Erişim Adresi: http://www-personal.umich.edu/~twod/oil-s2010/rents/Mahdavy.pdf, Erişim Tarihi: 05.11.2017.
  • Sune, E. & Özdemir, M, A. (2012). “Rantçı Devlet Yazını Üzerine Deneme”, Uluslararası İlişkiler, 9 (35), ss. 3-31.  
  • Vandewalle, D. (1998). Libya Since Independence Oil and State-Building. London: Cornell University Press.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.