2012 YAZI BEKLENDİĞİ GİBİ ‘SICAK’ GEÇİYOR

upa-admin 11 Ağustos 2012 2.087 Okunma 0
2012 YAZI BEKLENDİĞİ GİBİ ‘SICAK’ GEÇİYOR

Hava tahmincileri, bahar aylarında 2012 yazının sıcak geçeceği uyarısını yaparken sanırım yalnızca hava olaylarını göz önüne almamışlar. Ülkenin hemen tümünde hissedilen ama Batı kesimlerinde süreklilik gösteren bu iklimsel olay, Türkiye gündemine sanki nazire yapıyor. Hatta yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın gündemine!

Uzaktan izlediğimiz “Arap Baharı” denen siyasal hareketlilik silsilesi, son aylarda ülke gündeminin neredeyse en kritik meselesi haline geldi. Zira bir ara sıfır sorun beklentisi içinde olduğumuz ülkeler, birden bire “düşman” ülke konumuna geldi. Aslında bu durum daha önceden ön görülebilir bir nitelik taşıyordu. Davutoğlu’nun geleneksel Türk dış siyasetine alternatif olarak getirdiği bakışla geliştirdiği stratejilerin, bu riskleri barındırdığını tahmin etmek zor değil. Yanlış anlaşılmasın, Dış İşleri Bakanı’nın politikasının yanlışlığı-doğruluğunu tartışmıyorum. Ön Asya (Ortadoğu)’da etkin ve merkezi bir konum alma tercihinin muhtemel sonuçları aslında karşılaştığımız. Bir politika seçeneğinin sürekli iyi, itibarlı, pozitif sonuç doğurmasını beklemenin safdil bir tutum olacağını söylemeye çalışıyorum. Aynı şekilde, klasikleşmiş Türk dış siyasetine getirilen “monşerler”, “pasif”, “dış merkezli” gibi eleştirilerin de, haklılığının veya haksızlığının değil, neyi tercih ettiğiniz ile ilgili olduğunu vurguluyorum. Türkiye’nin son dönemde izlediği siyasetin tüm dünya tarafından takdirle karşılandığı gibi bir yanılsamaya uğradık birçoğumuz. Aslında bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Ancak sanıldı ki, “en doğru tercih”imiz -ki en doğrunun ne olduğu bu gibi durumlarda çok tartışmalıdır- herkes için en doğru olacak. Heyhat, dünyamız öyle bir dünya hiç olmadı ki. Birinin çıkarı hep birileriyle ters düştü, düşüyor ve sanırım daha uzun süre düşecek.

Kısaca, ne demek mi istiyorum? Hem ABD, hem Rusya, hem Çin, hem Türki devletler, hem Ön Asya, hem Avrupa, hem bilmem neresi ile sorunsuz geçinemezsiniz. Hatta bırakın bunların hepsini, Ön Asya’daki birçok devletle aynı anda çıkarlarınız bir olmaz. Hatta ve hatta bir devletin içinde yaşayan halkın tümüyle dahi politikalarınızın tamamen uyuşması kolay değildir. Hâl böyleyken, Davutoğlu politikasına yapılan ölçüsüz övgülerin komik birer methiyeden ileri gidemedikleri 2012 yazının etkisiyle daha da berraklaştı. Aynı şekilde, uzun yıllardır Türkiye’de egemen olan, dış politikanın alternatifsiz bir alan olduğu tezi de zaten anlamsızlaşmıştı. Bu bağlamda, Davutoğlu politikasını yalnızca “eskisinden farklı olmanın imkânsızlığı” üzerinden eleştirenlerin, “biz zaten demiştik” tarzı böbürlenmeleri de çok anlamlı değil.

Siz NATO ülkesi olabilirsiniz ama İran’ın topraklarınıza yerleştirdiğiniz füzeler için size anlayış göstermesini beklemezsiniz. Suriye’de Esad yönetiminin demokrasi dışı uygulamalarına devam etmesini desteklemeyebilirsiniz ama ülkenizi “muhalif” adı altındaki amorf kitleye açtığınızda Suriye’nin tepki vermesini acayip karşılamamalısınız… Bu liste uzayıp gider. Sonuç olarak, Türkiye bölgesinde kendisini de etkileyecek gelişmeleri kontrol etmeyi amaçlayan bir dış siyaset izliyor. Bunun da yolu tek değil. Ama her yolun sancıları var. Bu seçilen yolun sancıları ise hayli sıcak: bozulan ilişkiler, komşulardan alınan tehditler, artan terör ve belki kamuoyuna yansımayan bazı gelişmeler… Kısaca, dış siyaset artık o kadar da dışarıda değil!

Yrd. Doç. Dr. Levent YILMAZ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.