1 Temmuz Pazar günü yapılan seçimlerde, Meksika’nın büyük çoğunluğu değişime kucak açtı ya da başka bir ifadeyle eski siyasi anlayışa ‘tamam’ dedi. Türkiye’den sadece bir hafta sonra yeni Başkan’ını seçen Meksika, Türkiye’deki seçim sonuçlarının tersine siyasette farklı bir dili, farklı bir yüzü ve farklı bir anlayışı tercih etti. Seçimin sonuçlanmasıyla haberlerde çıkan başlıklar ‘Solcu AMLO’nun (Andres Manuel Lopez Obrador) tarihi seçim zaferi ve Meksika’yı bekleyen değişim yönündeydi. Peki kimdi muhtemel dönüşümün mimarı olarak kabul edilen AMLO?
64 yaşındaki Andres Manuel Lopez Obrador, siyasi kariyerine PRI (Meksika Kurumsal Devrimci Partisi) içinde başladı. 1988 yılında PRI’nin içinden çıkan sol bir hareket olan Ulusal Demokratik Cephe’ye katılarak PRI’den ayrıldı. Ulusal Demokratik Cephe’nin, Meksika Devrimi’nin önde gelen liderlerinden Lazaro Cardenas’ın oğlu Cuauhtemoc Cardenas’ın önderliğinde partileşerek Demokratik Devrim Partisi (PRD – Partido de la Revolución Democrática) adını almasının ardından Lopez Obrador, siyasi çalışmalarına PRD içinde devam etti. 1996-1999 yıllarında PRD’nin Genel Başkanlığını yürüttü. 2000 yılında Meksiko şehrinin Federal Bölge Başkanı (Belediye Başkanı) seçildi. 2006 yılında Başkanlık yarışına katıldı ve tartışmalı bir seçimin ardından çok küçük farkla yenildi. 2012 yılında yeniden Başkanlık seçimine katılan Obrador, bu kez PRI’nin adayı Enrique Peña Nieto karşısında seçimi kaybetti. Her altı yılda Başkanlık seçimlerinin yapıldığı Meksika’da, 2018 yılında üçüncü kez Başkanlık yarışına katılan Obrador, bu kez oyların % 53’ünü alarak seçimden büyük bir galibiyetle çıktı. Meksika’nın önde gelen yazarlarından Enrique Krauze, bu zaferi getiren temel nedeni, Obrador’un tüm topluma ulaşabilmek için ülkeyi karış karış gezmesine ve Meksika halkıyla bir çeşit “manyetik” yakın bir ilişki kurmasına bağlamaktadır. Zira Obrador, ülkenin sorunlarından bıkmış olan on milyonlarca Meksikalının hoşnutsuzluğunu ve ‘gerçek bir değişim’ olarak nitelediği isteklerini ve beklentilerini doğru bir şekilde anlayıp yönlendirme hususunda son derece başarılıydı.[1] Meksikalılar, bu yönüyle Lopez’i desteklediler.
Lopez Obrador’un Başkan olarak seçilmesi, seçim kampanyalarında kullandığı değişim söyleminden öte bir yeni sayfa açmıştır Meksika siyasal hayatında. Modern Meksika’nın doğuşunda en büyük payı olan siyasal parti (PRI), 2000 yılına kadar aralıksız üst üste seçimleri kazanarak 71 yıl iktidarda kalmış ve 2000 yılında iktidarı merkez sağda bulunan PAN’a kaptırmıştır. İki dönem Başkanlığı kazanan PAN, 2012 yılında yine iktidarı PRI’ye devretmiştir. Dolayısıyla, Meksika’da siyasi hayat on yıllarca bu iki geleneksel parti etrafında şekillenmiştir. Oysa 1 Temmuz 2018 tarihi itibariyle mevcut düzene kafa tutan bir siyasetçi, sadece dört yıl önce kurulmuş bir partinin (Movimiento Regeneración Nacional – MORENA) temsilcisi olarak Meksika seçimlerinden büyük bir galibiyetle çıkmıştır. Bu durum, Meksika siyasetinde benzersiz bir örnektir. Bundan sonraki değişim ise, seçim kampanyalarında verilen vaatlerin gerçekleştirilmesiyle somutlaşacaktır. Obrador, seçim kampanyası sırasında Meksika’daki yöneticileri, ülkeyi on yıllardır yöneten ‘güç mafyası’ olarak tanımlamış ve iktidara geldiğinde görev süresi dolan Devlet Başkanı Enrique Pena Nieto döneminde devlete ait petrol şirketi Pemex’in şirketlerle yaptığı anlaşmalarda yolsuzluk yapılıp yapılmadığını gözden geçireceğini söylemiştir. Obrador, en başta yolsuzlukların ve kanunsuz işlerin önüne geçileceğini vurgulamıştır. Ayrıca ekonomik büyüme, iş ve sosyal kalkınma programları vaatleri arasındadır. Yine, gençler için burs, yaşlılar için de sosyal yardım imkânlarını arttırmaktan bahsetmiştir. Obrador’un Meksika’nın kökleşmiş yapısal sorunlarını açıkça ifade ederek çözüm yolları sunması, yolsuzluktan (özellikle Nieto hükümetine karşı büyük yolsuzluk suçlamalarının bulunması, halkın mevcut iktidara karşı çok tepkili olmasına neden olmuştur), uyuşturucu kartellerinin şiddetinden, çeşitli suçlardan ve ekonomik zorluklardan bıkmış olan seçmenlerde yankı bulmuştur. Obrador, bir seçim mitingi sırasında kendisini dinleyenlere yolsuz rejimi kökünden temizleme sözü vererek şöyle seslenmiştir: “Barışçıl bir dönüşüm gerçekleştireceğiz, düzenli ama kökten, hatta radikal”.[2] Böylesi söylemleriyle seçim sürecinde kitleleri hareketlendiren Obrador’un mitingleri de oldukça coşkulu geçmiştir. Kendisi, seçim anketlerinde de birinci çıkmıştır.
Lopez Obrador, seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra medyanın karşısına çıkarak kendisini destekleyen milyonlarca Meksikalının güvenini boşa çıkarmayacağını şu sözlerle ifade etmiştir: “Ben dürüstlük ve adaletle yöneteceğim. Sizin yüzünüzü kara çıkarmayacağım. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım. Halka ihanet etmeyeceğim.” Obrador, ayrıca Meksika’yı, bütün sosyal sınıfları, tüm cinsel yönelimleri ve farklı tüm bakış açılarını kucaklayarak yönetme sözü vermiştir: “Herkesi dinleyeceğiz. Herkesi önemseyeceğiz. Herkese saygı duyacağız ama aciz kalmış ve unutulmuş olanlara öncelik vereceğiz.”[3] Obrador’un seçimden sonraki bu söylemlerine rağmen muhalif kanatta Meksika’nın Venezuela’ya dönüşmesinden endişe duyanlar bulunmaktadır. Meksika ve Venezuela’yı karşılaştıran muhalifler, özellikle iktisadi alanda Venezuelalıların tecrübe ettiği tahribatı yaşamaktan korkmaktadırlar. Obrador ise, bu kıyaslamayı reddederek, kendisinin Venezuelalı liderler gibi olmayacağını, kamulaştırma yapmayacağını ve görev süresi bittikten sonra yeniden aday olmayacağını bildirmiştir.[4] Zaten pratikte Obrador’un ikinci bir dönem için Başkanlık seçimlerinde aday olması Meksika Anayasası’na göre mümkün değildir. Meksika’da bir Başkan’ın ikinci kez aday olamamasının nedeni, 1910 yılında Meksika Devrimi’nin patlak verme nedenine dayanmaktadır. 1910 yılında Porfirio Diaz rejimine karşı ayaklanan devrimcilerin başlıca sloganı “yeniden seçilmeme” (no reeleccion) ilkesiydi. Yeniden seçilmeme ilkesinin anayasal güvence altına alınmasının nedeni ise, ülkede yeniden, siyasette Diaz gibi bir tek adamın ortaya çıkmasını engellemektir. Nitekim Diaz, göstermelik yapılan seçimleri kazanarak Meksika’yı 1877-1880 ve 1884-1911 yılları arasında diktatörlükle yönetmiştir. Dolayısıyla, hala yürürlükte olan 1917 Anayasası (her ne kadar tek bir dönem için ülkede Başkan’ın yetkileri çok geniş olsa da) bir tek adam rejiminin doğmasına set çekmiştir.
Obrador’un iktidarında merak edilen bir diğer mevzu, ABD Başkanı Donald Trump ile ilişkilerin nasıl gelişeceğidir. Hâlihazırda Trump’ın Meksika ve Meksikalılara yönelik yaklaşımlarını “sorumsuz ve ırkçı” olarak nitelendiren Obrador, Trump’ın, Meksika’yı ‘şamar oğlanı’ haline getirmesine izin vermeyeceğini ve ABD ile ilişkilerde arkadaşlık ve karşılıklı saygı istediğini belirtmiştir. Ayrıca herhangi bir ticaret savaşına girmekten kaçınacağını da sözlerine eklemiştir.[5] Trump ise, seçimleri kazanan Obrador’u sosyal medya üzerinden tebrik etmiştir.
Sonuç olarak, 1 Temmuz günü sandığa giden Meksikalılar (89 milyon seçmenin yaklaşık % 62’si oy kullandı), seçim kampanyaları sırasında genel olarak “barışçıl bir dönüşüm gerçekleştireceğiz; düzenli ama kökten ve radikal; yapacağımız şey özünde, yozlaşmış rejimin kökünü kazımak”[6] ifadelerini kullanan Obrador’u Devlet Başkanı seçerek, statükoyu reddettiklerini ve dönüşüm istediklerini ortaya koydular. Şiddetin tırmandığı kampanyalar esnasında ise 100’den fazla siyasetçi öldürüldü. Meksika, tarihinin, en kanlı seçim sürecini yaşadı. Devlet Başkanı ile beraber 128 Senatör, 500 milletvekili ve eyalet yöneticileri de yeni görevlerine seçildiler. Obrador’un (% 53) en yakın rakipleri Ricardo Anaya (PAN) toplam oyların % 22’si civarında oy alırken, José Antonio Meade de (PRI) yaklaşık % 16 ile üçüncü sırada kaldı. PRI, geçen yüzyıl Meksika siyasetine hâkim olan tek parti konumunu artık tamamen kaybetti. Yoksul halkı gözeterek yönetme iddiasında olan biri, Latin Amerika’nın ikinci en büyük ekonomisinin başına geçmiş oldu. Böylece, statükonun temsil ettiği daha merkezci ya da sağ tandanslı siyasi anlayışın yerini, reform yanlısı, sol milliyetçi bir dünya görüşü aldı. Meksika’da bundan sonraki süreç ise, Obrador’un vaatlerini gerçekleştirme kabiliyeti ve yetkinliği ile şekillenecek. Meksika halkının büyük beklentilerle Başkanlık koltuğuna seçtiği Obrador’un asıl ve zorlu işinin şimdi başladığı söylenebilir.
Ayşe YARAR
[1] Enrique Krauze, “How López Obrador Can Turn His Victory Into Mexico’s Triumph”, The New York Times, Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2018/07/02/opinion/lopez-obrador-can-turn-his-victory-into-mexicos-triumph.html, Erişim Tarihi: 02.07.2018.
[2] BBC News, “Andrés Manuel López Obrador: Meksika’nın Trump’a meydan okuyan ‘düzen karşıtı’ yeni lideri”, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44687164, Erişim Tarihi: 02.07.2018.
[3] The Guardian, “Mexico election: historic landslide victory for leftist Amlo”, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/world/2018/jul/02/mexico-election-leftist-amlo-set-for-historic-landslide-victory, Erişim Tarihi: 02.07.2018.
[4] BBC News, “Winner at last: Who is Mexico’s Andrés Manuel López Obrador?”, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-latin-america-44646478 , Erişim Tarihi: 02.07.2018.
[5] BBC News, “Andrés Manuel López Obrador: Meksika’nın Trump’a meydan okuyan ‘düzen karşıtı’ yeni lideri”, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44687164, Erişim Tarihi: 02.07.2018.
[6] BBC News, “Winner at last: Who is Mexico’s Andrés Manuel López Obrador?”, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/world-latin-america-44646478, Erişim Tarihi: 02.07.2018.