“Bu Kurban’da bir Müslüman boğazla!”… Fransa’da bu başlıkla oluşturulan internet sitesi Avrupa’da artan ırkçılığı bir kez daha gözler önüne sermekte. Üstelik ekonomik anlamda bir batağa saplanmış olan Avrupa’da bir de ilerde ‘artan ırkçılık sebebiyle bir iç savaşa sürüklenir mi? soruları tekrar sorulmaya başlandı. Önceleri yalnızca Yahudileri hedef alan ırkçı milliyetçilik, Yahudilere nazaran Müslüman nüfusun artması, farklılıkların daha belirgin bir hal alması nedeniyle yüzünü bölgede bulunan bütün göçmenlere çevirmiş durumda. “Aslında Avrupa’nın bu ırkçı temele dayalı ötekileştirme anlayışı yeni bir olgu değildir”.[1] 1990’lı yıllarda hızlı bir yükselişe geçen ırkçı milliyetçilik, sürekli göç aldığından dolayı Avrupa’da da hızlı bir yayılma alanı bulmuştur. Bu yabancı düşmanlığı ve günümüzde bunun başında gelen ‘İslamafobi’ bağlamındaki saldırılar 2000’li yılların başından bu yana yeniden ivme kazandı. Ve yaklaşık son on yıl içinde Avrupa’nın birçok bölgesinde etnik ve dinsel saldırılar yaşandı.
AB devletlerinde yaşanan bu saldırılara ve gelişmelere kısaca bir göz atalım:
– Almanya: 2000-2006 yılları arasında 8 Türk ve 1 Yunanlının Neo-Nazi çeteleri tarafından öldürülmesi, Nisan 2011’de 4’ü Türk, 1’i İtalyan 5 kişiye saldırılıp, sonra sığındıkları kulübede diri diri yakmaya çalışılmaları, Aralık 2011’de bir göçmene ekmek atıp saldırılması, Ocak 2012’de Kuzey Afrikalı bir gencin metro istasyonunda yine aşırı sağcı 3 kişi tarafından dövülmesi ve Neo-Nazi örgütlere yapılan bir operasyonda aralarında başarılı Türklerin ve entegrasyon yanlısı Almanların olduğu 88 kişilik bir ölüm listesi ele geçirilmesi, 30 Temmuz 2012 gecesi 11 kişinin yaşadığı Çelik ailesinin evinin komşuları tarafından molotof kokteyli atılarak yakılmak istenmesi, üstelik bu ırkçı saldırıların bazılarının Alman hükümeti tarafından üstünün örtülmeye çalışıldığı iddiası, bu saldırıların aşırı sağcı siyasi partilerden destek bulması… Ayrıca Almanya’da mahkeme kararı ile sünnetin ‘adam yaralama’ kapsamında değerlendirilip yasaklanması Merkel’in durumun çözüleceğini söylemesine rağmen ülkedeki Müslüman ve Yahudi kesimin büyük tepkisini çekmiş durumda.
– Fransa: 2011 yılında iki Türk ailenin evlerinin ateşe verilmesi, Mart 2012’de Toulouse kentindeki bir Yahudi okuluna silahlı saldırı yapılması, aynı ay içerisinde ‘Kuzey Afrika kökenli’ Fransız askerlerine de saldırı düzenlenmesi, Haziran 2012’de Lyon kentinde dolaşan üç Musevi gence aşırı sağcı bir grup tarafından saldırılması ve son olarak Fransa’da bu ay içerisinde “Kurban Bayramı’nda ‘bir Müslüman boğazla” başlıklı bir internet sayfası adı altında kampanya düzenlenmesi…
– İsveç: Geçtiğimiz genel seçimlerde yüzde 5,7 oy ile parlamentoya giren İsveç Demokratlarının Neonazi örgütlerle bağlantılı olduğu biliniyor. Seçim kampanyası sırasında Müslüman göçmenlerin devletin borçlanmasında büyük rol oynadığını ileri sürmüştü.
– İsviçre: İslam karşıtlığının son yıllarda en fazla politik rant getirdiği ülkelerin başında geliyor. SVP’nin isteği üzerine yapılan referandumda minareli cami yapımı yasaklandı. SVP, meclisteki en güçlü parti (yüzde 31).
– Danimarka: Faşist Halk Partisi’nin önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerde en son elde ettiği yüzde 13,9 oranından fazla oy alması bekleniyor. Irkçı parti iktidara geldiğinde “Göçmenleri Geri Gönderme Bakanlığı” kuracağını vaat ediyor.
– Norveç: Norveç’te göçmen karşıtlığını yapan İlerici Parti (FrP) geçen yıl yapılan seçimlerde yüzde 22,9 oy almıştı.
– Finlandiya: Finlandiya’daki seçimlerde AB ve göçmen karşıtı aşırı sağ parti, ‘Gerçek Finlilerin Partisi’ ülkedeki oyların yüzde 20’sini aldı.
– Hollanda: Hollanda’da da durum farklı değil. Geert Wilders liderliğindeki Özgürlükler Partisi İslam’ı Hollanda’nın yaşam tarzına tehdit olarak görüyor. Wilders, Müslümanlara yönelik suçları teşvik etme gerekçesiyle dava edildi. Partisi Hollanda’da yapılan son seçimlerde en çok oy alan üçüncü büyük parti oldu.[2]
– Yunanistan: Yunanistan’da son seçimlerde oyların yüzde 7’sini alarak parlamentoya girmeye hak kazanan ırkçı Altın Şafak Partisi, sadece Yunan ırkından olan hastalara verilmek üzere kan bağışı kampanyası başlattı.[3] Bunlar bilinen ve göçmenlere karşı yapılan ayırmacı fiillerden sadece bazıları!
Sonuç
Avrupa’da giderek güçlenen aşırı sağcı bu partilerin yaşanan ırkçı saldırılara kapalı veya açık şekilde destek vermesi durumu daha da vahimleştiriyor. Irk İlişkileri Enstitüsü’nün hazırladığı ‘Nefret Tacirleri: Avrupa Aşırı Sağının Şiddetli Darbesi’ adlı rapor, Avrupa’da her geçen gün büyüyen aşırı sağ tehdidin boyutlarını göstermekte, rapora göre aldıkları ölüm tehditleri yüzünden uzmanlar, aşırı sağ konusunda artık mahkemelerde tanıklık yapmaktan kaçınıyor. Pek çok akademisyen de göçmenlerle ilgili tartışmalarda görüş belirtmeye yanaşmıyor. Raporda Avrupa’yı geniş kapsamlı bir ırk savaşına doğru sürükleyen aşırı sağ örgütlerin silah depoladıkları dahi vurgulanıyor.[4] Çoğu uzmanın görüşüne göre, bu yükselen milliyetçilik fikrinin yanına ekonomik olumsuzluklar ve işsizliğin eklenmesiyle de bölgede bulunan göçmenlere karşı tavırların olumsuz yönde değişmesi, bunun yanında İslamofobinin daha da artması kaçınılmaz bir hal almış vaziyette. Çoğu AB ülkesinde, ağırlıklı kesim göçün iş bulmayı zorlaştırdığını ve eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetlerine çok fazla baskı yarattığını düşünmesi bu yönde ki önemli bir olgu. Avrupa hükümetlerinin büyük ekonomik sıkıntılar içinde olan Avrupa’da yeniden daha güçlü bir şekilde ortaya çıkan bu durumu göz ardı etmeyip kalıcı bir çözüm bulamaması halinde, gelişecek uzun süreçler sonunda en azından bir kısmının büyük bir iç savaşın ardından o eski karanlık günlerine dönmesi çok da uzak olmayabilir.
Muhammet OĞUZ/Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğu Başkanı
KAYNAKÇA
[1] Aylin Ünver Noi, Avrupa’da Yükselen Milliyetçilik, IQ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK, 2007, s. 15.
[2] http://www.yenihayat.de/politika/avrupa%E2%80%99da-irkcilik-neden-yukseliyor.
[3] http://www.demokrathaber.net/dunya/yunanistanda-irkcilar-kan-topluyor-h10030.html
[4] http://www.haberler.com/bu-kurban-da-bir-musluman-bogazla-3788875-haberi/