İSRAİL-HAMAS SAVAŞI’NDAN TÜM DÜNYAYA “BATILI ALGI VE DEZENFORMASYON” YAYILIYOR…

upa-admin 28 Kasım 2023 1.481 Okunma 0
İSRAİL-HAMAS SAVAŞI’NDAN TÜM DÜNYAYA “BATILI ALGI VE DEZENFORMASYON” YAYILIYOR…

Giriş

Yahudilerin kutsal günü olarak kabul edilen Yom Kippur’a denk gelen 7 Ekim 2023 günü, Hamas’ın askeri kanadı olarak bilinen İzzettin el-Kassam güçlerinin İsrail’e saldırısıyla başlayan savaş, hemen akabinde İsrail’in misilleme yaparak Gazze’de sivillerin olduğu hastane ve binaları bombalamasıyla birlikte, tüm insanlığı ve vicdanları ayaklar altına alan “Korkunç Bir Manzarayı” meydana çıkardı”.[1]

Hamas güçlerinin giriştiği ilk saldırı eylemi, bu savaşın fitilini ateşledi. Ancak İsrail’in de bölgede yıllardır uyguladığı şiddet ve sergilediği uzlaşı karşıtı tutumlar elbette zihinlerden silinmedi. Hamas’ın saldırısı irrasyonel bulunmakla birlikte, esasında geçmiş yılların birikimsel bir yanıtı niteliğindeydi. Dünyanın en iyi istihbarat servislerinden biri sayılan MOSSAD’ın gerçekleştirilen Hamas saldırısına ilişkin önceden istihbarat veya bilgi elde edememiş olması ihtimali ise, çok ama çok düşük bir olasılık. Muhtemelen İsrail biliyordu ama harekete geçmedi. Hamas’ın tuzağa düştüğünü söylemek mümkün. Gerçekleştirilen ilk saldırı eyleminin çok hatalı olduğunu da objektif bir biçimde belirtmemiz gerekir. Dolayısıyla, bu saldırı girişimi Hamas’ı uluslararası açıdan son derece haksız bir pozisyona düşürdü.[2]

Batı Merkezli Dezenformasyon

Batı merkezli oluşan” uluslararası kamuoyu, Hamas’ın ilk saldırısını gerekçe göstererek, Filistin’i ve tüm Filistin halkını haklı oldukları milli davalarında haksız duruma düşürebilmek amacıyla “hayali bir algıyı” yönetiyor. İsrail’in Hamas’dan çok sivillere saldırılar düzenlemesi, bu algıyı açıkça ortaya çıkarıyor. Yaratılan “hayali algı” ile ilgili sayısız çarpıtma haber ve açıklamaların teyit edilmesi bile yeterlidir. İsrail ise, yavuz hırsız misali, işgal ettiği Filistin’i askeri gücüyle haritadan tamamen silme derdindedir. Şayet ateşkes sağlansa bile, bunun uzun sürmeyeceği ve İsrail’in saldırılarına devam edeceği muhtemeldir. Öyle ki, İsrail kaynakları, ateşkes sonrasında daha fazla insanın ölebileceği imalarında bulunuyorlar.

Gazze Şeridi’nde binlerce sivil masum insanla birlikte, savaşa net bir biçimde dur diyemeyen dünya devletlerinin insanlıkları da bu süreç içinde “birer birer” ölmeye devam ediyor. Dünyada Türkiye Cumhuriyeti ve yalnızca birkaç istisnai ülke haricinde, mağdur Filistin halkının yanında tavır alan ülke ne yazık ki- bulunmuyor. -İran haricindeki- İslam ve Arap ülkeleri olarak nitelendirilen devletlerin genellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail başta olmak üzere, Batılı ülkelerle aralarında tarihsel süreçlerden gelen siyasal ve iktisadi bağımlılık ilişkileri bulunması durumu ise, çatışmaların diplomasi zemini etrafında süresiz durdurulması için “İslami tavır” alınabilmesi ihtimalini engelliyor. Bu ülkelerin çoğu, yaşananlara “Kendi başlarının çarelerine baksınlar, bizim yapabileceğimiz bir şey yok.” gözüyle bakıyor. Batılı devletlerin ise, yaşanan kanlı çatışmalara bakışlarında -kendi halklarının haricinde- İsrail Devleti’nin tarafında pozisyon aldıkları açık ve somut bir biçimde gözlemlenebiliyor.

Tüm bu yaşananların arka planında ise, uluslararası ilişkiler düzleminde ve küresel alanlarda önemli bir konuma sahip durumda bulunan Batılı algı merkezlerinin dünya kamuoyunu dizayn etme konusundaki “üstün başarılarını ve hünerlerini” görmek ne yazık ki mümkün. Olaylar Ukrayna’nın İşgali ile kıyaslandığında da, “Batı’nın algı yaratma gücü” kısmen açıklığa kavuşuyor. Medyada veya sosyal medyada dolaşan tümüyle yanıltma ve çarpıtma amaçlı bir haberin ve bir Devlet Başkanı (Biden) tarafından söylenen sözün “yarattığı dezenformasyon sonucu oluşan algının gücü”, bombadan farksız olmakla birlikte, dünya coğrafyalarındaki karşılıkları da tamamen baskın şekillerde tezahür edebiliyor. İslam dünyasının küresel alanlarda birleşememesi faktörü de, Batı’nın, bu “algı başarısını” perçinliyor.

Dolayısıyla, İsrail Devleti, Gazze’de, Kudüs’te ve Batı Şeria’da, sivillere yönelik olarak birbiri ardına gerçekleştirdiği katliamlarla birlikte “Filistin’de deyim yerinde ise minareleri çalarken”, arka planda -başta ABD ve İsrail güdümlü- “Batılı algı merkezleri de, operasyonel haberler ile kılıfları uyduruyor.” En başta İsrail Devleti’nin uyguladığı katliamlara ve sonrasında da İsrail tarafından kasıtlı bir biçimde üretilen dezenformasyonların (bilgi çarpıtmalarının) Batılı algı yönetimi merkezlerince kitlesel-sosyal medya araçlarına ve bazı yollar aracılığıyla dış politik kanallara aktarılarak, dünya kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi girişimlerine karşı ise, sadece Türkiye’miz güçlü bir şekilde mücadele gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde İstanbul’da organize edilen “Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’nin” (Stratcom Summit’23) açılış konuşmasını yapan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan da, “Çoğunluğu İsrail ve ABD kaynaklı olarak üretilen, bu dezenformasyonlara ve algı yönetimi çalışmaları konusuna yönelik” geniş yer ayırmıştır.[3]

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sn: Hakan Fidan’ın Açıklamalarından Bazı Satır Başları

T.C. Dışişleri Bakanımız Sayn Hakan Fidan; “Uluslararası sistemin ve jeopolitik denklemin dönüşüm geçirdiğini ve stratejik rekabetin Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını” söyledi. “Teknolojik gelişmelerin de, etkisiyle devletler arasındaki rekabetin sadece konvansiyonel olmaktan çıktığına” işaret eden Fidan, “Dezenformasyon ve siber saldırıların birer tehdit unsuru olarak öne çıktığı, bireylerin de devletleri tehdit edebildiği uluslararası bir düzen içerisinde olduklarını” kaydetti. “Dezenformasyonun bugün karşı karşıya olduğumuz hibrit sınamaların en sık başvurulan yöntemlerinden biri” olduğunu ve “Hakikatleri, gerçekleri bulanıklaştırdığını” ileten Hakan Fidan, gerçekleştirdiği konuşmasında, “Gazze’de 7 Ekim sonrasında yaşanan olaylar sırasında oluşturulan dezenformasyonların varlığını ve çeşitli etkilerini” vurguladı. “Geçmişte Afganistan ve Irak’a müdahalenin yolunu açan ve bölgemizi kaosa sürükleyen kurumsallaşmış dezenformasyon, bugün Gazze’de işbaşında” diyen Fidan, “Halbuki bizim devlet anlayışımız devletlerin her ne şartta olursa olsun, gerçekleri söylemesi esasına dayanmakta, devletleri de güvenilir yapan işte bu gerçektir. Bu noktada devletlere düşen görev hakikatin yitirilmesi krizine son vermektir.” değerlendirmesinde bulundu.

İsrail’in Gazze’de ve Batı Şeria’da 7 Ekim olayları sonrasında işlediği savaş suçları bağlamında, iki tür dezenformasyonla karşı karşıya kaldıklarını” belirten Fidan, “Birincisi, birçok Batılı basın-yayın kuruluşunun Filistinlilerin maruz kaldığı insani dramı yok sayan tarafgir tutumudur. Diğeri ise, 7 Ekim olaylarıyla sınırlı olmayan, İsrail’in gerçekleri perdeleyerek bütün dünyayı inandırmaya çalıştığı kurumsal dezenformasyondur. İsrail’in bu dezenformasyonunun şu anki kriz özelindeki amacı, 6 bini çocuk olmak üzere 14 binin üzerinde sivil Filistinliyi Orta Çağı hatırlatan bir hunharlıkla katletmesini meşru müdafaa kisvesi altında aklamaktır.” ifadelerini kullandı. “İsrail’in bu nedenle hastaneleri vurup, suçu başkasına attığını” söyleyen Fidan, “Ancak İsrail’in kurguladığı bu hikâyenin esas odağı, işgali örtbas edip, Kudüs’te, Batı Şeria’da ve Gazze’deki eylemleriyle iki devletli çözümü fiilen imkânsız hale getirmektir” dedi.

Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’ndeki (Stratcom’23) açılış konuşmasının devamında, “Hibrit tehditlere karşı, çeşitli önlemler aldıklarını” belirten ve “Güvenlik konseptlerini bütüncül bir yaklaşımla ele alarak gerekli tüm hazırlıkları yaptıklarını” ileten Sayın Fidan, “Dışişleri Bakanlığımız da Türkiye’nin milli güvenlik sisteminin bir parçası olarak bu çabalara güçlü bir şekilde iştirak etmektedir. Bakanlığımdaki yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında dijital çağın sunduğu imkânlardan yararlanarak stratejik iletişime özel bir ağırlık vermekteyiz. 260 misyonla dünyanın en büyük beşinci diplomatik ağına sahip bir teşkilat olarak kendimizi ve altyapımızı zamanın ihtiyaçlarına göre yenileyecek kapasiteye fazlasıyla sahip bir durumdayız.” ifadelerini kullandı.

Bakanımız Sn. Hakan Fidan’ın konuşmasının sonundaki “Batı” vurgusu da oldukça dikkat çekiciydi. “Batı dünyasının İsrail’in savaş suçlarıyla arasına mesafe koyması gerektiğini” belirten Fidan, “Batılı hükümetlerin katliamlara sessiz kalmaları ve ateşkes çağrısında bile bulunmamalarının ahlaki ve siyasi çöküşe işaret ettiğini” söyledi. Fidan, “Bu durumun uluslararası hukuka olan itimadı-güveni tamamen ortadan kaldırma riski barındırdığına” dikkat çekti ve “İsrail’e verilen koşullu-koşulsuz her türlü destek, daha fazla Filistin’in, Filistinlinin öldürülmesi için, açık bir çektir” ifadelerini kullandı.

Hakan Fidan ve Recep Tayyip Erdoğan

Kur’an ı Kerim’e yönelik saldırıların güya ifade özgürlüğü olarak kabul edildiği günümüz Avrupa’sında, Filistin bayrağına ve barış çağrılarına tahammül edilememesini tarih unutmayacaktır.” diyen Fidan, “Gerçek barışın adalet, uluslararası iş birliği ve hakikatle mümkün olduğunu” vurguladı. Bu anlamlı sözlerden hareketle; dünyada adaleti ve barışı savunan mazlumların, mağdurların, yetimlerin, ezilenlerin her daim yanında olan 100 yıllık büyük Türkiye Cumhuriyeti ile kökleri 15.000 yıl öncesine dayanan ve tarih sahnesinde sayısız devlet kuran yüce Türk milletidir. T.C. Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın olaylarla ilgili açıklamaları ise, tamamen ilkesel, barışçıl teamüllere dayanan, hukuksal açıdan yerinde ve tutarlıdır. Asla unutulmamalıdır ki, tarih hep haklının yanında duranları ve zulümleri görmezden gelmeyenleri yazacaktır. Dolayısıyla, tarih, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi olaylara hep itidalli yaklaşabilen, bunun yanı sıra zulme karşı da daima ses yükseltebilen “Cesur Yürekli” liderleri yazacaktır. Ülkemizin yaşanan olaylara yönelik duruşu, bütün dünyaya ve özellikle İslam dünyasına ciddi bir örnek oluşturmaktadır. İstiklal şairimiz merhum Sayın Mehmet Akif Ersoy’un o güzel “Zulmü Alkışlayamam” şiirinde dizelerine yansıttığı üzere, bizim milletimiz de “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem, biri ecdadıma saldırdı mı? Hatta boğarım! Hiç olmazsa, onu yanımdan kovarım!” sözlerindeki bu “hak anlayışına” sahiptir.

Sonuç

Sonuç olarak, kanlı çatışmalarla ilgili kitlesel medya araçlarında ve yaygın olarak kullandığımız sosyal medya platformlarında gördüğümüz, işittiğimiz veya okuduğumuz haberlerin, kamuoyunda paylaşılan hızlı bir biçimde yayılan çeşitli bilgilerin ve dolaşımda bulunan enformasyon akışının, doğruluklarını mutlaka teyit etmemiz, farklı kaynaklara başvurmamız en azından bunlara hemen inanmamamız gerekiyor. Elbette ki; Batı dünyasının “Dezenformasyon” ve “Algı Yönetimi” konularında “başarılı” ve “sabıkalı” bir kaydının bulunduğunu da tüm dünya bireyleri olarak aklımızda tutmalıyız.

Bu Batı kaynaklı dezenformasyon durumunu, bize aslında, boşluklarla tokalaşarak, çeşitli senaryolar üreterek, ruhlar âleminde yaşayan ABD Başkanı Joe Biden da açıkça gösterdi. Hatırlanacağı üzere, Hamas’ın çocukların kafalarını kestiği gibi bir yalanı, kendisi tüm dünyaya servis etmişti. ABD’de yapılacak olan 2024 Başkanlık seçimleri öncesi tek şansının Yahudi lobisinin desteğini kaybetmemek olduğunu düşünen Biden, galiba artık o koltuktaki suyunun ısındığını anladı. ABD’nin küresel hegemonyası da, bu süreçte güneş görmüş kar gibi eriyor.[4] Diğer yandan, İsrailli askerlerin ortaya attığı “Tünel kazmışlar ey basın! Ey basın mensupları! Buraları hemen görüntüleyin.” yalanları da yine bir İsrailli tarafından yalanlandı. Hâlbuki o tüneli daha önceden İsrail tarafı inşa etmişti.

Başlıkta İsrail-Hamas (Filistin) Savaşı olarak belirttik; ancak olayların geldiği durum tamamen “İsrail’in sivilleri katletme yarışına” dönüştü. İşte tam bu noktada, İsrail’in yardımına “Batı algı hegemonyası” koştu. Batılı cephe tarafından dünyaya servis edilen tümüyle yalan, yanlış, çarpıtma haber ve bilgilerle birlikte, “derin bir dezenformasyon ve algı savaşı” başlatıldı. Sivillerin, çocukların, kadınların, bebeklerin, masum insanların can verdikleri bu çağ dışı katliamların, kanlı çatışmaların ve yaşananlara bağlı biçimde geliştirilen türlü dezenformasyonların aynı zamanda bir iletişimci olarak derhal sona ermesi umuduyla… Reel açıdan düşük bir ihtimal olmakla birlikte, sağlanan ateşkesin kalıcı bir hale evirilmesi en büyük temennimiz.

Cumhur Kartal YILDIZ

 

DİPNOTLAR

1 Eren Alper Yılmaz (2023), “Batı, İsrail Savaşı’nı Nasıl Görüyor?”, Uluslararası Politika Akademisi-UPA, 31.10.2023, Erişim Tarihi: 23.11.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2023/10/31/bati-israil-filistin-savasini-nasil-goruyor/.

2 Ozan Örmeci (2023), “2023 İsrail-Hamas Savaşı: Sivil Kayıpları Nedeniyle İsrail’in Üzerindeki Baskı Artıyor”, Uluslararası Politika Akademisi-UPA, 08.11.2023, Erişim Tarihi: 25.11.2023, Erişim Adresi:  http://politikaakademisi.org/2023/11/08/2023-israil-hamas-savasi-sivil-kayiplari-nedeniyle-israilin-uzerindeki-uluslararasi-baski-artiyor/.

3 TRT HABER (2023), “Bakan Fidan: Dezenformasyon Hibrit Sınamaların En Sık Başvurulan Yöntemlerinden Biri”, 24.11.2023, Erişim Tarihi:24.11.2023, Erişim Adresi: https://www.trthaber.com/haber/gundem/bakan-fidan-dezenformasyon-hibrit-sinamalarin-en-sik-basvurulan-yontemlerinden-biri-815426.html.

4 Ozan Örmeci (2023), “2024 ABD Başkanlık Seçimleri: Trump’ın İkinci Dönemi Yaklaşıyor Olabilir”, Uluslararası Politika Akademisi-UPA, 06.11.2023, Erişim Tarihi: 25.11.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2023/11/06/2024-abd-baskanlik-secimleri-trumpin-ikinci-donemi-yaklasiyor-olabilir/.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.