ORTADOĞU’NUN OYUN BOZAN ÜLKESİ: İSRAİL

upa-admin 02 Ekim 2024 368 Okunma 0
ORTADOĞU’NUN OYUN BOZAN ÜLKESİ: İSRAİL

Giriş

Uluslararası ilişkilerin doğası olarak tanımlanan güç siyaseti, ulusal çıkarları diğer ulusların veya uluslararası toplumun çıkarlarının üzerinde tutar ve bu nedenle bir ulusun kendi çıkarlarını korumak için askeri, ekonomik veya siyasi saldırganlıkla tehdit etmesini de içerir. Güç politikası içerisinde caydırıcılık, şantaj, önleyici saldırılar, askeri ve ekonomik yaptırımlar, suikastlar ve nükleer üstünlük sağlamak amacıyla yapılan çeşitli unsurlar yer almaktadır. Realizm kuramı çatısı altında ön plana çıkan güç yarışı devletleri daha fazla güç edinmeye, şüpheli bir karaktere bürünmeye ve daha fazlasını elde etmeye teşvik etmektedir. Ortak çıkar kavramı yerine ulusal çıkarların ön plana çıktığı dönemlerde, devletler, sert güç bileşenlerine daha fazla yönelerek barış ve istikrar aramak yerine istikrarsız bir yapıyı yeniden inşa etmektedirler. Büyük güçler arasında artan rekabet, tarihsel olarak karşılıklı inşa edilmiş nefret söylemleri, etnik çatışmalar ve güç gösterme yarışı devletler arasında eskiye nazaran daha fazla ön plana çıkmaktadır.

İsrail’in 1948 yılında bağımsızlığını kazanması Arap dünyasında nefret uyandırmış ve o tarihten günümüze kadar birçok sıcak çatışmaya sebep olmuştur. İsrail’in gücünü arttırmaya yönelik teşvikleri, daha fazla toprak kazanma talebi, etnik çatışmalar ve ayrışmaların arka sahnesinde bu ülkeden maddi ve manevi desteğini esirmeyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yer almaktadır. Ortadoğu’ya barış getirme misyonunu hiçbir zaman gerçekleştirmeyen ABD, aksine mevcut düzeni daha da istikrarsız hale getirmeyi ise her seferinde başarmaktadır.

Ortadoğu’da Değişen Dengeler

Soğuk Savaş sonrasında güvenlik politikalarında yaşanan en önemli değişimden biri de günümüzde devlet kadar devlet dışı örgütlerin uluslararası siyasette yarattığı dönüştürücü güç üzerinedir. Bu kapsamda, Ortadoğu bölgesinde de devlet dışı güçlerin siyaset sahnesinde etkili bir rol oynadığını söyleyebiliriz.

7 Ekim’den bu yana devam İsrail-Filistin arasındaki çatışma her geçen gün yön değiştirmektedir. İsrail’in Lübnan’ı hedef alan saldırıları karşısında Ortadoğu’nun güçlü ülkesi İran da artık İsrail’e gözdağı vermenin zamanının geldiğini düşünmüştür. İran’ın da savaşa dahil olması ile savaş aslında iki ülke arasındaki çatışmadan ziyade, büyük güçler arasındaki bir tür güç yarışına doğru evirilmiştir. Artık sahnede ABD karşısında İran, İran’ın arkasında ise gizli destekçileri olan Rusya ve Çin’in de olayların gidişatında bir rol oynayacağı belirgin kazanmıştır. İran’ın 1 Ekim 2024 tarihinde akşam saatlerinde İsrail’e balistik füzelerle düzenlediği saldırı, Tel Aviv ve birçok kentte büyük paniğe yol açtı. İsrail’in yaklaşık bir yıldır devam eden insanlık dışı eylemleri, soykırım girişimi ve irredentist politikaları karşısında dur demeye çalışan İran, hiç beklenmedik zamanda misilleme girişimleri ile mevcut durumun seyrini değiştirmiştir.

İran’ın yüzlerce füzeyle düzenlediği saldırıya hazırlıksız yakalanan İsrail lideri Netanyahu ve kabinesi, yaklaşık bir yıldır süren savaşta ilk defa Bakanlar Kurulu toplantısını sığınakta düzenledi. Toplantı, İsrail için “uzun geçen bir gece” olarak tanımlanmış, askeri üsler hedef noktası olmuş ve istenilen panik havası ülkede yaratılmıştır. İran Devrim Muhafızları tarafından yapılan açıklamada, saldırının Hamas lideri İsmail Haniye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve İranlı General Abbas Nilfuraşan’ın öldürüldüğü İsrail saldırılarına karşılık olarak gerçekleştirildiği belirtildi. ABD, İran’ın İsrail’e karşı füze saldırısına hazırlandığını daha önceden dile getirmiş ve İsrail’in yanında olduklarını açıkça belirtmiştir. İran’ın intikam alma planı balistik füze saldırıları ile gerçekleşmiş ve Ortadoğu’da dengeler yeniden değişmiştir.

İran’ın saldırgan hamlesi karşısında sirenler artık İsrail’de ve aynı zamanda Ortadoğu’da çalmaya devam edecektir. İran ise, saldırılara cevap gelmesi durumunda daha da sert bir cevap vereceklerini dile getirerek, savaşa hazır olduklarını cesurca ifade etmiştir. Siyonist rejime yönelik ağır darbeler vurmayı hedefleyen İran, birçok Arap devletinin İsrail’e veremediği cevabı vererek, sahnede cesurca yer almayı başarmıştır. Ortadoğu’nun düzen bozan ülkesi İsrail ve oyunu kendi kurallarına göre oynayan ABD, bu şekilde beklenmedik bir tehdit algısıyla karşı karşıya kalmışlardır.

Taraflar, mücadeleyi güçlü oldukları eksende sürdürmeyi hedeflemektedir. Hizbullah ile İsrail arasında daha üst seviyeye taşınan ikili çatışma, İran’ın müdahalesiyle yeniden yön değiştirmiştir. İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırı, İran’ın İsrail’e karşı düzenlediği en büyük saldırı olarak kayıtlara geçmiştir. İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, bugünkü oturumda ABD’ye yönelik sert söylemlerde bulunmaya devam etmiştir. ABD’ye uyarıda bulunan Galibaf, “Rejimin destekçisi ABD, köpeğin tasmasını sıkı tut. Böylece ne kendinize zarar verirsiniz, ne de sahibinizin başını belaya sokarsınız.” dedi. Meclis’de büyük destek gören bu söylem alkışlandı.

Buna karşın, İran’ın füze saldırısına cevap gelecek mi? Ortadoğu’da savaş büyüyecek mi? İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İran çok büyük bir hata yaptı ve bedelini ödeyecek” ifadesinde bulundu. İsrail’in İran’a yakın zamanda bir saldırı gerçekleşmesi bu açıklamayla muhtemel görünmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ortadoğu’daki çatışmanın giderek genişlemesini” kınadı ve yeniden ateşkes çağrısı yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, İran’ın İsrail’e yönelik füze saldırısının “tamamen kabul edilemez” olduğunu ve tüm dünya tarafından kınanması gerektiğini öne sürdü.

Sonuç

Tarihsel çıkarımlardan yola çıkarsak bölgesel çatışmaların her zaman dış güçlerin dahil olması ile yeniden tasarlandığına, en çok zararın sivillerin gördüğüne ve en çok faydayı ise yine dış güçlerin elde ettiğine şahit olduk. Ortadoğu bölgesi ise bu kanlı sahnelere en çok şahitlik eden bir bölge olmuştur. İdeolojik savaşların merkezi olarak tanımlanan Ortadoğu, çok kültürlü, çok dinli ve birçok etnik yapıdan oluşmaktadır. Farklılıkların göz ardı edilmediği, çıkar odaklı dış politikanın hâkim olduğu ve güç yarışının en üst seviyeye taşındığı bir coğrafyada katı siyasi ideolojilerin hâkimiyeti, devlet dışı örgütlerin baskın mücadelesi ve büyük güçlerin gövde gösterisi devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki ,savaşların kazananları yoktur kaybedenler ise her zaman siviller olmaktadır. O yüzden fanatik düşünceli askeri, siyasi ve dini liderlerden farklı olarak, halklar, her zaman barış ve istikrardan yana olmalıdır…

Dr. Seda Gözde TOKATLI

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.