NETANYAHU VE GALLANT HAKKINDAKİ TUTUKLAMA EMRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

upa-admin 24 Kasım 2024 166 Okunma 0
NETANYAHU VE GALLANT HAKKINDAKİ TUTUKLAMA EMRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Giriş

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından Gazze’de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında 21 Kasım 2024 tarihinde tutuklama emri çıkarılmıştır. Bu yazıda, bu karar analiz edilecektir.

UCM Tarihinde Bir İlk

Uluslararası Ceza Mahkemesi-UCM’nin Gazze’de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında 21 Kasım 2024 tarihinde tutuklama emri çıkarmasıyla, mahkeme tarihinde ilk defa Batı yanlısı bir devletin yöneticileri hakkındaki tutuklama kararı alması tarihi bir olaydır. Netanyahu ve Gallant, bundan sonra UCM’nin kuruluş belgesi olan Roma Tüzüğü’nü imzalayan 124 ülkeye seyahat etmeleri halinde, tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalacaklardır. UCM, “savaş yöntemi olarak aç bırakma ve insanlığa karşı işlenen cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemler suçlarının” failleri olarak Netanyahu ve Gallant’ın cezai sorumluluk taşıdıklarına inanmak için makul gerekçelerin olduğuna yönelik karar vermiştir.

Mahkeme heyeti, Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirlerinin tam halinin “tanıkları korumak ve soruşturmaların yürütülmesini güvence altına almak için” gizli olduğunu söylemiş ancak yargıçlar gerekçelerinin çoğunu da yayınlamıştır. Bu gerekçeler, kasıtlı olduğuna karar verilen Gazze’ye insani yardım tedarikinin engellenmesine odaklanmıştır. Mahkeme’nin yazılı kararında, “Daire, her iki kişinin de Gazze’deki sivil halkı, gıda, su, ilaç ve tıbbi malzeme ile yakıt ve elektrik dahil olmak üzere hayatta kalmaları için vazgeçilmez olan nesnelerden kasten ve bilerek mahrum bıraktıklarına inanmak için makul gerekçeler olduğuna kanaat getirmiştir” denilmiştir.

Netanyahu’nun Başbakanlık Ofisi ise bu durumu “antisemitik” bir karar olarak değerlendirmiştir. Ofis, “İsrail, önyargılı ve ayrımcı bir siyasi organ olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yanlış ve saçma suçlamalarını kesinlikle reddetmektedir” diyerek, “hiçbir savaş İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaştan daha adil değildir” açıklamasında bulunmuştur. Başbakan Netanyahu ise, bizzat kendi açıklamasında, “İsrail karşıtı hiçbir çirkin karar bizi -ve beni- ülkemizi her şekilde savunmaya devam etmekten alıkoyamayacaktır. Baskılara boyun eğmeyeceğiz.” ifadelerini kullanmıştır.

Tutuklama kararı İsrail’in değişmez müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından da tepkiyle karşılanmıştır. ABD Başkanı Joe Biden, “Bir kez daha açıkça ifade etmeme izin verin: UCM ne ima ederse etsin, İsrail ile Hamas arasında hiçbir denklik yoktur. Güvenliğine yönelik tehditlere karşı her zaman İsrail’in yanında yer alacağız.” demiştir. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, mahkemenin kararını temelden” reddeden bir açıklama yayınlamıştır. “Savcının tutuklama emri çıkartmak için acele etmesinden ve bu karara yol açan rahatsız edici süreç hatalarından derin endişe duymaya devam ediyoruz” denilen açıklamada, iddia edilen hatalara ilişkin herhangi bir ayrıntıya yer verilmemiştir. Açıklamanın devamında ise, “ABD, UCM’nin bu konuda yargı yetkisine sahip olmadığı konusunda net olmuştur. İsrail’in de aralarında bulunduğu ortaklarımızla koordinasyon halinde bundan sonra atılacak adımları görüşüyoruz.” ifadeleri kullanılmıştır.

ABD’nin daha öncesinde Rusya lideri Vladimir Putin hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararını memnuniyetle karşılamış olması, bu konuda aslında ikiyüzlü bir dış siyaseti benimsediğini de doğrulamaktadır. Putin’in kadın ve çocuk katili olmamasına rağmen hakkında çıkarılan tutuklama emri ABD’yi rahatsız etmemiştir. Oysaki Netanyahu ve Gallant’ın iradesiyle Gazze’de ortaya çıkan soykırım açık bir yargılama konusudur. Netanyahu, bununla birlikte seçilmiş ABD Başkanı olan Donald Trump’dan oldukça umutludur. Trump, 2020 yılında UCM yetkililerini ve ailelerini hedef alan bir dizi yaptırım kararlarına imza atmıştı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, kararın uygulanmasına dair ABD’nin Afganistan’daki eylemleri ve İsrail’e yönelik UCM’nin soruşturma başlatmasını gerekçe göstermiştir.

Tutuklama emri insan hakları grupları tarafından geniş çapta memnuniyetle karşılanmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, kararın bazı kişilerin yasaların erişemeyeceği bir yerde olduğu yönündeki “algıyı kıracağınıbildirmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü Direktörü, “UCM’nin görevini etkin bir şekilde yerine getirip getiremeyeceği, ihlallerin nerede ve kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın hükümetlerin adaleti destekleme konusundaki istekliliğine bağlı olacaktır” demiştir. Yetkili, sözlerinin devamında, “Bu tutuklama kararları nihayet uluslararası toplumu zulmün üzerine gitmeye ve Filistin ve İsrail’deki tüm mağdurlar için adaleti sağlamaya yönlendirmelidir.” ifadelerini kullanmıştır.

İsrail hem Gazze’de savaş suçu işlediğini, hem de mahkemenin yargı yetkisini reddetmiştir. Buna karşın, UCM konu hakkında yargılama yetkisinin olduğunu belirtirken, İsrail makamlarının 2021 yılında benzer bir soruşturma hakkında UCM’yi bilgilendirdiğini ve o zaman “İsrail’in soruşturmanın ertelenmesi için herhangi bir talepte bulunmadığını” ifade ederek güncel duruma dair İsrail’in tutuklama kararlarının ertelenmesi için yaptığı başvuruyu da reddetmiştir.

Değerlendirmeler ve Sonuç

Bu kararla birlikte İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarının bedelini ödeyebileceği görülmüştür. Neredeyse tamamı kadın ve çocuklardan oluşan 50 bine yakın insanın soykırıma uğratılmasının uluslararası toplum tarafından büyük bir tepkiyle karşılandığı da özellikle vurgulanmalıdır. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararında dünya çapında toplumlar tarafından soykırım konusunun gündemde tutulmasının büyük önemi vardır. Dolayısıyla, medyanın etkili bir şekilde kullanılmasının önemi bir kez daha görülmüştür.

Netanyahu ve Gallant’ın bakış açısından yaptıklarını savaş suçu ve soykırım olarak görmedikleri anlaşılmaktadır. Bu ikili, kendi ellerindeki masum sivillerin kanını daha geniş bir çerçeveye yayarak, kararın bütün İsrail’e yönelik düşmanca bir tavır olduğu algısını oluşturmaya çabalamaktadırlar. Kararın kendilerine yönelik olarak değil de, sanki devletin kurumsal kimliğine yönelik olduğuna dair bir izlenimi vermektedirler. Bunun yanı sıra, soykırımlarının bedelini ödemelerine yönelik tutuklama kararını antisemitik bir tavır olarak gösterme niyetindedirler. İşledikleri savaş suçlarının bedelini ödemek yerine konuyu sanki dine yönelik bir saldırıymış gibi göstererek asıl odak noktalarını gözden kaçırma uğraşısındadırlar. Bunu da yukarıda belirtildiği üzere açıkça söylemleriyle ifade etmekten de çekinmemektedirler. Netanyahu ve Gallant’ın yaptıklarının yanlarına kâr kalacağına ve cezasızlık beklentilerine dair en büyük umutları ABD’dir.

ABD tarafından İsrail her şart ve koşul altında desteklenmektedir. İsrail’in savaş suçu işlemesi ve soykırım yapması dahi bu aktörü ilgilendirmemektedir. Zaten kendi küresel hâkimiyeti boyunca aynı suçları işlemesinden de anlaşılacağı üzere, ABD, hiçbir zaman İsrail’i desteklemekten vazgeçmeyecektir. İsrail’in Ortadoğu bölgesinde yaptığı eylemlerin daha fazlasını makro ölçekte kendisi de yapmaktadır. Dolayısıyla, bu aktörün savaş suçu ve soykırımı destekleme eyleminde bir değişiklik olacağına dair bir beklenti içine girilmemelidir. Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında eylemlerine kararlılıkla devam eden ABD, uluslararası kurum, kuruluş ve örgütlenmeleri de sürekli tahakkümü altında tutmaktadır. UCM yargıçlarının ve ailelerinin yaptırım listesine alınması ve söylemler yoluyla tehdit edilmeleri de bunu doğrulamaktadır. Küresel seviyede, ABD, Ortadoğu bölgesinde de müttefiki İsrail durdurulmadığı sürece dünya çapında bir barış beklenmemelidir. Bu diğer aktörlerin masum ve rasyonel aktörler olduğu anlamına gelmez. Ancak bu devletlerin söylem ve eylemleri arasındaki uyumsuzluk dünya düzeninin değişmesi gerektiğini göstermektedir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi açısından ise alınan bu kararlar umut vericidir. Alınan bu kararlar sayesinde yeryüzündeki hiçbir aktör işlediği/işleyeceği savaş suçu ve soykırımın cezasız kalacağına güvenemez. UCM, cesaretle kararlarının arkasında durmalıdır. Şu anda yaşananlar dünya tarihinde yeni bir yol açmaktadır. Savaş suçu işleyen ve soykırım yapan şahıslar eylemlerinin karşılığı olan cezayı alırlarsa, bu durum gelecekte aktörlerin dış politikalarını mutlaka etkileyecektir. Buna karşın, gereken cezalar verilmezse, bu durumda da belirtilen suçların işlenme riski artacaktır. UCM’nin eylemleri etkili ve sonuç doğurucu bir şekilde ilerlemektedir. Bu ilerleyişi de hiçbir şey durduramamalıdır.

Dr. Mehmet EMİR

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.