DONALD TRUMP YİNE YENİDEN SAHNEDE: DÜNYA SİYASETİNİ NELER BEKLİYOR?

upa-admin 13 Ocak 2025 94 Okunma 0
DONALD TRUMP YİNE YENİDEN SAHNEDE: DÜNYA SİYASETİNİ NELER BEKLİYOR?

Giriş

5 Kasım 2024’te yapılan ABD seçimlerini  Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump kazanarak ABD’nin 47. Başkanı seçilmiştir. Bu yazıda, resmi olarak görevine 20 Ocak’ta başlayacak olan Trump’ın seçim kampanyasındaki vaatleri ve ilk döneminde (2017-2021) yaşananları hatırlatarak, yeni dönemde gündemde neler olacağına dair öngörülerde bulunulacaktır.

Seçim Kampanyasının Temelindeki Vaatler

Donald Trump’ın seçimden hemen sonraki zafer konuşmasının ara satır araları incelendiğinde, Başkan’ın vaatlerini yerine getirmeyi önemsediği anlaşılmaktadır. Buna yönelik konuşmasında kullandığı “Basit bir ilkeyle yöneteceğim: Söz verilir ve söz yerine getirilir. Biz sözlerimizi tutacağız.” ifadesi, kendi seçmen kitlesinin içini rahatlatmaya yönelik olsa da bu vaatleri nasıl yerine getireceği kısmı biraz muallak görünmektedir.

Peki Trump’ın temel 7 vaadi neydi hatırlayalım;

  • Düzensiz göçmenlerin sınır dışı edilmesi,
  • Ekonomi, vergi ve gümrükte hamleler,
  • Bazı Kongre saldırısı hükümlülerine af,
  • Savcı Jack Smith’in kovulması,
  • Ukrayna Savaşı’nın bitirilmesi,
  • Kürtaj yasağı olmayacak,
  • İklim değişikliği kurallarında gevşeme.

Trump’ın vaatlerini incelediğimizde, bunların yarısı daha çok Amerikan kamuoyunu ilgilendiriyor gibi görünse de, yeni yönetimden sert göç politikaları, Çin gibi rakiplerle yeni ticaret savaşları ve bölgesel çatışmalara yönelik ses getirecek hamleler beklemek yanlış olmaz.

Rusya-Ukrayna Savaşı: Savaş bu kış biter mi?

Genel olarak ABD’nin ülke dışındaki çatışmalardan çıkarak kendi içine dönmesi gerektiğini savunan Trump için, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya destek vermek için harcanan bütçe eleştiri konusu olmuştur. ABD’nin aktif rol oynayacağı müzakereler ile bu savaşın 24 saat içinde bile sona erebileceğini iddia eden Trump, henüz çatışan taraflar arasında nasıl bir uzlaşma olabileceğinin detaylarını belirtmemiş olsa da, bu açıklamaları Demokratlar tarafından “Rusya’nın ekmeğine yağ sürmek” olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, Trump, Avrupa devletlerinin de Rusya’yı ve ona destek olan Çin’i ekonomik tedbirler üzerinden daha fazla zorlamaları gerektiği yönünde Avrupalı liderleri uyarmıştır.

Bu noktada coğrafi tehdit açısından ele alındığında, Avrupa’nın, Ukrayna Savaşı’ndan galip çıkmış bir Rusya ve Çin ikilisi ile karşı karşıya kalmamak adına daha fazla çabalaması gerektiği aşikâr olsa da, Avrupalı devletler de ABD’nin Rusya’nın daha fazla genişlemesine göz yummayacağının farkındadır. Dolayısıyla, ABD’nin bütçesini, Avrupa’nın güvenliğini, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve Rusya’nın çıkarlarını ortak paydada buluşturacak bir çözüm mümkün olacak mıdır ilerleyen günlerde bekleyip göreceğiz.

Ortadoğu sil baştan: Suriye, İran ve İsrail kilit ülkeler mi?

Daha önceki Başkanlık döneminde de çelişkili açıklamalar yapan Trump’ın Suriye’den çekilme hayalleri, esasen kendisinin ABD’nin kendi içine dönmesi ve kendi önceliklerine odaklanması politikaları ile uyumlu görünmektedir. Ancak daha önce bunun için uygun zemin bulamamış olan Trump, yeni döneminde Suriye’deki yönetim değişimini fırsat bilerek buradaki çıkarlarını iş birliği içerisinde olduğu unsurlar üzerinden devam ettirebilir gibi görünüyor.

Benzer şekilde, İsrail-Filistin çatışmasının yeniden hareketlenmesi ile beraber yükselişe geçen İran-İsrail gerilimi de bölgede tırmanmaya devam ederken, Trump’ın tüm bu içe dönme söylemlerine rağmen İsrail’e olan desteğini var gücüyle devam ettireceğini ve hatta önceki Başkan Joe Biden’dan daha fazla askeri destek vereceğini söylemek çok da yanlış bir beklenti olmaz. Trump ve Netanyahu arasındaki özel siyasi ilişki doğrultusunda ABD’nin İran’a karşı olası bir saldırıyı desteklemesi ya da iki ülke arasındaki gerilimin aktif bir çatışmaya dönüşmesi ihtimali ise bölgesel istikrarsızlığı körüklemekle kalmayıp bu duruma Rusya ve Çin’in de dahil olması sonucu Üçüncü Dünya Savaşı’nın bile tetikleyicisi olabilir.

Ticaret Savaşları tam gaz: Çin menşeli ürünleri ne bekliyor?

Trump’ın ekonomideki en önemli vaadi, Biden döneminde zirveyi gören enflasyonu tamamen bitirmek yönünde. Seçmen tercihlerine bakıldığında da Trump’ın bu söylemi karşılık bulmuş görünüyor. Bu doğrultuda en önemli aksiyonlardan birisi cari açığı kapatmak adına yabancı ürünlere gelmesi beklenen ek gümrük vergileri. Bu politikadan en büyük nasibi Çin menşeili ürünler alacak gibi duruyor. Öyle ki, Çin menşeli ürünlere ek yüzde 60 gümrük vergisi getirilmesi bekleniyor. Ancak bazı ekonomi uzmanları, bu uygulamanın tüketici fiyatlarını arttıracak olması nedeniyle genel durumu değiştirmeyeceğini belirtmekteler.

Ankara ile ilişkilerin ana teması ne olacak? Washington ile Ankara arasında aşk mı, nefret mi?

Trump’ın galibiyetini “Dostum Donald Trump’ı tebrik ediyorum” diyerek kutlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump’ın arasındaki özel diyalog düşünüldüğünde, Biden döneminde soğuyan Türkiye-ABD ilişkilerinde tekrar bir hareketlenme beklenmesi doğal. Ancak Trump’ın önceki döneminde yaşanan krizler de hatırlandığında, yeni dönemde bu krizlerin yeniden alevlenebileceği mi, yoksa çözüme mi kavuşacağını tahmin etmesi güç. Öyle ki, Trump’ın Suriye’den çekilme planı başta olmak üzere gündemdeki pek çok başlığın Türkiye’yi yakından ilgilendirdiği bir gerçek. Benzer şekilde, İsrail-Filistin Savaşı, Ankara’nın Gazze’ye yönelik söylemleri ve İran ile ilişkiler Ankara-Washington hattında sıcaklığını koruyan maddeler arasında yer alıyor. 2018 yılındaki Rahip Brunson krizi ile başlayan ABD yaptırımları, 2019 yılında Türkiye’nin başlattığı Barış Pınarı Harekatı sonrasında Trump tarafından öne sürülen yok etme tehditleri ile devam etmişti. İkinci Trump döneminde benzer gündemler aktifliğini koruyor olsa da, bu defa anlaşmaya varılabilecek mi ilerleyen günlerde belli olacaktır.

Sansasyonel toprak talepleri: Kanada, Panama ve Grönland 

20. yüzyılın başında Panama Kanalı’nı elinde bulunduran ABD, ülkede çıkan ABD karşıtı protestoların büyümesi sonucu Carter döneminde kanalın Panama’ya devri hususunda uzlaşmaya varmıştı. 31 Aralık 1999 tarihinde yeniden Panama bayrağının dalgalandığı kanal için, Başkan Trump, Panama Kanalı’nın ABD açısından hayati öneme sahip olduğunu, ancak şu anda resmen olmasa da kanalın Çin’in kontrolünde olduğunu öne sürerek Panama’nın ABD’nin hediyesini istismar ettiğini iddia etmektedir. Bu nedenle de kanalın kontrolünün yeniden ABD’de olması gerektiğini belirtmiş, ancak Panama Dışişleri Bakanı Javier Martinez-Acha da Panama Kanalı’nın egemenliğinin tartışılır bir durumu olmadığını vurgulamıştır.

Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/cn012eywgnno

Trump’ın henüz resmi olarak göreve başlamadan yaptığı açıklamaların en iddialısı ise Kanada ile ABD arasındaki sınırın yapay olduğu ve bu nedenle de Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olması gerektiği yönündeki açıklaması olabilir. Trump, aynı zamanda Kanada’yı korumak için ayrılan hatırı sayılır büyüklükteki savunma bütçesini, sınırdaki uyuşturucu kaçakçılığını ve Kanada’dan ithal edilen ürünlerin vergi oranının yükseltilmesi gerektiğini öne sürerek iki ülkenin birleşmesi gerektiğini iddia etmiştir. Buna karşılık olarak, kısa bir süre önce istifa eden Kanada Başbakanı Justin Trudeau ise, iki ülkenin birleşmesinin hiçbir şekilde mümkün olmadığını açıklamıştır.

Trump’ın yeni toprak iddialarından bir diğeri de önceki başkanlık döneminde de kendisinin radarında olan Grönland’dır. Grönland’ı satın alma fikrini ilk olarak 2019’da ortaya atan Trump, dünyanın en büyük adası olan ve zengin yeraltı kaynakları ile bilinen ve siyasi olarak Danimarka’ya bağlı olan Grönland’a gözünü ciddi anlamda dikmiş durumdadır. Grönland’ın bağlı olduğu Danimarka’nın Başbakanı Mette Frederiksen, Trump yönetimi ile iş birliği yapmak istediklerini, fakat Grönland’ın burada yaşayan insanlara ait olduğunu belirterek, “Grönland’ın insanları dilleri ve kültürleriyle gurur duyuyor. Daha önce de söylediğimiz gibi Grönland satılık değil.” şeklindeki açıklamasıyla konuyu tartışmaya kapatmaya çalışmıştır. Ancak Grönland yönetiminde şu anda bağımsızlık yanlısı Başbakan Múte Bourup Egede’nin bulunması, Trump’ın niyetlerine uygun bir zemin sağlamaktadır. Nitekim Egede, her ne kadar adanın satılık olmadığını belirtse de, Nisan ayında yapılacak parlamento seçimlerinin yanı sıra bağımsızlık oylamasının da yapılabileceği yönünde bazı açıklamalarda bulunmuştur. Bu oylama sonucu ada bağımsızlığını kazanarak Danimarka’dan ayrılırsa, Trump’ın Grönland’ı maddi imkânlar sağlamak ve güvenlik tedbirlerini üstlenmek gibi vaatlerle ABD’ye katması mümkün olabilir mi göreceğiz. Ancak şurası kesin ki, yeni dönemde ABD de artık Rusya ve Türkiye gibi jeopolitik düşünen ve kendi ulusal çıkarları için gerekirse uluslararası hukuk ve düzeni hiçe sayabilecek cesaret ve kararlılıkta olacak.

Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/cn012eywgnno

Sonuç

Son dönem Amerikan Başkanları arasında Trump şüphesiz ki en iddialı söylemlere sahip olmakla beraber, yeniden seçilmiş olması da Amerikan seçmeninde vaatlerinin bir yansıması olduğunu gösteriyor. Bununla beraber, Trump’ın yaptığı son açıklamalar, ikinci Başkanlık döneminde de dünya siyasetinin farklı boyutlardaki krizlere hazırlıklı olması gerektiğinin en önemli kanıtı. Peki bu iddialar söylemde mi kalır, yoksa hayata geçer mi? Bu, henüz bilinmez, ancak coğrafi bölge ya da kıta fark etmeksizin bu söylemlerin taşları yerinden oynatması kuvvetle muhtemel. Çin ve Rusya karşısında keskin bir galibiyet elde ederek Avrupalı dostlarını da kanatlarının altında tutmaya devam etmek için Trump’ın büyük hamleler yapması şart dursa da, konjonktür buna izin verecek mi beraber göreceğiz.

Sonsöz, tarihe geçmek konusunda kararlı çok ihtiraslı bir isim olan Trump’ı çok ciddiye almak gerekiyor… Ancak son yıllarda dünya ekonomisi ve siyasetinin  çok kutupluluk yönünde evirilen yapısı ve Batı bloku içerisinde ABD’ye Avrupalı müttefiklerinden gelecek itirazlar, Başkan Trump’ın bu iddialı hedeflerini gerçekleştirmesinde önemli engeller çıkaracaktır.

Dr. Gamze HELVACIKÖYLÜ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.