UKRAYNA: RUSYA FEDERASYONU VE AVRO-ATLANTİK BLOK ARASINDA SIKIŞAN BİR ÜLKE

upa-admin 12 Aralık 2013 4.863 Okunma 0
UKRAYNA: RUSYA FEDERASYONU VE AVRO-ATLANTİK BLOK ARASINDA SIKIŞAN BİR ÜLKE

Zbigniew Brzezinski’nin 2012 yılında yayınlanan “Stratejik Vizyon: Amerika ve Küresel Güç Buhranı” adlı kitabında jeopolitik anlamda en fazla tehlikede olan devletler[1] arasında gösterilen Ukrayna, 45 milyon nüfusu, güçlü sanayisi ve potansiyel bakımdan çok güçlü tarımı ile kayda değer bir Avrupa ülkesidir. Rusya ile bir araya gelmesi hem Moskova’yı zengin hale getirecek, hem de bazı önderlerinin özlemle beklediği emperyal alanın yeniden tesis edilmesi doğrultusunda önemli bir adıma işaret edecektir. Bundan ötürü Moskova’nın Kiev’e, Rus şirketleriyle birleşmeler ve satın almalar kanalıyla Ukrayna’nın temel sanayi mamulleri üzerindeki doğrudan hâkimiyetini ortadan kaldırmak suretiyle, Moskova ile “ortak ekonomik alana” iştirak etmesine yönelik baskısı devam edecektir.[2] Aynı esnada Kremlin’in gerek duyduğu takdirde egemenliğini muhafaza etme kabiliyetine sekte vurmak amacıyla, Ukrayna güvenlik kuvvetleri ve askeri idari mekanizmasının içine girmeye yönelik gizli çabalar sürecektir. Neticede Washington’ın gerileyeceği varsayıldığında, Belarus’un egemenliğini kaybetmesi durumunda Avrupa’nın pasif yanıtı Rus liderlerin bir noktada daha sarih bir biçimde birleşme girişimlerini tetikleyebilir. Moskova’nın Tiflis’i bastırmaya yönelik daha evvel uygulamaya koyduğu başarılı güç kullanımından söz etmek gereksizdir. Fakat bu, bir ölçüde kuvvet kullanımı ve en azından iktisadi bakımdan daha kuvvetli Moskova ile resmi bir birlik tesis etmeyi Ukraynalılar bazında daha arzu edilir hale getirmeye yönelik olarak Ukrayna’da sözde bir iktisadi buhran meydana getirilmesini gerekli kılabilecek, yapılması çok zor bir iş olacaktır. Kremlin, özellikle ülkenin Ukraynaca konuşan batısından ve merkezinden ortaya çıkacak geç kalmış, ulusalcı bir tepkiyi kışkırtma tehlikesini hala barındırmaktadır. Zaman geçtikçe bir ulus devlet olarak Ukrayna, -hem Ukraynaca hem de Rusça konuşan bölümlerinden- Ukrayna devletini gittikçe normal ve kimliklerinin bir parçası olarak değerlendiren yeni nesillerin daha derin duygusal bağlılığına sahip olmaktadır. Buna karşın zaman, Kiev’in Kremlin’e gönüllü teslim olmasının lehine işlemiyor olabilir, ancak Moskova bunun için sabırsız baskılarını devam ettirirken, Batı’nın umursamazlığı, Brüksel’in yanı başında, olası bir patlamaya meydan verebilir.

ukrainians views

Kaynak: http://content.gallup.com/origin/gallupinc/GallupSpaces/Production/Cms/POLL/ncraiw-nyuipvqygugcyia.gif

Kremlin, Kiev’in gaz boru hatlarını kendi kontrolü altında tutmaya çalışmaktadır. Kiev aynı zamanda ticaretinin büyük bir bölümü bakımından da Moskova’ya bağlıdır. Buna rağmen, Avrasya’daki boru hatlarının coğrafyasının tümü Kremlin’in arzu ettiği gibi değildir. Orta Asya hidrokarbonlarını Çin’e getiren boru hatları da bulunmaktadır.[3] Bazı boru hatları Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki petrolünü Gürcistan’ı geçerek Karadeniz’e ve Türkiye üzerinden Rusya’yı devre dışı bırakarak Akdeniz’e getirmektedir. Ayrıca yine Rusya’yı bypass etmek suretiyle Hazar’dan Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden Balkanlar kanalıyla Orta Avrupa’ya gaz taşımak için bir boru hattı inşası planlanmaktadır. Fakat Kremlin, güney yönünden Karadeniz’in altından geçip Türkiye’ye giden bir gaz boru hattı ve batı yönünden yine Karadeniz’in altından geçip Bulgaristan’a giden bir boru hattı inşasını planlamaktadır. Hazar’ın en uzak bölgesinde yer alan Aşkabat kendi doğal gazını Rusya üzerinden ihraç etmektedir. Sonuçta, farklı enerji tedarik kaynakları olsa bile, özellikle Doğu Avrupa ve Balkanlar bağlamında Avrupa hala önemli bir ölçüde Rusya’ya bağımlı olacaktır. Geçmişte olduğu gibi Avrupa’nın geleceği Mackinderci modeldeki gibi önemli bir ölçüde doğuya yönelik gelişmelerde yatmaktadır.

yanukovic-putin

Kaynak: http://gdb.rferl.org/259A83B5-FCC5-4FA8-A887-3455DDD75961_mw1024_n_s.jpg

Şu anda 540 milyar metreküp doğal gaz üreten Gazprom, gelirlerinin % 75’ini sağlayan bir biçimde toplam gaz üretiminin % 25’ini Avrupa’ya ihraç etmektedir.[4] Kremlin, Avrupa ve kendi komşularına yönelik gaz ihracatlarını, Avrupa değerleriyle demokratikleşme ve NATO özelinde güvenlik girişimleri çerçevesindeki Avro-Atlantik genişlemeye karşı denge oluşturmaya yardımcı olacak bir biçimde stratejik bir araç olarak değerlendirmektedir. Gazprom’un ana boru hatları, % 80’i Ukrayna üzerinden geçmek suretiyle Avrasya’dan Avrupa’ya gaz sağlamaktadır. Rusya, Ukrayna ve Slovakya’yı birbirine bağlayan Kardeşlik Boru Hattı, Batı Avrupa’ya 100 milyar metreküp civarında gaz taşıyabilmektedir ki bu, bölgenin gaz tedarikinin yaklaşık olarak % 25’ine tekabül etmektedir. Rusya’dan Avrupa’ya gaz getiren diğer bir hat ise; Rusya’dan Ukrayna kanalıyla Bulgaristan’a giden ve yıllık kapasitesi 18-20 milyar metreküp olan Trans-Balkan Hattıdır. Güney bölümü Bulgaristan’dan Yunanistan’a gaz sağlamaktayken, Doğu Bölümünden ise Türkiye’ye gaz sağlanmaktadır. Trans-Balkan Hattı, Güneydoğu Avrupa’nın gaz ithalatlarının çok büyük bir çoğunluğunu kapsamaktadır. Gazprom, Yamal-Avrupa gaz boru hattından ikisinden birincisinin inşasını bitirmek üzeredir.

İktidarının ilk döneminde geliştirdiği stratejiler ile “Yakın Çevre” ülkelerini enerji konusunda Moskova’ya bağımlı hale getiren Putin, bu dönemde söz konusu bağımlılıktan yararlanmak suretiyle dış politika hedeflerine ulaşmayı hedeflemiştir.[5] 2004 Ağustos’unda Ukrayna’ya gazın 1000 metreküpü için 50 dolar gibi ucuz bir fiyat sunan Gazprom, verdiği bu teklifle Ukrayna’da yaklaşmakta olan başkanlık seçimlerinde Washington destekli Viktor Yuşçenko’nun karşısında Kremlin yanlısı Viktor Yanukoviç’in elini sağlamlaştırmayı amaç edinmiştir. Fakat Kiev’de gerçekleşen iktidar değişikliği sonrasında Beyaz Saray yanlısı Yuşçenko’nun iktidara gelmesi ve Batı taraftarı bir dış siyaset izlemeye takip etmeye başlaması ile birlikte Rusya, bu ülkeye yönelik politikasında değişiklik yapmıştır. 2005 senesinin ilk aylarında Gazprom, eski Sovyet Cumhuriyetleri ile imza konulan gaz sözleşmelerinde “pazar kurallarının” esas alınacağını beyan etmiştir. Bu gelişmenin ardından, Kiev’e 1000 metreküp gaz için önerilen 50 dolarlık fiyat, önce 160 dolara, sonra 230 dolara yükseltilmiştir.

2006 Ocak ayında fiyat artışını reddeden Kiev’e yönelik gaz akışı kesilirken, Ukrayna boru hatlarından Avrupa ülkelerine gönderilen Rus gazının pompalanmasında herhangi bir sıkıntı yaşanmamıştır. Ancak Avrupa ülkeleri kendilerine gelen doğal gazda dikkat çekici miktarlarda azalma olduğunu ifade ederek, Rusya’ya şikâyetlerini bildirmişlerdir.[6] Aynı dönemde Gazprom’un sermayesi 200 milyar dolar civarındadır. Böylece Gazprom, dünyanın en büyük yedinci şirketi, enerji şirketleri arasında ise Exxon Mobil, Royal Dutch Shell ve BP’den sonra en büyük dördüncü şirketi olmuştur.

2008 yılının sonuna doğru Rusya ve Ukrayna arasında yeni bir gaz krizi cereyan etti. Burada kriz oluşturan nokta Rusya’nın Ukrayna’dan talep ettiği gaz ücretini dünya seviyelerine çıkartmak istemesi ve Kiev’in bunu ödemeyi reddetmesiydi. Bu kez Batılı bir halkla ilişkiler firmasının görevde bulunmasıyla beraber Kremlin, kötü şöhretini önlemeye çabalamaktaydı. [7] Gazprom kendi üst düzey yöneticilerini Avrupa başkentlerine bir tura göndererek eğer üç yıl önceki gibi tedarikte kesintiler olursa insanların bundan ötürü Rusya’yı değil Ukrayna’yı suçlu olarak bilmelerini sağlamaya çalıştı. Ukrayna’nın daha önce yaptığı gaz tedarikinden ötürü Rusya’ya 2,4 milyar dolar borcu bulunmaktaydı ve Gazprom 2009 yılı için fiyatı 1000 metreküp başına önce 250 dolara birkaç gün sonrada 450 dolara yükseltmek istemekteydi. 1 Ocak 2009’da Gazprom, 2006’da yaptığı gibi Ukrayna’ya olan gaz tedariklerini kesti.  Ukrayna, tıpkı 2006’da olduğu gibi yine gaz kesintisinin önüne geçmek için boru ihracat hatlarından gaz çekmeye başladı ve daha sonra Macaristan, Avusturya, Bulgaristan, Romanya ve diğer ülkeler kendilerine gelen gazın basıncında önemli bir düşüş olduğunu kaydettiler. Fakat bu sefer hızlı bir çözüm yoktu ve Avrupa ülkeleri panik olmaya başladılar. Slovakya bile kapatmakta olduğu nükleer santrali yeniden çalıştırmayı düşünmekteydi.

 ukraine dependence on russia

Kaynak: http://www.naturalgaseurope.com/images/screen%20shot%202011-12-16%20at%205_08_55%20pm.png

5 Ocak 2009’da Putin, çok çarpıcı bir karar aldı. Gazprom başkanı Aleksey Miller’i çağırarak televizyon kameralarının önünde Rusya’nın Batı Avrupa’daki müşterilerine yönelik gaz ihracatını tarihte ilk kez keseceğini ilan etmiştir ki dondurucu kışın ortasında Ukrayna ile Rusya arasındaki krizde herhangi bir suçu olmayan ülkeler bundan büyük bir zarar gördüler.[8] Bu durum tarihte ilk kez Rusya’nın veya Sovyetler Birliği’nin Batı’daki müşterilerine yönelik tedarik kesintisi olmuştu. Bu hareket Rusya’nın Avrupa’nın geçmişte olduğu gibi şimdi de güvenilir bir enerji tedarikçisi olduğu konusundaki temel argümanına büyük zarar verdi. AB bu durumun sadece Ukrayna’yı değil bir başka transit ülke olan Polonya’yı da gelecekte Rus şantajına açık bırakacağı konusunda endişelenmekteydi. Rusya, Polonya ve Ukrayna ile bir anlaşmazlık yaşadığı zaman daha uzaktaki Batı ülkelerine Kuzey Akım ve Güney Akım gibi yeni boru hatlarıyla gaz sağlarken bu iki ülkeye olan gazı kesebileceğini göstermekteydi. Fakat Rusya’yı denklem dışında bırakmaya yönelik Nabucco gibi projelerdeki kaynak eksikliği ki Türkmen gazına uzun dönemli bir sözleşme ile Rusya tarafından el konulmuştu, her durumda muazzam enerji kaynaklarıyla Kremlin öngörülebilir gelecekte Avrupa’nın ana tedarikçisi olarak kalmaya devam edecekti. Fakat Putin’in 5 Ocak 2009’daki müdahalesinden sonra Rusya’ya artık tam olarak güvenilemezdi.

gas crisis

Kaynak: http://www.csmonitor.com/var/archive/storage/images/media/images/2009/0109/p06s02-wogn.html/oeurochill_g1_l.gif/6391041-1-eng-US/OEUROCHILL_G1_L.gif_full_600.gif

Avrupa’ya yönelik gaz akışı, Putin ve Ukrayna başbakanı Yulia Timoşenko arasında gece yarısında imzalanan bir anlaşma ile 20 Ocak’ta tekrar başladı. Ukrayna, Avrupa fiyatlarından ödeme yapacaktı fakat 2009 yılı için bir indirim aldı ve bunun karşılığında aldığı transit ücretini değiştirmeden bıraktı. Şubat 2010’da 2004 yılında Rusya tarafından desteklenen fakat Turuncu Devrim ile görevden uzaklaştırılan Viktor Yanukoviç Ukrayna’nın devlet başkanı olarak seçildi.[9] Yanukoviç, Başkan Medvedev ile Rusya’nın Kırım’daki Karadeniz Donanma Üssü’nün Kremlin’e kiralanmasını 30 sene daha uzatan bir anlaşma imzaladı. Bunun karşılığında Rus gaz tedarikleri için Ukrayna ile yapılan sözleşmelerde çok yıllı bir indirimi de elde etti. Rusya için bu sözleşmeye bakıldığı zaman bu üssün önümüzdeki on yıl boyunca ülkeye maliyetinin 40-45 milyar dolar civarında olacağı görülecektir. 2011 yazında Yanukoviç, Rusya’dan fiyatları 200 doların altına düşürmesini talep etti. Ukrayna’nın Batı’ya yönelik oryantasyonu ve NATO’ya katılmaya yönelik planlarının gündemden düşmesine rağmen, Yanukoviç, AB ile daha yakın bütünleşme yönünde harekete devam ederek Putin’in, ülkesini Rusya ile bir serbest ticaret anlaşması imzalaması yönelik baskılarını geri çevirdi.

russia's black sea fleet in ukraine

Kaynak: http://en.ria.ru/images/15871/86/158718685.jpg

Sonuç:

Sovyetler Birliği’nin 1990lı yılların başında dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan devletlerden birisi Ukrayna’dır. Ukrayna, özellikle Rusya-Avrupa ilişkilerinde çok büyük önem arz etmektedir. Rusya’dan Avrupa’ya giden doğal gazın % 80’i Ukrayna üzerinden geçmektedir. Bu açıdan Kiev, Avrupa enerji güvenliği bakımından kilit noktadadır. Siyasi olarak da Batı yanlısı iktidarlarla Rus yanlısı iktidarlar arasında gidip gelen Kiev, bu anlamda büyük güçler arasında bir jeopolitik mücadele sahasıdır. 2004 senesinde Ukrayna’da yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Batı yanlısı Viktor Yuşçenko’nun galip gelmesi, Kremlin’i kızdırmıştır. Bundan sonra Ukrayna’ya yönelik olarak doğal gaz ihracatı anlamında sertlik yanlısı bir tutum takınan Moskova, önce Kiev’e verdiği gazın fiyatını kademeli olarak yükseltmiş, daha sonra 2006 senesinde Ukrayna tarafından ödeme yapılmamasını gerekçe göstererek gaz akışını durdurmuştur.

2008 yılının sonlarında Rusya ile Ukrayna arasında bir gaz krizi daha cereyan etmiştir. Ukrayna’nın Rusya’dan aldığı gazın ücretini ödememesi üzerine Kremlin önce ciddi bir biçimde hem Ukrayna’yı, hem de Avrupa ülkelerini uyarmıştır. Fakat bu uyarılarından bir sonuç alamaması üzerine Ukrayna’ya olan gaz akışını kesmiştir. Bu durumdan sadece Ukrayna değil, Ukrayna kanalıyla gaz tedarikini gerçekleştiren Avrupa ülkeleri de büyük zarar görmüştür. Bu olayın 2009 senesinin Ocak ayında gerçekleşmesi, sert kış koşulları yaşayan Avrupa’yı çaresiz durumda bırakmıştır. Kremlin, burada açık bir biçimde sahip olduğu enerji kaynaklarını özellikle de doğal gazı ikili ilişkilerinde hiç çekinmeden bir silah olarak kullanabileceğini ortaya koymuştur. Bu tarz krizlerin bir daha yaşanmasını engellemek için hem Rusya, hem de Avrupa Birliği yeni gaz tedarik projeleri arayışına girmiştir. Rusya, en önemli gaz ihracat pazarı olarak kıymetlendirdiği Avrupa ülkelerine Kuzey Akım ve Güney Akım gibi doğal gaz boru hattı projelerini geliştirmiştir. Kremlin bu projeleri hayata geçirmeye yönelik girişimlerini sürdürmektedir. Avrupa Birliği ise ilk önce 3300 kilometrelik Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesini ortaya koymuştur. Fakat bu projenin tedarikçi safhasında yaşanan sorunlar projeyi atıl hale getirmiştir. Bu projenin atıl hale gelmesinde Moskova’nın tedarikçiler ülkeler olarak nitelendirilen Azerbaycan ve Türkmenistan’a yaptığı baskılar ve bu ülkelerle imzaladığı uzun dönemli gaz sözleşmelerinin büyük rolü vardır. Ayrıca İran’ın nükleer programından ötürü uygulanan ambargo, Irak’taki istikrarsızlık ve Mısır’ın gaz kaynaklarının yetersizliği bu projeyi başarısızlığa uğratmıştır. Avrupa Birliği, daha sonra Azerbaycan doğal gazını temel alan Güney Gaz Koridoru Projesini ortaya koymuştur.

Ukrayna’da son dönemde yaşanan olaylar göz önüne alındığında ülkenin ne kadar önemli bir konuma sahip olduğu daha da iyi anlaşılabilir. Ukrayna’nın mevcut devlet başkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşması imzalamayı reddetmesi, en büyük ve önemli müttefiki olan Rusya’yı kızdırmama çabası olarak yorumlanabilir. İki taraf arasındaki yakın ilişkiler düşünüldüğünde bu ret kararı anlaşılabilir bir durumdur. Ukrayna’nın Rusya ile arasındaki gaz ticaretini sona erdireceğine yönelik bazı devlet yetkililerinin açıklamasından sonra Rusya’nın bu durumdan yalnızca Kiev’in değil, Avrupa ülkelerinin de zarar görebilecekleri yönündeki açıklamaları dikkat çekicidir. Diğer alanlarda da aralarında çok yakın ilişkiler bulunan iki ülkenin bir anda bu bağları koparması çok zordur.  Bu sıkı münasebetlerin önümüzdeki yıllarda da artarak devam edeceği öngörülebilir.

Sina KISACIK


[1] Stratejik Vizyon: Amerika ve Küresel Güç Buhranı adlı kitabının “Amerika Sonrası Dünya: 2025’te Çin Egemenliği Yok Ama Kaos Var” başlıklı üçüncü bölümünde Amerika Sonrası Kargaşa, Jeopolitik Anlamda En Fazla Tehlikede Olan Devletler, İyi Komşuluğun Sonu ve Nadir Küresel Varlıklar konuları ele alınmaktadır. Bölümün ikinci alt başlığını oluşturan Jeopolitik Anlamda En Fazla Tehlikede Olan Devletler bölümünde Ukrayna ile beraber şu devletlerin adları yer almaktadır: Gürcistan, Tayvan, Güney Kore, Belarus, Ukrayna, Afganistan, Pakistan, İsrail ve Büyük Orta Doğu. Üçüncü Bölümün Kitaptaki Sayfa Aralığı: ss. 75-120. Jeopolitik Anlamda En Fazla Tehlikede Olan Devletler konusu ise ilgili bölümün 89-103 sayfaları arasındadır.

[2] Zbigniew Brzezinski, Strategic Vision: America and the Crisis of Global Power, (New York: Basic Books, 2012), ss. 95-96.

[3] Robert D. Kaplan, The Revenge of Geography: What the Map Tells Us About Coming Conflicts and the Battle against Fate, (New York: Random House, 2012), ss. 181-182.

[4] Mamuka Tsreteli, “The Blue Stream Pipeline and Geopolitics of Natural Gas in Eurasia,” The Central Asia-Caucasus Analyst, 30 Kasım 2005, http://www.cacianalyst.org/publications/analytical-articles/item/10483-analytical-articles-caci-analyst-2005-11-30-art-10483.html, (Erişim Tarihi: 15 Haziran 2013).

[5] Merve İrem Yapıcı, Rus Dış Politikasını Oluşturan İç Etkenler: Yeltsin ve Putin Dönemleri, (Ankara: USAK Yayınları, 2010), ss. 424-425.

[6] İlyas Kamalov, Putin Dönemi Rus Dış Politikası: Moskova’nın Rövanşı, (İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2008), s. 280.

[7] Angus Roxburgh, The Strongman: Vladimir Putin and the Struggle for Russia, (I.B. Tauris: New York, 2013), s. 255.

[8] Simon Pirani, Jonathan Stern ve Katja Yafimava, “The Russo-Ukranian Gas Dispute of January 2009: A Comprehensive Assessment”, Oxford Institute for Energy Studies, Ocak 2009, NG 27, http://www.oxfordenergy.org/wpcms/wp-content/uploads/2010/11/NG27-TheRussoUkrainianGasDisputeofJanuary2009AComprehensiveAssessment-JonathanSternSimonPiraniKatjaYafimava-2009.pdf, ss. 19-21, (Erişim Tarihi: 30 Eylül 2013).

[9] Roxburgh, The Strongman: Vladimir Putin and the Struggle for Russia, ss. 258-259.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.