2000’li yıllarda güçlenen ekonomisine paralel olarak dünya siyasetinde de ağırlığı hızla artan Çin Halk Cumhuriyeti’nin sessiz ancak derinden yükselişi, çeşitli siyasal sorunlar yaşadığı Asya’daki bir diğer önemli güç olan Japonya’yı ve dünya lideri pozisyonunu korumak isteyen Amerika Birleşik Devletleri’ni bir süredir ciddi anlamda rahatsız ediyor. Senkaku Adaları ya da Diaoyu Adaları krizi ile su yüzüne çıkan bu rekabet, ilerleyen yıllarda daha da kızışacağa benziyor. Bu yazıda Asya’da artan rekabeti ele almaya çalışacağım.
Asya’nın iki önemli gücü Çin ve Japonya’nın örtülü rekabetlerini açığa çıkaran olay, Doğu Çin Denizi’nde Japonya’ya bağlı Okinawa Adası’nın 370 km güneybatısında, Çin ana karasının ise 350 km doğusunda yer alan ve üzerinde insan yaşamayan adaların sahipliği meselesi oldu. Tarihsel bir boyuta sahip olan ve Japonların Senkaku, Çinlilerin ise Diaoyu adını verdiği 5 ada ile 3 kaya parçasından oluşan adaların yarattığı problem aslına bakılırsa 100 yıldan fazla bir süredir devam ediyor. Yrd. Doç. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu’nun ifadesiyle “Pekin Yönetimi, adaların 1400’lü yılların ortalarından bu yana kendisine ait olduğunu iddia edip bu yönde haritalar yayınlarken, Japonya 1900’lü yılların başında Japon balıkçıların adalarda çektirdikleri fotoğrafları ve Japon İmparatorluğu’na bağlı Okinawa Yönetimi’nin bölgede yaptığı çalışmaları, Senkaku Adaları’nın sahipliğinin kendisine ait olduğunu gösteren birer delil olarak sunuyor.”[1] Elbette Senkaku Adaları’nın iki ülke arasında bu kadar ciddi bir gerginliğe neden olması, adanın tarihsel mülkiyetine dair rekabetten daha büyük bir anlam ifade ediyor.
Bu mülkiyet meselesi ardında gizlenen rekabetin iki önemli dayanak noktası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi daha çok jeopolitik olarak değerlendirilebilecek boyuttur. Konu üzerine çalışan Uluslararası Politika Akademisi uzmanı Yrd. Doç. Dr. Göktürk Tüysüzoğlu’na göre “Çin, Senkaku/Diaoyu Adaları’na yerleşecek Japonya’nın bölgeyi kendisine karşı bir askeri güvenlik bölgesi haline getirmesinden endişe etmektedir. Nitekim Çin, ABD’nin, Japonya ve Güney Kore eliyle doğudan, Filipinler, Malezya ve Endonezya eliyle de güneyden kendisini çevrelemeye çalıştığının farkındadır. Hatta ABD’nin son dönemde Vietnam, Myanmar ve Kamboçya gibi Çin-Hindi ülkeleri ile yakınlaşması ve Hindistan ile olan stratejik işbirliği anlaşması da Çin’i tedirgin etmektedir. Japonya’nın Senkaku/Diaoyu Adaları’na yerleşmesi ve Çin’in bu durumu tanıması, sadece kâğıt üzerinde kendisine bağlı bulunan Tayvan’ın ardından, ABD’nin, Doğu Çin Denizi’nde ikinci bir sıçrama taşına sahip olmasını beraberinde getirecektir.”[2]
Kaynak: http://news.nationalgeographic.com/news/energy/2012/10/121026-east-china-sea-dispute/
Konunun ikinci önemli boyutu ise adaların bulunduğu bölgenin yakınlarında çok zengin petrol ve doğalgaz yataklarının bulunmasıdır. Bu bölgede yer alan petrol ve doğalgaz rezervlerinin Basra Körfezi ile yarışacak düzeyde olduğu belirtilmektedir.[3] Bu zenginlik, adalar 1972 yılında Japonya’ya devredilmeden önce de ABD’liler tarafından biliniyordu ve hatta bu bölgede yapılan ilk araştırmaları ABD şirketleri gerçekleştirmişti.[4] Tüysüzoğlu’na göre; “Adaların Japonya’ya teslim edilmesi, bu enerji zenginliğinin ABD’nin siyasal, askeri ve sistemik müttefiki olan Japonya’nın elinde kalmasının istendiğini gösteriyor. Zira böylece ABD’li şirketler Japon devleti ile yapacakları karlı antlaşmalar ile ABD’nin çıkarlarının korunmasını sağlayabileceklerdi. Nitekim ABD ile Japonya arasında 1960’ta imzalanmış olan Karşılıklı İşbirliği ve Güvenlik Antlaşması’na göre ABD, yabancı saldırılara karşı Japon topraklarının güvenliğini sağlayacağını da kaydetmişti. Çin ise, bu denli büyük bir zenginliğin tam ortasında yer alan ve bu zenginliği kontrol etme şansı tanıyan Diaoyu Adaları’nı kontrol edebilmenin ne denli önemli olduğunun farkındadır. Çin’in içerisinde bulunduğu ekonomik büyüme ve bu büyümenin ihtiyaç duyduğu enerji ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda, küresel manada lider ülke olabilmeyi amaçlayan bu ülkenin Diaoyu ve çevresinde yer alan enerji zenginliğine nasıl yaklaşması gerektiği rahatlıkla ortaya çıkmaktadır.”[5]
Kaynak: http://www.eia.gov/countries/regions-topics.cfm?fips=ecs
Elbette bu sorunun büyümesinde önemli bir etken de hali hazırda dünya lideri konumunda olan ve bu konumunu 21. yüzyılda korumakta kararlı gözüken Amerika Birleşik Devletleri’nin Çin’in yükselişiyle ilgili endişeleridir.[6] Amerikan Başkanı Barack Obama’nın ikinci defa Başkan seçilmesinin üzerinden 48 saat geçmeden ilk ziyaretlerini Asya’da Kamboçya, Myanmar ve Tayland’a yapacağını açıklaması ve sonrasında bu ziyaretleri gerçekleştirmesi bunun ispatıdır.[7] Dünyanın dengesinin Asya’ya doğru kayacağının ifade edildiği bir yüzyılda elbette Amerika Birleşik Devletleri işini şansa bırakmak istememekte ve dış politikasında önemli bir kırılma yaşamak pahasına ağırlığını bu bölgeye kaydırmaya çalışmaktadır. “Asia Pivot”[8] adı verilen bu politikanın amacının Çin’i çevrelemek olmadığı Amerikalı yetkililerce açıklansa da[9], görülen gerçek ABD’nin yegâne amacının İkinci Dünya Savaşı sonrasında George Kennan’ın Sovyetler Birliği’ne karşı geliştirdiği başarılı politikalarının[10] bir benzerini Çin üzerinde gerçekleştirmektir.
Şu an Asya’daki ittifaklara bakıldığında karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır;[11]
– ABD-Hindistan İttifakı: 2006 yılında önceki ABD Başkanı George W. Bush döneminde başlayan bu yakınlaşma bir nükleer anlaşma ile de desteklenmiştir.[12] Ancak Hindistan’ın son dönemde Çin’le artan ekonomik ilişkileri (bu ülkenin en önemli ticaret partneri Çin’dir) bu ittifakı zayıflatmaktadır.
– ABD-Japonya-Avustralya İttifakı: Üç ülkenin birbirleriyle güvenlik anlaşmaları imzalamasıyla ortaya çıkan bu ittifak, Çinli bazı devlet yetkilileri tarafından “küçük NATO” olarak değerlendirilmektedir.[13] Ancak Avustralya’nın Çin’le artan ekonomik ilişkileri bu noktada sorun çıkarabilecek bir boyuta ulaşmış ve ülkeyi ilerleyen yıllarda bir seçime zorlamaktadır.[14]
– ABD-Japonya-Avustralya-Hindistan İttifakı: Quadrilateral Security Dialogue (Dörtlü Güvenlik Diyaloğu) adı verilen ittifak uyarınca dört ülke Mayıs 2007’de stratejik güvenlik anlaşması imzalamışlardır.[15] 2008’de Kevin Rudd’ın Başbakanlığı döneminde Avustralya anlaşmadan ayrılmış ancak Julia Gillard döneminde yeniden ABD ile yakınlaşmaya başlamıştır. Yeni seçilen Tony Abbott’ın daha önce Rudd’ı çok sert eleştirdiği bu konuda ABD ile daha da yakınlaşması ve ittifaka ağırlık vermesi beklenmektedir.
Görüldüğü üzere ABD zaten Cumhuriyetçi Parti döneminde ağırlığını bu bölgeye kaydırmaya başlamıştır ve Obama döneminde de bu trend devam etmektedir. Ancak Çin son derece doğru bir politika ile ABD’nin bölgedeki partnerleriyle ekonomik ilişkilerini hızla güçlendirmekte, bu sayede bu ülkeleri kendisine bağımlı hale getirmektedir. Çin’in hızlı ekonomik büyümesinin devam edeceği düşünülürse, Amerikan karar alıcılarının bu rekabeti askerileştirmesi riski ilerleyen yıllarda giderek artacaktır. Özellikle barış yanlısı bir Başkan olarak öne çıkan ve sevilen Obama’nın gidişinin ardından şahin bir Cumhuriyetçi adayın seçimi kazanması bu sorunun askerileşmesi riskini beraberinde getirecektir.
Asya’daki rekabete dair güncel gelişmeler ise şöyle özetlenebilir; Kasım ayı sonunda ABD, Çin’in kısa bir süre önce hava savunma sahası ilan ettiği bölgenin üzerinde B-52 bombardıman uçaklarını uçurmuş ve daha önce bunun “acil savunma tedbirleri” ile karşılaşacağını belirten Çin’den buna yönelik herhangi bir tepki gelmemiştir.[16] Bu girişim ABD’den Çin’e yönelik ilk gözdağıdır ve Türk basını tarafından neredeyse haber dahi yapılmasa bile bir savaşı tetikleyebilecek ölçüde riskli bir olaydır. Çin tarafının tepkisizliği bu ilk tehlikeli girişimin şimdilik atlatılmasını sağlamıştır. Kısa bir süre önce gerçekleşen bir diğer önemli gelişme, bölgenin önemli ülkelerinden Güney Kore’nin Çin’e karşı hava savunma sahasını genişlettiğini açıklamasıdır.[17] Bugün gerçekleşen bir olay ise, Çin’in devlet haber ajansı Xinhua’nın yaptığı haberde milliyetçi kimliğiyle bilinen Shinzo Abe’nin seçilmesinin ardından askeri harcamalarını arttırması ve Çin’e yönelik bir güvenlik politika geliştirmesi beklenen Japonya’nın yeni güvenlik stratejisinin Çin tarafından kınanmasıdır.[18] Bu son gelişme de, ABD uçaklarına karşı sessiz kalan Çin’in Japonya’ya yönelik bir karşı hamlesi olarak okunmalıdır.
Son tahlilde durum değerlendirilirse, İran nükleer krizinin geçici bir anlaşma ile atlatılması ve Suriye krizinde kimyasal silahların yok edilmesi konusunda mutabakat sağlanmasının ardından gözlerin çevrildiği Asya’da gerilim hızla artmaktadır. Bu noktada ABD’yi agresif yapan faktörler; Çin’in hızlı ekonomik büyümesi, dünyadaki farklı pazarlara açılması ve halen tek partili komünist rejimini muhafaza etmesidir. Bu konuda bir süredir ekonomik krizle boğuşan ABD’nin çılgınca bir girişim yapmasını engellemek adına Çin’in atabileceği en akıllı adım; dünya liderliği konusunda ABD’ye meydan okumak niyetinde olmadığını ilan ederek bölgede askerileşmesi mümkün olan sorunları barışçıl ve diplomatik yollarla çözmeye çalışmaktır. Bu anlamda Çin’den gelebilecek diplomatik jestler dünyada bu ülkenin prestijini arttıracak ve ABD’yi de temkinli davranmaya itecektir. Çin’in Dış İşleri Bakanı Wang Yi’nin daha önce Japonya’da Büyükelçilik yapmış olması ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ABD’yi bilen bir lider olması bu açıdan bir fırsattır. Bunun olmaması durumunda ise, kovboy ruhunu ve demokrasinin cephaneliği (arsenal of democracy) özelliğini her daim koruyan ABD’nin ilerleyen yıllarda askeri politikalara yönelmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı
Twitter: https://twitter.com/ozanormeci
[1] Tüysüzoğlu, Göktürk (2013), “Senkaku (Diaoyu) Krizi ve Çin-Japonya İlişkileri”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/senkaku-diaoyu-krizi-ve-cin-japonya-iliskileri/.
[2] Tüysüzoğlu, Göktürk (2013), “Doğu Çin Denizi’nde Gerginlik Artıyor”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/dogu-cin-denizinde-gerginlik-artiyor/.
[3] Tüysüzoğlu, Göktürk (2013), “Senkaku (Diaoyu) Krizi ve Çin-Japonya İlişkileri”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/senkaku-diaoyu-krizi-ve-cin-japonya-iliskileri/.
[4] “Why Are China and Japan Sparring Over Eight Tiny, Uninhabited Islands?”, National Geographic Daily News, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://news.nationalgeographic.com/news/energy/2012/10/121026-east-china-sea-dispute/.
[5] Tüysüzoğlu, Göktürk (2013), “Senkaku (Diaoyu) Krizi ve Çin-Japonya İlişkileri”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/senkaku-diaoyu-krizi-ve-cin-japonya-iliskileri/.
[6] Bu konuda bir makale için; Örmeci, Ozan (2013), “21. Yüzyılda ABD-Çin Rekabeti”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, no: 29, ss. 1-14, Ağustos 2013, Erişim Tarihi: 21.12.2013.
[7] Bower, Ernest Z. (2012), “Obama Trip Shows Purposeful Asia Focus in Second Term”, CSIS, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://csis.org/publication/obama-trip-shows-purposeful-asia-focus-second-term.
[8] Bush III, Richard C. (2012), “The Response of China’s Neighbors to the U.S. “Pivot” to Asia”, Brookings, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.brookings.edu/research/speeches/2012/01/31-us-pivot-bush#.
[9] Daozu, Bao (2012), “US denies China ‘containment’”, China Daily, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.chinadaily.com.cn/world/2010-11/11/content_11531103.htm.
[10] “Containment policy (Çevreleme politikası)” adı verilen bu politika ve George Kennan hakkında bilgi sahibi olmak için; http://www.foreignaffairs.com/features/collections/the-legacy-of-george-f-kennan ve http://www.foreignpolicy.com/articles/2011/12/23/the_man_who_got_russia_right#sthash.dII7KFvl.dpbs adreslerindeki dosyalara bakılabilir.
[11] “China containment policy”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/China_containment_policy.
[12] “U.S.-India Civil Nuclear Agreement”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/U.S.–India_Civil_Nuclear_Agreement.
[13] Jain, Purnendra (2006), “A ‘little NATO’ against China”, Asia Times Online, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.atimes.com/atimes/China/HC18Ad01.html.
[14] White, Hugh (2013), “Australia’s Choice”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.foreignaffairs.com/articles/139902/hugh-white/australias-choice.
[15] “Quadrilateral Security Dialogue”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://en.wikipedia.org/wiki/Quadrilateral_Security_Dialogue.
[16] Tanış, Tolga (2013), “ABD, Çin’e meydan okudu”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/dunya/25217387.asp.
[17] “Güney Kore’den Çin’e Askeri Rest”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/guney-koreden-cine-askeri-rest/.
[18] “China denounces Japanese military strategy”, BBC, Erişim Tarihi: 21.12.2013, Erişim Adresi: http://www.bbc.co.uk/news/world-asia-25475418.