1991 yılında dağılmaya başlayan eski Yugoslavya Federasyonu’nda Sırbistan Cumhuriyeti, geleneğinde hep var olan aşırı milliyetçi politikaları ve büyük Sırbistan projesini hayata geçirmek üzere ordusu ile birlikte hareket ederek, Slovenya ile başlayan ve sırasıyla Hırvatistan, Bosna Hersek ve son olarak da Kosova’da toplam 9 yıl boyunca her türlü insanlık dışı saldırılarını dünyanın gözü önünde uygulamıştır. Bu süreçte yüz binlerle ifade edilebilecek insanın ölümüne (toplu katliamlar dâhil), milyon sayı ile ifade edilebilecek insanın zorla evlerini terk etmesine (kısa ve uzun süreler halinde), yüz binlerce insanın sakat kalmasına, yüz binlerce kadının tecavüze uğramasına ve o topraklarda yaşayan milyonlarca insanın geleceğinin, uzun yıllar sürecek maddi ve manevi deformasyonuna sebebiyet vermiştir. Sırbistan devleti, ırkçı politikaları kapsamında 20. yüzyılın son 10 yılında tüm dünya kamuoyu önünde resmen bir soykırım yapmıştır.
1998-1999 Kosova Savaşı’nın sona ermesinden 15 yıl sonra ve bundan sadece birkaç ay önce Sırbistan’ın güneyinde Rudnice kentinde, bir maden ocağındaki kazı çalışmaları sonucunda insan cesetleri kalıntılarına rastlandı. Ardından, uluslararası baskılar sonucu Sırbistan hükümeti Kosova Adli Tıp yetkililerine yerinde incelenme izni verdi. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarla bölgede yaklaşık 250-300 civarında olduğu tahmin edilen sivil Arnavutlara ait toplu cesetler tespit edildi. Kimlik tespiti çalışmalarıysa halen devam etmektedir. Bu katliamlar aslında Kosova topraklarında 5 Nisan 1999’da gerçekleştirilmiştir, fakat daha sonra cesetler Sırbistan’a kaçırılmıştır.
Tekrar 15 yıl öncesine dönüp gelinen nokta ile bağlamak istiyorum. 1999 Haziran ayında NATO askeri gücünün Kosova’ya müdahale etmesinin ardından Birleşmiş Milletler, UNMIK ile (United Nations Interim Administration Mission in Kosovo) Kosova’da geçici olarak yönetimi devraldı. Amaç, var olan yerel yönetim kadrolarına öncülük etmek ve ayrıca yeni yerel yönetim kadroları oluşumuna katkı sağlamaktı. Yani Birleşmiş Milletler, Kosova’da sivil yönetimi ve güvenliği tesis etmek amacı ile bu işe başlamıştır. Yaşanan etnik savaş sırasında işlenen insani hukuk ihlallerinin yargılanmasını sağlamak üzere Kosova mahkemeleri sistemine uluslararası yargıç ve savcılar dâhil edilmiştir. 2008 yılından itibarense, UNMIK’in misyonunu EULEX (European Union Rule of Law Mission in Kosovo) üstlenmiştir. Akabinde bu sistem, EULEX tarafından da devam ettirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, uluslararasılaşmış Kosova mahkeme sistemini tanıtmak ve BM başta olmak üzere, uluslararası toplumun Kosova mahkemelerinin tarafsızlık ve bağımsızlığının sağlanması ve Kosova yargı sistemini geliştirmeye yönelik çabalarını ortaya koymaktır.
Buna ilaveten 15 yıl içerisinde Lahey’de bulunan eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nde 1991-1999 yılları boyunca, uluslararası savaş suçu normlarına göre bu suçu işlemekten şüpheli Sırp, Hırvat, Boşnak ve birkaç Arnavut asker ve komutanlarının da aralarında olduğu pek çok kişi yargılandı. Kimi bu süreçten sonra suçlu bulunarak tutuklandı, kimiyse delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) asker ve komutanları da serbest bırakılanlar arasındaydı. Bu 15 yıllık süre içerisinde Kosova mahkemeleri, Lahey’de bulunan eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi ile sürekli işbirliği içinde oldu.
Ve şimdi tüm bunlara rağmen, son aylarda AB tarafından açıkça dayatılan ve geçtiğimiz hafta 23 Nisan günü Kosova Parlamentosu’nda formalite bir oylama ile kabul edilen (Özel Mahkeme’nin – Tribunal) kurulma kararının, genç Kosova devleti için pek çok açıdan ciddi sorunları da beraberinde getireceği tahmin ediliyor. 2013 yılında Kosova Parlamentosu’nda EULEX’in görev süresinin birkaç ay içerisinde sona erdirilip, bağımsız bir ülkede olması gerektiği şekilde ilk kez tamamen yerel yönetim mekanizmalarının devralmasını öngören kararı müteakip, AB’nin ortaya attığı bu mahkemeyi kurma dayatması ve bir şekilde EULEX’in süresini uzatmak istemesi, elbette ki bağımsız Kosova devletine ve mahkemelerine saldırı niteliğindedir. Özel Mahkeme, pek çok açıdan “sui generis”, tek ve daha önce örneği olmayan bir mahkemedir. Şöyle ki; Kosova yasaları ile işleyecek fakat Kosova dışında Brüksel ya da Lahey’de kurulacak ve Kosova mahkemelerine hiç bir hesap vermeyecektir. Elbette bu mahkemenin kurulma kararının aslında, 1998-199 99 Kosova Savaşı’nda ulusal kurtuluş ve özgürleşme mücadelesi veren UÇK askerlerinin mücadelesini, bununla birlikte tümden Kosova Arnavutlarını ve bu mücadeleyi destekleyen tüm insanları lekelemeyi amaçlamaktadır.
Sırbistan ile birlikte hareket eden ve halen Kosova’nın bağımsız bir devlet olduğunu hazmedemeyen uluslararası bazı güçler, Kosova’nın bağımsızlığını olabildiğince zayıflatmak ve hatta buna gölge düşürmek istemektedirler. Bu noktada da en etkili yöntem olarak bağımsız bir ülkenin (Kosova) hukuk sisteminin ve demokratik uygulamalarının sabote edilmesi olduğunu görmekteyiz. Çünkü savaş biteli 15 yıl oldu. Hemen savaşın ardından bu türden bir mahkemenin kurulması istenseydi, bu durum normal karşılanabilirdi. Fakat15 yıl aradan sonra bunun hiç bir inandırıcı tarafı olmadığını, tarafsız düşünen tüm uluslararası hukuk adamları ve siyasetçileri dile getirmektedirler. Ayrıca bu türden bir mahkeme, eski Federal Yugoslavya’dan (Kosova gibi) savaşarak ayrılmış diğer hiç bir ülkeye dayatılmadı (Hatta 10 yıl boyunca tüm bu savaşın baş sorumlusu Sırbistan dâhil). Fakat Kosova’ya dayatılıyor olması elbette ki düşündürücüdür.
Neden böyle düşündüğümü ve sebeplerini bir kaç noktada kısaca açmak istiyorum.
- Kosova-Sırbistan savaşında en başından itibaren, Sırplar ve Kosova Arnavutları eşit olmayan güçler olarak karşı karşıya idiler. Şöyle ki; 2. Demokratik Federal Yugoslavya’nın (1943) kurulduğu yıllara dönmek, durumu biraz daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Demokratik Federal Yugoslavya içinde, Arnavutlar etnik topluluk olarak 3. sırada yer almasına rağmen federal devletteki diğer 6 topluma tanınan Cumhuriyet hakkı Kosova’ya tanınmamıştır. 1963’te tamamen Belgrad yönetimine bağlanan Kosova’ya, Arnavutların başkaldırısı sonucu 1974 anayasasında sadece özerklik verilmiştir. Kosova’nın özerkliği, 1989’da aşırı milliyetçi Miloşeviç yönetimindeki Sırbistan tarafından elinden alınır ve Kosova Sırbistan egemenliğine sokulmak istenir.
- Bir diğer çok önemli nokta, tarih boyunca Sırplar hiç bir zaman Arnavutlarla eşit duruma gelmeyi kabul etmemişlerdir. F. Yugoslavya içinde Kosova’ya Cumhuriyet statüsü verilmesine daima ve en sert biçimde öncelikle Sırpların engel olduğunu, tüm yakın tarih araştırmaları belirtir. Bu sebepten Sırbistan, Kosova’nın kendilerinden kopması ve bağımsız bir devlet olarak uluslararası sahnede kabul görmesini halen hazmedemiyor ve bu rahatsızlığını ileri boyutlarda sürekli tekrarlamaktan ve bu bağımsızlığa gölge düşürebilecek her türlü siyasi taktiği denemekten kaçınmıyor. Hatta kendi iç dinamiklerine uyduğu süre içerisinde, uluslararası bazı ülkelerin ve AB’nin desteğini de almaktadır. Bu noktada ayrıca altının çizilmesi gereken durum, genç Kosova devletinin müzakere ve diplomasi alanında yeterince deneyime sahip olmadığı ve bunun çoğu kez başarısız sonuçlar doğurabildiği gerçeğidir. Sırbistan ile 3 yıldır devam eden (ilişkilerin normalleşmesi) müzakerelerde buna pek çok kez tanık olundu.
- 1990’lı yılların başında dağılma sürecine giren eski F. Yugoslavya’da, hukuki açıdan kendi kaderini tayin hakkı olan Kosova Arnavutları’nın, mağdur edilen halk olarak, AB ve ABD’nin bu tür politikaları yüzünden on yıl boyunca yüz binlerce insanı dünyanın gözü önünde katleden ve soykırım uygulayan taraf olan Sırplarla eşit muameleye tabii olması, hatta haklı iken haksız pozisyona düşürülmek istenmesi, halen sürmekte olan AB gözetimindeki (Kosova-Sırbistan) müzakerelerinde Sırbistan’a karşı bağımsız genç Kosova Cumhuriyeti’nin elini maalesef giderek güçsüzleştirmektedir.
- Son olarak, Sırbistan Kosova sorununu çok iyi kullanmakta ve AB’ye girebilmek için elindeki koz olarak görmekte, zarardan kar sağlama düşüncesi ile kuvvetli ihtimal olarak AB-ABD ve BM, NATO örgütleri ile sıkı pazarlık politikası takip etmektedir.
Esma BUNJAKU