KERRY’NİN İTİRAFLARI: JEOPOLİTİK ÇIKARLAR VE ADALET İLKESİ

upa-admin 01 Mayıs 2014 2.305 Okunma 0
KERRY’NİN İTİRAFLARI: JEOPOLİTİK ÇIKARLAR VE ADALET İLKESİ

Amerika’nın Dışişleri Bakanı son konuşmalarının birinde “Soğuk Savaş” dönemi ile modern aşamayı karşılaştırdı. Şimdi küresel çapta durumun daha karmaşık olduğu tezini ileri sürdü. Bunun sebebi ise, şu anda dünyada tek lider ülkenin olmamasından ibarettir. Birkaç devlet giderek daha fazla ölçüde jeopolitik dinamiği etkiliyor ve Washington’un planlarının bazılarını bozuluyor. John Kerry bunu “kötü hal” olarak adlandırıyor ve daha basit gördüğü “Soğuk Savaş” sırasında kullanılan diplomasi ile karşılaştırıyor. Sorunun bütün dünya için güncel açıdan analiz edilmesine ciddi ihtiyaç hissedilmektedir.

Liderlik Duyğusu Kaybedilirse…

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, şu günlerde ülke diplomasisine adanmış bir konuşma yaptı. Orada Amerika’nın dış politikasının bir dizi güncel meselelerine değinildi ve diplomatik faaliyetin önemli hususlarına ilişkin görüş bildirildi. Aynı şekilde, J. Kerry “Soğuk Savaş” dönemi ile bugünün karşılaştırmasını yaptı. Deneyimli diplomatın sözlerine göre, şu anda durum geçmişe kıyasla daha karmaşıktır (Bkz.: Remarks at the Quadrennial Diplomacy and Development Review (QDDR) Launch / www.state.gov, 22 Nisan 2014).

Sebep nedir? Gerçekten, şimdi uluslararası ilişkilerde gerginlik “Soğuk Savaş” döneminden daha mı fazladır? Dışişleri Bakanı bu sorulara kendine özgü bir cevap veriyor. Ona göre, günümüzdeki temel karmaşıklık dünyanın çok kutuplu olmasından kaynaklanıyor. Artık birkaç devlet küresel jeosiyasette sözünü söyleyebiliyor. Üstelik bunu yaparak, Amerika’nın öngördüklerini hayata geçirmesine engel oluyorlar. 

Somut olarak, Sayın J. Kerry’nin dünyanın iki kutuplu modelini özlemiş olduğu anlaşılıyor. Çünkü, o zaman “seçim bu derecede çeşitli değildi, bu derecede karmaşık değildi, daha basitti – komünizm veya demokrasi; Batı veya Doğu; “demir perde”, büyük bölünme hattı. Çok şeyler iki kutuplu dünyanın bu gücüne tabi oluyordu, onun aracılığıyla ile durduruluyordu”.

Dışişleri Bakanı düşününüyor ki, şimdi durum değişti. Örneğin, Balkanlar ve Ortadoğu’da jeopolitik durum başka türlüdür. Meydana birkaç siyasi – ideolojik güç çıktı. Bu sırada J. Kerry radikal İslam’ı ayrıca vurgulamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, Amerikan diplomatına göre, modern dünyayı karmaşık hale getiren etkenlerden biri radikal İslam’dır. Fakat burada hem “Soğuk Savaş” dönemi, hem de mevcut aşama için jeopolitik açıdan karakteristik olan bazı noktalara dikkat etmek gerekir.

Geçen yüzyılın ikinci yarısında ABD dünyanın birçok ülkelerine askeri müdahaleler yaptı. Bu konuda yeterince söylenmiş ve yazılmıştır. Latin Amerika ve Asya’nın birkaç devletleri Amerika saldırganlığının kurbanı oldu. Guatemala, Kolombiya, Kore, Vietnam, İran ve başka ülkelerde yaşanan süreçler unutulmadı. Bunların her birinin kendi geçmişi var. Fakat hepsinin “günahı” Washington’un herhangi talebine uymamasındadır (esas olarak enerji çıkarlarına uygun hareket etmemekte).

Diyelim ki, İran’da yasal hakimiyet, ülkenin enerji alanını millileştirmek niyetinin olması yüzünden isyanlarla devrildi. Aynı akıbeti Panama yaşadı. Sayın J. Kerry’nin belirttiği gibi, bu dönemde bu işleri gerçekleştirmek, ABD için gerçekten kolay oldu. SSCB dışında başka hiçbir devlet ABD’ye ciddi ölçüde itiraz edemiyordu. Sovyetler de çeşitli nedenlerden Amerikalıların karşısına her zaman çıkamıyordu. Demek ki, “Soğuk Savaş” nostaljisi ona göre geri dönüyor.

Böyle değilse, o zaman Dışişleri Bakanının aşağıdaki sözlerini nasıl yorumlayalım: “1946-1950 ve 1950-1960’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri gerçekten kötü kararlar alabilirdi, ancak her durumda kazanıyordu. Çünkü Amerika tek dominant askeri ve ekonomik güçtü”.

Abartısız, bu, bir Amerikan diplomatın ve devlet adamının tarihi itirafı. Başka ülkeleri harabe haline getirmek, sadece “kötü kararlar almaktır”. İnsanların toplu şekilde katledilmesi, devletçiliğin imhası, ülkenin harabeye dönüştürülmesi (örneğin, Vietnam) Washington’da yapılan “yanlış planların sıradan sonuçlarıdır”! Önemli olan, sonunda ABD kazanıyor, karşısına koyduğu amaca ulaşır ve bunda hiç kimse ona engel olamıyor. Şimdi ise bu imkan yok, bu nedenle “dünya karmaşıktır”!

Karmaşık Dünya, Yahut Karmaşık Siyaset?

Bu hususlar açısından J. Kerry’nin İslam radikalizminden şikayetçi olması mantıklı bir etki uyandırmıyor. Çünkü eğer bir devlet uzun yıllar başkalarına saldırıyorsa, onun iç işlerine karışıyorsa, istikrarı bozuyorsa, ister istemez ona karşı sert davranılacaktır. Öte yandan tarihi gerçekler göstermektedir ki, Batılı politikacıların sık sık kullandığı “radikal İslami grupların” çoğunluğunu işte bu Batı devletlerinin istihbarat servisleri yaratmışlardır. Gerçek başka bir hususu daha onaylar.

Mesele şu ki, şu anda Ortadoğu’da radikal dini gruplar öncelikle, kendi Müslüman kardeşlerine zulmediyorlar. Suriye’de kimler birbiriyle savaşıyor? Irak’ta siyasi güçler neye dayanarak düşmanlık ediyorlar ? Şu anda hangi Batı devletinde yoğun olarak terör olayları yapılıyor? Hiçbirinde, Ukrayna’da da radikal İslami grupların etkinliği yoktur. Öyleyse neden terör hedefi gibi esas olarak Müslümanlar seçiliyor?

Bu sorulara Sayın J. Kerry’nin nasıl cevap verebileceğini söylemek zordur. Ancak bunlar gerçektir. Azerbaycan’a karşı da aynı yaklaşımı gözlemlemekteyiz. Ermenistan’ın saldırısı sonucunda Azerbaycan topraklarının bir bölümü 20 yılı aşkın bir süredir, işgal altındadır. Ermenistan’da, Dağlık Karabağ’da ve çevre bölgelerde sivil insanlar vahşetle barbarca katledildi ve evlerinden kovuldu. Yaşananlara ABD ve Avrupa devletlerinin yaklaşımı ortadadır. Saldırgana karşı hiçbir adım atılmıyor, yaptırımlar uygulanmıyor, Ermeni bölücülüğünün önü kesilmiyor. Bunlar acaba, dünyayı zorlaştırmak değil mi? Yahut aynı olaylar Amerika’da veya Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde yaşanmış olsaydı, Dışişleri Bakanlığı hangi adımları atardı? Tabii ki, çok sert tepki verilir, saldırganın başına bombalar yağdırılırdı. Sonunda da “demokrasinin bir sonraki zaferi”nden bol bol konuşulurdu.

ABD’nin Rusya’daki eski Büyükelçisi Michael McFaul Ukrayna olaylarını kastederek yazıyor: “Ben bugün çok ruhtan düştüm. Hepimiz, Ruslar ve Amerikalılar için… saldırı yeniden birinci dereceli önem taşımaktadır. Daha hassas ülkeleri, öncelikle, Ukrayna’yı korumak ABD ve Avrupa’nın önceliklerinden biri olmalıdır” (Bkz.: Макфол подавлен: Возвращаются времена холодной войны / РБК, 16 Mart 2014).

Tabii ki, Ukrayna’ya karşı saldırganlık kınanmalıdır. Azerbaycan da BM’de bu ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanmasına oy verdi. Ancak, ilginçtir, Sayın M. McFaul neden Dağlık Karabağ ve çevre bölgeler işgal edildiğinde, Hocalı’da soykırım yapıldığında bu tür tepki vermedi? Doğru, sözde resmi düzeyde “üzüntü” bildirildi. Aynı zamanda, Ermenistan ve Dağlık Karabağ’daki bölücülere büyük miktarda mali yardım yapılıyor, onlara kapsamlı yardım ediliyor. Belki, modern dünyayı karmaşık hale getiren işte bu gibi çifte standartlardır?

Sanırız, Batı’da böyle düşünmüyorlar. Bunu Sayın J. Kerry’nin “karmaşık dünyadan” çıkış yolları ile ilgili söylediklerinden bunu hissetmek mümkündür. O diyor ki: “Bu nedenle biz düşünmeliyiz, biz gücümüzü nasıl kullanalım. Ancak bu, güç gösterisi aşkına yok, büyük hedeflere ulaşmak, değerleri iyileştirmek ve çıkarlarımızı korumak için uygulanır”.

Amerika yine kendi bildiği gibi sayıyor. Ona üzülüyor ki, dünya artık eskisi gibi pasif değildir. ABD’nin çıkarlarının sağlanmasında herkes baş eğmiyor. Şimdi devletler ve halklar kendi çıkarlarının korunmasını istiyorlar ve bu yolda mücadele ediyorlar. Buna karşılık Washington adil ve hümanist siyaset yolunu tutmak istemiyor. Öyle yöntemler arıyor ki, olayları önleyerek, süreci kendi çıkarı yönüne götürsün. Somut olarak, “Soğuk Savaş” dönemi ile karşılaştırıldığında sadece forma değişti. Hedeflere ulaşmak için daha sinsi metotlara el atılıyor.

Modern İtalyan siyaset bilimci Danilo Zolo’nun ilginç bir fikri var. O, “Demokrasi ve Karmaşıklık” eserinde yazıyor ki, dünyayı Batı politikasının kendisi karmaşık hale getiriyor (Bkz.: Данило Дзоло. Демократия и сложность: реалистический подход. M.: Изд. дом Гос. ун-та. Высшей школы экономики, 2010, 320 s.). Anlaşılan, Amerikan siyasi çevreleri D. Zolo’nun görüşlerini kabul etmiyor.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.