TÜRKİYE-ERMENİSTAN: SINIR KAPISI SORUNU

upa-admin 27 Mayıs 2013 3.439 Okunma 0
TÜRKİYE-ERMENİSTAN: SINIR KAPISI SORUNU

Ermenistan Meclisi’nin 29 Nisan 2013 tarihli oturumunda Miras Partisi milletvekili Zarui Postancıyan Parlamento Başkanı Ovik Abramyan’a, 2009 yılında Ermenistan ile Türkiye arasında imzalanan protokollerin meclis ana gündeminden çıkarılıp çıkarılamayacağına ilişkin soru yöneltmiştir. Bu mesele düzenli olarak meclisin gündemine gelmekte ve basında tartışılmaktadır.

Abramyan; “İktidar partisi ve Başkan Sarkisyan protokollerin parlamentoda onaylanması için hiçbir şart ileri sürmüyor. Bu Ermeni soykırımına ve ülkedeki siyasi süreçlerle ilişkili değildir. Biz 2009 yılında protokolleri koşulsuz şartsız paraf ettik. Bu protokollerin yürürlüğe girmesi diplomatik ilişkilerin kurulması ve sınırların açılması demektir. Böyle bir durum Ermenistan ekonomisinin gelişimini canlandırabilir” şeklinde yanıt vermiştir. Zarui Postancıyan, Taşnaksutyun Partisi’nden Arçvik Minasyan ve Agvan Vardanyan “utanç verici” olarak adlandırdıkları protokollerin meclis gündeminden çıkarılması için ellerinden geleni yapacaklarını belirterek meseleye yaklaşımlarını ortaya koymuştur.

Abramyan doğru söylüyor: Protokollerin parlamentoda onaylanması her geçen gün biraz daha gerileyen, üretimde gerileme yaşayan, uluslararası pazarda konumunu kaybeden, mali sorunlarla karşılaşan, dış borcu 4,205 milyar dolar olan Ermenistan ekonomisini gerçekten canlandırabilir; çünkü tüm bu ekonomik sorunlar, insanların daha rahat yaşamak ve daha fazla para kazanmak için Ermenistan’dan göç etmesine sebep oluyor. 2012 yılı istatistiklerine göre, Ermenistan nüfusu 3,274,300’dir. Ermenistan’daki yabancı devletlerin elçiliklerinin verdiği bilgilere göre ise, nüfus 1,5 milyondan fazla değildir. Uluslararası Göç Örgütü’nün istatistiklerine göre, son 20 yılda 1 milyondan fazla insan Ermenistan’ı terk etmiştir.

Böyle bir ortamda Ermenistan hükümeti, devletin bağışlarla yaşayamayacağını; ekonomik, siyasi, sosyal ve demografik sorunları çözemeyeceğini anlayarak ve mantıklı kararlar alarak son 20 yıldır iç ve dış politikasında yaptığı yanlışları sürdürmemelidir. Ermenistan, bölge ve özellikle de Azerbaycan’a karşı militarist siyaset izlediğinden bölgesel ve uluslararası önemli ekonomik, siyasi ve sosyal projelerde yer alamıyor. Ermenistan hükümeti her ne kadar son 20 yılda Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı ekonomik alanlarda baskı yapamayacağını ve karşılaştığı ekonomik sorunlara karşı bağışıklık kazandığını iddia etse de, bu kamuoyunu aldatmaktan başka bir şeye hizmet etmiyor. Azerbaycan hükümeti, Ermenistan’ın bölgesel ve uluslararası önemli projelerde yer almasının önünü kararlılıkla kesiyor. Ermenistan bölgede son 20 yılda gerçekleştirilen ekonomi ve ulaşıma ilişkin büyük bir projede yer alabildi mi? Ermenistan hükümeti bu soruya olumlu yanıt veremiyor.

Elbette, Ermenistan hükümeti Azerbaycan’a karşı militarist politikaları ve Türkiye’ye karşı sözde soykırım iddialarından vazgeçip mantıklı ve yakın komşuluk politikası hayata geçirirse, Avrupa Birliği ülkeleri ve Rusya’dan minnetle kabul ettiği mali yardımlara gereksinimi kalmaz. Bölgede gerçekleştirilen projelerde eşit bir ortak olarak yer alarak, ekonomi ve ticaretini geliştirebilir. Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı hiçbir dayanağı olmayan sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Azerbaycan topraklarını işgal etmesi, onu kendi girdabında boğmakta ve bu tür bir durumun hiçbir geleceği bulunmamaktadır. Ermenistan hükümeti taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini artık anlamalı ve karşılaştığı ekonomik ve sosyal sorunların çözümlenmesi için mantıklı kararlar alarak Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik politikasında olumlu anlamda ciddi değişiklikler yapmalıdır.

Türkiye ile Ermenistan arasında sınır kapısı sorunu 1993 yılından beri gündemdedir. Bu meselenin çözülmesi için Türkiye ve Ermenistan, aynı zamanda birçok sivil toplum örgütü ve ABD çeşitli yollarla girişimde bulunsa da, şimdilik ciddi bir sonuç yoktur. Ermenistan, Türkiye ile ilişkilerin kurulması ve genişletilmesi için hiçbir ön şart ileri sürmese de, Türkiye’ye yönelik 20 yıldır izlediği politika bunun olmasına engel olmaktadır. Zira Ermenistan:

  • Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı ile suçlamakta ve uluslararası alanda sözde Ermeni soykırımının tanınması için 20 yıldır propaganda çalışmaları sürdürmektedir;
  • İki ülke arasındaki sınır hattını belirleyen Kars ve Moskova Antlaşmalarını tanımamaktadır;
  • “Bağımsızlık Bildirgesi”nin 11’inci Maddesinde; “Ermenistan Cumhuriyeti 1915’te Osmanlı Türkiyesi ve Batı Ermenistan’da düzenlenen Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanınmasına çalışmaktadır” bendini yürürlükte tutmaktadır;
  • Türkiye’den tazminat ve toprak talep etmektedir;
  • PKK terör örgütünü Türkiye’ye karşı desteklemektedir;
  • Uluslararası kuruluşlar nezdinde Türkiye’ye karşı kararlar alınmasına çalışmaktadır;
  • 2009’da Türkiye ile imzaladığı protokolleri onaylamamaktadır (her ne kadar bu protokollerle ilgili görüş almak için Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmiş olsa da, Anayasa Mahkemesi’nin protokollerle ilgili görüşü protokollerin içeriğiyle ilgili değildir).

Ermenistan hükümeti böyle bir ortamda Türkiye’den protokolleri koşulsuz şartsız TBMM’de onaylamasını talep ediyor. Anlaşılan, Ermenistan hükümeti günümüzün gerçeklerini tam anlamıyla kavramakta ciddi sorunlar yaşamaktadır. Türkiye hükümeti yukarıda sayılanlara rağmen protokolleri onaylasa bile, Türkiye ve Ermenistan, Azerbaycan hükümetinin buna vereceği tepkiyi dikkate almalıdır. Türkiye daha önce bu girişimde bulunduğunda, Azerbaycan hükümetinin verdiği tepki unutulmamalıdır.

Dr. Hatem CABBARLI

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.