DOĞU AKDENİZ ENERJİ DENKLEMİNDE HEDEF TÜRKİYE

upa-admin 16 Mayıs 2019 1.569 Okunma 0
DOĞU AKDENİZ ENERJİ DENKLEMİNDE HEDEF TÜRKİYE

Doğu Akdeniz’de son dönemde yapılan doğalgaz keşifleri, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB tarafından yakından takip edilmektedir. Bu bölgedeki enerjinin TANAP gibi Güney Gaz Koridoru’na eklemlenmesi ve tedarikin en az maliyetle sağlanması da büyük önem taşıyor.

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Afrodit sahasında yaklaşık 3,6 ile 6 trilyon, İsrail’in Leviathan sahasında ise 19 trilyon metreküp doğalgaz olduğu tahmin ediliyor. Kıbrıs adasının kıta sahanlığında bulunan enerji kaynaklarından tüm adanın istifade etmesi gerekmektedir. Fakat özellikle AB, hem Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini kesintiye uğratmak, hem de Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini kısıtlamak adına Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüz kalmasını istemektedir. Tarihte de olduğu gibi, adadaki Türk varlığını reddeden ve çözümsüzlüğü ödüllendiren politikalar uygulanmaya devam ediyor.

Doğu Akdeniz enerji diplomasisinin diğer önemi aktörü İsrail’in ise ispatlanmış enerji kaynakları 300 milyar metreküptür. Rusya’nın yaklaşık 50 trilyon metreküp ve İran’ın da 30 trilyon metreküplük doğalgaz rezervleriyle karşılaştırıldığında, İsrail’in kaynakları oldukça kısıtlı kalıyor. Öyleyse, İsrail neden bölgedeki enerji politikalarına yön vermek istiyor? Sorunun cevabı, İsrail’in hem ABD, hem de Rusya ile olan ilişkilerinde saklı… ABD ve Rusya, Ortadoğu’yu yeniden dizayn konusunda tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası Yalta Konferansı’nda yaptıkları pazarlıklar gibi, bugün de Suriye’de kendi kontrol alanlarını oluşturmaya çalışıyorlar. Suriye meselesi de Doğu Akdeniz politikalarını yakından ilgilendiriyor. Çünkü özellikle Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı, gerçekte Akdeniz politikasına hizmet etmektedir. Bugün Doğu Akdeniz’de yaklaşık 30 milyar petrole eşdeğer enerji kaynakları bulunmaktadır. Rusya için bu enerji zenginliğinin Avrupa’ya ulaştırılması, kendi enerji ticaretine büyük zarar verecektir. Çünkü Rusya’nın dış politikasının temelinde, milli gelirinin yaklaşık % 60’ı olan enerji büyük önemli taşıyor. Dolayısıyla, Moskova yönetimi, bölgedeki enerji sahalarının kendi çıkarlarına zarar vermemesi adına İsrail ile zaman zaman müzakere etmeyi ihmal etmiyor. Çünkü İsrail, hem Ortadoğu’da, hem de Akdeniz’de Rusya’nın muhatap aldığı bir aktör.

Diğer taraftan, ABD ve AB de bir yandan Rusya’nın nüfuzunu sınırlandırmak, diğer taraftan da Türkiye’yi Kıbrıs kartını kullanarak Doğu Akdeniz’de köşeye sıkıştırmaya çalışmakta. Türkiye ise, dengeleri kendi lehine değiştirmek adına Kıbrıs adası üzerindeki garantörlük ve KKTC’nin uluslararası haklarını saklı tutarak sondaj çalışmalarını sürdürmektedir. Neticede, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması için en ucuz maliyetli güzergâh kesin olarak Türkiye’dir. Enerjinin Türkiye’ye ulaştırılması ve boru hatlarıyla Avrupa’ya ulaştırılmasının maliyeti yaklaşık 4,7 milyar dolardır. Bu maliyet, diğer en yakın alternatif güzergâhlarla karşılaştırıldığında neredeyse yarısıdır.

Türkiye’nin Akdeniz’deki ulusal güvenliği, KKTC’nin varlığına ve garantörlük haklarının devamına bağlıdır. Kıbrıs adası Akdeniz’in, dolayısıyla Türkiye’nin adeta “uçak gemisi”dir. Türkiye, hangi koşulda olursa olsun tüm baskı ve yaptırımlara rağmen adadaki haklarından en ufak bir taviz vermeyecektir. Unutulmalıdır ki, Doğu Akdeniz enerjisinin Avrupa ulaştırılması ancak Kıbrıs Sorunu’nun çözümüyle mümkün olacaktır.

 

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.