GİRİŞ
3 Kasım 2020 tarihinde yapılacak olan 59. ABD Başkanlık seçimlerinde kimlerin yarışacağı artık kesinleşti: Cumhuriyetçiler adına mevcut Başkan (45. ABD Başkanı) Donald Trump (1946-) ve Demokratlar adına 2009-2017 döneminde -44. ABD Başkanı Barack Obama’nın yanında- Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Joe Biden (1942-). Henüz 3 Kasım 2020 tarihindeki seçime kadar daha oldukça uzun bir süre olduğu ve şu an için tüm dünyada olduğu gibi ABD’de de gündem Covid-19 (koronavirüs) salgınına kilitlendiği için, seçimi kimin kazanacağı konusunda yorum ve tahmin yapmak için erken. Ancak son dönemde yapılan tüm anketlerde[1] Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden’ın önde olduğunu belirtmek gerekiyor. Bunun sebebi olarak da, Başkan Trump’ın koronavirüs krizi sırasında gösterdiği ciddiyetsiz tavır ve o ana kadar çok iyi giden ABD ekonomisinin son 2-3 ayda hızla bozulması olarak düşünülebilir. Ancak bu noktada, Trump’ın 2016 ABD Başkanlık seçimlerini kazanırken de tüm anketlerde açık farkla geride gösterildiğini ve seçimde rakibi Hillary Clinton’dan 3 milyona yakın daha az oy aldığını[2] hatırlatmak gerekir. Ayrıca iki dereceli farklı bir seçim sistemi olan (bu sisteme Electoral College adı veriliyor) ABD’de, yüksek delege sayısına sahip kritik eyaletlerde kazanmayı başaran aday, toplamda az oy almasına rağmen Başkan seçilebiliyor. Bu nedenle, toplam oyu ölçen bu gibi anketleri incelerken ihtiyatlı olmakta fayda var.
ABD’deki eyaletlerin delege sayıları
Bu yazıda, henüz seçim kampanyalarına tam anlamıyla başlamamalarına karşın, bu iki deneyimli siyasetçinin Türkiye’yi ilgilendiren kritik konularda daha önce yaptıkları açıklamaları derleyerek, hangi adayın Türkiye açısından daha yararlı olabileceğine dair bazı tespitlerde bulunacağım. Ancak seçim kampanyası döneminde, kuşkusuz, adaylar -güçlü lobilerin de etkisiyle- görüşlerini revize edebilirler.
ANALİZ
PYD/YPG’ye Destek: Başkan seçildikten sonra çok eleştirdiği Barack Obama’nın Suriye’de Beşar Esad yönetimi ve IŞİD ve diğer radikal İslamcı terör örgütlerine karşı Kürt milislerini (PYD/YPG) destekleme politikasını sürdüren Donald Trump, kısa süre içerisinde bu gruplara rekor düzeyde silah yardımı yapma kararı almış ve bu yardımları gerçekleştirmiştir. Bu anlamda, Trump, Obama’dan da daha ileri bir adım atarak, Türkiye’nin tepkisini çekmek pahasına, Kürt gruplara büyük silah yardımı gerçekleştirmiştir. Ancak ilerleyen dönemde, özellikle de Türkiye’nin PYD/YPG’nin PKK ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle yaptığı büyük baskıların etkisiyle, Trump, bu konuda daha orta yolcu bir çizgiye gelmiş ve IŞİD’in yok edilmesi sonrasında da Suriye’deki Amerikan askerlerini geri çekme kararı alarak (ancak henüz tamamen geri çekilme gerçekleşmemiştir), PYD/YPG’nin kendisini savunabileceği koşulları yarattıktan sonra ABD’yi bu denklemden çıkarmak istemiştir. Hatta Trump, Türkiye’nin Suriye sınırındaki askeri operasyonlarını kolaylaştırmak için, bölgedeki Amerikan askerlerini de güneye doğru geri çekmiş ve PYD/YPG güçlerinin de geri çekilmesini (sınırdan 20 mil-32 km kadar) talep etmiştir. Bu anlamda, Başkan Trump, Türkiye ile Kürt güçler arasında daha dengeli bir pozisyon benimsemiş; ancak Türkiye’nin tüm Kürt grupları yok etmesine engel olmak için de, bu ülkeyi ekonomik krizle (Rahip Andrew Brunson meselesinin gündeme geldiği dönemde olduğu gibi) tehdit etmiştir. Bu açıklama ise, Suriyeli Kürtlerle değil, PKK’nın kolu olan terör gruplarıyla mücadele ettiğini düşünen Ankara’nın tepkisini çekmiştir. Trump’ın Kürt gruplarla Suriye’deki yakın ilişkisinin Pentagon’un İran’a yönelik politikalarının bir uzantısı olduğunu düşünenler de vardır.
44. ABD Başkanı Barack Obama’nın siyasi mirasını sürdürmek amacındaki ABD Başkan adayı Joe Biden ise, görev yaptığı dönemde Türk muhataplarıyla yaptığı görüşme ve konuşmalarda, IŞİD ve PKK’yı terör örgütleri ve ortak düşmanlar olarak işaret ederken, PYD/YPG konusunda genelde sessiz kalmayı tercih etmiştir.[3] Bu anlamda, bu konuda Trump ile Biden’ın politikalarının benzer olduğu söylenebilir. Zira Türkiye’nin bu konudaki rahatsızlığını anladığını belirten Biden[4], buna karşın seçilirse bölgedeki 1.000 kadar Amerikan askerini tutmaya devam edeceğini ve IŞİD’e karşı savaşan Kürtleri koruyacağını söylemiştir.[5]
Bu konuda iki Başkan adayını kıyasladığımızda; daha sol bir partinin adayı olan Joe Biden’ın Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri müdahaleleri ve Ankara’nın Kürt gruplarla mücadelesi konusunda biraz daha ihtiyatlı olduğu, ancak iki lider arasında büyük bir politika farklılaşması olmadığı söylenebilir. Bunun sebebi de, ABD’nin Suriye’de, hedefleri, kapsamı ve amaçları netleştirilmiş bir politikasının olmamasıdır. Bu nedenle, bu konuda Türkiye açısından iki aday arasında bir tercih durumu söz konusu olmamakla birlikte, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri operasyonlarına “üslupta sert, ama özde daha yumuşak” bir tavır gösteren Donald Trump’ın Ankara için biraz daha avantajlı gözüktüğü söylenebilir.
İran Nükleer Anlaşması: Kısaca JCPOA olarak bilinen ve İran’ın nükleer programını sınırlandırmayı amaçlayan İran nükleer anlaşması, Başkan Barack Obama döneminde bizzat Obama ve onun ikinci döneminde Dışişleri Bakanı (2013-2017) olarak görev yapan John Kerry’nin yoğun çabalarıyla İran İslam Cumhuriyeti ile P5+1 ülkeleri (ABD, Birleşik Krallık, Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa, Rusya Federasyonu + Almanya) arasında 2015 yılında yapılmıştır. Bu dönemde Obama’nın Başkan Yardımcısı olan Joe Biden da anlaşmaya destek vermiştir. 2020 seçimleri öncesinde de, Biden, İran nükleer anlaşmasının yeniden yürürlüğe sokulmasına sıcak bakmaktadır. Ancak bu konuda daha istekli gözüken Bernie Sanders ve John Kerry gibi Demokratlardan farklı olarak, Biden, İran’ın daha kapsamlı bir anlaşma konusunda istekli davranması durumunda anlaşmayı yenilemeyi önermektedir.[6] Bu anlamda, Biden, bu konudaki pozisyonunu Trump’tan çok farklılaştırmamaya ve böylelikle İran karşıtı lobiler (İsrail lobisi) nezdinde zayıf düşmemeye gayret etmektedir.
45. ABD Başkanı Donald Trump ise, daha 2016 seçim kampanyası döneminden başlayarak, İran nükleer anlaşmasına hararetle karşı çıkmış ve bu anlaşmayı “gördüğü en kötü anlaşma” olarak değerlendirmiştir.[7] Trump, kampanya döneminde söz verdiği şekilde, 2018 yılında ülkesi ABD’yi anlaşmadan geri çekmiş; hatta bununla da yetinmeyerek, İran’a yönelik yeni yaptırımları devreye sokmuş ve İran’la iş yapan müttefik ülkeleri de tehdit etmeye başlamıştır. Trump’ın bu kararını değerlendiren BBC’den Anthony Zurcher, bu konuda 3 önemli nedeni işaret etmiştir: 1-) Trump’ın Obama’nın siyasal mirasını yok etmeye çalışması, 2-) İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu siyaseten daha güçlü bir konuma getirmek için gayret etmesi ve 3-) Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo gibi İran karşıtı şahinlerin kabinesinde yer alması.[8] Buna karşın, İran’ın nükleer anlaşmanın iptali ardından yeniden uranyum zenginleştirmeye başlaması[9] ve Trump’ın yaptığı “ikinci bir anlaşma” önerisini reddetmesi[10] nedeniyle, Trump’ın bu konuda uyguladığı politikaların “İsrail’in güvenliği” konusunda ciddi bir risk oluşturduğunu belirtmek gerekiyor.
Bu konuda iki Amerikalı Başkan adayını karşılaştırdığımızda; aslında üslup dışında siyasal pozisyon anlamında iki adayın birbirlerine yakın durduklarını, ancak gerek daha sert pozisyon alması, gerekse de İran’ın tepkisini çekmesi bağlamında Trump’ın Joe Biden’a kıyasla ikinci bir anlaşma konusunda çok daha az şanslı olduğunu belirtmek gerekiyor. Ancak İran’a yönelik sertlik politikasının ABD’nin kendi iç dinamiklerinden ziyade Arap ülkelerinin ve İsrail’deki mevcut Netanyahu yönetiminin bu yöndeki baskılarından kaynaklandığını da bu noktada belirtmek gerekiyor. Bu konu şu an için en önemli gündem maddesi olarak gözükmemesine karşın, İran’ın nükleer silah kapasitesine ulaşması durumunda, kuşkusuz, bu konu çok önemli bir siyasi mesele olacak ve İsrail’in bölgedeki stratejik üstünlüğüne son verecektir (resmi olarak açıklanmamasına karşın İsrail Ortadoğu’daki tek nükleer güçtür). Türkiye açısından bakıldığında ise; Ankara’nın resmi pozisyonu şu an için İran’a yönelik sertlik politikasına karşıt olduğu için, bu konuda Joe Biden daha avantajlı bir aday olarak gözükmektedir. Zira Biden seçilirse, Tahran yönetimi ikinci bir anlaşma için Washington’a çok daha sıcak bir yaklaşım gösterebilir ve yeni bir anlaşmanın olması gayet yüksek bir ihtimal haline gelir.
Kıbrıs Sorunu: ABD Başkanı Donald Trump, Kıbrıs Sorunu konusunda köşeli açıklamalar yapmaktan kaçınmakta ve Kıbrıs görüşmelerine resmi düzeyde destek vermesine karşın[11], bu konuyu neredeyse hiç gündeme getirmemektedir. Buna karşın, Trump, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasının ardından, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne (Kıbrıs Cumhuriyeti) ABD’nin yıllardır uyguladığı silah ambargosunu kaldırmayı amaçlayan yasa tasarını onaylamıştır.[12]
Görev yaptığı dönemde 2014 yılında Kıbrıs’a bir resmi ziyarette bulunan ve hem KKTC, hem de GKRK’de görüşmeler yapan[13] Joe Biden ise, Kıbrıs adasında bir siyasi çözüm noktasında daha istekli bir siyasetçi olarak dikkat çekmekte ve Kıbrıs’ta bir çözümün mümkün olduğunu düşünmektedir.[14]
Bu konuda iki Başkan adayını kıyasladığımızda; Ankara açısından Trump’ın konuya ilgisiz pozisyonunun daha faydalı olduğunu; zira resmi düzeyde Kıbrıs’ta çözüm görüşmelerine destek verilmesine karşın, Ankara’nın Kıbrıs’a drone üssü kurması ve son yıllarda birçok önemli ekonomik projeyi gerçekleştirmesi nedeniyle, KKTC’yi hiçbir zaman kontrolünden çıkarmak istemediğini ve Doğu Akdeniz güvenliğini KKTC üzerinden kurguladığını belirtebiliriz. Ancak Trump döneminde Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yönelik silah ambargosunun kaldırılması, kuşkusuz Ankara adına olumsuz bir gelişmedir.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne Bakış: ABD Başkanı Donald Trump, 2017 yılında Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yaptığı bağımsızlık referandumuna destek vermemiştir. Bunun temel nedeni ise, IŞİD’le mücadele nedeniyle bölgedeki önceliklerin farklı olması ve Trump’ın Türkiye’yi kızdırmak istememesiydi. Ancak Trump’ın en yakın siyasi müttefiki olan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, bu referanduma destek veren tek önemli siyasi lider olarak dikkat çekmişti. Bu bağlamda, İsrail’in Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti’ne -bölgede Arap entitesi dışında yeni bir siyasi varlık oluşturma bağlamında- destek verdiği de düşünülürse, uygun koşulların oluşması durumunda Trump’ın Kürt bağımsızlığına soğuk bakmadığı düşünülebilir. Ancak Türkiye’nin bu konuyu kırmızı-çizgisi olarak kabul etmesi ve Erbil’i savaşla tehdit etmesi nedeniyle, Trump, bu konuda şimdilik orta yolcu bir pozisyon almaktadır. Trump, referandum sonrasında istifa eden Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin yerine geçen Neçirvan Barzani’yle de kısa süre önce Davos’ta görüşmüş ve onunla iyi geçindiğini gösteren açıklamalar yapmıştır.[15] Ancak bu durum, Trump’ın bağımsızlığa hemen destek vereceği anlamına gelmemektedir; ABD, bu konuda şartların oluşmasını bekleyecek ve Ankara’yı da kendi çizgisine çekmeye çalışacaktır.
Obama döneminde uzun süre (2009-2017) 47. ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Joe Biden ise, bu konuda Barack Obama dönemi politikalarını sürdürmekte ve Kuzey Irak’ta bir Kürt bağımsızlığına Obama’dan bile daha sıcak yaklaşmaktadır. Öyle ki, 2015 yılında Mesut Barzani’nin Beyaz Saray ziyaretinde onunla bir araya gelen Biden, “Müsterih olun, ömrümüz Kürt Devleti’ni görmeye yetecek” gibi ilginç bir söz kullanmıştır.[16] Biden’ın Irak politikası konusunda etnik/mezhepsel kimliklere dayalı federatif bir yapıdan yana olmasını[17] eleştirenler olmakla birlikte, bu konuda Trump’ın pozisyonu da çok farklı değildir.
İki Başkan adayını kıyasladığımızda ise; aralarında ciddi farklar olmamasına karşın, Trump’ın bu konuda evrensel demokratik ilkelerden (self-determinasyon vs.) ziyade Amerikan ulusal çıkarlarını önde tutması nedeniyle, Ankara açısından Trump’ın Biden’a kıyasla daha tercih edilebilir olduğu düşünülebilir. Ancak bu noktada Biden’ın Başkan seçilmesi durumunda daha pragmatik bir siyaset benimseyebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Ermeni Soykırımı İddiaları: 45. ABD Başkanı Donald Trump, Ermeni Soykırımı iddiaları konusunda oldukça ilgisiz bir tutum sergilemekte ve bu konuda bir açıklama yapmaktan özellikle kaçınmaktadır. Bu konuda Türkiye ve yatırımlarının olduğu Azerbaycan’la ilişkilerini bozmamak için özel gayret gösteren Trump, “soykırım” ifadesini kullanmamak için de azami dikkat göstermektedir.[18]
ABD Başkan adayı Joe Biden ise, ülkesindeki Ermeni gruplara oldukça yakın bir siyasetçi olup, seçilirse Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını söylemiştir.[19] Bu, kuşkusuz seçim öncesinde Ermeni Amerikalılardan oy alabilmek için söylenmiş olsa da, bu konuda Biden’ın pozisyonunun Ankara açısından daha tehlikeli olduğu söylenebilir.
Bu konuda iki Başkan adayını kıyasladığımızda; Trump’ın Biden’a kıyasla Ankara’nın mevcut pozisyonu için daha iyi bir aday olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, aslına bakılırsa Bakü (Azerbaycan) için de geçerli olan bir durumdur.
FETÖ Konusu: ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye tarafından 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimini organize etmekle suçlanan Müslüman din adamı Fethullah Gülen konusunda genelde sessiz kalmakta ve Ankara’nın Gülen’in iadesine yönelik taleplerini “gündemimizde değil” diyerek cevaplandırmaktadır.[20]
ABD Başkan adayı Joe Biden ise, bu konuda Ankara’ya daha sıcak bir yaklaşım göstermekte ve ikna edici kanıtlar sunulması durumunda, ülkesinin Türk-Amerikan ilişkilerine zarar veren bir kişiyi himaye etmeyeceğini söylemektedir.[21]
Bu konuda iki lideri kıyasladığımızda; Joe Biden’ın Ankara’nın pozisyonuna daha yakın durduğu söylenebilir.
SONUÇ
Sonuç olarak, Türk-Amerikan ilişkilerine doğrudan etki edebilecek 6 temel konuda (PYD/YPG’ye Destek, İran Nükleer Anlaşması, Kıbrıs Sorunu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne Bakış, Ermeni Soykırımı İddiaları ve FETÖ Konusu) 2020 ABD Başkanlık seçimlerinde yarışacak iki aday değerlendirildiğinde, mevcut Başkan Donald Trump’ın Joe Biden’a kıyasla Ankara’nın statükosuna daha yakın durduğu ve 4 konuda daha avantajlı aday olarak öne çıktığı söylenebilir. Ancak hem seçim kampanyası döneminde adayların daha fazla oy almak yönünde hareket etmeleri, hem de Washington ve Ankara’nın zaman zaman değişen hükümetler ve konjonktürler gereği politikalarını değiştirebilmeleri nedeniyle, bu durumun zamanla değişebileceğini de belirtmek gerekiyor. Bu konuda bir tablo yapmak gerekirse ise, karşımıza şöyle bir durum çıkıyor:
Bu yazıda listeye dahil edilmeyen ama önemli bir konu olan Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda da geleneksel olarak Demokrat Parti’nin, özel olarak da Joe Biden’ın Cumhuriyetçiler ve Başkan Trump’a kıyasla daha büyük destek verdiğini belirtmek okurlar açısından faydalı olabilir. Kim seçilirse seçilsin, Türk-Amerikan ilişkilerinin düzeltilmesi hepimizin ortak dileğidir.
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Birkaç örnek için bakınız;
- https://www.270towin.com/2020-polls-biden-trump/national/
- https://www.realclearpolitics.com/epolls/2020/president/us/general_election_trump_vs_biden-6247.html
- https://static.foxnews.com/foxnews.com/content/uploads/2020/05/Fox_May-17-20-2020_Complete_National_Topline_May-21-Release.pdf
- https://www.ipsos.com/sites/default/files/ct/news/documents/2020-05/2020_reuters_tracking_-_core_political_coronavirus_tracker_05_20_2020.pdf
[2] Bakınız; https://en.wikipedia.org/wiki/2016_United_States_presidential_election.
[3] Bakınız; https://www.hurriyet.com.tr/gundem/joe-biden-pkkya-vurdu-pydye-sustu-40044458.
[4] https://www.voanews.com/middle-east/biden-us-recognizes-kurdish-threat-turkey.
[5] https://npasyria.com/en/blog.php?id_blog=2008&sub_blog=10&name_blog=Joe%20Biden%20vows%20to%20protect%20the%20Syrian%20Kurds%20in%20case%20he%20wins%20the%20U.S.%20presidential%20elections.
[6] Bakınız; https://www.politico.com/story/2019/07/20/iran-nuclear-deal-democrats-1424113.
[7] Bakınız; https://www.bbc.com/news/av/world-us-canada-41587428/trump-on-the-iran-deal-worst-horrible-laughable.
[8] https://www.bbc.com/news/world-us-canada-43902372.
[9] https://www.dw.com/tr/iran-uranyum-zenginle%C5%9Ftirme-oran%C4%B1n%C4%B1-y%C3%BCkseltti/a-51191254.
[10] https://www.bbc.com/news/world-middle-east-51118236.
[11] https://www.youtube.com/watch?v=InQ9ZI2Cjgc.
[12] Bakınız; https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskani-trump-gkryye-silah-ambargosunu-sartli-kaldiran-yasayi-imzaladi-/1679973.
[13] http://politikaakademisi.org/2014/05/22/bidens-historic-visit-and-cyprus-settlement-talks/.
[14] https://www.ekathimerini.com/218948/article/ekathimerini/comment/joe-biden-a-cyprus-peace-deal-is-within-reach.
[15] Bakınız; https://www.youtube.com/watch?v=ebdLXFm7lJo.
[16] https://tr.sputniknews.com/abd/201505181015530099/.
[17] https://theintercept.com/2019/09/06/joe-biden-defends-record-iraq-including-plan-divide-along-sectarian-lines/.
[18] https://anca.org/trump-fails-to-properly-characterize-armenian-genocide/.
[19] Bakınız; https://www.politico.com/news/2020/04/24/biden-armenian-genocide-207587.
[20] https://www.dailymotion.com/video/x6xd0xf.
[21] https://www.trtworld.com/americas/biden-us-looking-at-evidence-against-gulen-171381.
One Comment »