Giriş
Türkiye Cumhuriyeti’nde 28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen 2. rur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, “Türkiye Yüzyılı” hedefi doğrultusunda yeni dönem resmen başladı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Haziran 2023 tarihinde açıkladığı hükümet kabinesi görevlendirmeleri, güçlü bir değişim ve yenilik sinyali olarak yorumlandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 28. Yasama döneminde oluşturulan 67. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kabinesinde, 11 yeni bürokrat Türkiye Cumhuriyeti siyasal tarihine adını ilk kez Bakan olarak yazdırırken, önceki yıllarda kurulan AK Parti (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümetlerinde Bakanlık yapmış olan yalnızca 6 isim bu görevlendirmelerde yer aldı.
Mevcut kabinede yer verilen bu 6 isimden 4’ünü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yapılmadan önce farklı tarihlerde kurulan AK Parti hükümetleri döneminde çeşitli Bakanlık görevleri yürüten, Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek, Mehmet Özhaseki ve Osman Aşkın Bak oluşturdu. Hem geçen dönemde kurulan kabinede, hem de yeni kabinede görev alabilen diğer iki ismi ise, Türkiye’de tüm dünyayı etkisi altına alan zorlu pandemi salgınıyla mücadele sürecinden beri başarılı çalışmalarıyla ivme yakalayan Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ile halihazırda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda bulunan Mehmet Nuri Ersoy oluşturdu.
AK Parti, 16 eski Bakanını milletvekili seçtirerek “sessiz bir devrim” gerçekleştirdi
Ancak, önceki dönemde kurulan hükümet kabinesinde Bakan olarak görev yapan tam 16 isme AK Parti listelerinden yer verilerek, 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Seçimleri sonucunda milletvekilliği görevine getirilmeleri sağlandı. Bu durum AK Parti yöneticilerinde ve tabanında “sessiz bir devrim” olarak nitelendiriliyor. Çünkü önceki dönemde bizzat Bakan sıfatıyla görev yapmış olan bu 16 milletvekilinin, Bakanlıklarıyla ilgili edindikleri tecrübelerden ve sorunlarla alakalı edindikleri izlenimlerden faydalanarak, mecliste çıkarılacak kanuni düzenlemelere aktif destek vermeleri planlanıyor. Böylelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işleyişine daha fazla nitelik kazandırılarak, sorunlara ilişkin yasal düzenlemelerin, daha hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesi sağlanacak.
Yeni kabinenin öncelikli gündemi: “Yerel seçimlere kadar ekonomide toparlanma”
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan halkıyla bütünleşebilen çok tecrübeli bir devlet adamıdır ve ülke genelindeki ekonomik sorunların ve hayat pahalılığının farkındadır. Bu sebeple yeni kurulmuş olan kabinenin ilk önemli sınavı ekonomi politikaları olacaktır. Dolayısıyla, önceki makale çalışmasında belirttiğim üzere, yeni kabineye baktığımız zaman, ülke genelindeki ekonomik problemlerin çözümü üzerine ağırlık verileceği öngörülebilir. Sayın Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilmesi ve Kalkınma Eski Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’ın tek Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak yetkilendirilmesi, bu tespiti doğrular bir niteliktedir. Böylece geçmiş dönemde ekonomi alanında tecrübesi bulunan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz öncülüğünde, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Mehmet Şimşek arasında, “etkin bir ekonomik koordinasyon kurulması” sağlanabilir. Yeni hükümetin, bütçe oluşturma ve harcama yapma yetkilerini de, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan liderliğinde, Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek üçlüsü devralmış bulunmaktadır. AK Parti camiasında da, büyükşehir belediyelerinin kazanılması hedefiyle, önce 2024’te yapılacak yerel seçimlere kadar ekonomik toparlanmanın sağlanması, ardından güven ve istikrar olgusuyla ülke ekonomisinin düzlüğe çıkarılması amaçlanmaktadır.
Ülkedeki ekonomik sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması noktasında ise, yeni hükümet kabinesinde görevlendirilen, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, hem Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem de AK Parti tabanı oldukça güveniyor. Bu doğrultuda AK Parti tabanında, uluslararası piyasalara güven verebilecek konumda yer alan ve ülkemize süratle yatırımları kanalize edebilecek bir potansiyeli bulunan Mehmet Şimşek ismiyle “DEVA Partisi lideri Ali Babacan’a iyi bir mesaj verildiği” ifade ediliyor. Öte yandan Sayın Mehmet Şimşek’in, bakanlığı devralırken basına yaptığı ilk açıklamalar da, ülke ekonomisi konusunda normalleşme adımlarının ivedilikle atılacağına işaret ediyor. “Ekonomi yönetiminde kısa süre içerisinde rasyonel zemine dönüleceğini” belirten Mehmet Şimşek,“Yapısal dönüşüme, fiyat istikrarına ve mali disipline” önem verileceğini kaydetti.
Türkiye ekonomisi açısından önümüzdeki süreci değerlendirmek gerekirse; Sayın Mehmet Şimşek’in, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile koordineli olarak uygulayacağı sıkı para politikası aracılığıyla “faiz ve enflasyon sarmalından” çıkılabileceği öngörülebilir. Bu konu minvalinde, Sayın Mehmet Şimşek, önümüzdeki süreç içerisinde (TCMB) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, özellikle araç bağımsızlığına da, büyük bir önem verecektir. Bu doğrultuda, Mehmet Şimşek, ekonomi biliminin temel ilkelerine sadık hareket edecektir. Dolayısıyla, görev süresince genel olarak Ortodoks ekonomi politikalarını benimseyecektir. Ayrıca uzun yıllar yurtdışında çalıştığı için Birleşik Krallık vatandaşlığı da bulunan Mehmet Şimşek, İngiltere başta olmak üzere, Batılı ülkelerle gerçekleştirilebilecek ekonomik ve ticari işbirlikleri noktasında büyük bir fark yaratabilir. Diğer bir yönden, Mehmet Şimşek’in Bakan olarak yeni kabinede yer alması Arap kamuoyunda ve basınında da gündem konusu olmuştur. Çünkü dünya piyasalarına güven verebilmesi dolayısıyla, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu bölgesi ve Arap yarımadasında bulunan ülkelerden ciddi seviyelerde yatırımlar kazandırabilecektir.
MHP ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Ortak Gündemi: “Sivil ve yeni bir anayasa”
UPA arşivlerinde yer alan 21 Mayıs 2021 tarihinde kaleme almış olduğum “Salgın Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Büyüme Verileri ve Politik Ekonomik Çözüm Önerileri” başlıklı makale çalışmasında da belirttiğim üzere,“Ekonomi için, yeni anayasa bir fırsat olabilecektir.”[1] Bu noktada sivil bir yeni anayasanın, iş sektörlerinde, ticarette, ekonomik hak ve özgürlükler getirmesi, özellikle yabancı yatırımcılar açısından, ülkemizin cazibesini oldukça artıracaktır. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli, yeni anayasa yapılmasını 2021’de gündeme getirmişti. Bu minvalde, şu an itibariyle de yeni anayasa Cumhur İttifakı’nın gündeminde yer almaktadır. Elbette MHP AK Parti ve Cumhur İttifakı, ulusal ve üniter yapımızın gelecek teminatı sayılan 1982 Anayasası’nda yer alan ilk 3 maddeye olduğu gibi yeni anayasada da yer verecektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, yeni ve sivil bir anayasa çıkarmanın, ülkemizde toplumsal, sosyal, hukuki ve ekonomik yönden faydalı olacağı kanaatindedir. Bütün toplum kesimlerinin üzerinde geniş bir uzlaşma sağladığı, Türk Milleti’nin, talep ve ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayabilecek olan demokratik ve sivil bir anayasa yapılabilir. Yeni kabinede Adalet Bakanı olan Sayın Yılmaz Tunç da, devir-teslimde bu konuya değindi.
Dolayısıyla, yeni kabinenin orta ve uzun vadeli çalışma alanlarından birisi de, uzlaşma zemini sağlandığı takdirde, sivil ve demokratik bir anayasanın Türk Milleti’ne sunulması olacaktır. Ancak ülkemizde seçim sürecinden itibaren siyasetin dili ve üslubu oldukça keskinleştiği için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeni anayasa konusunda, bir uzlaşma sağlanamayabilir. Öte yandan ülkemizde Millet İttifakı’nın ve bazı muhalefet partilerinin, son dönemde sıklıkla gündeme getirdikleri, parlamenter sisteme geçişte artık tamamen rafa kalkmış görünmektedir. AK Parti’li ve MHP’li yetkililerin ifade ettiklerine göre de, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden Parlamenter sisteme geri dönüş gibi bir gündem asla söz konusu olmayacaktır.”
Türkiye Cumhuriyeti 67. Hükümeti kabinesi ile ilgili öne çıkan bazı başlıklar
Öncelikle 67. Hükümette yer alan çoğu Bakan, bürokrasiden gelen isimlerden oluşmaktadır. Örneğin; kabinede Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilen Sayın Hakan Fidan, uzun zamandan beri (MİT) Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı yapan bir isimdir. Dolayısıyla, yeni kabinede yer alan çoğu ismin, alanında son derece yetkin, uzmanlaşmış, bu kurumlardaki genel gidişatı bilen, tecrübeli ve liyakat sahibi isimler olduğu ifade edilebilir. Geçtiğimiz dönemde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak görev yapan Sayın İbrahim Kalın’ın, özellikle diğer ülkelerle ilişkiler konusunda yürüttüğü yoğun diplomasi trafikleri ve gerek İslam Dünyası, gerekse Türk Dünyası ülkeleriyle ilişki süreçlerini oldukça dostane çerçevede yürütmesi sebebiyle an itibariyle MİT Müsteşarlığına atanması da, bu uzmanlaşmaya işarettir. Aynı şekilde (TSK) Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Orgeneral Yaşar Güler’in Milli Savunma Bakanlığı görevine getirilmesiyle de, tecrübe sahibi işin ehli isimleri yetkilendirme konusunda, adımlar atıldığı somut biçimde gözlenmektedir.
Kulislerden edinilen diğer bilgilere göre ise, yeni kabinede günümüz itibariyle görev alan bu isimlere, Sayın Cumhurbaşkanımızın, “çevresiyle gerçekleştirdiği geniş istişareler sonucunda ve geçen dönemde Bakanlık yapmış olan siyasilere danışarak” yer verdiği ifade edilmektedir. Bu bağlamda, Bakanlık görevine getirilen bürokratlar, üzerinde fikir birliği sağlanan isimlerdir.
Dış politika düzleminde ise, özellikle bazı Batılı ve Avrupalı ülkelerin yöneticilerine yönelik olarak, “Güçlü Türkiye” mesajı verilmesi minvalinde, anlamlı bir görevlendirme yapılmıştır. Yurtdışında siyasi ve diplomatik tecrübeleri bulunan, bilgili, kültürlü, 4 tane yabancı dil bilen ve aslen Afyon-Emirdağlı bir Yörük hanımefendisi olan Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’ın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı görevine getirilmesi de, son derece yerinde bir tercihtir. Bilineceği üzere, Sayın Mahinur Özdemir Göktaş, Belçika’da 2009 yılında Hıristiyan Demokrat çizgide yer alan bir siyasi parti olan CDH’den 2009 yılında milletvekili seçilmişti. Brüksel parlamentosunda 6 yıl kadar görev yapan Mahinur Özdemir Göktaş, 2015 yılında “Asılsız Ermeni Soykırımı’nı” tanımayı reddetmesi sebebiyle partisinden ihraç edilmişti.
Sonuç itibariyle, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat oluşturduğu yeni hükümet kabinesiyle, “Türkiye Yüzyılı” olarak nitelendirilen yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti 67. Hükümeti kabinesini belirleme sürecinde liyakatli isimleri bulmak elbette ki kolay olmamıştır. Bu doğrultuda, Sayın Erdoğan’ın en önemli özelliklerinden birisi, kadro hareketine yeni isimler ekleyerek, devlet yönetiminde istikrarı hâkim kılmasıdır. Yeni hükümet kabinesinin, daha önce siyasete girmemiş, ağırlıklı biçimde bürokrat kökenli isimlerden oluşması da kanaatimce Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu temel siyasi tarzına bağlıdır. Aksi takdirde her dönem, AK Parti’nin çekirdek kadrosuna görevler verilmesi durumunda, belirli bir süreden sonra, hem ülke yönetiminde ve hem de parti içerisinde atalet başlayacaktır.
Ayrıca 12. Cumhurbaşkanımızın, bu yeni kabinesinde bir genel kaptan gibi hareket edeceği öngörülebilir. Eski dönemlerdeki gibi, hükümette atılgan bir siyasi görünüm çizmesinden ziyade, daha naif yaklaşım gösteren, temel sorunlara yönelik çözümler üreten bir lider olabilir. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın 21 yılın tecrübesiyle hareket edeceği öngörülebilir. Yeni kabinede, alanında daha uzman isimlere görevler vermesi de, bu duruma bağlanabilir.
Türkiye’deki iç siyasetin gidişatını değerlendirmek gerekirse, önümüzdeki dönemde, 2024’te yapılacak Mahalli İdareler seçimleriyle birlikte, genel siyaset yerel siyasetle bütünleşecektir. Özellikle yeni hükümeti kurarak göreve başlayan AK Parti’nin ve en büyük ittifak ortağı olan MHP’nin daha şimdiden 2024’teki yerel seçimler için çalışmalara başladığı gözlenmektedir. Dolayısıyla, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehir belediyelerinin, siyasi partiler arasında el değiştirip değiştirmeyeceği konusunda ise, ulusal ekonomik gidişat son sözü söyleyecektir. Yeni hükümet kabinesi de, Türkiye’de öncelikle bu iktisadi perspektiften yorumlanabilecektir.
Ayrıca geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleştirilen genel seçimlerden, mağlubiyetle ayrılan, Kemal Kılıçdaroğlu’na, ardı ardına eleştiriler yöneltilmesiyle artan, CHP’deki Genel Başkanlık yarışı da, gerçekleştirilecek olan yerel seçim sonuçlarını etkileyebilme özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla Türkiye siyasetinde yerel seçimlere doğru gidilen bu kritik süreçte, CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, genel seçim mağlubiyetleri sonrasında İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun değişim talebiyle birlikte, parti içinde yoğun bir biçimde eleştirilmektedir. Siyasi kariyerinin belki de en kötü günlerini yaşayan Kemal Kılıçdaroğlu, diğer yandan da, Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan parti Genel Başkanlığına geçebilecek durumda olması sebebiyle, Cumhur İttifakı’nın eleştiri oklarının ana hedefi haline gelecektir.
Cumhur Kartal YILDIZ
DİPNOTLAR
[1] Cumhur Kartal Yıldız (2021) “Salgın Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Büyüme Verileri ve Politik-Ekonomik Çözüm Önerileri”, Uluslararası Politika Akademisi, 21.05.2021, Erişim Tarihi: 05.06.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2021/05/24/salgin-surecinde-turkiye-ekonomisinin-buyume-verileri-ve-politik-ekonomik-cozum-onerileri/.