İsrail bir kez daha Gazze’ye saldırdı ve bu kez kara operasyonunun da dâhil olduğu bu saldırı bağlamında yüzlerce Filistinli hayatını kaybetti. Netanyahu hükümeti saldırının gerekçesi olarak, Gazze’de konuşlu durumdaki Hamas’ın İsrail topraklarına fırlattığı roketlerin İsrail halkının can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürmesini göstermiştir. Kaçırıldıktan sonra cesetleri Batı Şeria’da bulunan ve İsrail kamuoyunda hükümete ve Filistinlilere yönelik büyük bir infial dalgası uyandıran 3 İsrailli gencin ölümü de İsrail’in Gazze saldırısını başlatmasına neden olan bir diğer önemli faktör olarak görülmektedir. 3 İsrailli gencin kaçırılıp öldürülmesinin sorumluluğunun Filistinlilerin üzerine yıkılmasının ardından, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da gerçekleştirdiği geniş çaplı tutuklamalar ve yine 1 Filistinli çocuğun kimliği belirsiz ancak İsrailli olduğu açık olan kişi/kişilerce yakılarak öldürülmesi de Filistinlilerin, özellikle de Hamas ve İslami Cihad gibi örgütlerin İsrail’e yönelik eylemlerini ve özellikle roket saldırılarını tetikleyen bir husus olmuştur. Bu karşılıklı gerginlik, İsrail’in Gazze operasyonunun sebebi gibi gösterilse de bu operasyonu İsrail açısından gerekli kılan başkaca faktörler bulunmaktadır.
Bu faktörlerden birincisi, geçtiğimiz ay El-Fetih ile Hamas arasında varılan uzlaşıya dayalı olarak kurulan “ulusal mutabakat hükümeti”dir. İsrail, Filistin’in toplumsal/siyasal/coğrafi bölünmüşlüğünün kendi işine yaradığını gördüğünden, Filistin’in ulusal ve uluslararası anlamda tek ses olarak temsil edilmesini sağlayacak, yani Filistin’in bütünlüğünü sağlayacak bir hükümetin kurulmasını kendisi açısından olumsuz bir durum olarak görmüştür. Oldukça hassas dengeler üzerine temellendirilmiş olan bu hükümeti zayıflatmak ve yıkmak, Gazze Operasyonu bağlamında İsrail’in en önemli hedefi olarak görülmelidir. Zira gerek El-Fetih içerisinde, gerekse de Hamas içerisinde, ulusal mutabakat hükümetinin kurulmasına karşı çıkan isimler ve gruplar bulunmaktadır. Özellikle Hamas’ın siyasal ve askeri kanatları arasında ciddi bir anlaşmazlığın var olduğu bilinmektedir. Siyasal kanat, ulusal mutabakat hükümetinin kurulması yanlısı iken, askeri kanat El-Fetih ile bir arada çalışma yanlısı değildir ve El Fetih’in aksine İsrail’e karşı çok daha saldırgan bir tutumun benimsenmesini istemektedir. İsrail, Gazze’ye düzenlediği bu operasyon çerçevesinde, gerek Hamas içerisindeki, gerekse de Hamas ile El Fetih arasındaki anlaşmazlıkların gün yüzüne çıkmasını ve ulusal mutabakat hükümetinin ortadan kalkmasını arzulamaktadır.
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği askeri operasyonun arkasında yatan bir diğer neden ise Hamas ile İran arasındaki yakınlaşma olmalıdır. Zira Hamas, Arap Baharı esnasında Katar, Mısır ve Türkiye gibi ülkelerle yakınlaşmış ve Esad rejimine destek veren İran’dan uzaklaşmıştır. Ancak Mısır’da gerçekleşen darbe ile Müslüman Kardeşler yönetiminin devrilmesi, Suriye’deki iç savaşın İran’ın destek verdiği Esad Yönetimi lehine seyretmeye başlaması ve Katar ile Türkiye’nin de yaşanan gelişmeler ve özellikle Batı dünyasından gelen eleştiriler sonrası daha tedbirli davranmaya başlamaları Hamas’ın yalnızlaşmasına yol açmıştır. Bu yalnızlığı giderebilmek ve ekonomik/askeri ihtiyaçlarını giderebilmek için ise Hamas, bir yandan El-Fetih ile yakınlaşırken, diğer yandan da eski müttefiki İran ile yeniden temas kurmuştur. Bu nedenle, Hamas’ın, İsrail’in “baş düşman” olarak gördüğü İran ile yakınlaşması, Tel-Aviv’in Gazze’ye düzenlediği askeri operasyonun en önemli nedenlerinden biri olarak görülmelidir. Saldırının Gazze odaklı olarak düzenlenmesi, mesaj verilmek istenen asıl aktörün Hamas ve onun aracılığıyla da İran olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği operasyonun gerisinde yatan bir diğer neden ise, özellikle Mısır, Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrası Ortadoğu’da oluşan yeni konjonktürdür. Nitekim Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ile Katar ve Türkiye arasında Mısır’daki darbeye ve darbenin ardından kurulan hükümete yönelik olarak sergilenecek yaklaşım hususunda beliren anlaşmazlık, Filistin’e de yansımıştır. Zira Sisi yönetimi, Refah sınır kapısını kapatarak ve Gazze’den Mısır’a açılan tünelleri yıkıp, Sina’da etkili güvenlik önlemleri alarak Hamas’ın dış dünya ile temasını kesmiştir. Yani Mısır’daki darbe yönetimine yaklaşım hususundaki anlaşmazlık, Müslüman Kardeşler ile müttefiklik kurmuş, Katar ve Türkiye ile iyi ilişkilere sahip olan Hamas’ın, yeni Mısır hükümetince dışlanmasına yol açmıştır. Hiç şüphesiz, bu durum, İsrail’e kullanabileceği bir alan açmıştır. Nitekim Sisi yönetiminin İsrail ile olan ilişkilerinin, Mursi önderliğindeki Müslüman Kardeşler yönetimine oranla, gerginlikten uzak ve işbirliğine odaklanmış bir görünüm sergilediği ortadadır. Hamas için hayati öneme sahip olan Mısır köprüsünün kapanmış olması, örgütün silah ve mühimmat desteğinin kesilmesine ve böylece İsrail saldırısı için uygun bir ortam oluşmasına yol açmıştır.
Suriye’deki iç savaşın içinden çıkılmaz bir hal almış olması ve IŞİD’in, Musul dâhil Irak’ın batısında sürdürdüğü işgal hareketi sonrası Irak’ın parçalanma emareleri göstermesi, uluslararası toplumun ve özellikle bölgesel aktörlerin yüzlerini Filistin’den bu bölgelere çevirmelerine yol açmıştır. Bu sorunların çözümü hususunda tam bir kafa karışıklığının ve çözümsüzlük halinin egemen olduğu bir esnada, ABD’nin başını çektiği Batı dünyası ile Rusya’nın, bu meselelerin yanı sıra, Ukrayna özelinde de ciddi bir anlaşmazlığa eklemlendiği bir süreçte İsrail, bir operasyonla Gazze’deki Hamas ve İslami Cihad unsurlarını ciddi anlamda yıpratmayı ve yeni filizlenen ulusal mutabakat hükümetini ortadan kaldırmayı denemek istemiştir. İsrail’in görüşüne göre; Irak, Suriye ve Ukrayna gibi sorunlarla meşgul olan uluslararası toplum, özellikle de ABD, Rusya, AB ve Çin gibi küresel güçler, çok uzun sürmeyecek bir Gazze operasyonuna fazlaca müdahil olmayacaktı. Gelinen noktada İsrail’in haklı çıktığını söylemeliyiz. Nitekim saldırının durdurulması konusunda yapılan çağrılar ve kınama açıklamaları dışında, uluslararası toplumun İsrail saldırısının durdurulmasına ilişkin etkin bir tedbir aldıkları söylenemez.
İsrail’in yaptığı bu saldırının arkasında yatan en önemli faktörlerden biri ise iç politika ile ilgilidir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun koalisyon ortakları Lieberman ve Bennett ile olan anlaşmazlığının hükümeti sarsmaya başlaması ve İsrail’deki ekonomik durgunluğun bir türlü aşılamaması sonrası halkın huzursuzluğunun zirve noktasına varması, Netanyahu’yu, İsraillileri tek bir potada birleştirecek ve böylece kendisini bir süreliğine de olsa rahatlatacak bir askeri operasyonu düzenleme konusunda istekli olmaya itmiştir. Zira dış politika alanında elde edilecek bir zafer, hükümetin ömrünü uzatacağı gibi toplumsal sorunları/huzursuzlukları da geri plana itecektir.
Gazze Operasyonu’nun arkasında yatan bir diğer önemli unsur ise, İsrail’in, tıpkı Hamas gibi kendisinin varlığını reddeden ve İran ile olan temas alanını sürekli olarak arttırmasının yanı sıra, zaman zaman İsrail topraklarına roket saldırılarında bulunan Hizbullah’a ve tabi ki onun üzerinden İran’a mesaj vermek istemesidir. Nitekim İran’ın nükleer programına ilişkin geçici anlaşmaya ve BM nezdinde yürütülen müzakerelere karşı çıkan en önemli aktör İsrail’dir. İran’a yönelik olarak askeri tedbirler uygulanmasını isteyen ve bu ülkenin Suriye’deki iç savaş ve Irak’taki gelişmeler esnasında artan bölgesel etkinliğinden hazzetmeyen İsrail, huzursuzluğunu göstermek için Gazze’yi bir araç olarak kullanmak istemiş olabilir.
İslam Dünyası’nın mevcut bölünmüşlüğü ve uluslararası toplumun süregelen kayıtsızlığı, İsrail’in, adeta bir hapishaneye çevirdiği Gazze’ye yönelik saldırılarını kolaylaştıran en önemli faktördür. İsrail, neredeyse 2 yılda bir bu bölgeye bir saldırı düzenlemekte ve Gazze’nin ayağa kalkmasını önlemenin yanı sıra, Filistinli aktörlerin arasını açacak nifak tohumları ekmeyi de başarmaktadır. Kara operasyonunu da içermesine karşın, bu saldırı da muhtemelen çok uzun ömürlü olmayacaktır. Zira İsrail’in, kendisinden nefret eden büyük bir nüfusa sahip bu şehri tamamen işgal etmesi ve burada tutunması mümkün değildir. Bu saldırı sonrasında dikkatle takip edilmesi gereken en önemli gösterge ise El-Fetih ile Hamas arasındaki ulusal mutabakat hükümetinin dağılıp dağılmayacağıdır. Zira daha önce de belirttiğimiz üzere, İsrail’in bu saldırıyla varmayı hedeflediği en önemli hedef, Filistinlilerin bir bütün olarak hareket etmesini sağlayacak meşru hükümeti ortadan kaldırmaktır.
Yrd. Doç. Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU