İRAN NÜKLEER PROGRAMINA İLİŞKİN TARİHİ ANLAŞMA

upa-admin 27 Ağustos 2015 2.295 Okunma 0
İRAN NÜKLEER PROGRAMINA İLİŞKİN TARİHİ ANLAŞMA

Çeşitli aralıklarla yaklaşık 12 yıl süren görüşmelerin ardından, nihayet, İran ile ABD, Rusya, İngiltere, Çin, Fransa, Almanya ve AB arasında 14 Temmuz’da, Viyana’da İran’ın nükleer programına ilişkin Uzun Süreli Ortak Eylem Planı imzalandı. Bu anlaşma küresel güçlerin çıkarlarının çarpıştığı önemli bir konudaki tarihi başarı olarak değerlendirilir.

Anlaşmanın Şartları

Aynı gün kamuoyuna sunulan anlaşma metnine göre, 15 yıl içinde İran’ın az zenginleştirilmiş uranyum rezervleri % 98 oranında azaltılarak, toplam ağırlığı 10 tondan 300 kilograma indirilecek. İran uranyum zenginleştirmek için kullanılan santrifüjlerin sayısını 19 000’den 6 104’e indirerek %60 oranında azaltacak, sonraki 10 yılda onların sadece 5 060’ının uranyumun zenginleştirilmesinde kullanımına izin verilecek. 15 yıl boyunca İran uranyum zenginleştirilmesini % 3,67 oranında, yani sivil araştırma amaç için yeterli düzeyde barındıracak. Fordo’daki nükleer tesiste ise uranyumun zenginleştirilmesi tamamen durdurulacak. İşletme; nükleer, fizik ve teknoloji araştırmaları merkezine dönüştürülecek. 15 yıl boyunca İran hiçbir yeni uranyum zenginleştirme tesisi dikmeyecek. Bu önlemler sayesinde önümüzdeki 10 yıl zarfında anlaşmayı bozması halinde, nükleer silah hazırlaması için İran’a 2-3 ay değil, bir yıl zaman gerekecek. İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) uzmanlarının tüm nükleer tesislerine ve Parçin askeri üssüne girişine izin verecek. UAEA anlaşmanın bazı şartlarının İran tarafından yerine getirildiğini onayladıktan sonar, nükleer programına ilişkin BM Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği’nin kararları uyarınca uygulanan yaptırımlar iptal edilecektir. Bu ülkeye uygulanan silah ambargoları ise birkaç yıl daha yürürlükte kalacak. İran’ın anlaşmanın şartlarını bozması durumunda yaptırımlar yeniden başlayacak (Bkz: Joint Comprehensive Plan of Action / www.mid.ru, 14 Temmuz 2015).

Ayrıca, 14 Temmuz’da İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı arasında, İran’ın nükleer programına ilişkin geçmiş ve mevcut önemli meselelerin netleştirilmesine hizmet edecek “yol haritası” imzalandı. UAEA resmi sitesinde, “yol haritası”nda anlaşmaya varılan meseleleri açıkladı (Bkz: IAEA Director General’s Statement and Road-map for the clarification of Past & Present Outstanding Issues regarding Iran’s Nuclear Program / www.iaea.org, 14 Temmuz 2015).

Belgeye göre, önemli konulara ilişkin ayrı bir sözleşmenin imzalanması için 15 Ağustos 2015’e kadar İran yazılı açıklamaları ve gerekli belgeleri UAEA’ya göndermelidir. Bundan sonra kurum sunulan belgeleri 15 Eylül’e dek gözden geçirecek ve sorular olması halinde İran tarafı bunları yanıtlayacak. Bu sorulara cevap bulmak için Tahran’da teknik uzman görüşmeleri yapılacak, tartışmalar düzenlenecek. Parçin askeri üssü ile ilgili İran ve UAEA arasında ayrı bir anlaşma imzalanacak. Tüm bu konuların 15 Ekim’e dek bitirilmesi tasarlanmıştır. UAEA Başkanı “yol haritası”nın uygulanmasıyla ilgili son durumu kurumun yönetim kuruluna sunacak. Yönetim Kurulu ise elde edilen sonuçları 15 Aralık 2015’e dek inceleyip değerlendirecek. Bundan sonra İran tarafı UAEA Yönetim Kurulu raporuna ilişkin yaklaşımını yazılı olarak sunacak.

Görüldüğü gibi, “yol haritası”nda taraflar arasında güvenin oluşturulması, soru doğuran konuların açıklığa kavuşturulması amaçlanmıştır. “Yol Haritası”nın başarısı kalıcı nitelik taşıyacak nükleer anlaşmasının da gerçekleşmesine elverişli zemin oluşturacaktır.

Nükleer Anlaşmasına Yönelik Karşıt Yaklaşımlar

Nükleer anlaşmasından hemen sonra görüşmelerin katılımcıları ve paydaşlar anlaşmaya yönelik yaklaşımlarını belirtti. Washington, Tahran, Kremlin ve Brüksel anlaşmayı “tarihi anlaşma”, “dünya için umut kaynağı”, “yapıcı bir adım” vb. olumlu ifadelerle değerlendirdi. Bölge devletlerinden Mısır, Irak, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri de anlaşmadan memnuniyetlerini ifade ettiler. Görüşmelerin sonucundan memnun kalmayan taraflar ise esasen İsrail, Suudi Arabistan ve ABD’deki cumhuriyetçi Kongre üyeleri olmuştur. Onlar anlaşmayı “tarihi teslimiyet”, “tehlikeli adım”, “İsrail devletine ölüm cezası” olarak görmektedir.

Bununla birlikte, anlaşmayı analiz eden bazı uzmanlar bu tür bir değerlendirmeyi duygusal yaklaşım olarak kabul ediyor. Onlara göre, imzalanan anlaşma İran’ın diplomatik başarısı sayılsa da, aslında, anlaşmanın sağlanmasında tüm tarafların taviz vermesi söz konusudur (Bkz: Соглашение с Ираном показывает, что неразрешимых проблем в мировой политике нет / www.mgimo.ru, 14 Temmuz 2015).

Uzmanlara göre, İran’a karşı yıllardır uygulanan yaptırımlar ülke ekonomisine yıkıcı etki gösterdi. İlk yıllarda İranlı yetkililer yaptırımların olumsuz etki göstermediğini, aksine, ekonomiyi bağımsızlaştırdığını beyan etse de, bu gerçekleşmedi. Son zamanlarda ise petrol fiyatlarının daha da ucuzlaması İran’ı taviz vererek, anlaşmanın şartlarını kabul etmeye itti (Bkz: “Шестерка” укротила иранский атом / “Независимая газета”, 15 Temmuz 2015).

Söz konusu nükleer anlaşma Rusya için de ikili bir karakterdedir. Ortadoğu’daki savaşların yayılmasında ve sınırlarına yaklaşmasında çıkarı olmayan Rusya için İran’ın nükleer programı hakkında anlaşma sağlanması büyük bir başarı sayılır. Buna rağmen, yaptırımların kaldırılması sonucunda önemli petrol ve gaz ihracatçılarından birine dönüşecek olan İran, dünya piyasalarında Rusya’ya rakip olacaktır. Bu ise yaptırımlardan mustarip Rusya için ek ekonomik problemlerin ortaya çıkması demektir.

Anlaşmanın Uygulanmasına Olası Engeller

Söz konusu nükleer görüşmelerinde asıl taraflar olarak İran ve ABD’nin bulunduğu bilinmektedir. Bu nedenle, varılan anlaşmanın gerçekleşmesi ve devamlılığı da esasen bu iki ülkenin sözleşmenin gereklerine bağlı kalmasıyla olacaktır. İran’ın sözleşmenin koşullarını ihlal etmesi, örneğin; uzmanları nükleer tesislerine bırakmaması, yüksek miktarda uranyum zenginleştirmesini gizli şekilde hayata geçirmesi veya İran’ın şimdiye kadar gizlenmiş olan yeni nükleer tesislerinin tespiti anlaşmanın uygulanmasının durdurulmasına neden olabilir.

Bununla birlikte, ABD içinde de anlaşmayı engelleyebilecek güçler mevcuttur. Zira anlaşma yaklaşık iki ay sonra Kongre’de oylamaya sunulacak. Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin anlaşmaya karşı olduğu şimdiden bellidir. ABD Başkanı Barack Obama ise anlaşmanın uygulanmasına engel olacak herhangi bir hukuki belgeyi veto edeceğini açıkladı. Fakat hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da oyların üçte ikisinin anlaşmaya karşı olması halinde Başkan’ın veto hakkının faydası olmayacaktır.

Ayrıca, 2016 yılı ABD’de başkanlık seçimleri yılıdır. Başkan adayları arasında da anlaşmaya karşı kutuplaşma kendini açıkça göstermektedir. Demokrat Parti’nin adayları nükleer anlaşmasını desteklerken, Cumhuriyetçi adaylar sözleşmenin aleyhine olduklarını beyan ettiler. Bu ise, İran’ın nükleer programıyla ilgili imzalanan anlaşmanın uygulanmasının devamlılığının bir ölçüde ABD’deki 2016 yılı başkanlık seçimlerinin sonuçlarına bağlı olacağı anlamına gelir.

Nükleer Antlaşması’ndan sonra Obama medyaya verdiği röportajda İran’ın uluslararası kamuoyunu kandırarak nükleer silah üretmeye çalışması halinde, askeri yanıtın verilebileceği, ABD ordusunun buna hazırlıklı olması gerektiği uyarısını da yaptı. Benzer tehdit edici açıklama ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’dan da geldi. Bu demeçlerin gerçek tehdit niteliği taşımasının yanında, bir dereceye kadar anlaşmadan memnun olmayan İsrail’i ve içerideki muhafazakârları teselli etme amacı taşıdığını da söylemek mümkündür.

Her durumda, İran’ın nükleer programı üzerinde yıllardır süren zorlu görüşmelerin uzlaşıyla sona ermesi dünyada ve bölgede karmaşık çatışmaların çözümü ve savaştan kaçınılması yönünde büyük umutlar doğurdu. İran ve “altı” ülke, aynı zamanda İran ve UAEA arasında imzalanan anlaşmaların şartlarına tüm tarafların uyması halinde bu, günümüzde uluslararası ilişkilerde sorunların çözümüne en başarılı örneklerinden biri olacaktır. Bununla birlikte, anlaşmanın gerçekleşmesine engel olabilecek faktörleri de gözden kaçırmak olmaz. Böylece denebilir ki, 14 Temmuz anlaşmaları uluslararası düzlemde ve Ortadoğu’da işbirliğinin güçlendirilmesi için elverişli bir fırsattır. Tarafların bu fırsatı nasıl değerlendireceğini ise zaman gösterecek.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.