ABD-Çin ilişkileri, benim de daha önce yazılarımla sıklıkla işlediğim ve birçok Uluslararası İlişkiler düşünürüne göre 21. yüzyıl dünya düzenine damgasını vuracak olan stratejik bir konudur. 1941 doğumlu Amerikalı İktisat Profesörü ve siyasi danışman C. Fred Bergsten[1], genelde rekabet temelinde ve çatışma potansiyeli yüksek riskli bir ilişki olarak görülen ABD-Çin ilişkilerinin geleceği hakkında 2005 yılında “Group of Two” (G2) adlı yeni bir vizyon geliştirmiştir.[2] Temelde ekonomik bir vizyon ortaya koyan Bergsten’in yaklaşımı, geçen yıllar içerisinde ABD’nin dünya siyasetindeki gücünü korumayı başarması ve Çin’in de hızlı gelişimini sürdürmesi nedeniyle daha da dikkat çekici olmaya başlamıştır. Öyle ki, bu yaklaşıma destek veren ve gelişimine katkı koyanlar arasında ünlü Amerikalı stratejist Zbigniew Brzezinski, ünlü İskoç tarihçi Niall Ferguson, Dünya Bankası eski Başkanı Robert Zoellick ve Çinli ekonomist Justin Yifu Lin gibi çok etkili kişiler olmuştur.[3] Bu yazıda, Bergsten’in bu konudaki yaklaşımı kısaca özetlenecek ve G2 vizyonunun geçerliliği sorgulanacaktır.
C. Fred Bergsten
C. Fred Bergsten, günümüzde büyük önem kazanan G2 vizyonunu ilk kez 2005 tarihli The United States and the World Economy adlı kitabında[4] ortaya koymuştur. 2009 yılında, Bergsten, dünya ekonomisinin geleceğinde ABD ve Çin’in en büyük söz sahibi olacak iki ülke olmasından hareketle oluşturmaya başladığı stratejik vizyonuna dair daha detaylı açıklamalar yapmıştır.[5] Buna göre; yakında Japonya’yı geçerek dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olacak Çin (bu, çoktan gerçekleşmiştir, hatta Çin’in yakında ABD’yi de geçmesi öngörülmektedir), ABD ile birlikte 2008 küresel ekonomik krizi öncesinde dünyada yaşanan ekonomik patlama döneminde küresel büyümenin yarısını kendi başlarına yaratmış olan çok önemli aktörlerdir. Dünyada en çok ticaret yapan ve en fazla çevre kirliliğine neden olan bu iki dev, aynı zamanda kendi bloklarının da lideri durumundadırlar. ABD, yüksek gelirli endüstrileşmiş serbest piyasa devletlerinin en ileri noktasını temsil ederken, Çin de gelişmekte olan ekonomilerin en başarılı temsilcisidir. Ayrıca ABD dünyanın en borçlu ve dış ticaret açığı veren ülkesi, Çin ise dünyanın en büyük dolar rezervlerine sahip ve en fazla dış ticaret fazlası yaratan ülkesidir. Bu bağlamda, her konuda anlaşmaları/uzlaşmaları gerekmese de, ABD ile Çin’in küresel ekonominin iyi gitmesi ve -ekonomik gücün siyasi güce de fazlasıyla etki ettiği günümüzde- küresel istikrarın korunması adına büyük sorumlulukları bulunmaktadır. Bu nedenle, Bergsten, bu iki ülkeye birlikte çalışmaları ve diplomatik kanalları açık tutmalarını tavsiye etmiştir. Bu doğrultuda yapılabilecek faydalı bir girişim ise, G2 adlı ABD ve Çin ortaklığında kurulacak yeni bir platform yaratmaktır. Bergsten’e göre; bu platform, ABD ile Çin’in hâlihazırda birlikte yer aldıkları G7, G20, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi uluslararası kuruluşların yanında, ikili ilişkilerini ve küresel düzeni olumlu yönde etkilemelerine olanak sağlayabilecektir.
The United States and the World Economy
Pekin, ABD’nin liderliğini yaptığı Batı merkezli kurumların bazı uygulamalarına uyum sağlamakta zorluk çekmektedir. Çin yönetimi, kendilerinin dâhil olmadığı ve kendisine söz hakkı verilmediği bir dönemde kurulan bu kurumlara neden uyum sağlamak zorunda olduğu konusunu -haklı olarak- anlamamaktadır. Ayrıca geriden gelip dünyanın zirvesine oturan devletlerin tarihsel süreçte yerleşik güçlerle çatışmacı ilişkiler içerisine girdiği de bilinen bir gerçektir.[6] Bu nedenle, Bergsten’e göre, öncelikle ABD ile Çin arasında S&ED (Strategic and Economic Dialogue – Stratejik ve Ekonomik Diyalog) platformu kurulmalı ve karşılıklı iletişim arttırılmalıdır. Bu platform, küresel ısınma ile mücadele, küresel ekonomik sistemin reforme edilmesi ve küresel ekonomik krizin etkilerinin tam olarak aşılması gibi konularda Pekin ile Washington’ın dayanışmasına yardımcı olmalıdır.
ABD siyasi çevrelerinden (Henry Kissinger, Barack Obama, Hillary Clinton, Zbigniew Brzezinski) büyük destek almasına karşın, Elizabeth Economy ve Adam Segal gibi bazı kişiler Bergsten’in G2 vizyonuna karşı çıkmışlar ve ABD ile Çin’in ilişkilerini bir üst seviyeye çıkarmaya hazır olmadığını iddia etmişlerdir.[7] Bergsten ise, Economy ve Segal’ın görüşlerini yanlış anladıklarını söylemiş ve G2’yi mevcut uluslararası işbirliği platformları ve kuruluşlara alternatif olarak değil, onları tamamlayıcı nitelikte bir yapı olarak önerdiğini belirtmiştir.[8] Bergsten’e göre; ABD ve Çin’in birlikte hareket etmedikleri bir dünya düzeninde istikrarsızlıkların ve ekonomik krizlerin sona ermesi çok zordur. Dahası, bu durumun gerçekleşmemesi, uluslararası işbirliği gerektiren diğer konularda da olumsuz bazı gelişmeler yaşanmasına neden olabilir. Zbigniew Brzezinski ve Niall Ferguson gibi önemli düşünürlerin G2 vizyonuna destek verdiklerine ve G2’nin ekonomik alandan başlayarak diğer alanlara da yayılması gerektiğini söylediklerine dikkat çeken Bergsten, Barack Obama döneminde atılan bazı adımları da bu yönde cesaret verici bulduğunu yazmıştır.
Formasyonu itibariyle bir İktisatçı olan Fred Bergsten’in henüz 2000’lerin başında Çin ile ABD’nin domine edeceği yeni küresel ekonomik düzeni işaret etmesi ve buna uygun yeni bir vizyon ortaya koyması son derece başarılı bir entelektüel çabadır. Lakin küresel siyasette, ekonomi, belirleyici ana unsurlardan yalnızca bir tanesidir. Güvenlik politikaları ve askeri güç, kriz zamanlarında kolaylıkla öncelik haline gelebilmekte ve Mao’nun ünlü sözüyle söylersek “politics take command” (siyasetin kontrolü sağlaması) durumları halen bile rahatlıkla ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle, ABD ile Çin’in G2 vizyonlarının ekonomi politikalarıyla sınırlı kalması durumunda, kriz zamanlarında başarılı sonuçlar üretmesi oldukça zor olabilir. Bu bağlamda, G2’ye siyasi bir boyut eklemek ise sanıldığı kadar kolay değildir. Kuzey Kore nükleer programına bağlı olarak gelişen krizin ve Tayvan Sorunu’nun gösterdiği üzere, iki ülkenin ulusal çıkarları siyasi meselelerde çelişmektedir. Bu noktada yapıcı siyaset ise, hem Çin’in ideolojik devlet aygıtı, hem de ABD’de iktidarda olan milliyetçi görüşler nedeniyle kısa vadede kolay gözükmemektedir. Ancak orta ve uzun vadede, elbette Kuzey Kore ve Tayvan gibi sorunların çözümü ve terörle mücadele ve iklim değişikliği gibi konularda ABD ile Çin’in daha yakın işbirliği gereklidir ve bu durum dünya kamuoyu tarafından da olumlu karşılanacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Hakkında bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/C._Fred_Bergsten.
[2] Detaylı bilgiler için; https://en.wikipedia.org/wiki/Group_of_Two.
[3] Bakınız; “Group of Two”, Wikipedia, Erişim Tarihi: 25.10.2017, Erişim Adresi: https://en.wikipedia.org/wiki/Group_of_Two.
[4] Bakınız; https://www.amazon.com/United-States-Global-Economy-Bretton/dp/1442208899.
[5] Bakınız; C. Fred Bergsten (2009), “The United States–China Economic Relationship and the Strategic and Economic Dialogue”, Peterson Institute for International Economics, Erişim Tarihi: 25.10.2017, Erişim Adresi: https://web.archive.org/web/20100624222446/http://www.iie.com/publications/papers/paper.cfm?ResearchID=1291.
[6] Bu konuda Graham Allison’ın çalışmasına bakılabilir; http://politikaakademisi.org/2017/08/16/graham-allisona-gore-abd-cin-rekabeti/.
[7] Bakınız; Elizabeth C. Economy & Adam Segal (2009), “The G-2 Mirage”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 25.10.2017, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/east-asia/2009-05-01/g-2-mirage.
[8] C. Fred Bergsten (2009), “Two’s Company”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 25.10.2017, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/americas/2009-09-01/twos-company.