Giriş
Dünyada halen yeni döneme geçiş sancılarının yaşandığı bir ortamda, ihtiyaçlarının dış ve iç koşullarına uyum sağlayabilenler ayakta kalabilmekte, dolayısıyla da gelecekteki dünya düzeninde güç dengesi bağlamında önemli nüfuz sağlayabilmektedirler.
Ülkeler ve stratejileri
Günümüzde İran’ın izlediği stratejinin temel hedefleri; rejimin istikrarını sağlamak ve büyük güç statüsüne erişmektir. Çin ise, nüfuzunu Ortadoğu coğrafyasında hızla genişletirken, İran’ın yanı sıra Suriye’nin yapılanmasında da rol alma politikası takip ediyor. Pekin’in Suriye’deki başlıca çıkarlarından birisi de, Batı Asya’yı Avrupa ve Afrika’ya bağlayan yolların kesişiminde bulunan bu ülkenin jeostratejik konumundan istifade etmek. Zira Suriye, Çin’in 1 trilyon dolarlık Tek Kemer ve Tek Yol girişimi (Yeni İpek Yolu) kapsamında yer alıyor. 2017 yılında, Pekin, Suriye endüstrisine 2 milyar dolar yatırım yapma vaadinde bulundu. Pekin, ayrıca kısa süre önce gerçekleşen Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu’nu kullanarak, Arap ülkelerine 23 milyar dolar daha kredi ve yardım sağlayacağını ilan etti.
Diğer taraftan, Rusya ve İran ise Suriye ekonomisine erişim için rekabet halindeler. Doğrudan finansman ve kredi sunmanın yanı sıra, Suriye piyasasına ekonomik olarak nüfuz etmelerindeki temel araçlar arasında büyük Rus ve İran şirketleri ve holdingleri için yatırım sözleşmeleri elde etmeleri yer alıyor. Bir yandan da, İsrail-Çin ilişkileri dikkat çekiyor. Çin, Orta Doğu’da kendi uluslararası düzeni inşa edebilir ve stratejik düşüncesini bu bağlamda şekillendirebilir. Orta Doğu coğrafyası Çin’in Kuşak-Yol girişiminin kilit unsuru olmasının yanında, İsrail ile yakın ilişkiler, Çin’in genel anlamda bölgesel hedefleriyle örtüşüyor. Her ne kadar Çin Devlet Başkanı Şi Jinping 2013 yılında Yeni İpek Yolu projesini ilan etmiş olsa da, girişim, 1990’ların başından itibaren Orta Doğu coğrafyasını içine alan geniş çaplı bir uluslararasılaştırma projesidir.
ABD’nin İran yaptırımlarına karşılılık Türkiye ne yapacak?
ABD İran’ı kışkırtmak için her yolu denerken, İran için sıfır ihracat politikası izliyor. Petrolde, Suudi Arabistan ve BAE’yi İran’ın yerine koymaya çalışıyor. Fakat İran’ın bunu kabullenmesi elbette mümkün değil. Bu, İran’ı daha da fazla radikalleştirmekten başka işe yaramayacaktır. Türkiye ise, bu konuda Çin ve Hindistan’ın politikalarına göre hareket edecektir. Eğer onlar İran’la ilişkilerine devam ederlerse, Türkiye de Tahran’dan petrol almaya devam edebilir. Bu iki ülke İran’dan alımları azaltırlarsa, Türkiye de aynı yolu takip edebilir.
ABD, İran’ın petrol satışını tamamen durduracağını belirtiyor. Türkiye ise bunu kabul edilmez olduğunu ifade ediyor. Türkiye, komşusu İran ile ticaretini durdurması gibi bir baskıya karşı direnmeye devam edecek ve İran ile alternatif ticari yollara yönelecektir. Dolayısıyla, ABD’nin Çin ile devam eden ticaret savaşlarının ABD’nin İran yaptırımları ile doğrudan alakası bulunuyor. Çünkü Çin’in Yeni İpek Yolu projesinde, İran, önemli bir geçiş güzergâhı.
Diğer taraftan, ABD’nin Barack Obama döneminden beri güçlendirmeye çalıştığı Asya-Pasifik politikası, Donald Trump döneminde ticaret silahlarıyla ve ticaret savaşıyla gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Rusya-Çin-İran-Hindistan-Türkiye, ilerleyen on yıllarda ortak bir Avrasya para birimine geçebilir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi ise, ABD dolarının prestijine büyük darbe indirecektir. ABD, bu 5 ülke ile oluşacak siyasi veya ekonomik pakta engel olmak içinse her yolu deneyecektir.
Ticaret savaşının kazanını olmaz
Son dönemde ABD’nin müdahil olmaya çalıştığı bölgelere karşı bu 4 ülkenin ortak tepki koyuşlarını görüyoruz. Finansal krizi izleyen durgunluk döneminde Çin’in ekonomik ve teknolojik güç merkezi olarak yükselmeye başlaması, yeni güçler dengesini ortaya çıkarıyor. Thucydides Tuzağı modeli doğrultusunda, yerleşik güç merkezi, yükselmeye başlayan rakip güç merkezi karşısında paniğe kapılıyor. İşte ABD’nin Çin karşısında yaşadığı tam anlamıyla bu…
Türk-Amerikan ilişkilerinde kriz
ABD-Türkiye ilişkilerini son dönemde belirleyen en önemli başlık ise Rusya’dan gelecek S-400 hava savunma sistemi ve Türkiye’nin parasını ödeyip beklediği yeni nesil F-35 savaş uçaklarının teslimatının Türkiye’nin NATO kaidelerini aykırı hareket ettiği gerekçesiyle iptali. Son olarak Pentagon’dan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderilen mektupta, tıpkı 1964 yılında ABD Başkanı Lyndon Johnson’un göndermiş olduğu mektubun olumsuz havası estirilmekte.
Türkiye’nin S-400’leri temininde hiçbir hukuksuz durum bulunmamakta; fakat Türkiye’nin son derece hassas ve kırılgan bir coğrafyada yer alması sebebiyle uzlaşma yoluyla ve denge politikası gözeterek sorunları çözmesi, bölgenin huzuru açısından büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, Türkiye-İran-Rusya-Çin ve Hindistan ile oluşacak bir Avrasya Paktı, ABD’nin küresel hakimiyet siyasetine karşı oluşacak en sağlam denge olabilir. Elbette ülkelerin farklı siyasi yapıları bunun önünde bir engel, fakat ekonomik olarak sağlanabilecek entegrasyon, zamanla siyasi uyumun da yolunu açabilir.
Sonsöz
Bir devletin güvenlik aralığı, diğer bir devletin tehlike aralığıdır. Dolayısıyla, Türkiye çevre coğrafyasıyla ne kadar çok güvenlik aralığı tesis edebilirse, bu şekilde dış müdahalelere imkân vermeme şansı artar. Çünkü coğrafya, uluslarararası ilişkilerde en temel unsurdur ve en kalıcı olan faktör de budur.
Furkan KAYA