Afrika, dünyanın en büyük ikincisi kıtasıdır ve Akdeniz’den Ümit Burnu’na kadar coğrafya ve iklim açısından içerisinde birçok çeşitliliğe sahiptir. Afrika kıtası devletleri, son yıllarda dış ilişkiler ve yatırımlar bağlamında hızlı bir çeşitlenmeyi yaşamaktadır. Çok sayıda aktörün Afrika’ya ayak basmasıyla birlikte, karmaşık bir ilişkiler ağı ortaya çıkmıştır. Günümüzde, dünya siyasetinde, ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve farklı AB ülkelerinin Afrika kıtasına dönük siyasetleri önemlidir.
Afrika kıtasının tarihine dair sistematik akademik çalışmaların 1960’larda başladığı ifade edilmektedir (Parker ve Rathbone, 2007: 92). Afrika’da ticaret hacmi yaklaşık 1 trilyon doları bulmaktadır. % 80’lere yaklaşan bölümünü yer altı zenginliklerine dayalı sektörler oluşturmaktadır. (Yıldırım, 2019: 1) . Afrika kıtasının dikkat çeken bir diğer önemli yönü, zengin tarım potansiyelidir. Kıtada kakao, kahve, çay, muz, ananas, mango, vanilya, pamuk ve kauçuk gibi endüstriyel tarım ürünleri yetişirken, Kenya’da Avrupa’ya ihracata yönelik çiçek yetiştiriciliği yapılmaktadır.
İngiltere’nin Afrika siyasetini ele almadan önce, sömürgecilik kavramına değinmek gerekir. Afrikalı toplumlar, ağırlıklı olarak kırsal yerleşime sahip olmuşlar sömürge düzeni ile idare edilmişlerdir. Öte yandan, Afrika tarihinde köle ticaretinin rolü de bilinmektedir (Bıçakçı, 2018: 64). Afrika, 19. yüzyıla kadar köle ticaretine maruz kalan bir coğrafyadır.
Sömürgecilik ve Afrika
Sömürgecilik “Bir devletin kendi sınırları dışında kalan genelde deniz aşırı toprakları askerî müdahale başta olmak üzere çeşitli yollarla ele geçirmesi ve orada hâkimiyet kurup yerli toplumlar üzerinde siyasî, iktisadî ve kültürel alanlarda üstünlük sağlayarak bunların her türlü imkânlarını kendi menfaati için yağmalaması” (Kavas, 2009) şeklinde tarif edilebilir.
15. yüzyılın sonlarında başlayan ve 20. yüzyılın ortalarına kadar süren Afrika sömürgeciliği; uzun süreli, kapsamlı ve çok aktörlü bir yapıya sahiptir. 19. yüzyılın ortalarına kadar “Karanlık Kıta” olarak adlandırılan Afrika kıtası, 20. yüzyılın ortalarına kadar; İspanya, İngiltere, Portekiz, Belçika, Almanya ve Fransa gibi Avrupa’nın önemli ülkeleri öncü olmuşlardır. Aslında Afrika topraklarını sömürgeleştirme süreci 15. yüzyılın başlarından itibaren başta Portekizliler olmak üzere Avrupalı devletler tarafından başlatılmıştır (Şahin, 2018: 248).
Soğuk Savaş yıllarında ise, Afrika, ABD ve Sovyet Rusya arasında yoğun rekabet alanı olmuştur. Öte yandan, “Yeni Sömürge Dönemi” olarak adlandırılan bu dönemde, Afrika ülkelerinin yaklaşık borç tutarı 420 milyar dolar civarındadır ve her yıl Afrika ülkeleri yaklaşık 33 milyar dolar dış borç ödemelerine rağmen borç miktarları değişmemektedir (Yıldırım, 2019: 2).
Afrika kıtasının tarihinde, Avrupa ülkelerinin başını çeken ve kıtada sömürge geçmişi bulunan İngiltere, Fransa ve Almanya göze çarpmaktadır. Bilindiği üzere, Avrupa devletlerinin Afrika ile ilişkileri 19. yüzyıl itibarıyla modern sömürgecilik bağlamına oturmuştur. Öte yandan, Afrika’da bağımsızlık sürecinin yayıldığı 1960’lı yıllardan günümüze kurulan ülkelerin büyük bölümü Batı karşıtı cephede yer almıştır. Afrika’da İngiltere gibi Avrupalı ülkeler, serbest ticaret anlaşmaları ile eski sömürü düzenini sürdürüyor. Karşı çıkan ülkeleri terör ve iç savaş ile yola getiriliyor. Nijerya, Somali, Kongo ve Çad gibi ülkeler bu zincirden kurtulmaya çalışıyor.
İngiltere
İngiltere ve Afrika arasındaki ilişkiyi anlamak için İngiltere tarihine ve sömürgecilik geçmişine bakmak gerekir. İngiltere’yi Sanayi Devrimi’ne götüren en önemli sebep köle ticaretinden elde ettiği kazanç olarak bilinmektedir. (Daban, 2017). 1750-1900 yılları arasında hem toprak bakımından hem de ekonomik bakımdan dünyadaki en büyük güçlerden biri haline gelen İngiltere’de üretim ve tüketim çok artmıştır (Bakır, 2018). Öte yandan, ülkenin önemli bir sömürge geçmişi vardır. İngiltere’nin sömürgecilik faaliyetlerine iç savaş ardından yapılan 1688 Devrimi ile başladığı söylenebilinir.
Diğer yandan, ülke tarihinde Sanayi Devrimi de önemli bir yer tutar. Sanayi Devrimi’nin önemli aktörlerinden birisi İngiltere olmuştur. Devrim ilk olarak İngiltere’de ortaya çıkmıştır ve tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Sömürgecilik faaliyetlerinde, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından petrolün rolünün iyice artması İngiltere’nin yüzünü tamamen Ortadoğu’ya dönmesine neden olmuştur. Bir sömürge ülkesi olan İngiltere’nin, Fransa ile Ortadoğu’yu bölüşmüş olduğu ifade edilmektedir (Sağlam, 2014).
İngiltere, 1945 yılında BM Güvenlik Konseyi’ne daimi üye olmuş; 1949 yılında ise NATO’nun kurucu üyeleri arasında yer almıştır. Ekonomik olarak ise, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere, ulusal zenginliğinin dörtte birini kaybetmesinden ötürü ekonomik sıkıntı içerisine girmiştir. Öte yandan, ülkenin koloni (sömürgecilik) döneminden 1945 yılına kadar kendi istikrarı için küresel dengeleri gözetmeye çalışmıştır. İngiltere’nin dış siyasetindeki hedefleri; ticaretin korunması ve ekonomik gelişmeyi teşvik, küresel çıkarların korunması, ve stratejik ortaklıklar kurulmaya çalışılması olarak sıralanabilir.
İngiltere’nin Geçmişten Günümüze Afrika Siyaseti
Sömürgecilik Yılları
Afrika kıtasında, sömürgecilik döneminden önce daha katı bir sistem olan “köle ticareti” İngilizler tarafından kurulmuştur. Afrika sömürgeciliğinde İngiltere’nin etkisi 19. yüzyılda görülmüştür. Donanma bakımından güçlü ve denizlere hakim olmayı amaçlayan İngiltere, Afrika sömürgeciliğini de bu çerçevede değerlendirerek ilk olarak Batı ve Güney Afrika kıyılarında faaliyet göstermeyi tercih etmiştir.
İngiltere’nin Afrika sömürgeciliğinde en büyük rakibi Fransa olmuştur. Afrika’daki İngiliz sömürgeciliğinin gelişimini etkileyen farklı unsurlardan bahsedilebilir. Bu unsurlar sömürgeciliği şekillendiren, etkileyen unsurlar olarak ön plana çıkmıştır. Bunlardan; sömürgeci güçler arasındaki rekabet, köle ticareti, doğal kaynaklar ve sanayi devrimi gibi hususlar tüm sömürgeci devletleri etkileyen genel unsurlar olmuştur. Afrika’da uzun bir sömürge geçmişine sahip olan İngiltere, sömürge dönemindeki politikalardan kaynaklı olarak kıtada derin bir etki bırakmıştır.
Öte yandan, 20. yüzyılın başından itibaren etkisi hissedilen bağımsızlık hareketlerine karşı İngiltere, çeşitli yollara başvurmuştur. Ülke son çare olarak bağımsız olacak olan sömürgeleri ile ilişkilerinin devamını sağlamak adına İngiliz Milletler Topluluğu (İMT) – Commonwealth kurmuştur. Afrika’da İMT’ye katılan ilk ülke Gana olmuştur. İngiliz sömürgeciliğinin tasfiyesi İMT’nin kurulmasıyla tamamlanmıştır. Siyasi münasebetlerde ekonomik ilişkilerdeki kadar öneme sahip olmasa da İMT’nin önemli bir yeri olduğu bilinmektedir.
Dekolonizasyon Yılları ve Sonrası (1950ler-Günümüz)
Birinci Dünya Savaşı sonrası sömürge imparatorluklarının zayıflamaları ile sömürgelerde ulusal bağımsızlık mücadeleleri giderek artmıştır. Asya ve Afrika’da dekolonizasyon denilen bu süreç sonucu yeni devletler ortaya çıkmış ve bağımsızlık hareketleri tüm dünyaya yayılmasıyla çoğu sömürge bölgelerde yeni devletler kurulmaya başlanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz ekonomisinde meydana gelen çöküş ikili ekonomik ilişkiler üzerinde etkili olmuştur. İngiltere savaş sürecinde ABD’den temin ettiği kredilerle 1945 yılında dünyanın en borçlu ülkesi haline gelmiştir ve daha sonra Afrika’daki sömürgelerine yönelmiştir.
Bağımsızlık sürecinin kabullenilmesinden sonra ise 1960 ve 1970’li yıllarda genelde ekonomik sıkıntılardan ötürü durağan bir Afrika politikası benimseyen İngiltere 1979 yılında göreve gelen Muhafazakar Parti lideri Margaret Thatcher ile Afrika politikasında bir düşüşe tanıklık etmiştir.
Afrika’da uzun bir sömürge geçmişine sahip olan İngiltere, sömürge dönemindeki politikalardan kaynaklı olarak kıtada derin bir etki bırakmıştır. Afrika kıtasındaki dekolonizasyon süreciyle birlikte sömürgelerini hukuki olarak kaybeden İngiltere, Afrika’daki bağımsızlık hareketlerini önlemek için çeşitli adımlar atmıştır. Bağımsızlık sonrası İngiltere’nin bu ülkelere barışçıl müdahalesinin bir bahanesi kargaşa ortamı olmuştur.
İngiltere ilerleyen yıllarda eski nüfuzunu İngiliz yerleşimciler, ticari ağlar, yatırımlar, askerî ilişkiler, kültür ve akademi üzerindeki etkisiyle sürdürmeye devam etmiştir. İlerleyen yıllarda, ABD ile ortak hareket eden İngiltere, Afrika kıtasında sahip olduğu nüfuz alanlarını koruma beklentisi içinde olmuştur. Bu pasif bir politika olarak görülmüştür. Soğuk Savaş döneminin ardından İngiltere, bağımsızlıklarını elde eden eski sömürgeleriyle ilişkilerini devam ettirmeye çalışmıştır. Bunun sebebi, sömürge döneminde önemli ekonomik kaynak olan sömürgelerden, bağımsızlık sonrasında da istifade etme niyetidir.
İngiltere’nin Afrika ülkeleriyle olan toplam ticaret hacmi 2016 yılında 28 milyar dolar seviyesinde seyretmiştir. İngiltere’nin Afrika kıtasından yaptığı ithalatın önemli bir kısmını petrol ve kıymetli madenlerle kakao, çay, kahve gibi ürünler oluşturmaktadır.
Öte yandan, İngiliz siyasetçiler Afrika kıtasında nadiren görünseler de kraliyet ailesine mensup üyeler bazen Afrika turları düzenlemektedir. Uzun bir aradan sonra Prens Charles ve eşi Camilla, 2018’in Kasım ayında Gambiya, Gana ve Nijerya’yı kapsayan bir Afrika turuna çıkmışlardır. Bu turlar turistik ziyaretler gibi görünseler de Prens Charles ve Prens Harry, ziyaretleri esnasında resmî törenlerle karşılanmış ve gittikleri ülkelerin devlet başkanlarıyla da ikili görüşmeler yapmıştır.
İngiltere’nin Afrika ülkeleriyle ilişkilerine son dönemde iki belirsizlik damga vurmaya devam etmektedir: Brexit sonrasında Afrika ilişkilerinin nasıl şekilleneceği ve Boris Johnson faktörü. İngiltere AB’den ayrılma sürecinin Afrika ülkeleriyle ilişkilerini olumsuz etkilememesi için May döneminden itibaren birtakım görüşmeler yapmıştır. Güney Afrika ülkeleri ile çeşitli anlaşmalar imzalamıştır. Diğer bir belirsizlik ise Boris Johnson’ın İngiltere’nin kıtadaki imajını güçlendirip güçlendirmeyeceğidir.
Dr. Begüm BURAK
KAYNAKÇA
- Bakır, Zeynep, “Birleşik Krallık ve Müslümanlar”, İNSAMER Rapor, 2018, https://insamer.com/rsm/icerik/dosya/dosya_1671.pdf (Erişim: 16.08.2020).
- Bıçakçı, H., “Sömürge Öncesi Dönemden Günümüze Afrika’da Kentler ve Kentleşme Hareketleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 2018/3, Sayı: 32, ss. 58-88.
- Kavas, A. “Sömürgecilik”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 37, 2009.
- Parker, J. & Rathbone, R. African history: a very short introduction, Oxford: Oxford University Press, 2007.
- Reader, J., A Biography of the Continent Summary, Knopf, 1998.
- Sağlam, Z., “İngiltere’nin Ortadoğu Politikası” İNSAMER Araştırma Raporu, 2014.
- Yıldırım, E., “Afrika ve Yeni Sömürgecilik”, İNSAMER Araştırma Raporu, 2019.